| Konu: | Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 08.11.2022 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 364 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, ne yazık ki gene İç Tüzük'ün 91'inci maddesinde tanımlanmış bulunan, temel kanun niteliğinde olan ancak torba içerisine atılmış birçok düzenlemeden oluşan bir torba kanunu görüşüyoruz. Tekrar vurgulamak istiyorum ki bu kanunla ilgili, tıpkı aynı başlıkta sayısız kanun yine bu yasama organımızdan geçti. Tabii, bunun nedeni de kanuna adını veren Vergi Usul Kanunu en küçük kanun numarası olduğu için birinci sırada yer aldığından "Vergi Usul Kanunu ve diğerleri" diyerek geçiştirilen bir torba kanun. İçinde 25 madde var ve sanırım, böylesi torba kanunlarda madde sıralaması da kanun numarasının küçüklüğünden adını vermiş durumda. İç Tüzük 91'inci madde -gayet iyi biliyoruz, burada bununla ilgili usul tartışması da yapıldı- temel kanunda düzenlediği alan yönünden bütünlüğün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğunun bulunmasını şart koşuyor. Şimdi, bu torba kanun teklifinde alan yönünden bir bütünlük var mıdır? Bağlantıların korunması zorunluluğu yerine gelmiş midir? Oysa bu kanun teklifinde birbiriyle tamamen alakasız 14 ayrı kanun üzerinde düzenleme söz konusu. Bunu sürekli eleştiriyoruz ama sürekli gündemimizde. Hele hele bugün bir inanç grubunun hassas olduğu ve kendi inancını da tanımlamak ve ona yönelik birtakım düzenlemeler getirmek gibi birtakım maddeleri de içeren bir kanun düzenlemesi böyle bir torba kanun içerisinde geçiştirilerek görüşülmek isteniyor.
Değerli arkadaşlar, bir kere, Anayasa'ya aykırılık yönünden -hem usul yönünden hem de içerik yönünden- birçok madde içeriyor maalesef. Anayasa'ya aykırılık denetimi gine yapılmadı, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda da yapılmadı, öncesinde de olmadı, şimdi de olmuyor. Dolayısıyla, yine bu kanunla ilgili varsa Anayasa'ya aykırılıklar -ki birazdan bahsedeceğim- bunlar gine Anayasa Mahkemesine... Yani biz, yasamayı en doğru, en iyi şekilde, en kaliteli şekilde yapmakla sorumlu olan yasama organımız bunu layıkıyla yerine getiremiyor. Dolayısıyla, İç Tüzük'ün 38'inci maddesine göre komisyonlar, kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce Anayasa'nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler.
Şimdi, torba yasaya baktığımızda, maden kazalarında hayatını kaybedenlerin SGK'ye olan prim borçlarının, motorlu araç ticareti yapanlardan vergi yükümlülüklerine karşı teminat istenmesinin, İstanbul Finans Merkezi'nde faaliyette bulunan firmalara kurumlar vergisi indiriminin, Anayasa Mahkemesinin, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulduğu için Anayasa'ya aykırı bularak iptal ettiği Finansal İstikrar Komitesinin, il özel idareleri ve belediyelerin kanun ve KHK hükümlerine aykırı olarak ödedikleri sosyal denge tazminatlarının, Kamu İhale Kurumuyla ilgili, Kıbrıs Barajı'nın yapımıyla ilgili Antalya Kaş, Kemer mahallelerinde yaşayan ailelerin iskân sorunlarının, TMSF tarafından kayyum atanan şirketlerin haklarına yönelik birtakım düzenlemelerin teklifte yer aldığını görüyoruz. Ve tabii, hepimizin bugün burada özellikle üzerinde durduğu en önemli düzenleme de Alevi toplumunun beklentileri karşılanıyor mu, karşılanmıyor mu?
Değerli arkadaşlar, Alevi toplumu, eşit yurttaş olarak tanınmayı ve yasalarla gereğinin yapılmasını talep ediyor. Alevi toplumu, bu kanun teklifinde ortaya konulan zihniyetle sorunlarının çözülemeyeceğini gayet iyi biliyor. Bu kanunla, ibadetleri olan cem ve ibadethaneleri olan cemevlerinin bir sorun olarak görüldüğünün bariz bir şekilde ortaya konulmuş olduğunu ifade ediyor. Bu kanunla, esasen, Alevi inancının yok sayıldığını, tanınmamaya devam edildiğini, Sünni geleneğin altında kültürel bir öge olarak gösterilmeye çalışıldığını düşünüyor. Bu kanun teklifiyle sorunlarının betonla, demirle, su parası, elektrik parası gibi birtakım ulufelerle çözülmeye çalışılmasını reddediyor. Varoluşlarının, haklarının ve inançlarının tanınmasını talep ediyor. İnançlarının sınırlarını kanun ya da kararnamelerle belirleme çabasını inançlarına bir saygısızlık olarak atfediyor. Ocaklarına, inançlarına dokunulmamasını istiyor. Bin yılların inanç geleneklerinin bir torba yasayla yok sayılmasını şiddetle reddediyor. Kimsenin inancını ve ibadethanesini tarif etmeyecekleri gibi, kimsenin de kendi inançlarını ve ibadethanelerini tarif etmesine izin vermeyeceklerini özellikle belirtiyorlar. Kendilerinin Sünni Hanefi inancına eklemlenmesini de kabul etmiyorlar. Alevi toplumu eşitlik temelinde demokratik, laik bir ortak geleceği talep ediyor.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifini getiren, bu kanun teklifi üzerinde görüşlerini ortaya koyan tüm arkadaşlarımıza soruyorum, sormak istiyorum, bilmek istiyorum: Allah aşkına, Aleviliği bir inanç olarak görüyor musunuz, düşünüyor musunuz? İnançlarını özgürce ve yurttaşlık hakları temelinde, gelenekleri, ritüelleri uyarınca yerine getirebilmelerini bir temel hak ve özgürlük olarak görüyor musunuz? Bu kanun teklifi bunun böyle olmadığını, böyle görülmediğini açıkça ortaya koyuyor.
Kanun teklifinin birçok maddesi, Alevi inancını, Alevi toplumunun ibadetini, cemevlerini düzenleyen birtakım düzenlemeler Anayasa'nın birçok maddesine aykırı, özellikle de 24'üncü maddesine. Kanun koyucunun, Alevi inancının kendini tanımladığı şekliyle inanç ve dinsel niteliğini yok sayma ya da reddetme ya da kendine göre tanımlama yetkisi olabilir mi? Anayasa'nın din ve vicdan hürriyetine ilişkin 24'üncü maddesine uygun mu görüyorsunuz bu kanun teklifini? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konudaki tüm içtihatlarını söylemiyorum bile.
Değerli arkadaşlar, bu konu aslında... Şimdi, bir de kanun teklifindeki ilgili maddeye bakıyorum, 8'inci maddeye; ya, böyle bir şeyi ben belediye başkanlığı yapmış bir milletvekili arkadaşınız olarak asla kabul edemem. Bu maddede açık ve net bir şekilde "İmar planlarının tanziminde, planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile müstakbel ihtiyaçları göz önünde tutularak lüzumlu cemevi yerleri ayrılır. İl ve ilçelerde mülkî idare amirinin izni alınmak ve imar mevzuatına uygun olmak şartıyla cemevleri yapılabilir..." Mülki idare amiri lütfederse böyle bir ibadethane yapılabilecek. Ha, beyefendi lütfetmezse yapılmayacak. Böyle bir inanç ve bir inanca böyle bir yaklaşım, böyle bir tavır kabul edilebilir mi değerli arkadaşlar? "Cemevi yeri, imar mevzuatına aykırı olarak başka maksatlara tahsis edilemez." diyor. Tabii, İmar Kanunu'yla ilgili diğer başka düzenlemelere baktığımızda bunların hepsinde aynı sıkıntıları, sorunları görüyoruz.
Ha, bir konuya daha kısaca değinerek sözlerimi bitirmek istiyorum. Bu konuyu, bir önceki Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nde -ismini bile söylemek uzun zaman alıyor- bundan önceki kanun teklifinde görüşmüş idik, önerge vermiş idik; bu belediyelerde ve il özel idarelerinde sosyal denge tazminatıyla ilgili yapılan fazla ödemelerin belediyelerde çalışan memur arkadaşlarımıza, emekçilerimize bir yük olarak geleceği ve bunun da düzenlenmesi gerektiğini ifade ediyor idik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Son cümlelerim.
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Bu konuda daha önce bir kanun düzenlemesi yapılmış idi ancak o zaman toplam personel giderleri yüzde 30'u aşan belediyeler için bu konuda bir muafiyet getirilmiş, terkin yapılmış idi. Tabii, yüzde 30'unu aşmayan, mali disipline uyan belediyelerde bu düzenleme geçerli kılınmadığı için bununla ilgili teklifimize de olumlu bakılarak bu kanun teklifine konulmuş olmasını olumlu buluyorum; onu da öyle değerlendiriyorum. Ama bir torba yasa olarak önümüze geldiği için böyle bir olumlu-olumsuz, evet-hayır ikilemi içerisinde yine bırakılıyoruz ve böyle giderse daha çok bu ikilem içerisinde bırakılacağız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)