GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) No.lu Bartın'ın Amasra İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazasının Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Kazaların Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:9
Tarih:19.10.2022

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Yok, ben beklerim, severim böyle şeyi. O tartışmaya da dâhil olmam yani şundan olmam...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Biz sizi dinleyeceğiz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Tamam, teşekkür ederim; ben nazik ilginiz için şükranlarımı sunuyorum.

O tarz bir tartışmaya da gerek yok; bu Meclisin itibarı, hepimizin itibarı. Dolayısıyla, bazen iktidar grubunda eksiklik olabilir, bazen muhalefet grubunda eksiklik olabilir ama bir gerçek var ki iktidarın mazereti yoktur. O sebeple, bu kabîl eleştirileri de doğal karşılamak gibi bir mecburiyetimiz söz konusu. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ama iktidara da hakaret eden vekiller oldu az önce, çıktık biz de; istemiyoruz hakaret dilini Sayın Başkan, temiz konuşun dinleyelim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Beni başka bir tartışmanın içine çekmeyiniz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Tamam.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bazı tarihler vereceğim: 10 Aralık 2009, Bursa Mustafakemalpaşa; 17 Mayıs 2010, Zonguldak; 13 Mayıs 2014, Manisa Soma; 17 Kasım 2016, Siirt Şirvan. Tarihler ve şehirler değişse de ihmalkârlık ve iş bilmezlik değişmiyor. Her felaketten sonra aynı açıklamaların bizleri getirdiği nokta da -üzülerek söylüyorum- Bartın Amasra faciasıdır. Dünkü konuşmamda ifade ettim: Sayın Cumhurbaşkanı evlatları babasız, aileleri de evlatsız bırakan bu facialara "kaderin planı" diyor.

Değerli milletvekilleri, bu millete yaşatılan eza ve cefa, kaderin planıyla değil yalnız ve ancak iktidarın plansızlığıyla izah edilebilir. Bir musibet, bir felaket öngörülebilir ve engellenebilir ise onun adı "kaza" değil "cinayet"tir ve bu denli can kaybı yaşanıyorsa da bunun bir tek tarifi vardır, ona da "katliam" derler.

Eski Bakan Sayın Taner Yıldız'ı dikkatlice dinledim, hadiseye bu denli vukufiyet aslında bu olayları engellemeye yetecek kadar yüksek görünüyor. O zaman neden böyle şeyler oluyor? Asıl üzerinde konuşmak ve tartışmak istediğimiz husus da bu olmalıdır. Biz, bugün buraya siyasi diskur atmak için değil Bartın Amasra'da kaybettiğimiz 41 canın sorumlularını araştırmak için geldik ve bunun hesabını sormak için geldik ve er ya da geç, ihmal, beceriksizlik ve vurdumduymazlık sonucunda toprağa verilen her bir evladımızın hesabını da soracağız. Siz "Böyle gelmiş, böyle de gidecektir, millet ve siyaset kurumu bunu da kabullenecektir." diyorsanız sizi temin ederim ki çok yanılıyorsunuz. İktidarın liyakatsizliği ve beceriksizliğinin vatandaşlarımızın matemi ve gözyaşına tahvil olduğu tek bir güne dahi tahammülümüz kalmamıştır. Ciddiyet ve sorumluluk, devlet yönetmek için elzem olan iki haslettir; aslında bunlar iktidarda arayıp da bulamadığımız özelliklerdir ama olması gereken özelliklerdir. Size buradan tavsiye ediyorum: Ciddiyetsizliğinizi, beceriksizliğinizi, sorumsuzluğunuzu "fıtrat" ve "kader" kavramları üzerinden meşrulaştırma girişiminden vazgeçiniz. Bu acizliği ne biz burada kabul ederiz ne de aziz milletimiz kabul eder. Biz size "İnsanı yaşatacaksınız ki devlet yaşasın." diyoruz, siz "Bunlar kaderdir, fıtrattır." diyerek geçiştirmeye çalışıyorsunuz. Görmüyor musunuz, felaketler bağıra çağıra geliyor. Sayıştay rapor yazmış, madenciler, çalışanlar tehlikelere işaret etmiş ama orta yerde alınmış hiçbir müşahhas tedbir yok, göz göre göre işi suyun akışına terk etmişsiniz.

Yaşanan felaketten sonra "Şunu yaptık, bunu yaptık." demek suretiyle yüreğimiz yangın yerine dönmüşken hezimetten bir başarı hikâyesi çıkarmaya çalışmayın. Elinizi vicdanınıza koyunuz, size göre "kader ve kaza" bize göre "katliam" olan bu elim olaydan hiçbir başarı hikâyesi çıkaramazsınız. Şehit madencilerimizin cenazelerini yirmi dört saatlik kısa bir zamanda enkazdan çıkardığınız için övünmeye devam edebilirsiniz ama unutmayınız ki o gün göçük altında kalan sadece şehit madencilerimizin mübarek cenazeleri değil, aslında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, dünkü konuşmamda da ifade etmiştim ama zaman darlığı münasebetiyle yarım kaldı. Bilindiği gibi, 27/10/2002 tarih ve 24919 sayılı Resmî Gazete'de ATEX Yönetmeliği yayımlanmıştır. Avrupa Birliğinin de kabul ettiği ATEX Teçhizat Yönetmeliği temelde nedir, biraz anlatayım istiyorum. En yüksek kalitede alev sızdırmaz elektrikli teçhizatın kullanılmasını öngören ve tabiatıyla işletme sahiplerine ilave mali külfetler getiren bir yönetmeliktir. Avrupa Birliğinde bugün uygulanan ve zaten Türkiye-Avrupa Birliği uyum süreci kapsamında kabul edilen ATEX'le ilgili, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü 2017 yılında yayımladığı raporda şu ifadeleri kullanmıştır: "ATEX Teçhizat Yönetmeliği Avrupa ülkelerinde dahi uygulanmazken yurt dışından temin edilen cihazlar ülke kaynaklarının gereksiz yere sarf edilmesine sebep olacaktır." Soruyorum size, böyle bir şey kabul edilebilir mi? Hangi maliyet candan daha kıymetlidir? ATEX Yönetmeliği -az önce ifade ettiğim gibi- Avrupa Birliği uyum sürecinde kabul edilen bir yönetmeliktir. Avrupa ülkelerinde ATEX Teçhizat Yönetmeliği'nin kullanılmadığı ifadesi de külliyen yalandır. Maden işçisi kardeşlerimizin en üst kalitede teçhizatla en güvenli şekilde çalışmasını sağlamak için yapılan harcamaları "israf" olarak ifade etmek büyük bir gaflettir, büyük bir aymazlıktır; bu hususu yüce Meclisin takdirine sunuyorum. Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü bu skandal raporu kim için ne karşılığında yazmıştır, anlayabilmekte de zorluk çekiyorum. Üç kuruş için işçinin, emekçinin canına kasteden kim varsa -dün söyledim, bugün de tekrarlıyorum- onlara yazıklar olsun! Yer altında çalışanlara yaşam garantisi veren sistemlere "israf" demek hangi aklın ürünüdür? Kamu kaynaklarının nasıl israf edildiğini merak ediyorsanız söyleyeyim: Günlük masrafı 10 milyonu aşan saraylarınızda arayın, 5-10 maaşlı danışmanlarınızda arayın, trol ordunuzu finanse eden kirli çarkta sonu gelmeyen araç konvoylarında arayın; oralarda bulabilirsiniz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Sizi uyarıyorum: Sermaye sahipleri daha çok kazansınlar diye her kim ki işçinin, emekçinin alın terine ve canına el uzatıyorsa bilsin ki biz o sorumluları er ya da geç bulacak ve hesabını soracağız.

Kendinize gelince milletin kesesinden sınırsız bütçeleri har vurup harman savuruyorsunuz; devleti şahsi şirketiniz, bu büyük milleti de maraba olarak görüyorsunuz. Giderayak sergilediğiniz aymazlık bu yanlış bakış açınızdan kaynaklanıyor. Unutmayın ve bilin: Bu ülkenin de bu devletin de gerçek sahibinin büyük Türk milleti olduğunu er ya da geç anlayacaksınız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Saygıdeğer milletvekilleri, söylediklerimizi hiç kimse saptırmasın, beyanlarımızdan siyasi argüman üretmeye kalkışmasın. Bizler burada siyasi sıfatlarımızla değil, kamusal sorumluluğumuzla konuşmak mecburiyetindeyiz. Konuşmalıyız ki işçi kardeşlerimiz bundan sonra ailelerinin yanına sağ salim dönebilsinler.

İktidar sorduğumuz sorulara lafı dönüp dolaştırmadan cevap vermeyi öğrenmelidir. Birkaç soru soracağım ve onun cevabını da iktidar grubundan isteyeceğim.

1) Sayıştay 2019 yılındaki raporuyla kazanın vuku bulduğu işletmeyle ilgili çarpıcı uyarılarda bulunmuştur. Bu uyarıları dikkate alıp o günden bugüne hangi tedbirleri aldınız ve yaşama geçirdiniz?

2) Bu madeni en son hangi kamu kurumları ve ne zaman denetlemiştir, bu denetim denetimlerde hangi bulgulara rastlanmıştır? 2013 yılındaki Kozlu maden kazasında sorumluluğu olduğu için yargı tarafından cezalandırılan Kazım Eroğlu hangi saiklerle ödüllendirilerek Türkiye Taşkömürü Genel Müdürü yapılmıştır? Bu sorularımıza eğip bükmeden cevap veremeyenler, Mecliste yaptığımız konuşmaları İletişim Başkanlığı üzerinden büyük bir saygısızlıkla deformasyon olarak tanımlamaya kalkışanlar yaşanan katliamın sorumluları olarak tarihe geçecektir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; bilindiği gibi, dün Meclisimize bilgi vermek üzere gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Fatih Dönmez'i çeşitli siyasi parti sözcüleri istifaya davet ettiler. Hatta beni de böyle bir çağrıda bulunmadığım için eleştirenler oldu. Eleştirenler haklılar ama takdir edersiniz ki ben de haklıyım. Zira hepimiz biliyoruz ki bu ucube sistemde istifa gibi şerefli bir müessese bile maalesef, kişilerin inisiyatif alanından çıkarılmıştır. O sebeple Sayın Dönmez'e haksızlık etmek istemiyorum, görevden affedilmesini ya da affını talep etmesini de dilemiyorum. Bunca olup bitenden sonra kusura bakmayın ama hâlâ doğruları yapmaktan ve doğruları konuşmaktan imtina ederseniz "Sizi Allah affetsin!" demekten başka şansımız kalmayacaktır, onu bilmenizi istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Kurulacak araştırma komisyonunun hayırlara vesile olmasını, yapılması gereken yasal düzenlemelere dayanak teşkil etmesini, yüreğimizi yakan maden kazalarına son vermesini içtenlikle temenni ediyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)