| Konu: | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 04.10.2022 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yasayla ilgili o kadar çok şey söylemek istiyorum ki on dakikalık süreye nasıl sığdırırım bilmiyorum ama önemli başlıklarla ilgili birkaç tane açıklama yapmak istiyorum. Baştan başlayalım, bir tanesi şu: Teklif sahipleri "Biz internet haberciliğine yasallık kazandıracağız yani yasal bir statü tanıyacağız." diyor. Sanırsınız ki Türkiye'de internet haberciliği illegal, yasa dışı, bu yasa değişikliği yapıldıktan sonra internet haberciliği yasal düzene kavuşacak; bu doğru değil, Türkiye'de bir internet haberciliği zaten var ve internet üzerinden haber yayıncılığı yapılıyor.
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Gazeteci bile saymıyorlar, gazeteci bile saymıyorlar onları.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Ayrıca "Bir yasal güvenceye kavuşturuyoruz." derken aslında teklif sahiplerinin yaptığı bir tane şey var, diyorlar ki: "Basın İlan Kurumunun verdiği ilanlar var ve bunun karşılığında bir gelir elde ediyorlar; biz bu gelirlerin bir kısmını onlara vereceğiz." Yani birinin cebinden alıp bir kısmını internet haberciliği yapanların cebine koyarak internet haberciliğini bir güvenceye kavuşturmuş olmazsınız. İtiraz eden çok sayıda yerel gazeteci var. Neden itiraz ediyorlar? Diyorlar ki: "Zaten ayakta durmakta zorlanıyoruz, 3 kuruş gelir elde ediyorduk, bu 3 kuruşluk gelirimizin yarısını da bizden alıp -en az yarısını da alıp- internet haberciliği yapan sitelere vereceksiniz."
Şimdi, bakın, dünyada kâğıt gazeteciliği azalıyor, pek çok büyük gazete artık kâğıt olarak basım yapmıyor, internet üzerinden yayım yapıyorlar ve ayakta durabiliyorlar ama bu sıralarda oturan her milletvekili biliyor ki yerel gazeteler Türkiye'de çok önemli, pek çok haber yerel gazeteler aracılığıyla geniş kitlelere ulaşabiliyor. Emin olun, bu yasa yürürlüğe girdikten sonra, o her gün çıkan ama bir süredir haftada bire, on beş günde bire, ayda bire düşmüş olan o gazeteleri belki çıkaramayacaklar. 3 kişi, 5 kişi çalışan o yerel gazeteleri artık tek 1 kişiyle bile ayakta duramaz hâle getirecekler. İstedikleri tek bir tane şey vardı, diyorlardı ki: "Eğer internet haberciliği yapanların bir gelir elde etmelerini sağlayacaksanız bizim cebimizden alıp onlara vermeyin." ama bütün tartışma süreci boyunca teklif sahipleri bu konuda bir düzenleme yapmadılar.
Şimdi, getirilen 2'nci düzenleme şu: Basın kartlarıyla ilgili bir düzenleme yapıyor teklif sahipleri. Bunu niye yaptıklarını hepimiz biliyoruz aslında. Basın kartlarının dağıtılması konusunda inanılmaz antidemokratik uygulamalara imza attı bu siyasi iktidar. Bir gece, bir karar aldılar ve bütün gazetecilerin, Türkiye'deki bütün gazetecilerin basın kartlarını iptal ettiler, dediler ki: "Biz sarı basın kartını iptal ediyoruz, turkuaz basın kartı vereceğiz." Şeklî bir değişiklik gibi yansıtmaya çalıştılar ama öyle olmadı; elli iki yıllık gazeteci -toprağı bol olsun- Aydın Engin'e bile basın kartı vermedi bu siyasi iktidar. Böyle mi basın kartlarını yeniliyorsunuz? Sadece basın kartını yeniliyorlarmış(!) Muhalif gazetecilerin hiçbirisine neredeyse basın kartı verilmedi. İktidarın yaptığı kapalı toplantılarda istemediği gazetecileri o toplantılara almamasından bahsetmiyorum, sokakta gazetecilik yapmasına bile izin vermiyor bu siyasi iktidar basın kartı vermeyerek. Hâlâ bu uygulamayı sürdürmeye çalışıyor.
Bakın, Danıştaya basın meslek örgütleri onlarca dava açtı ve bu davaların neredeyse hepsini kazandılar. Peki, bunun karşısında, propagandadan sorumlu Başkan Fahrettin Altun Danıştay kararından sonra nasıl "tweet" atıyor ben size söyleyeyim, diyor ki: "Basın Kartı Yönetmeliği'mizin bazı maddeleri Danıştay tarafından iptal edilmiş. Daha iyisini yapmak için derhâl çalışmaya başladık. Görevde olduğumuz müddetçe gazetecilik adı altında terörizm propagandası yapanlarla mücadele edeceğiz, terör seviciler boşuna sevinmesinler." Sanırsınız Danıştay terör sevicilerini korumak için böyle bir karar almış ama öyle değil, tam tersine iktidarın basın kartlarını bu biçimde, keyfî biçimde iptal etmesini Anayasa'ya aykırı bulmuş, yasalara aykırı bulmuş ama ne gam, yeter ki propaganda olsun, Fahrettin Altun istediğine istediğini söylesin.
Hukuka saygılı bir iktidar ne yapar? Mahkeme kararlarına saygı duyar, bunun gereğini yapar ama bu siyasi iktidar ne yapıyor? Danıştay kararını boşa çıkarmak için kanunları -bugün olduğu gibi- yönetmeliğe çeviriyor, yönetmelikle yapamadığını bir kanun değişikliğiyle yapmaya çalışıyor. Umarım Anayasa Mahkemesi buna geçit vermez.
Şimdi, bunun içerisinde bir başka düzenleme daha var, hepimizin çokça tartıştığı, aslında basın mensuplarının da çokça tartıştığı bir şey var: "Dezenformasyon yasası" deniliyor, dezenformasyon yasası. Bu yasayla, güya yalan yanlış bilgi yayanlar cezalandırılacak, asıl amacın bu olduğunu söylüyorlar. Hatta teklif sahipleri Komisyon sıralarında şunu söylediler, dediler ki: "Bu yasa aslında uygulanamaz. Bu yasa uyarınca hiçbir gazeteci soruşturulamaz, hiçbir gazeteciye ceza verilemez." Teklif sahiplerinin neredeyse hepsi bunu söyledi, dediler ki: "Biz yargı mensuplarıyla, yüksek yargı mensuplarıyla konuştuk, 'Eğer bu yasa geçerse zaten hiç kimseyi yargılayamazsınız.' dediler." Eğer öyleyse niye bu teklifi getiriyorsunuz? Çünkü öyle olmadığını aslında hepiniz biliyorsunuz.
Bakın, ben size bir örnek vereceğim: Adliye sarayına getirilmiş Belediye Başkanımız, 500 bin nüfuslu bir kentin Belediye Başkanı, Mehmet Demir; gözaltına alınmış, adliyeye getirilmişti cumartesi günü. Adliye kapalı, hiç kimse yok, onlarca terörle mücadele polisi var; savcılığın kapısında Belediye Başkanımız bekliyor ters kelepçeyle, onlarca terörle mücadele polisinin önünde, savcının kapısının önünde; hiç kimse yok, sadece avukatlar var, birkaç milletvekili var. Biz terörle mücadele polislerinden rica ettik, dedik ki: "Ters kelepçeyi takmışsınız, zaten 50 polisin içerisinde, savcılığın da kapısında, kelepçeyi açın." "Kaçma şüphesi var." dediler. Cumartesi günü, adliyede hiç kimse yok, 50 terörle mücadele polisinin içerisinde, "Kaçma şüphesi var, kelepçeliyoruz." dediler. Savcıya söyledi avukat arkadaşlarımız, savcı da "Polis arkadaşlar öyle söylüyorsa kaçma şüphesi vardır." dedi. Çünkü bir yasal dayanak bulmuşlardı.
Eğer yasa size bir kapı açtıysa mutlaka iktidar o yasayı sonuna kadar kullanır. Emin olun, bu yasa geçsin, pek çok gazeteci, pek çok televizyoncu sadece haber yaptığı için soruşturulacak; emin olun, onlarca gazeteci, televizyoncu gözaltına alınacak, tutuklanacak ve sonra bizler bunu eleştirdiğimizde diyeceksiniz ki: "Bağımsız yargı var, yargı karar versin gerçekten dezenformasyon yapmış mı yapmamış mı." Ama bu arada onu sindirmiş olacaksınız, bu arada onu gözaltına almış olacaksınız, bu arada onu tutuklamış olacaksınız ve onun dışındaki bütün gazeteciler için de bunu bir tehdit olarak kullanmış olacaksınız; sonradan beraat etmesinin sizin açınızdan hiçbir önemi olmayacak.
Sürem kısa, birkaç şey daha söylemek istiyorum. Dolayısıyla bu, bir dezenformasyon yasası değil, kesinlikle muhalefetin susturulmasıdır, sosyal medya aracılığıyla muhalif düşüncelere sahip olan insanların görüşlerini açıklamalarını engellemek amacıyla getirilmiş bir yasa teklifidir. Bunun böyle olduğunu seçime giderken hep beraber göreceğiz. Ama sadece bu yok, içerisinde onlarca şey var; ben sadece son bölümünü söyleyeceğim.
Bakın, 37'nci madde, bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şimdi, "şebekeler üstü hizmet sunucusu" diye bir kavram geliyor, şebekeler üstü hizmet sunucusu. Keşke şu anda ekranların açık olduğu bir saat olsa da herkesin her gün kullandığı bir uygulamanın nasıl terörize edildiğini herkes duyabilseydi. Bu "şebekeler üstü ağ sağlayıcı" dedikleri kimler biliyor musunuz arkadaşlar? Telegram uygulaması, WhatsApp uygulaması, Signal uygulaması gibi uygulamalar. Diyor ki teklif sahipleri: "Bu şirketler milyarlarca dolar para elde ediyorlar, biz, bunun üzerinden, bundan vergi alacağız." Emin olun, bu salonun içerisinde hiç kimse bu hizmetin vergilendirilmesine karşı çıkmaz. Bu uluslararası şirketler milyar dolarlık kazanç elde ediyorsa elbette bu vergilendirilsin ama amaç o değil. Bakın, amaç neymiş ben size söyleyeceğim. Keşke bulabilsem, şimdi notlarımın içerisinde bulamadım. Yetişmez diye düşünüyordum ama...
Diyor ki teklif sahipleri: "WhatsApp, Telegram, Signal gibi uygulamalardan kaç kişi görüşmüş, ne kadar süreyle görüşmüş, biz bunları bu şirketlerden isteyeceğiz." Sadece bu olsa hiçbir sorun yok. Diyecek ki: "Türkiye'den Telegram'ı takip eden 1 milyon kişi var, bunlar Telegram üzerinden -işte, atıyorum- yüz bin saat konuşmuşlar, şu kadar mesaj göndermişler."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bitiriyorum.
Bu bir tehdit oluşturmaz ama Kuruma, BTK'ye öyle bir yetki veriyor ki bu yasa "İçerik dâhil, bu şirketlerden her bilgiyi isteyebilirsiniz." diyor, hiçbir sınır yok. Herkesin her WhatsApp konuşmasını...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Değişti, değişti o.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Mahir Bey, tekrar tekrar okuyalım, Kuruma yetki veriyorsunuz, diyorsunuz ki: "Bunun dışında gerekli olan her bilgiyi isteyebilirsiniz."
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Değişti, değişti.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) - Ruştu Bey, siz takip etmemişsiniz, değişmiş.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - WhatsApp'tan, Telegram'dan, Signal'den bu bilgilerin tamamının alınmasına bir kapı aralıyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Değiştirildi, değiştirildi.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Siz sadece muhalifler mi bu uygulamaları kullanıyor sanıyorsunuz, iktidar mensupları bunları kullanmıyor mu sanıyorsunuz?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Değiştirildi, çıkarıldı oradan.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Değişmiş değil Mahir Bey, ben Komisyon toplantılarının tamamına katıldım.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Yok, yok, çıkarttılar, çıkarttılar.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Değiştirmeyi düşünüyor olabilirsiniz, değiştirmeyi düşünebilirsiniz, önergeyle değiştirebilirsiniz ama getirdiğiniz teklifin içerisinde bu kadar şey var ve bize bunu demokratik bir teklif diye sunmaya çalışıyorsunuz.
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Sen nereden okuyorsun ya?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Basını susturmaya çalışıyorsunuz, basın kartlarını iptal ederek susturmaya çalışıyorsunuz, muhaliflerin sosyal medyada tepki göstermesini engellemeye çalışıyorsunuz ama bir adım ileri gidip Telegram, WhatsApp gibi uygulamaları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)