GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUN İLE ORMAN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S: 428)
Yasama Yılı:3
Birleşim:73
Tarih:05.03.2013

BDP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın 1'inci maddesiyle ilgili Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Ayrıca, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum.

Burada görülen odur ki, AKP Hükûmeti çıkarılan yasalardan umduğunu bulamadığı için yeniden yasa çıkarmaya çalışıyor. Bilindiği gibi, kamuoyunda "2/B yasası" olarak bilinen 6292 sayılı Yasa 19 Nisan 2012 tarihinde Parlamentoda kabul edilmiş idi. Yeni yasanın üzerinden daha bir ay geçmemesine rağmen yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır. Yenisinin de toplumun taleplerine cevap olabileceğini düşünmüyoruz.

Şimdi, neden bu yasa parça parça çıkarılmak isteniyor anlamış değiliz. Bu işin içinde kuşkusuz rant vardır. Yoksa, bir AKP Hükûmeti klasiği olarak mı değerlendirelim? Bu kadar adaletsiz, bu kadar hukuksuz ve hakkaniyete uygun olmayan böylesi bir yasayı tekrar Parlamentoya getirmek ne anlama geliyor acaba? Her nedense, bu Parlamentonun çıkardığı mera yasaları, 2/B yasaları yürürlüğe girer girmez sanki birileri karanlıktan bağırarak "Yahu, arkadaşlar, benim istediğim yasa bu değildir. Bunu götürün değiştirin, yoksa ortalığı duman ederim." der gibi geliyor. Bakarsınız, bir sabah tekrar, birinin çıkarına uygun değil ise başka bir madde değiştirme istemiyle Meclis gündemine gelir.

Ne yazık ki böylesi temel yasalar enine boyuna ölçülmeden, biçilmeden, kârı zararı hesaba katılmadan tekrar gündeme gelmektedir. Böyle yasa çıkarmak olmaz. Salt çoğunluğa güvenerek birilerine rant kapısını açmak için bir günde milyoner yaratmak toplumsal ahlaka aykırıdır, etik olarak da uygun görmüyoruz. Elbette, çıkarılan bu yasa ayet değildir, değişmesi gerekebilir. Toplumun yararına değiştirilmesi elbette önemlidir, kimse buna karşı çıkmaz, muhalefet etmez ama görülen o ki bizde durum böyle değildir.

Neden bunları söylüyoruz? Muhalefetin sesine kulak verin, söylemlerini, düşüncelerini dikkate alınız diye. Genel Kurulda defalarca, bu konuda değişiklik içeren önergeler verdik. Yine, AKP iktidarı, çoğunluğuna güvenerek önergelerimizi kuşkusuz reddetmiştir. Neden tartıştığımız da bu noktada gizlidir. Aslında, yeni AKP Hükûmetinin çıkarmış olduğu kanun tasarıları yeterince kamuoyuyla, sivil toplum örgütleriyle, konunun erbabı, uzmanıyla da tartışılmamıştır. Şu anda görüşmekte olduğumuz yasa teklifi yine böyle antidemokratik bir zihniyetin ürünüdür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ormanlar bir ülkenin akciğeridir, tüm canlıların ortak yaşam alanıdır, insanların ortak zenginliği ve hazinesidir. Ormanlar insan yaşamının olmazsa olmazıdır. Ormanların korunması, geliştirilmesi insanlığın temel görevidir. Ormanları geçim kaynağı olarak görmemeliyiz. Ormanlar geleceğimizdir. Kimse geleceğimizi yok etmeye yeltenmesin.

Aslında, ormanlar, cumhuriyetin kuruluşundan sonra 1937 yılında çıkarılan yeni bir yasayla koruma altına alınmıştır. Tapu Kadastro Yasası'yla da orman alanlarının sınırları belirlenmeye çalışılmıştır. Türkiye topraklarının yüzde 80'i ormanla kaplı idi, ne yazık ki şu anda yüzde 20'ye düşmüştür.

Sözüm ona, bazı kurnazlar orman niteliği üzerinde uzman kesilerek ormanların yok olmasına neden olmuşlardır. Hangi hileyle, yalanla, orman ürünlerini ve arazilerini nasıl talan edebiliriz hesabını yapanlar var. Bunlar, ormanların insan sağlığı, ekolojik değerlerle ilgili bölümünü dikkate almamaktadırlar.

Her ne kadar yasalarda orman alanının korunması sağlanmaya çalışılmışsa da doğal afetler sonucu, yıldırım düşmesi, köylünün tarla açma istemleri ve kasıtlı orman yangınlarının çıkarılması orman alanlarının daraltılmasına neden olmuştur.

Yanan orman alanlarında ağaçlandırma yapılmamıştır çünkü kasıtlı yakılmıştır. Maalesef askerî operasyonlarda bölgemizde de binlerce hektar orman kasıtlı olarak yakılmış, ekolojik dengeyi de bozmuştur. Örnek verecek olursak Bitlis bölgesinde, özellikle, Şeyh Cuma ormanları, Hecinan ormanları, Mutki ilçemize bağlı Kerebo, Hilolin, Samo, Tılmi, Dölek ormanlarının çatışma alanı olarak nitelendirilmesi sonucu büyük bir bölümü yakılmış yani doğanın yüreğine ateş düşürülmüştür.

Norşin ilçemize bağlı Gölbaşı beldesi de 2/B kapsamındadır. Bir kez köylüler bu toprakları almıştır, şimdi ikinci kez bu toprakları alacak güçte değillerdir. Zaten köylülerin durumu  iyi değil. Bir de yeniden kendi topraklarını almaya kalkışırlarsa ekonomik olarak çökme noktasına gelebilirler.

Ormanların diğer kalan kısmı ise, orman kesim müteahhitleri tarafından talan edilmiştir. Bilinçli bir orman kesimi yoktur. Kim ne kopardıysa kârdır anlayışıyla ormanlara saldırmaktadır. Tüm bu işlemlerin çoğu devletin resmî organı olan orman işletmelerinin vasıtasıyla da olmuştur. Orman müdürleri fakir fukara olan insanların kuru odun toplamasına göz açtırmazken, öte yandan müteahhidin de yasal yetkiye dayanarak ormanı yok etmesine sessiz kalmaları manidar değil midir sizce? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu nedenle başta orman, mera ve benzeri yerleri, devletin arazisi, akarsuları, kıyı şeridi, doğal varlıkları yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilmektedir. Bu alanların satışı ve kiralanması belli çevrelere yapılmaktadır.

Bu uygulamalar yüzünden özellikle tarih ve kültür alanları da bir bir bu kirli politikalara kurban edilmektedir. Özellikle binlerce yıllık tarih ve kültür mirasları sular altında kalmaya zorlanmıştır. Ilısu Barajı, Hasankeyf gibi tarihî mirasları yok etmektedir.

2/B maddesinin buna dayanarak çıkarılması İstanbul, Antalya, Muğla, İzmir gibi verimli olan alanları parsellemesi, bölüşmesidir. Sultançiftliği'nin durumu ortada, değil mi? Hâlbuki ormanların canlı örtüsü olan ağaçları yok ederek tarım arazisi olarak kullanılmasının ne yararı vardır, varın siz düşünün.

Her şey para için değildir ve olmamalıdır. Bilim ve fen açısından orman niteliğini kaybetmek, kendiliğinden oluşan bir süreç asla değildir. Birilerinin çıkarlarını toplumun çıkarlarının üstünde tutanların marifeti ile meydana gelmektedir. 2/B arazisinin kendiliğinden orman arazisine dönüştüğünü söylemek biraz safdilliliktir.

Yakılan, yıkılan, tarumar edilen yerleri tekrar orman alanlarına dönüştürmek gerekir ama ne yazık ki bunlar yapılmıyor. Bilime ve insanlık hukukuna uygun olmayan gerekçelerle kendimizi böylesi politikalarla kandırıyoruz.

AKP Hükûmeti, bu süreçte topraksız köylünün toprak sorununun çözümü olarak orman içinde yaşayan köylüyü emsal göstererek sürekli ormanların bölüşümünü sağlamayı yasal değişikliklerle gündeme getirmektedir. Bu yanıltıcı politikaların, orman köylüsünün yoksulluğunu giderme yöntemi olmadığını siz de biliyorsunuz.

Talan politikasıyla bazı çevrelerin ceplerini şişirdiğini biliyoruz. 2/B arazisinin orman köylerinde yaşayanları mağdur ettiği, köylünün toprak sorununu orman alanına bağladığı gün gibi açık ve ortadadır. Birbirimizi yanıltmayalım. Bu arazilerin satılmasını heyecanla isteyen hangi çevrelerdir? Bakın, inceleyin, göreceksiniz ki kayıt dışı parası olanlardır, yerli ve yabancı sermayelerdir. Bu ülkede arazi işletme ve kullanma planı yapılmadığından yerleşim alanları, tarım, sanayi ve mera alanları net olarak açık değildir.

Ormanlara zarar verenler, bu arazileri satmak, yurttaşlar arasında ayrım yapmak haksızlığa neden olmaktadır. Bu girişimle, bu anlayışla yurttaşlar arasında adaleti asla sağlamayacaksınız. Bu yöntem orman köylüsünün sorunlarını da çözmez. Söz konusu yasa adaletin ruhuna uygun da değildir; orman alanında villa, tatil köyü, fabrika yapanların çıkarına hizmet edecektir. Bu da haksızlık ve adaletsizliktir.

AKP iktidarı hazine arazilerini özel şirketlere satarken öte yandan orman köylüsünün bu rayiç bedelle arazileri satın alma imkânı elbette yoktur. Yeni tasarıda rayiç bedeli yüzde 70'ten yüzde 50'ye çekmenin de bir faydası yoktur. Yani köylü yine mağdur olacaktır, yine bu köylü işsiz güçsüz kalacaktır. Bu nedenle şunu söylemek istiyoruz: Orman köylülerine arazilerin bedelsiz olarak verilmesini talep ediyoruz.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)