| Konu: | Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 20.10.2022 |
DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 4'üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, görüşülen madde endüstri bölgelerinde ÇED sürecinin kaldırılmasını düzenlemektedir. ÇED raporu sürdürülebilir, doğal bir çevre için gerekli unsurdur ancak iktidar partisi yine, geçmişte birçok örnekte olduğu gibi, doğayı korumaya yönelik ÇED süreçlerinden kaçınmakta, doğanın çeşitli bahanelerle talan edilmesine göz yummaktadır. ÇED süreçleriyle ilgili düzenleme yapılacaksa daha sıkı denetimler, daha büyük yaptırımlar ve daha sistematik bir süreç getirilmelidir. Dolayısıyla bu maddenin tekliften çıkarılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz teklifin gerekçesine göre endüstri bölgelerinin daha işlevsel hâle getirilmesi, istihdam ve üretim merkezi olan sanayi alanları oluşturulması, bu alanlara nitelikli yatırımcıların çekilmesi amaçlanmaktadır. Ülke ekonomisinin gelişimi açısından imalat sanayisinin güçlendirilmesi oldukça önemlidir ancak AKP iktidarı yirmi yıldır her türlü yasama ve yürütme gücünü tek başına elinde tutmasına rağmen sanayide ülkeyi getirdiği durum ortadadır. Her gün ismi değişen ekonomi modelleri, ekonomiyi yöneten kişilerin sürekli görevden alınması, istikrarsız ekonomi politikaları, Merkez Bankasının bağımsızlığının hiçe sayılarak tek adama bağlanması, akla, mantığa, bilime sığmayan "Faiz sebep enflasyon sonuçtur." teorisi yüzünden, bugün, yıllık dış ticaret açığı tarihî seviyeleri aşmış, kredi notu ise iflas sınırına gelmiştir. Türkiye, Merkez Bankasının içi boşaltılmış, elindeki tüm döviz rezervi borç ve emanet alınmış kaynaklardan oluşan bir ülke hâline getirilmiştir. Bakınız "Türkiye ekonomi modeliyle ihracat artacak, ithalat azalacak." dediler. Yılın ilk sekiz ayında ihracat artışı yüzde 18,21'de kalırken ithalattaki artış ise yüzde 40,69'la ihracat artışını 2'ye katladı. Sekiz aylık dış ticaret açığı 29,82 milyar dolardan 73,44 milyar dolara fırladı; yüzde 146,3 artışla geçen yılın tam 2 katına çıktı. İhracatın ithalatı karşılama oranında bırakın Avrupa Birliği ülkelerini, dünya ticaretinde 3. lig sayılacak ülkelerin bile gerisine düştük.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin geldiği bu durumu Sayın Bakan Yardımcısı da Komisyon görüşmeleri sırasında itiraf etmiştir. Türkiye'yi fakir ülke olarak nitelendirmiştir, millete şöyle zenginiz, böyle büyüyoruz masalları anlatsalar da gerçekte bizi kıskanan Avrupa'nın çok gerisinde, 8.500 dolar gayrisafi millî hasılasıyla fakir bir ülke olduğumuzu itiraf etmiştir. Evet, bu ülkeyi fakir hâle getiren AKP, yirmi yıl sonunda bunu itiraf etmek zorunda kalmıştır.
Görüştüğümüz kanun teklifi de sanayicinin sorununu çözmekten, tarihî zirveyi gören dış ticaret açığını düşürmekten, katma değeri yüksek üretimi artırmaktan çok uzaktır. 15 maddelik teklifte sanayinin girdi maliyetlerinin azaltılmasına, ham madde fiyatlarının düşürülmesine, ihracatçıların finansman sıkıntılarının çözümüne, personel maliyetini azaltacak bir teşvike, navlun bedellerine dair bir desteğe yer verilmemiştir. Bunun aksine, Cumhurbaşkanına yetki devrini, ÇED sürecinin baypas edilmesini, yandaşa mülkiyet devrini sağlayacak düzenlemeler yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, ihracat ürünlerimizin hâlâ düşük katma değer ürünlerinden oluşması... Baktığınızda, 2021 yılında toplam ihracatımızın kilogram fiyatı yalnızca 1,29 dolar seviyesindedir. Bu rakam, Japonya'da 3,86 dolar, Almanya'da 3,68 dolar, İtalya'da 3,21 dolar seviyelerinde gerçekleşmiştir. 2022 Ocak-Nisan döneminde yüksek teknoloji ürün ihracatımızın toplam ihracat içindeki payı ise sadece yüzde 3'tür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
DURSUN ATAŞ (Devamla) - Bu oran, İsrail'de yüzde 10'u, Güney Kore'de ise yüzde 21'leri geçmektedir. Görülmektedir ki yirmi yıllık iktidar döneminde AKP, Türkiye'nin sanayi bölgeleriyle ilgili makro plan yapamamıştır, ülkemizi endüstriyel gelişmişlik bakımından zayıf ülkeler grubuna düşürmüştür, AR-GE yatırımlarını yapmamış, katma değeri yüksek üretimi gerçekleştirememiştir. Yirmi yıldan sonra mental anlamda çöküş yaşayan ve kendi çöküşünün faturasını millete ödeten bu iktidarın ülkenin sorunlarını çözmesini beklemek çölde su aramaktan farksızdır ama bu sorunları çözecek İYİ Parti iktidarına çok az kaldı diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)