| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 02.11.2022 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin soru sorma hakkı var ve bakanların on beş günde yanıtlaması gerekiyor. Haziranın 22'sinde bütün bakanlıklara bir soru sordum ben, soru şu: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildikten sonra tüm çalışmalarınız kapsamında Türkçe dışında hangi dillerle internet, yayın, broşür yapıyorsunuz ve "web" sitenizde hangi dillerde yayın yapıyorsunuz? Niçin bu soru? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçmeden önce iddia şuydu: "Ayrımcılık yok olacak, nefret olmayacak, kutuplaşma olmayacak, herkes özgür olacak." Ve neydi? "Bu ülkede Kürtler yaşıyor, Kürtlerle ilgili de birçok düzenleme yerine getirilecek." 9 Bakanlık cevapladı, Cumhurbaşkanlığı makamıyla beraber 9'undan da yanıt gelmedi. Gelen yanıtlarda Aile Bakanlığı dışında Kürtçeyle ilgili bir çalışma yok, hiçbirinden bir yanıt yok. Peki, başka hangi dillerde var? Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, Japonca, Rusça birçok çalışma var. Ama kullandığımız telefonların artık kendi dillerinde bile -menü dillerinde- Kürtçe var, Google'da Kürtçe var, birçok hizmette Kürtçe var. Kürtçenin bu bakanlıklar tarafından kendi "web" sayfalarında, internet sayfalarında görülmemesi, Kürtlerle ilgili bir zemini yaratmaması aslında aleyhlerine.
Peki, geçmişe dönelim. Geçmişte -yıl 1991- Refah Partisi İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Necmettin Erbakan'a bir rapor sunuyor. Aslında zaman olsa, okunsa fakat artık... Gerçekte, Mehmet Altan'ın. O raporu tekrar okumak lazım ama raporu kim okusa soruşturma konusu olur, savcılar hakkında işlem yapar. Ne diyor dille ilgili? "Kürtlerin konuştuğu dil Kürtçe, Türkçeyle ilişkisi olmayan müstakil bir dildir." Ne diyor Refah Partisi İl Başkanı? "Türkiye'de dileyen herkes kendi ana dilinde eğitim öğretim hakkını alabilmelidir. Bu konuda yasal düzenlemeleri yapmak, savunmak bizim görevimiz olmalıdır." Ne diyor Erdoğan? Diyor ki: "Kürtlerle ilgili birçok yerel düzenlemeyi yapmak lazım, yerel yönetimleri güçlendirmek lazım." Yıl 91. 2010'da ne demiş? Merkel'le görüşüyor, Merkel'le görüşmesinde diyor ki: "Türkler kendi dilini öğrenirse ikinci dilini öğrenmeleri o kadar kaliteli olacaktır. Bu konuda yasal düzenleme yapılması lazım." Ve Şansölye de diyor ki: "Haklısın." 2017'de tekrar şöyle bir şey söylüyor: "Dilini kaybeden bir toplumun diğer değerlerini koruması çok zordur, hatta mümkün değildir. Kültürlere ve medeniyetlere saldırılar önce dilden başlıyor. Dilini aldığı anda o milleti çökertiyor. Goethe o yüzden demiş ki: 'Milletin diliyle oynamaktan daha büyük bir suikast olmaz.' Ana dilini en güzel konuşmayan bir toplum, başkalarına da katkı sağlayamaz." Ne diyor? Yıl 2021 -91'den başladık- "Dilini kaybeden bir millet; hafızasını kaybeder, benliğini kaybeder, hatta inancını kaybeder. Ana diliyle bağları zayıflayan toplumlar zamanla sürüleşmiş, sömürgeleşmiş, kimliksiz bir hâle dönüşmüştür." Kim diyor? Erdoğan söylüyor.
Peki, yapılan işlemlere baktığımızda, geldiğimiz aşamaya baktığımızda herhangi bir şey var mı? Yok. Öyle bir hâle geldi ki Kürtler Kürtçeyle ilgili bir şey söylediğinde, bir talep geliştirdiğinde direkt güvenlik soruşturmasına, güvenlik meselesine dönüştürülüyor, Kürtlerle ilgili her konuşma güvenlikçi bir anlayışa dönüştürülüyor. 91'de söylenen, 2000'lerde söylenen, bugün söylenen şeyler suça dönüşüyor. Neden? Bir anlayış politikası. Ve sözde inkâra, asimilasyona karşı çıkılıyordu.
Örnekleri çoğaltabiliriz ama şunu da söyleyeyim: Türkçeyi dayatmak Türkçeye de saygısızlıktır. Herhangi bir dili dayatmak o dile saygısızlık olduğu gibi o dili yasaklamak da o dile saygısızlıktır.
Bakın, Kürtçeyle ilgili düzenleme yapıldı; 3 tane öğretmen atandı, 3 tane öğretmen ve bir ihsan ve lütfa dönüşüyor.
Şimdi, gelelim, diğer bu kurumlar arasında bir kurumun altını çizmekte yarar var: Diyanet İşleri Başkanlığı. Yani Cumhurbaşkanlığı makamında İletişim Başkanlığı var, birçok dilde yayın yapıyor, Kürtçe'yle ilgili yok. Diyanet İşleri Başkanlığından önce, hatırlar mısınız, seçimlerde ne diyordu Recep Tayyip Erdoğan?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - "Değerli kardeşlerim, bu gördüğünüz, Kur'an'ın Kürtçe mealidir. Bundan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı birçok yayını Kürtçe basacaktır." 2022 yılındayız, bir tane yayın o günden beri yoktur, bir tane yayın yoktur! Sadece kendi inancını dayatmaktadır. Peki, ne oldu? DİAYDER, dinle ilgili bir yardımlaşma derneği, din işleriyle ilgili insanların oluşturduğu yardımlaşma derneği, Kürtçe vaaz veriyor, Kürtçe taziyeler de okuyor, hadisleri Kürtçe anlatıyor; 28 kişi gözaltına alındı, 23'ü tutuklandı, birçoğu bırakıldı, şu anda Mele Ekrem içeride. Neymiş? Taziyelerde "..."(*) diyormuş, "..."(*) diyormuş. Neymiş? "..."(*) diyormuş. Bu, örgüt diliymiş. Neymiş? "Hak" diyormuş, "hukuk" diyormuş, "zulüm" diyormuş; bu da "örgüte yardım" anlamına geliyormuş! Ya, sizin dile yaklaşımınız böyle midir? Ve geldiğiniz aşamada şunu söylemekte yarar var: Kürtçeye saygı Kürt'e saygıdır. "..."(*)
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)