GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:24
Tarih:23.11.2022

REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) - Teşekkürler Başkan.

Hukuksuzca tutuklanan Amed halkının iradeleri Semra Güzel Vekilimiz, Gültan Kışanak ve Adnan Selçuk Mızraklı Başkanlarımız başta olmak üzere cezaevlerinde bulunan tüm arkadaşlarımızı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yıllardır süregelen yapısal sorunların yanı sıra, AKP hükûmetleri boyunca sosyal, siyasi ve ekonomik krizle devam eden bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte, parti devleti ve polis devleti döngüsünde aynı siyasi argümanlar kullanılarak toplumu kutuplaştıran politikalarla kriz derinleşiyor.

İşte bu sistem kendini tam olarak bölgemizde kayyumlarla gösteriyor. Kayyumların binlerce usulsüz ve hukuka uygun olmayan uygulamaları var ancak bunları da kendince bir hukuk çerçevesinde yapıyor. Siyasi, sosyal, kültürel, ekolojik kentlerde tüm bu boyutlarıyla hukuksuzluk değil, bir sömürge hukuku uygulanıyor. Diyarbakır'da kente dair alınan hiçbir karar, halk tarafından alınmıyor. Kayyum atanan 48 belediyemize birkaç yıl içerisinde toplam 104 farklı kişi kayyum olarak atandı. Önceden 21/b usulüyle ihaleler gizli kapaklı yandaşa peşkeş çekilirken artık ihale yapmaya bile gerek duyulmuyor. Diyarbakır kayyumu hiçbir ihale yapmadan 23 milyon TL'ye lale alıyor. Lalelerin alındığı firma ise Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin her biriminde rastladığımız Sakarya, Kocaeli illerinde faaliyet gösteren firmalar.

Kanuna göre, haczedilemeyen taşınmazlar dâhil olmak üzere belediyeye ait tüm taşınmazlar hacizli durumda. Sosyal yardımlar deseniz, hiçbir araştırma yapılmadan ve ihtiyaç sahipleri belirlenmeden 2 binden fazla kişiye verilmiş. İnsanlar ekonomik krizle belini doğrultamazken yardımlar yandaşlara aktarılıyor. Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerine atanan kayyumlar belediyelerin taşınmazlarını teker teker satarken son olarak bir mahalleyi satılığa çıkararak üzerine tüy dikmiştir. İşte, bu satılığa çıkarılan mahalle Fabrika Mahallesi'dir. Bu mahalle Bütçe Komisyonu toplantıları devam ederken beş gün elektriksiz bırakılmıştır.

10'dan fazla baraj ve sulama kanalı bulunan Diyarbakır'da DİSKİ eliyle tarım emekçileri, çiftçiler ve yurttaşlar zor durumda bırakılıyor. Hâlen devam eden elektrik ve su sıkıntıları çözüme kavuşmayı bırakın "Su tasarrufu yapılsaydı bu kesintiler olmayacaktı." gibi yurttaşları cezalandıran açıklamalar yapılıyor. Bazı ilçe ve mahallelerde su sorunu yıllardır devam ediyor. Kulp'ta Yakıt Mahallesi'ne bağlı Nasırka mezrasında üç yıla yakın bir süredir su sağlanamıyor. Çınar'da Hanike Mahallesi'nde ise yedi aydır su sorunu yaşanmasının sebebi askerlerin suya el koymasıdır. DİSKİ ise yurttaşların sorunun dinlemiyor, bu sorunlara çözüm üretmiyor.

Diyarbakır neredeyse tüm bakanlıklar için bir rant alanı hâline gelmiştir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının onayıyla Dicle Üniversitesi arazisi imara açılıyor. Yıllardır tarım arazileri üzerindeki ormanlık alanlar, Dicle Vadisi, Hevsel Bahçeleri ciddi bir tehlike altındaydı. Şimdi bu işgal planıyla yaklaşık 2 bin dönüm arazi satılacak. Dicle Nehri'nin ise hâlen dere statüsünde olması, başlı başına iktidarın kırım politikalarının en büyük örneği çünkü nehir etrafındaki tüm müdahaleler bu statüye göre düzenleniyor.

Özelde kayyum politikaları, genelde sömürge zihniyetiyle doğanın, halkın dilinin, değerlerinin, hafızasının, kurumlarının utanmazca yok edilmesini kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz de. Sadece halk değil, doğa da tarih de bunun hesabını soracaktır. Bu sömürü zihniyetine karşı her alanda direnişimizi yükselteceğiz. Sevgili Gültan Kışanak'ın dediği gibi: "Biz bu topraklarda bin yıllardan beri varız, köklerimiz o kayaların, o taşların, Cudi'nin, Gabar'ın, Ağrı'nın, Munzur'un ta en derinliklerindedir; buradayız, tarihten beri varız, bundan sonra da var olacağız." (HDP sıralarından alkışlar)