GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:24
Tarih:23.11.2022

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, dün Düzce'de bir deprem oldu. Burada, özellikle yaralananlara acil şifalar diliyoruz, bütün herkese de geçmiş olsun diliyoruz.

Neden Düzce'den başladım? Daha 12 Kasımda ne dönüyordu? Çök-kapan-tutun. Neydi? Bir tatbikat. Tatbikatlar ne için yapılır? İnsanları alıştırmak ve önlem almak için. Peki, dün bu olduğunda ne oldu? Hiç kimse buna uymadı. Arkadaşlarımız, biraz önce, önergeler üzerine konuşurken değindi. Öğrencilerin sosyal medyada "Barınamıyoruz" diye bir sayfaları var ve çök-kapan-tutunda, depremde en çok gösterilen pilot uygulama öğrenci yurtlarındaydı, dün öğrenci yurtlarında olanlar zor anlar yaşadılar. Dolaplar yatakların önüne, kapıların önüne düşmüştü, çıkabilecek ortamları yoktu. Çıktıkları alanda ise buluşabilecekleri bir alan yoktu, bir kısmı içeride kalmıştı ve buna benzer birçok kötü uygulamayla karşılaştılar.

Türkiye'de çeşitli haklı gerekçelerle söylenen birçok söze "sözde" deniliyor. Aslında yapılan çalışmaların birçoğu da depremle ilgili, korumayla ilgili, önlemeyle ilgili, insan haklarıyla ilgili birçok düzenleme de sözdedir. Uygulamada gelin, bize sorun nasıl yaşadığımızı. Niçin bize sorun diyorum? Bu yasa, evet, polislerle ilgili düzenlenmiş ama aslında hepsi İçişleri Bakanlığını ilgilendiren düzenlemeler ve buraya gelen Bakanlık hazırlamış "Bunları getirin." diye ve başına "polis" yerleştirilmiş. Bugün, arkadaşlar, bu ülkede polisler intihar ediyor; polisin emeklisi, polisin çalışanı şikâyetçi. Polislik sisteminin değişmesi lazım. Çünkü siz getirdiğiniz sistemle neyi getirmişsiniz? İktidarı koruyan bir kolluk getirmişsiniz. Emekli itiraz mı ediyor, EYT'li itiraz mı ediyor, Alevi itiraz mı ediyor, kadın itiraz mı ediyor, Kürt itiraz mı ediyor, siyasetçisi itiraz mı ediyor, öğretmeni itiraz mı ediyor, öğrencisi itiraz mı ediyor, çiftçisi itiraz mı ediyor; polis "Sen bu itirazı yapamazsın; vatan hainisin, teröristsin." diyor. Böyle bir uygulamada bu sistemin tümüyle değişmesi lazım. Siz sistemi değiştirmediğiniz sürece yaptığınız her düzenleme geçici olur. Ve neden geçici olur? Çünkü birçok uygulamayı sözde getirmiş olursunuz. Niçin? Geçen yıl bu Mecliste, daha önceki süreçte, yeni İnsan Hakları Eylem Planı açıklandı. Daha doğrusu, bizlere dağıtılmamıştı, sonra dağıtıldı, Cumhurbaşkanı bütün kamuoyuna duyurmuştu "Bir an önce bunu yaşama geçireceğiz." diye. Bir tanesi yaşama geçti mi? Hayır, geçmedi. Ve ne oldu? Türkiye İnsan Hakları Vakfı çalışmasında, sadece onlara yapılan geçen yılki başvuruda, 2021 yılında 984 başvuru yapılmış. Bu yıl ilk on ayda bin tane başvuru yapılmış. Bu başvuru ne? İnsan Hakları Vakfına, hekimlerine, sosyal danışma uzmanlarına giden, işkence gördüğünü iddia eden kişilerin başvuruları. Bir de ulaşamayanları düşünün; başkentte kaçırılanlar var, zırhlı araç altında ezilenler var, şüpheli ölümler var, say say bitmez ve bunlarla ilgili birçok düzenleme varken hepsi sözde kalmış oluyor, yeterli bir düzenleme yapılmamış oluyor. Neymiş? Okul açılacakmış. Evet, açılsın. Peki, niye kapatıldı o okullar? Cemaatçi yapılanma varmış, tarikat yapılanması varmış. İyi de o gitti, şimdi size ait bir yapılanma çıktı, kolluk yapılanması çıktı. Değil ki sadece az önce saydığım bu kurumlara siyasi partilere, vekillere tahammül yok. Bizim arkadaşımız Habip Eksik bacağı kırık, yatıyor evde, üç ay gelemeyecek. Ne diyor iddia? "Kendisini yere attı." En son, sevgili Sait Dede yapmış, İçişleri Bakanı öyle diyor, arkadaşını o yapmış. Kadın Meclisi Sözcümüz Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran çivilenecekti. Mustafa Yeneroğlu daha önce bu koltuklarda oturuyordu, MYK üyesiydi "Haddini bil lan, konuşamazsın." dendi. Siyaset mertebesine bile bu cesareti veren, bu şeyi veren bu yapıdır. Ve ne oldu? Cezasızlık, tut koruculuktan, tut polisten en büyük ödüllendirme cezasızlık. Muhaliflerin herhangi birisi bir polisle ilgili bir iddia söylediğinde cezasızlık, mahkeme açılmıyor. Hadi velev ki açıldı, İçişleri Bakanlığı yeni bir uygulama getirdi, onların avukatlık ücretlerini karşılıyor. Neredeyse tazminatların bütün hepsini karşılayacak, hatta onunla ilgili bir düzenleme var. Cezasızlık artık bu ülkede şuna dönüşmüş: Kolluk iktidarın dediği bir şey yaptığında ceza almaz, tam tersine ödüllendirilir; bir yerde amir olur, müdür olur. Böyle bir düzeye getirildi.

Peki, bu okullarla beraber daha neler var? Ya, bu okullar tümüyle iktidara ait bir kolluk oluştururken giderek kendisine ait bir alanı da genişletip tümüyle propaganda alanına dönüştürmüş, propaganda kolluk gücüne dönüşmüş ve herkese "Sus." demeye getirilmiş. Peki, ne yapılması lazım? Evet, okul açılacaksa cemaatten, tarikattan... Kolluk güçlerinin sadece demokrasiye ait çalışması lazım ve sözde insan hakları eğitimi değil, bilgiye dayalı eğitim verilmesi lazım.

"Önce korumak..." Çünkü insan haklarını savunabilmek için korumasını bileceksin. Eğer onurluysan, bilgi sahibiysen, koruyorsan işkence olmaz; cezasızlıkla ilgili bir tereddüdün olmaz; siz, gerçek demokrasinin gelişmesi için, barışın gelişmesi için, güvenliğin sağlanması için çalışırsınız. Ama güvenliği sadece bir kesime, iktidara ait düşünüyorsanız o zaman güvenlik konsepti bu ülkenin barışını, huzurunu daha da tehlikeli bir boyuta getirir. Ve ne olur? Kolluk şiddeti yayılır.

Şimdi, siz çıksanız, Batman'da, Diyarbakır'da, Hakkâri'de sorsanız "Sabah kapınız çalındığında, polis geldiğinde ne hissediyorsunuz?" diye; İstanbul'da, Kadıköy'de kadınlara sorsanız, Alevilere sorsanız, öğrencilere sorsanız, öğretmenlere sorsanız ne düşünür? Tümüyle yapacakları etkinliklerde, açıklamalarda bir baskıyla karşılaşabileceklerini söyleyeceklerdir.

Ve geldiğimiz aşamada artık son şey... Ya, arkadaşlar, şimdi, burada iki gündür biz söylüyoruz "Kobani" dediğiniz yer semboldür; bir kent değil, bir yerleşim yeri değil, bir kasaba değil. "Kobani" dediğiniz yer, bütün Kürtlerin gözünde bir sembol kenttir ve onunla ilgili her konuşmada her tartışmada... Nedir? "Düştü düşecek" kelimelerinden çıkan ve 6-7 Ekim süreciyle beraber ele alınan süreç... Kobani bir semboldür ve Kobani'nin bugün tekrar bombalanmasıyla ilgili insanlar sokağa döküldüğünde, Suruç'ta ablukadalar, Diyarbakır'da 47 kişi gözaltında; süre uzatılmış ve tutuklanma gerekçesiyle mahkemeye sevk ediliyorlar. Adana'da, İstanbul'da birçok kişi bununla ilgili bir protesto yapmak istiyor. Nedir? Protestolar yapılsın, dinlenilsin, araştırılsın; bunlar konuşulmadıkça, baskı altına alındıkça daha da tehlikeli olur ve kolluğun yansıması da buna dönüşmüş olur.

Başka... Korucular. Arkadaşlar, korucularla ilgili çok konuşuldu, çok da konuşuluyor ve konuşulmasında da yarar var. Şimdi, koruculukla ilgili, arkadaşlarımız gerek birinci bölümde, geneli üzerinde konuşurken, daha önce konuştuklarında da çok güzel özetlediler. Ben de daha önce Diyarbakır'da çalıştığımda, beraber çalıştığımız arkadaşlar... Bununla ilgili bir kitap da çıktı; koruculuk sisteminin Türkiye'deki geçmişi, dünyadaki deneyimi, ne yapılması gerekir... Burada bütün herkes dinlenildi, herkes dinlenildi; korucular dinlenildi, korucuların eşleri dinlenildi, korucuların çocukları dinlenildi, yasal mevzuata da bakıldı. Ve sonuç neydi? Hiç kimse memnun değil ve gün geldi, Türkiye'deki koruculuk kanunu -en başta geçici köy koruculuğuyla ilgili düzenleme- Turgut Özal döneminde geçmişten alınan dayanakla tekrar GGK (geçici köy koruculuğu) diye uygulamaya konuldu. Ve ne oldu? Kalkar mı, kalkmaz mı; bir yığın sıkıntıdan sonra tekrar buna devam edildi. Sonra ne eklendi? Gönüllü köy koruculuğu eklendi. Size bağlı gönüllü bir ekip, paramiliter ekip oluşturmuşsunuz; aşiret üyesi, maaş vermiyorsunuz ama silah veriyorsunuz ve bu silahlarla ilgili her şeyi yapabilirler. Ve şu anda onlara bu sefer çeşitli ödenekler de veriyorsunuz maaş dışında. Şimdi ne oldu? Geçici köy korucusu -gönüllü korucu değil- güvenlik korucusuna dönüştürüldü; kalıcı bir şekle dönüştürüldü. Peki, bununla ilgili yapılan düzenlemelerde neler var? Ya, korucu dediğinizde, gittiğinizde, sorduğunuzda, birçok siyasi parti gezdiğinde, akil insanlar çalışma yaptığında, korucularla ilgili "Köy yakma var, köy boşaltma var, tecavüz var, taciz var, kaçakçılık, adam kaçırma, gasbetme, çek senet mafyası, uyuşturucu, her türlü kriminal olay var..."

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - PKK'dan mı onlar? Niye rahatsızsın?

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Korucularla ilgili yapığı çalışmada... Biz bunu söylemiyoruz; bununla ilgili yapılan söylemlerde bunu iddia edenlere, karşı çıkanlara da ben anımsatayım: Genelkurmay Başkanlığı bir çalışma yapmış -madem itiraz yükseliyor, Genelkurmay Başkanlığına itiraz edin o zaman- ne demiş biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Koskoca bir mesleği birkaç kişinin işlediği suçtan suçlayamazsın. Böyle bir şey olabilir mi? Her meslekten var...

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - "Gasp, soygun, öldürme, mesken ve araçlara saldırı, patlayıcı madde kullanma, kasten ev ve ot yangını, orman yakma, çek, senet imzalatma, dolandırıcılık, ev eşyası satma, darp, saldırı, rüşvet, zina; kadın, erkek, çocuk kaçırma, rehin, tecavüz, fuhuşa teşvik..." Daha da devam ediyor; bunu Genelkurmay söylüyor. Ne deniliyor? Hükûmetin Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Dışişleri Bakanı ve İçişleri Bakanı gidiyor, diyor ki: "Köy koruculuğunun kaldırılması lazım -Bilge köyü katliamından sonra- bir an önce düzenlenmesi lazım." Ne diyor Galip Ensarioğlu, İhsan Arslan, Urfa Vekili Cevheri? "Koruculuğun kaldırılması lazım." Ya, gün gelmiş bunlar konuşulmuş, eski doğrularınıza mı sahip çıkmayacaksınız? Bu sistemin lağvedilmesi lazım. Gerek polislikle ilgili gerek güvenlikle ilgili her adımın barış üzerine, demokrasinin gelişmesi üzerine, demokratik gelişmenin üzerine olması lazım. Bir yerde demokratik gelişme yoksa özgürlükler yok olur, barışı konuşmak zor olur.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)