| Konu: | ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUN İLE ORMAN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S: 428) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 73 |
| Tarih: | 05.03.2013 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Henüz bu kanunun üzerinden bir yıl geçmemesine rağmen, bugün üçüncü defa konuşuyoruz. Bu da göstermektedir ki bu kanun çıkartılırken gerekli hazırlıklar Hükûmet tarafından yapılmamıştır. Yine, komisyonlarda verdiğimiz katkıların, önergelerin hiçbirisi dikkate alınmadı. "Biz her şeyi en iyi şekilde biliyoruz, kimsenin katkısına ihtiyacımız yok" zihniyeti, daha kanun uygulanmaya başlamadan üçüncü defa bu kanunu Meclis gündemine getirdi.
Aslında, biz, bugün, burada görüştüğümüz konuların hepsini gerek komisyonlarda gerekse daha önceki Genel Kurul görüşmelerinde defaatle dile getirdik, bu konularla ilgili önergeler verdik ama hepsi iktidar grubunun oylarıyla reddedildi. Tabii ki bugün üçüncü defa görüşüyoruz ama bu üçüncü defayla da bitmeyecek, belki üç, beş defa daha bu kanunu önümüzdeki süreçte görüşmeye devam edeceğiz. Çünkü, kanun çıkalı yaklaşık bir yıl olmasına rağmen, hâlihazırda kimsenin sorunu çözülmedi, kimse rayiç bedellerini öğrenip, yerlerini satın alıp, tapusunu alıp, rahatça uyuyabilir hâle gelmedi bugüne kadar.
Şimdi, tabii ki vatandaşın rayiç bedelin yüzde 70'ini ödemesi yerine, bunun yüzde 50'ye düşürülmesi köylü vatandaşımız açısından güzel. Lakin, ortada rayiç bedel olmadığı için, belirlenecek rayiç bedelin ne olduğu bilinmediği için, vatandaşın bu işten kârının olup olmayacağı belli değil. Çünkü, fiyatları oran olarak düşürüp miktar olarak artırmak, hâlihazırda Hükûmetin, iktidarın takdirindeki bir durumdur. Şimdi, rayiç bedeller tabii daha öncesinden hazırlık yapılıp açıklanmadığı için, vatandaş dedikodulara göre "Ben zaten bu yerlerin hepsini satın alamayacağım." diye elindeki 2/B arazilerinin bir kısmını satma gayreti içerisinde, fırsatçılar da vatandaşın elindeki bu arazileri toparlama, kendilerine yeni rant alanları, yatırım alanları oluşturma peşinde koşmaktadır.
Geçtiğimiz hafta sonu, ben seçim bölgem Muğla'daydım. Vatandaş birçok yerde, Fethiye'de, Dalaman'da, Ortaca'da, Köyceğiz'de 2/B arazisinin bir kısmını satarak geriye kalanı alma gayreti içerisinde, arada emlakçılar koşuşturmaya devam ediyorlar.
Tabii bir başka husus, rayiç bedellerin muhataplarına mektupla tebliğ edilecek olması. Şeffaf olarak hangi köyde, hangi semtte hangi fiyatların uygulanacağının bildirilmemesi de ayrı bir konu. Bu, tabii ki insanların kafasında yeni kargaşalar oluşmasına sebep oluyor. Çünkü, vatandaş, bu 2/B fiyatlarının iki kardeşin tarlasına bile farklı geleceğinden endişe ediyor. "E, siz kimin adamısınız, iktidardan yana mısınız, muhalefetten yana mısınız?" diye vatandaşın kafasında ciddi manada soru işaretleri var.
Gene, rayiç bedellerin belirlenmesiyle ilgili bugün Antalya'dan gelen vatandaşlarla yaptığımız görüşmede çok enteresan örnekler ortaya çıktı. Aynı köyde, arazi kamulaştırılırken vatandaşa istimlak bedeli olarak 6 bin lira ödenmiş ama o köydeki rayiç bedel olarak 25 binle 75 bin lira arasında vatandaşın önüne fiyat konmuş. Yani, eğer rayiç bedel 25 binle 75 bin arasındaysa, o köydeki kamulaştırma yapılırken vatandaşa niye 6 bin lira ödendi? Tabii, bu da Hükûmetin köylünün ne kadar yanında, ne kadar karşısında olduğunun gözükmesi bakımından çok enteresan bir örnek.
Yine, tabii, köylü perişan vaziyette Bugün, Türk köylüsü dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor. Bugün, Türk köylüsü dünyanın en pahalı gübresini kullanıyor. Türk köylüsü ineğine dünyanın en pahalı samanını yediriyor. Bu şartlar altında üretim yapan vatandaşın gelir seviyesi, kârlılık oranı, vatandaşın bu yerleri alabilecek kadar parayı bulmasını da zorlaştırmaktadır.
Yine, tabii ki Çek Kanunu'ndaki değişiklikten sonra, bölgemizde şu anda sattığı domatesin, limonun, portakalın parasını alamayan bir sürü vatandaş var. Kendi sattıkları ürünün parasını alamayan bu vatandaşların şu andaki oluşan şartlarda, oluşan piyasada bu yerleri alması da gerçekten ayrı bir sorundur.
Yine, bölgemizdeki bir başka sorun da bu kanunla düzenlenen, tarımda kullanılan hazine arazilerinin satışı meselesidir. Şimdi, tarımda kullanılan hazine arazilerinin satışında birkaç tane kısıtlama var: Bir defa, denize 5 kilometre mesafedeki hazine arazileri satılmaz. Göllere ve nehirlere 500 metre mesafedeki hazine arazileri satılmaz. Yine, belediye sınırları içerisindeki tarım arazileri yani tarımda kullanılan hazine arazileri satılmaz hükümleri var. Tabii, özellikle beldelerde belli bir nüfusu korumak için beldelerin sınırları çok genişletilmiş. Dolayısıyla buralarda imar planı içerisinde herhangi bir yatırım söz konusu değilken, okul, hastane vesaire gibi bir şey söz konusu değilken bu hazine arazilerinin satılmayacak olması da o hazine arazilerini yıllardır kullanan, onun üzerinde tarımsal yatırım yapan, bahçe yapan insanların mağdur olmasına sebep olmaktadır. Hiç olmazsa, imar planı içerisinde yer almayan, orada kısa vadede şu andaki ilgili bakanlıkların, herhangi bir kamu kurumunun, işte okul, hastane vesaire gibi ortak ihtiyaçlar için yatırım yapacağı konusunda bir bilgi olmayan tarımda kullanılan hazine arazilerinin satışının da önünün açılması önemli bir konudur.
Yine, Muğla'da yaptığımız görüşmelerden, bugün Antalya'dan gelen vatandaşlardan aldığımız bilgilerden, özellikle sahile yakın bölgelerdeki 2/B arazilerinin fiyatlarının çok yüksek olması ciddi bir sorundur. Yani burada, biliyorsunuz, bu arazilerin vatandaş tarafından alınamaması durumunda -özellikle denize 5 kilometre mesafedeki- buralar hazineye kalacak ve oradan bu araziler maalesef yandaşlara peşkeş çekilecek "yatırımcı" adı altında yandaşlara tahsis edilecek, onlar bu yerleri bedava kullanmaya devam edecekler.
Sonuç olarak, iktidar, orman köylüsüne, ormanda yaşayan vatandaşın sorununu çözeceğim diye bu kanunu getirdi. Bu kanun buraya geldiği zaman biz, hakikaten, Hükûmet 2/B arazileriyle birlikte orman köylülerinin bütün bu sorunlarını ortadan kaldıracak, vatandaş rahatlayacak, rahat uyuyacak zannetmiştik ama her geçen gün kargaşa artmakta, insanlar bu yerleri alma konusunda umudunu kaybetmektedir. Yani buradan bu kanunla ilgili sıkıntıları aslında böyle alelacele, bir günde, işte komisyondan geçirip yarış atı gibi yeniden yeniden gündeme getirmek yerine gruplar arasında bir mutabakat sağlayıp bu konuda vatandaşın sorunlarını çözecek bir seferlik bir görüşmeyle bir defa çözüp, gerçekten bu sorunu çözüme kavuşturup vatandaşı uyku uyuyamaz hâle düşmekten bir an önce kurtarmak lazım. Ama, görünen odur ki iktidar orman köylüsüne "orman kanunu" uygulamaktan keyif alıyor. Halbuki, bu insanlar, bu köylülerimiz, gariban köylülerimiz, şimdiye kadar, hiç başka bir dönemde olmadığı kadar iktidara destek oldular. Hiç olmazsa şu gariban vatandaşın kafasındaki soru işaretlerini kaldıracak bir düzenleme üzerinde anlaşalım ve bir an önce? Yani bu yüzde 50'ye düşmesi vatandaşın bu yerleri almasını maalesef çoğu yerde sağlayamayacak, rayiç bedellerin de doğru düzgün, vatandaşın bu yerleri alabileceği şekilde belirlenmesi konusunda endişe var.
Ben, inşallah, önümüzdeki günlerde bu konuda kesin bir çözüm sağlama umuduyla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)