GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:5
Tarih:11.10.2022

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sizleri, ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı ve elbette basın özgürlüğünü mezara gömme teklifi olarak gördüğümüz bu yasanın doğrudan etkilediği basın mensuplarını, özgür habercilik için canını vermekten çekinmeyenleri, cezaevinde tutsak edilen özgür basın mensuplarını sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa, bugün, yarın, bu hafta Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran ama halk nezdindeki çoğunluğu çoktan kaybetmiş iktidar ortaklarının oylarıyla kabul edilebilir ama emin olun meşruiyeti her zaman tartışmalı olacak bu yasa, haber alma hakkını da asla engelleyemeyecek; gerçek gazeteciler buna izin vermeyecek ve Meclis aritmetiği değiştiğinde bütün o antidemokratik yasalar gibi bu yasa da mutlaka yürürlükten kaldırılacak.

Görüşülmekte olan teklifin 15'inci maddesi basın kartının iptal edileceği hâlleri düzenliyor. Kim iptal edecek? Basın kartlarının kime verilip verilmeyeceğine karar veren propaganda başkanlığı yani şimdilik Fahrettin Altun. Bakın, bu yasa baştan sona antidemokratiktir, yerel basını ekonomik olarak çökertecek hükümleri antidemokratiktir, "dezenformasyon" adı altında basına sansür antidemokratiktir, şebekelerüstü hizmet sağlayıcılara ilişkin hükümler yani WhatsApp, Telegram, Signal gibi uygulamaların kontrol altına alınması antidemokratiktir, sosyal medyaya ilişkin hükümler antidemokratiktir ve elbette şu anda konuştuğumuz basın kartlarına ilişkin hükümlerin tamamı antidemokratiktir.

Bakın, şu anda görüşmekte olduğumuz Basın Kanunu bu iktidar zamanında, 2004 yılında yürürlüğe kondu. Doğru veya yanlış, kanunun amacının şu olduğu söyleniyor, deniliyor ki: "Bu Kanunun amacı, basın özgürlüğünü ve bu özgürlüğün kullanımını düzenlemektir." En azından kanunda öyle yazıyor, bu cümleyi bile değiştiriyorsunuz. Ne için? Bu kanun basın özgürlüğünü değil, basın kartlarını düzenlesin diye. Basın kartlarına ilişkin hükümleri yönetmeliklerle düzenlediniz fakat Danıştay bu hükümlerin neredeyse tamamını iptal etti. Neden? Çünkü "Basın Kanunu'na aykırı." dedi. Neden? "Basın özgürlüğüne aykırı." dedi. Olağan olarak yargı kararlarına saygılı bir iktidarın ne yapması gerekir? Bu yargı kararlarına uygun biçimde düzenleme yapması gerekir fakat siz ne yapıyorsunuz? Size çoğunlukla bağlı olan bu yargı kararlarını bile boşa çıkaracak düzenlemeler yapıyorsunuz, yani yönetmelik hükümleri yerine yargı kararlarını boşa çıkaracak kanuni düzenlemeler yapıyorsunuz. Bu kadar net yaptığınız şey.

Kararlısınız, kimin gazeteci olup olmadığına siz karar vereceksiniz. Kimin gazeteci olup olmadığına karar verdikten sonra basın kartının iptal edilip edilmeyeceğine de siz karar vereceksiniz. Dünyada bunun örnekleri yok mu? Var. Nerede? Diktatörlüklerin olduğu yerlerde elbette iktidarı elinde bulunduranlar kimin gazeteci olduğuna karar veriyorlar ama gelişmiş demokrasilerde buna kim karar veriyor? Bağımsız meslek örgütleri karar veriyor.

Bakın, elli iki yıllık gazeteci Aydın Engin ağabeye bile -rahmetli, toprağı bol olsun, nur içinde yatsın, ışıklar içinde yatsın- basın kartı vermediniz. Basın kartı vermediğinizde bir röportaj vermiş, ben o röportajdan bir alıntı yapacağım. Bunun iptali için dava açmış "Bana nasıl basın kartı vermezsiniz?" diye. Fahrettin Altun'un avukatı yanıt vermiş, dilekçe incelendikten sonra şöyle diyor Aydın ağabey: "Şu an mahkeme dilekçemi inceliyor, başvurumdan bu yana epey zaman geçti ama herhâlde ince eleyip sık dokudukları için bu kadar uzun sürüyor. Ancak dava dilekçemize İletişim Başkanlığı avukatı bir cevap verdi. AKP'nin icat ettiği İletişim Başkanlığına çok yakışır bir cevap oldu. Özetleyeyim: İletişim Başkanlığı avukatı benim 1994 yılında yani yirmi yedi yıl önce yaptığım bir haberle ilgili olarak dava açıldığını, on sekiz ay hapis cezasına mahkûm edildiğimi ve cezanın ertelendiğini hatırlatıyor ve ekliyor: 'Bu cezanın verilmesini gerektiren ceza kanunu devam ediyor. Bu yüzden biz Aydın Engin'e basın kartı vermedik.' diyor."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.

T24'te yazan diğer yazarlara da vermemişler, diğer gazetecilere de. Kime vermemişler? Sadece ona değil; Murat Sabuncu'ya, Hasan Cemal'e, Gökçer Tahincioğlu'na, Yalçın Doğan'a, Mehmet Yılmaz'a basın kartı vermemiş bu Fahrettin Altun.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Kime verdiklerini söyle.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Diyor ki: "Ben T24'te 'Tırmık' adlı bir sergi yeri açtım, orada karpuz satıyorum. Hasan Cemal, T24'ün nalburu; Mehmet Yılmaz, T24'ün kebapçısı; Yalçın Doğan da kundura boyacısı."

Kimin gazeteci olup olmadığına hiçbir ülkede, hiçbir yerde iktidarlar değil, sadece bağımsız meslek örgütleri karar verebilir. Bu yasayı yürürlüğe koyabilirsiniz ama emin olun iktidar değiştiğinde bu yasalar yürürlükten kaldırılacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)