| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması hükümlerinden kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin gözlenmesi, ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın sağlanması amacıyla, Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili şekilde korumak ve kollamak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ortak Merkez'in görevlerinin ifası yönünde hareket etmek üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 17/11/2020 tarihli ve 1272 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla verilen ve 10/11/2021 tarihli ve 1312 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla uzatılan izin süresinin Anayasa'nın 92'nci maddesi u |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 14 |
| Tarih: | 01.11.2022 |
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa'mızın 92'nci maddesi uyarınca Azerbaycan'a asker gönderme tezkeresinin bir yıl daha uzatılması hususunda Meclisimize sunulan Cumhurbaşkanlığı tezkeresiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen, çalışmalarımızı takip eden aziz milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, 27 Eylül 2020 tarihinde, dost ve kardeş ülke Azerbaycan ordusu, Ermeni güçlerinin Azerbaycan sivil yerleşim birimleri ile ülkemiz açısından da hayati öneme sahip enerji nakil hatlarına saldırması üzerine karşı harekâta başlamıştır. Kırk dört gün süren şanlı ve kahramanca mücadele neticesinde, Azerbaycan'la birlikte tüm Türk dünyasının sinesinde bir yara olan Karabağ kurtarılmış ve vatan topraklarına kazandırılmıştır. Bu üstün mücadele Azerbaycan ordusunun kahramanlığının yanında, ülkenin Devlet Başkanı olan Sayın İlham Aliyev'in de "Karabağ fatihi" olarak anılmasını sağlamıştır. Zira, Sayın Aliyev'in milletini temsil eden bir lider olarak sergilediği cesaret ve kararlılık örneği Azerbaycanlı askerlerin sergilediği yüksek fedakârlıkla can Azerbaycan'ın hedefine ulaşmasının en önemli dayanağı olmuştur. Karabağ'ın yeniden hürriyetine kavuşturulmasıyla beraber, işgal ve zulmün son bularak Azerbaycan Türklüğünün hakkı olanı alması 21'inci yüzyılın sonraki dönemlerinde de üzerinde sıklıkla durulacak bir başarıyı beraberinde getirmiştir. Bu netice sadece Kafkasya bölgesiyle sınırlı kalmayıp tüm Hazar coğrafyasını, Asya ve Avrupa'yı etkileyecek ve Türklüğün lehine olan yeni sonuçlar da doğurmuştur. Bölgede süregelen Ermenistan işgaline dayalı statüko Azerbaycan'ın öz kudretiyle yerle yeksan edilmiş, mazlumun hakkı yeniden mazluma geçmiştir. Allah'ın yardımıyla zulüm son bulmuş, hak bizzat sahibi tarafından alınmıştır. Azerbaycan'ın vatan muharebesi olarak adlandırdığı süreçte elde edilen başarı, harp sahasında, harp sahasındaki daha evvel tecrübe edilmemiş taktik ve stratejilerin uygulanabilirliğinin yanında diplomatik alanda da artık sadece güçlünün sözünün geçeceği bir dönemin geride kaldığını tescillemiştir. Zira Karabağ sorununa çözüm bulmak üzere kurulan Minsk Grubunun, Birleşmiş Milletler tarafından alınan ve her biri de Azerbaycan'ın lehine olan kararlara rağmen Ermenistan işgalini sonlandırmayan tavırları karşısında durmak dünyanın geri kalanına da verilen bir mesaj olarak yorumlanmaya başlamıştır. Bu sebeple, dost ve kardeş ülke Azerbaycan'ın Karabağ'da elde ettiği muazzam zafer Türklüğün şan ve şerefine yaraşır bir gelişme olarak kayıtlara geçmiştir. Ayrıca, insanlık onur ve haysiyetinin savunulmasından yana olanların emsal kabul edeceği kutlu bir mücadelenin de yansımasıdır. Zaferden rahatsızlık duyanların asıl hazımsızlığı da bize göre burada yatmaktadır.
Bununla beraber, kısa sürede elde edilen zaferde önemli kırılma anları da yaşanmıştır, bunların başında da Şuşa'nın alınması gelmektedir. Coğrafi olarak âdeta bir kartal yuvasını andıran ve alınmasının imkânsız olduğu değerlendirilen Şuşa'nın Azerbaycan güçlerince kurtarılmasından sonra Ermenistan tarafı havlu atmak durumunda kalmıştır. Türk milleti için haklı olduğu hiçbir davada imkânsız diye bir şeyin olamayacağı Şuşa'da sergilenen kahramanlıkla bir kez daha tescillenmiştir. 9 Kasım 2020 tarihinde, Şuşa'nın alınmasından hemen sonraysa Azerbaycan ve Ermenistan arasında 10 maddelik bir ateşkes anlaşması imzalanmış, Ermenistan tarafı bir bakıma yenilgiyi kabul ettiğini beyan etmiştir. Anlaşma sonrasında Azerbaycan tarafı diplomatik bir başarıyı da hanesine yazdırırken Nahçıvan ve Azerbaycan arasında kurulacak koridorla Türk dünyasının fiziki olarak bütünleşmesinin yolu açılmıştır. Bütün bunlar olurken ülkemiz, gerek askerî gerekse diplomatik olarak kardeş ülke Azerbaycan'a desteğini açıkça göstermiş ve "iki devlet tek millet" anlayışıyla hareket etmiştir. Savaşın son bulmasının ardından taraflar arasında gerçekleşen görüşmelerde kardeş ülke Azerbaycan'ın menfaatleri doğrultusunda da hareket etmeyi sürdürdük.
Anlaşmanın imzalanmasının ardından Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış görüşmeleri başlamıştır. Bu bağlamda, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan 26 Ekim 2021 tarihinde Rusya'nın ev sahipliğinde Soçi'de bir araya gelmiştir. Geçen süreç zarfında iki ülke arasında barışın sağlanması adına pek çok görüşmeler de yaşanmıştır. Buna mukabil olarak ülkemiz de Ermenistan'la diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması ve normalleşmenin tesis edilmesi adına görevlendirilen özel temsilciler aracılığıyla sürece katkı sağlamaya devam etmiştir. Ayrıca, Kafkasya bölgesindeki kalıcı barışın tesisinin yanında iş birliğinin de güçlenmesi adına önerdiğimiz "3+3" formatındaki teklifimiz, yine bölgenin huzur ve istikrarını önceleyen çevrelerce olumlu karşılanmıştır. Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında 2020 yılında varılan anlaşmaya uygun olarak ve 16 Ağustos 2010 tarihinde imzalanmış bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması uyarınca Mehmetçik'imiz, ülkemizin sorumlu olduğu alanlarda başarıyla çalışmalarını sürdürmüştür. Türkiye ve Rusya'nın birlikte oluşturduğu Ortak Merkez kapsamında askerlerimiz faaliyetlerine devam edegelmiştir.
Rus güçleriyle müşterek sürdürülen faaliyetler -yer yer taraflar arasında çatışmalar yaşansa da- kararlılıkla devam etmektedir. Ne yazık ki Azerbaycan ve Ermenistan tarafının makul bir barış zemini oluşturmak adına gerçekleştirdiği görüşmelerin devam ettiği süreçte Ermenistan birlikleri dönem dönem ateşkesi ihlal ederek Azerbaycan mevzilerine ateş açmış ve bölgede tekrar çatışmalar yaşanmıştır. Son olarak, 13 Eylül 2022 tarihinde bölgede çatışmaların yoğunlaştığı bilgisi uluslararası kamuoyuna yansımış, 14 Eylül günü ise çatışmalar son bulmuştur.
Ülkemiz, yaşanan gerginlik döneminde her fırsatta Azerbaycan'ın yanında olan tutumunu pekiştirmiş ve özellikle Ermenistan'ı savaş sonrası imzalanan anlaşmaya uygun davranmaya davet etmiştir; görüldüğü kadarıyla Rusya da bu niyettedir. Ancak, Ermenistan'ı bölgenin tarihî ve güncel gerçeklerinden uzaklaştırmak isteyen bazı bölgesel ve küresel güçlerin olduğu da aşikârdır, bunların başında da Ermeni diasporasının yoğun faaliyet yürüttüğü Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa gelmektedir. Geride bıraktığımız aylarda Amerikan Senatosunun Başkanı Nancy Pelosi'nin Erivan'a yaptığı ziyaret bunun bir göstergesiyken aynı ülkenin 2022 yılı savunma bütçesi görüşmelerinde Azerbaycan'ın haklılığına hiçbir atıf yapılmaması ve hatta suçlu gösterilme çabası da bir başka delildir, Ermeni diasporasının hâkim olduğu diğer bir ülke olan Fransa'nın ise ikiyüzlü bir tutum takındığı ortadadır. Savaş zamanı Ermenistan'ı kışkırtan ve hâlen de bu politikasını fırsat buldukça sürdürmeyi yeğleyen Fransa'nın Karabağ bölgesinin yeniden imarıyla ilgili konulardaysa Bakü'nün kapısını aşındırdığına dair bilgiler yüzsüz bir siyasetin ürünüdür. Gelinen aşamada Rusya, Ermenistan ve Azerbaycan'ın 2020 yılında imzalanan anlaşmanın şartlarına uyulması konusunda mutabık oldukları anlaşılmaktadır. 31 Ekim 2022 günü yani dün Soçi'de bir araya gelen bu 3 ülkenin devlet başkanlarının görüşmesinin ardından Azerbaycan ve Ermenistan'ın güç kullanmaktan kaçınma; sorunların egemenlik, toprak bütünlüğü ve sınırların dokunulmazlığının tanınması temelinde çözümü konusunda anlaştıklarının duyurulması olumlu bir gelişmedir. Arzu edilen, Ermenistan'ın bölgede gerginlik çıkaran kendi unsurları ve bölge dışından gelen diğer terör gruplarına geçit vermemesi, bir an evvel de taahhütlerini yerine getirilmesidir. Bu çabalar sergilenirken askerlerimizin Rus güvenlik güçleriyle müşterek yürüttüğü faaliyetlerin bölgenin güvenlik, istikrar ve barışına olan katkısının sürmesi gerektiği kanaatini taşıyoruz. Mehmetçik'in Kafkasya bölgesinde aktif varlık göstermesinin ülkemizin yüksek menfaatine hizmet ettiği hakikati ise bize göre açıktır. Bunun yanı sıra, Azerbaycan'la olan ilişkilerimizin daha ileri bir seviyeye ulaşması ve kapsamının genişlemesine yönelik atılan ve atılacak her türlü adımın da arkasında olduğumuzu belirtmemiz gerekir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Karabağ savaşındaki vatan muharebesinde Azerbaycan'ın elde ettiği zaferin bölgesel ve küresel dengeler açısından ne gibi yeni koşulları doğurduğu ve Türk dünyası gerçeğini taraflı yahut tarafsız herkesin karşısına getirdiği bilhassa da içerisinde bulunduğumuz dönemde malumumuzdur. Zira savaşın sonlanmasının hemen ardından, hızlı bir ivmeyle Türk dünyası ülkeleri arasındaki anlaşmazlıkların nihayete ermesinin yanında, Türk Devletleri Teşkilatının kuruluşu ve vizyon belgesinin ilanı dünyaya yeni bir güneşin daha doğduğunu göstermiştir. Yükselen Türklük güneşinin küresel barış ve istikrar açısından ne derecede büyük bir öneme sahip olduğu ise Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan savaşla beraber kendisini açıkça göstermiştir.
Bu alanda akıllara gelen ilk konu enerji güvenliğiyle ilgilidir. Azerbaycan'la aramızda var olan TANAP ve TAP hatları üzerinden Avrupa ülkelerinin Hazar bölgesindeki doğal gaz kaynaklarına erişim imkânı aradığı açık bir gerçekliktir. Rusya'dan gaz alamayan ve bu yüzden hem sosyal hem ekonomik hem de güvenlik açısından büyük bir darboğaza giren Avrupa için en makul çıkış yollarının başında Türk dünyası ülkelerindeki enerji kaynakları gelmektedir. Dolayısıyla Azerbaycan'la birlikte Türkmenistan'ın da hiç de uzak olmayan bir vadede TAP ve TANAP hatlarına bağlanması stratejik açıdan mühim gelişmeler yaratabilecektir. Bu şartlarda Türkiye ve Türk dünyasının istikrarı küresel barışın anahtarı durumuna taşınacak kadar eşsiz bir kıymete erişebilecektir.
Yine, Karadeniz üzerinden komşumuz olan Rusya açısından da Türk ülkeleriyle makul ve müspet bir zeminde geliştirilecek iş birliğinin önemi artacaktır. Aynı durum Asya Kıtası'nın önemli ülkelerinden olan Çin ve Hindistan için de geçerlidir. Asya Kıtası'nın bir başka değerli ülkesi olan dost ve kardeş Pakistan da zaten en başından itibaren Türk dünyasıyla iyi ilişkiler geliştirme niyet ve hedefindedir. Dünyanın nüfus ve ekonomi bakımından yükselen bölgesi olarak göze çarpan Güneydoğu Asya açısından da Avrupa başta olmak üzere diğer alanlara istikrarlı ve güvenli bir şekilde erişebilmenin yolu yine Türk ülkelerinden geçmektedir. Dolayısıyla, 21'inci yüzyılı şekillendirecek güç ve potansiyelin Türklüğün hâkim olduğu coğrafyanın iradesiyle belirleneceği bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün Rusya'nın Avrupa'ya nakledilecek enerjiyi ülkemiz üzerinden taşıma ve Türkiye'yi aynı kapsamda gaz merkezi olarak kabul etme teklifi de her taraf açısından "kazan-kazan"a dayalı bir yaklaşım olarak görülse de özünde yatan gerçeklik Türkiye ve Türk dünyasının artan stratejik değerinden kaynaklanmaktadır. Bu şartlarda aynı gerçeği kabul etmeyen tarafların hiçbir yönden kazançlı çıkamayacağını ifade etmemiz yanlış olmayacaktır.
Böylesi bir dönemde can Azerbaycan'la imzaladığımız Şuşa Beyannamesi'yle "iki devlet tek millet" idealinin de ötesine uzanan bir anlayışla iş birliğimizi geliştirmemizin hem kendimiz hem Azerbaycan hem de diğer Türk ülkeleri açısından muazzam kazanımları olabilecektir. Türk dünyası küresel barışın teminatıdır ve bizler de barışı isteyen tarafız. Hiçbir çevreye düşmanlığımız olmadığı gibi karşı olduğumuz asıl mesele, nerede ve kim tarafından uygulanırsa uygulansın, zulmün kendisidir. Bunun için her türlü iş birliğine açığız ve küresel çatışmanın yaratılmak istendiği bir dönemde barışın yolunu açacak girişimlerde de elbette ki ısrarcıyız. Ne var ki özellikle İran'ın son dönemlerde Azerbaycan sınırına asker yığarak yaptığı tatbikatlarla bölgede gerilimi artırmaya ve neredeyse Azerbaycan'ı hedef almaya varıncaya kadar sergilediği tutumun doğru olmadığını ve kendisine de herhangi bir fayda sağlamayacağını ifade etmemiz gerekir. Karabağ savaşı sürerken Ermenistan'a silah ve mühimmat sevkiyatının yapılmasını devam ettirip açıkça taraf olan İran'dan beklenen, bölge barışına katkı sağlamasıdır. Ancak ne yazık ki komşumuzun bu yönde şimdiye kadar samimi bir adım attığını ifade edebilmek mümkün olamamaktadır. İran, açıktan Ermenistan'dan yana olan tutumunu sürdürmekte ve neredeyse Ermenistan'ı kışkırtıcı bir siyaset izlemekten geri durmamaktadır. Kendi iç meseleleriyle hayli zor günler geçiren İran'ın, Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabullenmesi ve Zengezur bölgesinde ilgili anlaşmalara uygun olan tasarrufun da Azerbaycan'da olduğunu anlaması ve buna saygı duyması gerekir. Zengezur Koridoru'nun kurulması Azerbaycan için olduğu kadar ülkemiz için de hayati derecede önemli bir millî güvenlik ve beka meselesidir. Konuyu böyle yorumladığımızın muhataplarınca iyi anlaşılması lazımdır. Azerbaycan'ın sevinci sevincimiz, hedefi hedefimiz, her türlü hak ve menfaatini koruma arzusu da elbette ki bizim önceliğimizdir.
Diğer yandan, bazı İranlı yetkililerin bölgede yabancı güçlerin istenmediğine dair yorumlarından kasıt şayet ülkemiz ise bilinmelidir ki biz bu bölgenin yabancısı değil bizatihi aslî sorumlularıyız. Bu kapsamda, bölgede askerî gerilimi yükseltebilecek faaliyetlerden ve barış ortamını bozabilecek her türlü girişimden komşumuz İran'ın uzak durmasının bölgeden çok kendisi açısından önemli olduğunu anlamalıdır. Barış ve huzur içinde Kafkasya'da kurulan yeni dengeyle bölgenin getirdiği ve daha fazlasına da sahip olduğu nimetlerinden ortak fayda esasıyla yararlanmak yerine düşmanca tutum benimsemeye dayalı basit hesaplar, sorumlularına ağır maliyetler getirebilecektir.
Bu vesileyle, sözlerime son verirken tezkereye Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, Kafkasya bölgesinde görev yapan kahraman askerlerimize Cenab-ı Allah'tan üstün muvaffakiyetler diliyor, Karabağ savaşında şehadet mertebesine erişen kahraman Azerbaycan askerlerini rahmetle yâd ediyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)