| Konu: | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 4 |
| Tarih: | 06.10.2022 |
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özgür basın susturulamaz. Özgür basın susturulamaz.
Evet, bir sansür kanununu tartışıyoruz, bir de AKP'li arkadaşlar Avrupa'yı örnek veriyorlar, orada da var, o hâlde bizde de olmalı. Şimdi, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa uçtu gitti demokrasi, özgürlük, hukuk alanında. Bu, şuna benzer: Mercedes ile at arabasını yarıştırmak. Bizim durumumuz at arabası konumudur, onun için Avrupa'yı, Amerika'yı bırakın, Türkiye'ye bakın.
Şimdi, özgürlükçü olmayan devletler, hukuku esas almayan devletler ve iktidarlar gelenekçi, muhafazakar geçmişe dayanırlar, biraz da Machiavelli'yi taklit ederler ya da esas alırlar çünkü Machiavelli diyor ki: "İktidarda kalabilmek için her davranış mübahtır."
Şimdi, Türkiye tarihine baktığımızda, Osmanlı'ya doğru da gittiğimizde şunu açıkça görüyoruz: Gerçeklerden bir korkma vardır, aydınlıktan korkma vardır, demokrasiden korkma vardır, özgürlük ve adaletten korkma vardır, muhalif sesten korkma vardır. Onun için, bugün, AKP her taraftan korkuyor çünkü kaybediyor.
Osmanlı'da ilk basın yasağı Abdülaziz'le başlar, 1857 Matbuat Nizamnamesi'yle gelmiştir. Abdülhamit, istibdat dönemi, ona karşı hürriyet sesleri yükselirdi, ilk sansürü Agâh Efendi'nin çıkardığı Tercümân-ı Ahval'e karşı kullanmıştır ve birçok gazete kapatılmış, sansür edilmiştir. İttihat ve Terakkiye geldiğimizde, Hasan Fehmi Bey, Ahmet Sami Bey, Zeki Bey gazeteci olarak katledilmiştir yani siz ya kanunla susturursunuz ya bastırırsınız ya bu geleneğin devamcısı olarak katledersiniz, maalesef öyle bir şey.
Takrir-i Sükûn dönemini çok iyi biliyoruz. Velid Ebüzziya, Ahmet Emin, Eşref Edip, Suphi Nuri, Fevzi Lütfi, İsmail Müştak istiklal mahkemesine sevk edilmişlerdi; bunlar da gazeteci. İkinci Dünya Savaşı'nda sadece Anadolu Ajansının haberleri esas alınmış, bugün siz aynı şeyi yapmak istiyorsunuz. Yüzde 95 ele geçirmişsiniz bütün basın-yayını. Akademisyenleri, gazetecileri, trolleri çalıştırıyorsunuz; her gün tonlarca, torbalarca yalan söylüyorsunuz, eğer bir muhalif bir şey söylüyorsa ona da göz dikmişsiniz. Demokratik Partiye geldiğimizde, 2.300'ü aşkın dava açılmış gazeteciler üzerine. 12 Mart da aynıydı, 12 Eylül de. 3 bin gazeteci yazar ve yayımcı yargılanmıştır. 2 binin üzerinde basın davası açılmış -çalışanlar- 5 binin üzerinde insana ceza verilmiştir. Şimdi, Gazeteciler Cemiyetine göre 90'lı yıllarda... Şimdi gelenekten bahsediyoruz. Ahmet Taner Kışlalı'yı kim öldürdü, Uğur Mumcu'yu kim öldürdü, Turan Dursun'u kim öldürdü, Musa Anter'i ve 27 Kürt gazeteciyi kim öldürdü? Toplamda 37 gazeteci öldürülmüş, bunlar Türkiye'nin aydınlık yüzüydü. İşte, aydınlık yüze düşmanlık edenler ve korkanlar sadece kanunlara sığınmazlar, karanlık güçleri de devreye koyarlar; bu tarihte böyledir. Özgür Gündem'in binasını 90'larda bombaladılar mı? Bombaladılar. Çalışanı katledildi. 27 faili meçhul cinayet gerçekleştirildi bu ekol üzerine. Dolayısıyla 580 gazetenin 486'sına dava açıldı, çalışanlarına yüz kırk yedi yıl hapis istendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
Sayın milletvekilleri, eğer benden ilave söz talep etmezseniz bilemem ben.
HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) - Bugün yine, Kürt gazeteciler ya hapiste ya Süleymaniye'deki dünkü olay gibi katlediliyor. Dolayısıyla bu geleneksel hafıza özellikle sağ siyaseti yürütenler açısından son derece güçlüdür. O açıdan, televizyonları, gazeteleri, radyoları, dergileri kapattınız, Jiyan, Özgür Gündem, TV10, İMC, Hayatın Sesi TV ve onlarcasını... Bugün arkadaşlar söylüyorlar; Halk TV, KRT TV -bilmem- Tele1 her gün ceza alıyor. Niye? Size göre siyaset ya da haber yapmadıkları için.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar, Türkiye'nin sansüre değil, demokrasiye, hukuka, özgürlüklere, sonuna kadar özgürlüğe ihtiyacı vardır. Siz, bu gidişatla, Türkiye'yi batırdığınız gibi bundan sonra daha da batıracaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)