GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:4
Tarih:06.10.2022

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde konuştuğumuz dezenformasyonla mücadele yasası aslında bir sansür yasasıdır; bu yasayla üstü kapalı bir şekilde sansür amaçlanmaktadır. Bu yasayla sözüm ona yalan haberin önü alınmaya çalışılıyor. Kuşkusuz, Türkiye'de yalan haber üreten basın-yayın kuruluşları vardır; bu kuruluşların hangi basın-yayın kuruluşları olduğunu da hepimiz biliyoruz, malumumuzdur. Bu kurumları tekeline alan da iktidarın bizzat kendisidir. Kürtler, bu yasanın ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bu yasalarla, her türlü baskıyla Kürtlerin hakları ve gerçeği inkâr ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan günümüze kadar Kürt köylerinin, kasabalarının, şehirlerinin, dağlarının, mezralarının isimlerinin Türkçeleştiğini hepimiz biliyoruz. 19 Ekim 1983 tarihinde çıkan 2932 sayılı Yasa'yla Türkiye'de Kürtçe özel hayatta bile yasaklanmış durumdaydı. Söz konusu yasa, Türkiye vatandaşlarının ana dilinin Türkçe olduğunu ilan ediyordu. Yani 25-30 milyon Kürt'ün ana dilinin Türkçe olduğunu söylüyor bu yasa; başka bir dilin ana dili olarak kullanımına ilişkin her türlü etkinlik yasaklanıyor.

Diğer yandan, cumhuriyetin ilanından sonra çıkarılan yasalardan biri de 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabulü ve Tatbiki Hakkında Kanun'dur. Türkiye Ceza Kanunu'nun, TCK'nin 222'nci maddesinde bu kanuna muhalefet edenler hakkında cezai müeyyide uygulanmaktadır. Türk harflerini koruyan kanunun Türkiye'de baskının arttığı dönemlerde, özellikle Kürtçeye karşı uygulandığını hepimiz biliyoruz. Kürtçe, 1980 askerî darbesi sonrası bu kanuna istinaden yasaklanmıştır. Kenan Evren 2007 yılında verdiği bir röportajda şöyle demiştir -Kürtçenin yasaklama gerekçelerinde- "Konuşmalarda, mitinglerde, şurada burada Kürtçe konuşulmayacak; okulda filan Kürtçe tedrisat yapılamaz.' dedim ama biraz ağır yasak koyduk." Kenan Evren'in bu sözlerinden anlaşıldığı üzere Kürtlere hep reva görülen, sansür ve yasaktır. Bu sözleri, gerçekleştirdiği askerî darbeden yirmi yedi yıl sonra söylüyordu; Kenan Evren'in kendisinin bile itiraf ettiği, Kürtlere reva görülen bu zulüm ve inkâr politikası hâlâ sürdürülmektedir. Çok açıktır ki bu yasayla bu politika sürdürülmeye devam edecektir.

Kürt'ün diline uygulanan tahammülsüzlük Kürtlerin basın ve kültür çalışmalarında bugüne kadar kendisini hep yansıtmıştır. Diğer bir deyişle, Kürtlerin diline, basın ve kültür çalışmalarına uygulanan sansür cumhuriyetle yaşıttır. Bu gerçeği belirtmek ve göstermek için sanırım fazla geçmişe gitmeye de gerek yok, aslında 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Kürt basın ve kültür çalışmalarına uygulanan baskı ve zulme bakmak yeterlidir. Bu kapsamda, bunlarca, Kürt dili, basın ve kültür çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar uyduruk KHK'lerle kapatılmıştır. Bu KHK'lerle 2016 yılından şimdiye kadar yalnızca Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gazetesi kapatıldı, ondan sonra yayın yapmaya başlayan Rojava Medya ve Welat gazetesi de kapatıldı. Kürt ve Kürt'ün dili söz konusu olduğu zaman bu sansürler hâlen devam etmekte, şu anda haftalık yayın yapan Xwebûn gazetesinin sayılarına el konuldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) - Sözün kısası, Kürtçe çalışmalara aralıksız bir şekilde sansür uygulanmaktadır. Hatta, Türkçe çalışmalarda bile "Kürt" ve "kürdistan" sözcüklerinin geçtiği her yerde sansür uygulanıyor. Bu konuda son yıllarda birçok tarihî eserlerden dahi "Kürt" ve "kürdistan" sözcükleri siliniyor. Bu tasarrufa gitmemizin tek sebebi var: Kürt'ün gerçekliği, dili ve getirdiği gerçekler sizi hep korkutmuştur, iktidarları hep korkutmuştur çünkü Kürtler, hiçbir şekilde gerçeklerden taviz vermediler, vermeyeceklerdir. Bunları dile getirdikten sonra sizleri bu yasadan vazgeçmeye davet ediyorum.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)