GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, Katar Devleti Hükümeti Tarafından Talep Edilen Desteği Sağlamak ve Dünya Kupası Kalkanı Harekatına İştirak Etmek Üzere Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Cumhurbaşkanınca Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Katar Devleti Sınırları İçerisinde ve Katar Devleti Karasuları ile Mücavir Bölgelerinde Görevlendirilmesi ve Bu Kuvvetlerin Cumhurbaşkanının Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Risk ve Tehditlerin Giderilmesi İçin Her Türlü Tedbirin Alınması ve Bunlara İmkan Sağlayacak Düzenlemelerin Cumhurbaşkanı Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Yapılması İçin Anayasa'nın 92'nci Maddesi Uyarınca Altı Ay Süreyle İzin Verilmesine Dair Tezkeresi (3/2077) münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:3
Tarih:05.10.2022

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dışarıda milyonlarca vatandaşımız yoksulluk, hayat pahalılığı, işsizlikle mücadele veriyor. Emeklisi, emekçisi, esnafı, çiftçisi, öğrencisi, memuru, genci, yaşlısı herkesin tek gündemi geçim sıkıntısı. Peki, biz ne yapıyoruz burada? Dün Meclis açıldı, ilk gün, gazetecinin, vatandaşın ağzını nasıl bantlarız diye sansür yasası getirdi bu iktidar, bugün de askerimizi yurt dışına gönderecek bir tezkereyi. Ülkenin gündemi geçim derdi iken asker tezkeresinin aciliyeti nedir? Yani vatanımızı hedef alan çok acil bir tehdit mi var karşımızda? Yok. Ya, ne var? Dünya Futbol Şampiyonası var. Güzel, müthiş bir organizasyon ama biz ev sahibi miyiz ya da Millî Takımımız oraya gidiyor da futbolcularımızı, taraftarlarımızı korumak gibi gerçekten hayati önceliklerimiz mi var? Hayır. Peki, o zaman nedir bu telaşe? Katar'da Dünya Kupası başlayacak ama biz daha birkaç ay önce, 3 binin üzerinde Çevik Kuvvet ve Özel Harekât polisimizi Katar'a aynı amaçla gönderme kararı çıkardık buradan. Biz o zaman da yanlış dedik; dinlemediniz, gönderdiniz, oralarda şimdi. Peki, şimdi nereden çıktı bu asker gönderme planı? Niye o zaman Mecliste konuşurken siz bundan hiç bahsetmediniz? Demek ki ortada polisimizin de yetemeyeceği bir güvenlik sorunu var. Onun için acil asker isteniyor. O zaman şu soruya yanıt verin: Binlerce polis ve askerimizle Katar'daki şampiyonayı koruyarak hangi ulusal menfaatimizi korumuş olacağız?

Değerli arkadaşlarım, askerimiz ve polisimiz, Katar'da, limanlar, havaalanları, statlar, oteller, takımlar, taraftarların korunmasında yani güvenliğin her boyutunda ana sorumluluğu üstlenecek. Bu sorumluluk büyük riskler içeriyor. Öncelikle tüm uluslararası organizasyonlarda olduğu gibi olağanüstü güvenlik riski var, terör örgütleri kendilerini göstermek için fırsat kolluyor. Zaten yazmışsınız tezkereye "Başta terörizm tehdidine karşı göndereceğiz." diye.

İkinci olarak: Katar'ın bölgede uyguladığı politikaların getirdiği riskleri de üstlenmek zorunda kalıyoruz. Başta Suriye olmak üzere birçok bölge ülkesinde rejim değişikliği hedefleyenlere, buradaki saray iktidarıyla birlikte, akla gelebilecek her türlü desteği veren bir ülke Katar. Bu maceracı politikalarının riskini neden bizim polisimiz ve askerimizin omzuna yüklüyoruz, soruyoruz.

Değerli milletvekilleri, biz ülkemizin Katar'la da diğer ülkelerle de en iyi, en ileri ilişkiler içinde olmasından yanayız ama bunun olmazsa olmazı ulusal çıkarlarımız ve ulusal onurumuzun korunmasıdır. Peki Katar'la durum böyle mi? Tezkerede deniyor ki: "Stratejik ilişkimiz var Katar'la." Hangi stratejik ilişki, çıkın anlatın. Sizin stratejikten anladığınız iki ülke arasındaki ilişki değil. Katar ile saray arasındaki ilişki stratejik çünkü değerli arkadaşlarım, bu ilişki, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını değil sadece saraydakilerin ikbalini korumaya yönelik bir ilişki. "Yok." diyene soruyorum: AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanına 500 milyon dolarlık uçak hediye edilmesi stratejik ortaklık mıdır?

Başka; işte, Sayın Engin Özkoç burada, Grup Başkan Vekilimiz, Sakarya Milletvekilimiz, yıllardır haykırıyor bu kürsüden. Sakarya Arifiye'deki millî servetimiz Tank Palet Fabrikasının peşkeş çekilişini durdurmak için hep birlikte haykırıyoruz: Ne işi var o millî servetimizin Katar'ın elinde? (CHP sıralarından alkışlar) Tank üreteceklermiş. Katar'ın tank üretme deneyimi var mı? Soruyorum. "Var." diyenler çıksın, ürettikleri tankı göstersin. O zaman ne var? Rant var, peşkeş var, yandaş iş adamlarıyla yüz milyonlarca doları kırışmak var. Soruyorum: Bunun neresi stratejik ilişki?

Başka; Antalya Limanı'nın işletme hakkının pazarlıksız, ihalesiz yirmi dört yıl daha Katarlılara verilmesi var. Neden şeffaf ihale yok, nerede ulusal çıkarımız, nerede tüyü bitmemiş yetimin hakkı? Biliyoruz, o kavramlar artık sizin lügatinizde yok ama iyi ki Cumhuriyet Halk Partisi var. Anayasa Mahkemesi bizim Meclis grubumuzun başvurusu üzerine limanlarla ilgili bu vahim arsızlık ve hukuksuzluğunuzu iptal etti.

Başka; lig maçlarının yayın hakkı kimde? Katarlılarda. İhaleyi verdiğinizde ne söylediniz? Yıllık 500 milyon dolar artı 90 milyon dolar KDV ödeyeceklerdi. Öyle olmadı, kulüplerimizin canına okudular. Önce borç Türk lirasına çevrildi. Damat Bey diyor ya hani, bakın, burası çok önemli: Yaptırdığınız yol, köprü gibi ballı ihalelerde 5'li çeteye ödemeleri hep euro, dolarla yapıyorsunuz. Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu defalarca "Bunları TL'ye çevirin." dedi. Hiç olur mu? 5'li çete üzülmesin, kârlarında eksilme olmasın diye duymazdan geldiniz ama konu Katarlıların borcu olunca borç anında Türk lirasına çevrildi. Çünkü saray "Katar" deyince akan sular durmakta. Yetti mi; o da yetmedi. Katarlı dostunuz ödeyemiyor diye sarayın bir talimatıyla hepimizin vergilerinden 300 milyon lira aktarıldı bu şirkete. Sözde, kulüplerin kasasına para yağacaktı ama vatandaşın parası Katar'ın şirketine yağdı. Değerli milletvekilleri, işte biz, bu şeffaf olmayan, gizli saklı işlere karşıyız. Kimse gelip bu kirli ilişkilerini "stratejik ilişki" diye yutturmaya kalkmasın. (CHP sıralarından alkışlar)

Peki, başka ne diyor bu tezkerede? "Katar'la bölgesel ve uluslararası platformlarda karşılıklı destek ve dayanışma içindeyiz." diyor. Peki, gerçekten öyle mi bakalım, buyurun: Bu fotoğraftakiler kim biliyor musunuz? Bir tarafı Katarlı dostlarımız, kardeşlerimiz. Peki ya diğer taraf? Güney Kıbrıs Rum kesimi Enerji Bakanı. Neyi imzalıyorlar? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'mizi yok sayan, Kıbrıs Türkünün hakkını hukukunu yok sayan, Türkiye'nin hakkını hukukunu yok sayan bir petrol arama anlaşması imzalıyorlar. Bu tezkereyi yazıp yüce Meclisimize gönderenlere soruyorum: Hani nerede destek, hani nerede dayanışma, hani nerede stratejik ortaklık? Gerçekten öyle olsa Kıbrıs Türkünün arkasından iş çevirirler mi? Ülkesini korumak için Katar'a askerî üs dahi kuran Türkiye'nin arkasından iş çevirirler mi? Ama çeviriyorlar işte hem de bir değil, iki kez. Bakın, iki ayrı anlaşma imzaladılar. İşte, bakın, görüntüleri. Diyebilirsiniz ki: "Biz bu görüntüleri çok gördük." Evet, gördünüz ama ne yaptınız, gereğini yaptınız mı? Şu iktidar kanadından kimse çıkıp da "Bu nasıl iştir?" demedi, diyemedi. Çünkü reis dediyse Katar, herkes buna uyar. Yani gördüğünüz gibi mesele strateji falan değil. Peki, ya nedir? Mesele saraydakilerin ikbal kaygısı. Karşımızda işte bu şeffaf olmayan ilişkinin ürünü bir tezkere daha var. Saray iktidarı sağladığı ya da sağlayacağı ekonomik kolaylıklar karşılığında Dünya Kupası gibi riskli bir organizasyonun güvenlik sorumluluğunu Mehmetçik'imizin ve polisimizin omuzlarına yıkmakta. Peki ama değerli arkadaşlarım, ortada ülkemize, halkımıza, topraklarımıza bir saldırı, bir tehdit yokken askerimizin, polisimizin canını riske atmaya değer mi?

Bakın, bir husus daha var. O kadar beceriksizsiniz ki aynı yere omuzlarına aynı güvenlik riski yükleyerek gönderdiğiniz polisimiz ile askerimizin hukuki teminatını bile sağlamaktan âcizsiniz. İşte belgesi, bu elimdeki 2017 yılında bu Meclisten geçirdiğiniz askerî anlaşma, diyor ki: "Katar'a gönderdiğimiz askerler Türk hukukuna tabi olacaktır başına bir şey gelirse." İşte bu elimdeki de bu yıl polis göndermek için Meclisten geçirdiğiniz protokol, aynı iktidar. "Gönderdiğimiz polisler Katar hukukuna, şeriat hukukuna tabi olacaktır." diyor. Polis de bizim evladımız, asker de bizim evladımız ama ikisini aynı sağlam hukuk güvencesi altına almayı dahi beceremeyen basiretsiz bir iktidar var karşımızda. Askerimizi, polisimizi kendi beceriksizlikleriyle yarattıkları ekonomik buhrandan çıkış yolu olarak gören bu sorumsuz iktidara Mecliste bir kez daha uyarı görevimizi yapıyoruz. "Başka ülkeler de katılacak, dostluk, kardeşlik gelişecek falan." diye evlatlarımızı Katar kalkanı yapmayın. Ortada bunun hiçbir haklı gerekçesi yok. Batırdığınız ekonomiyi telafi ederiz. Bu inanç, kararlılık, azim bu memlekette ve insanlarında var ama sizin liyakatsiz, beceriksiz kadrolarınızın yarattığı ekonomik buhranın bedelini askerimiz, polisimiz canıyla ödemek zorunda kalırsa işte onu telafi edemeyiz, o yüzden yapmayın.

Bakın, şu anda, sayısız iş ilanı var. Açın, Google'a bakın, Katar, Dünya Kupası süresince çalışacak güvenlik elemanı arıyor, yüzlerce, binlerce. Bırakın onlar korusun, Türkiye'nin zaten uğraşacağı yeterince tehdit, tehlike var etrafında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Mesela, Katar'a gidene kadar dibimizde adalardaki anlaşmalara aykırı hukuksuz silahlanmaya neden "Dur!" demiyorsunuz? Bizim askerimizi, polisimizi, FIFA kalkanı, Katar kalkanı yapmayın. Bu uyarımızı dinlemiyorsanız tarih önünde tüm sorumluluk ve vebal sizlerin boynunadır.

Sözlerimi bitirirken aziz vatanımızın korunması için en zor koşullarda fedakârca görev yapan kahraman askerlerimizi, jandarmamızı, polisimizi selamlıyorum. Can güvenliğimiz ve ulusal çıkarlarımız için canını feda eden aziz şehitlerimizi minnetle anıyor, kahraman gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.

Uyarılarımıza kulak vermeden bu tezkereye onay vermeniz hâlinde orada ağır sorumluluk üstlenecek kahraman vatan evlatlarımızın ayaklarına taş değmeden ülkemize dönmesi dileklerimle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)