| Konu: | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 13.10.2022 |
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Efendim, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sessizlik kadar korkunç bir şey yoktur. Silivri Cezaevinin tecrit hücresinde 128'inci gündü galiba, kendimle konuştuğum, duvarla konuştuğum, kendimle sohbet ettiğim zamanlarda kapının bir dakikadan fazla açılmasının yasak olduğu, benimle konuşmanın yasak olduğu zamanlarda sessizliğin nasıl can yaktığını, nasıl korkunç bir şey olduğunu anladım. Bir gün üst katta Ali Özcan arkadaşlarımız kalıyordu. Süpürgenin sapıyla üst katın penceresini kırdılar. Havalandırmadaydım, üstüme yağdı bütün cam, hiç umursamadım. Tek şey vardı: "Tuncay Bey, nasılsınız?" sorusu. "Tuncay Bey, nasılsınız?" sorusuna ağlayarak karşılık verdim. İnsan; sessizliğe, yalnızlığa böyle bu şekilde...
Hocam, saygılar sunarım. 12 Eylülün tabutluklarından geliyor; aranızda pek çok arkadaş var böyle, bu acıyı yaşamış. Buradaki mücadelemiz, bu acının bir daha yaşanmaması mücadelesidir. Bakın, orada hocam duruyor, Sayın Naci Bostancı, ben burada duruyorum.
Bu bir umutsuzluk türküsü değildir, kışı uzatabiliriz ama baharın gelmesini engelleyemeyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Kış uzun sürebilir ama mutlaka bahar gelecektir. Aradığımız şey, bahardaki çiçeklerin renklerinin sayısını artırmaktır. Aradığımız şey, içinizdeki arkadaşlarımızla birlikte daha demokratik, daha yaşanabilir, daha özgürlükçü, daha çoğulcu bir Türkiye'yi yaratabilmektir. Oradaki gazetecilere üç yıl ceza verseniz ne olur vermeseniz ne olur? Ben altı yıl boyunca bir suçlamayla yattım: "Suçunun söylenmesi ihsasırey olacağı için suçunun söylenmemesine ancak kendisi suçunu itiraf ederse bundan mahkemenin yararlanacağına..." dedi savcı. Ben, oradan çıktım geldim, altı yıl sonunda ilamsız temyiz kâğıdımı aldım. Şimdi, size soruyorum, tutuksuz yargılansaydım ne olurdu? Arkadaşlar, içinizdeki örnekler apaçık ortada, sizin düşüncenizi değiştirebildiler mi? Siz yolunuzdan döndünüz mü, bu arkadaşlarımız niye dönsün? İnanan insan yolundan niye dönsün? Hepimiz bu vatanın evladıyız, hepimiz bu topraklar için yaşıyoruz, hepimiz o baharı bekliyoruz. Mutlak güç diye bir şey, mutlak zehirleyici bir unsurdur. Tedavisi nedir? Muhalefet ve demokrasi.
Katkı sunan, katkıda bulunan herkese çok teşekkür ediyorum. Komisyon Başkanlarımıza, Sayın Grup Başkan Vekillerine, arkadaşlarımızın hepsine çok teşekkür ediyorum ama bu olmamalıydı arkadaşlar, bu olmamalıydı efendim. Biz nereden geldik buraya? Biz niçin geldik buraya? Biz, gazetecinin bir haber yaptığı için üç yıl tutuklu yargılanacağı bir düzenin savunusunu nasıl yapabiliriz arkadaşlar, nasıl olabilir arkadaşlar, neden olsun arkadaşlar? Bir maddeye 13 tane ceza kanunu sığdırıp buradan bir demokratik yasa nasıl çıkar arkadaşlar?
Efendim, bakın, "çok yalan yazmasın" size bir hikâye, "yalan yazmasın" üzerine bir hikâye, ustam Cüneyt Arcayürek'ten bir hikâye. "Gazeteci kimdir?" sorusuna yanıt olsun diye söylüyorum. Johnson mektubu gelmiş, Türkiye çok aşağılanmış, Amerika'ya karşı bir yanıt verilecek, İsmet Paşa da -hani biliyorsunuz o tarihi- "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de oradaki yerini alır." demiş. Johnson mektubunu İhsan Sabri Çağlayangil anılarında yazıyor; Cüneyt Arcayürek'e vermiş, Cüneyt Arcayürek bunu yayınlamış, sordukları zaman kimden aldığını söylemedi. Dedim ki: "Ya, Cüneyt ağabey, İhsan Sabri Çağlayangil'in anılarında okudum, sana o vermiş." "Yalan söylüyor." dedi. Gazeteci budur, "yalan yazmak" ne demek? Grup Başkan Vekiliniz söylüyor, diyor ki: "Bir gazeteci 1 kere yalan yazar, 2 kere yazamaz." E, o zaman niye bir gazeteciye bu kadar ağır ceza, niye 1 kere ceza değil de 3 kere üç yüz altmış beş gün cezası?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ne zaman dedim ya?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Sizi kastetmiyorum efendim, diğer arkadaşları kastediyorum. Beyefendi her şeyi söylüyor, hiçbir şeyi söylemiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Tamamlamak için bir dakikanızı...
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen, buyurun.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Size de çok teşekkür ediyorum Başkanım.
Teşekkür etmediğim tek kesim var, oligarşi, bürokratik oligarşi. Bizim özel hayatımıza saygıları yok, her şeyimiz ellerinde. Yüzümüze gülüyorlar ya, güldükleri niçin biliyor musunuz? "Ben dün senin hangi internet sitesinden ne indirdiğini biliyorum." diyor. "Kiminle ne konuştuğunu biliyorum, ben seni izliyorum, gözlüyorum." diyor. Arkadaşlar böyle bir yetkiyi niye verdik oligarşiye? "Kahrolsun oligarşi!" diye bağırdığımda "Özgürlüklerimize sahip çıkalım." dediğimizde, namusumuza, özümüze, kendi varlığımıza sahip çıkalım diye söyledim.
Arkadaşlar, başta söylediğim şey; İstanbul'a gidersiniz, önemli olan şey İstanbul'a giderken özgürlükle, demokrasiyle beraber gitmektir. Bu yasa onları sınırladı. Tekrar söylüyorum; tekrar söylüyorum, altını da çiziyorum: Kışı uzatabilirsiniz, baharı asla geciktiremezsiniz! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; İYİ Parti sıralarından alkışlar)