GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:6
Tarih:12.10.2022

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tekrar bir sansür yasasıyla karşı karşıyayız ve her konuşmacı, özellikle iktidar tarafından konuşmacılar "Dezenformasyonu önleyeceğiz." diyorlar; aslında dezenformasyonu önlemek değil, bir tekçi anlayış, tek tipçi bir basın, tekrar, tek söylemle bir formasyon geliştirmeye çalışıyorlar. İktidar birçok çalışmada tekçi anlayışı Türkiye'de yaşayan yurttaşlara dayatıyor ve Türkiye'deki yurttaşlara dayatırken olabilecek itirazları, muhalefeti olabildiğince susturmaya çalışıyor, engelliyor, şiddet uyguluyor, gerekirse bir yerlerini kırıyor ve bunu inkâr etmiyor. Ne zamanki bunlarla ilgili bir haber çıkarsa, bu haberi de önlemesi lazım, o zaman buna bir formasyon getirmesi lazım. En iyi yapılan ustaca iş, buna verilen isim, "Dezenformasyonu önleme" Aslında getirilen düzenleme, iktidarın hesabına gelmeyenleri düzenleme. Peki, Türkiye yeni mi karşılaşıyor bunlarla? Hayır. Ve konuya girmeden önce aslında ben burada gazetecilik açısından... Gazetecilik yaptıkları için 59 gazeteci şu anda cezaevinde, gerçekleri söyledikleri için. Türkiye'de hepimizin bildiği bir yandaş medya var, tümüyle iktidarın lehine konuşuyor; bir de "ana akım medya" dediğimiz var. Televizyonlara 10 kişi çıkıyor; maşallah, her şeyi biliyorlar, her şeyi! Bunlar konuşuyor, onun dışında kim ses çıkartıyorsa itiraz ediliyor. Ve öyle bir hâle getirdik ki kurumları yok ettiniz.

Şu anda isimlerini sayacağım arkadaşları ben grubum adına saygıyla selamlıyorum: Mezopotamya Haber Ajansından Editör Aziz Oruç; Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Serdar Altan, "Xwebûn" gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş; gazeteciler Ömer Çelik, Neşe Toprak, Mehmet Şahin, Zeynel Abidin Bulut, Elif Üngür, Remziye Temel, Suat Doğuhan, Lezgin Akdeniz, İbrahim Koyuncu, Abdurrahman Öncü, Ramazan Geciken, Mazlum Güler. Özgür, onurlu şekilde hakikati paylaştıkları için şu anda cezaevindeler ve onlar hakikatleri ortaya çıkartmak için ellerinden gelen her türlü çabayı sergilerken kullandıkları fotoğraf makineleri, kullandıkları bilgisayarlar suç aleti gibi gösterildi.

"Özgür basın" dediğimiz kesim ne yapıyor? "Özgür basın" dediğimiz kesim bugün değil, öteden beri, sansür olsun olmasın, kimi hakikatler ortaya çıktığında görmeyenler, duymayanlar için bir çaba harcadılar. Neydi? Bu haberlerin... Bakın, eylül ayında, daha on gün önce "Ape Musa davası" dediğimiz... Hepimiz biliyoruz ki Musa Anter katledildi. Bir çınar ağacı, bir medya ağacı, bir ses... Otuz yıl bir gün sonrasında cezasızlık verildi, dosyası kapatıldı. Kim diyebilir ki "Faili meçhul cinayet değil." Kim diyebilir ki: "Bu, cezasızlıkla örtüldü." Hepimizin kalbinde cezası var. Daha dün ne oldu? Nagihan Akarsel katledildi, Jineoloji dergisi, gazetecilik... Cinayetten söz ediyoruz tutuklanmadan değil ve öyle bir hâle geldi ki gerçekler tümüyle söylendiğinde inkâr ediliyor. Nedir, Roboski'yi mi söyleyelim? Nedir, Şemdinli'yi mi söyleyelim? Nedir, Deniz Poyraz'ı mı söyleyelim? Birçok olayın üstü örtülmeye çalışılıyor ve bu üstü örtülmeye çalışırken gerçekler kaybolmuyor. En son ne oldu arkadaşlar? Sabah burada konuştuk, dün Meclis Başkanına gittik; ya, hiç kimseden ses çıkmıyor.

Hakkâri -Çölemerik, Gever- Yüksekova kayyum atamışsınız; sevgili Leyla Güven seçildiği hâlde cezaevinde, kayyumlar oturmuş. Hepimizin gördüğü, hepimizin söylediği, bir milletvekilinin bacağı kırılıyor, şu anda hastanede yatıyor. Hem kayyum hem Vali utanmadan "Kendini yere attı." diyor. Ya, kayyum, orayı, makamı gasbeden Vali, siz nasıl gideceksiniz, insanların yüzüne bakacaksınız? Hakkârili insanların yüzüne nasıl bakacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Siz sokakta gezerken o insanların vicdanlarına nasıl seslenebileceksiniz ve buna sessiz kalanlar, buna sessiz kalıp seyirci olup onay verenler, size yarın Hakkâri'yle ilgili nasıl konuşabileceksiniz? Yarın Kürtlerin yüzüne nasıl bakabileceksiniz? Bir Kürt'ün seçildiği makam işgal ediliyorsa seçtiği bir vekilin bacakları kırılıyorsa, bir "Geçmiş olsun." demekten, kınamaktan imtina ediyorsanız, Vali çıkıp "Kendini yere attı." dediğinde buna inanıyorsanız sizin insanlığınızdan şüphe duyulur. Buna sessiz kalmak onay vermektir; buna sessiz kalmak dezenformasyondur, inkârdır, otoriter rejimdir; bu, bitiyor, gidiyor. Gelin, hep beraber barışı sergileyelim, diyaloğu sergileyelim, var olan en büyük mutluluğumuz barıştır, bunda ısrar edelim. İnkârla, sansürle bir yere varamazsınız; özgürlük ve emek verenlerle, barışla bu yol, daha iyi bir yola gidecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)