GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti'ne Yapılacak Birlik Mali Yardımının Uygulanmasına İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:28
Tarih:01.12.2022

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik süreci sonucu ne olursa olsun yurttaşlarımızın yaşam standartlarını yükseltmesi, kaliteli hâle getirmesi açısından en stratejik önceliklerimizden biridir. Bu doğrultuda, ülkemizin AB standartlarına uyumlu hâle gelmesi için bu kaynakların kullanılması aslında iki taraf için de olumludur, önemlidir. Ancak değerli milletvekilleri, bu fonların Türkiye'ye gerçekten yararlı olabilmesi için doğru yerde, doğru amaçla, somut etki üretecek şekilde kullanılmaları gerekir. Her şeyden önce de Türkiye'de gerçekten yüzünü, halkımızın refahı için en çağdaş medeniyet seviyesine dönmüş; demokrasiye, hukukun üstünlüğüne inanmış bir iktidara ihtiyaç vardır; Türkiye'nin bugünkü temel eksiği işte budur. Biz, katılım öncesi fonları konuşuyoruz ama ortada bir katılım süreci kalmadı bu iktidar sayesinde, ortada sadece kazanılmış hakkımız olarak adaylığımız var ama Avrupa Birliği belgelerinde artık bu ifadeye yani tam üye adayı olduğumuza dahi yer verilmiyor. Ortada "katılım süreci" diye bir şey kalmamış. Sorumluluğun bir yanı Avrupa'da yükselen ırkçılık ise, Türkiye üzerinden oy devşirmeye çalışan siyasetçiler ise öbür yüzünde AK PARTİ iktidarında, tek adam rejiminde hukuk alanında, demokrasi alanında, hak ve özgürlükler alanında yaşanan büyük geri gidiş var. Eskiden, Türkiye'yle ilgili AB belgelerinde "ilerleme" ya da "uyum" ifadeleri geçerdi, artık bunlar hayal; tam tersine, Avrupa Birliği olsun, Avrupa Konseyi olsun artık belgelerinde demokrasisi gerileyen bir Türkiye'den bahsediyor.

Değerli milletvekilleri, 2002'den bu yana milyarlarca euroluk fonla birçok iyi niyetli proje başlatıldı, tamamlandı. Peki, o zaman sormak hakkımız değil mi neden ülkemiz ileriye değil de geriye gidiyor? Çünkü siyasi irade yani AK PARTİ yani saray rejimi, gerçek anlamda bu projelerin arkasında durmuyor; demokrasisi güçlü, yaşam standardı güçlü bir Türkiye istemiyor. Nereden biliyoruz? Çünkü bu fonların kullanımında, her bir projenin vatandaşın, sivil toplumun katılımıyla tasarlanması koordinasyonu gerekir ama bu iktidar, demokrasiden korktuğu için gerekli olan o alanda çalışan dernekleri, sivil toplumu toplantılarına dahi çağırmıyor, o zaman da istenen sonuca ulaşılamıyor. Projelerin en büyük eksikliği şeffaflık, hesap verebilirlik. Sivil toplum dışlandığı için bu alanda da yeterli denetim yapılamıyor.

Bakın, bu fonlarla hangi programlar başlatılmış? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyumda yaşanan ihlallerin engellenmesi için eylem planı yapmışız ve uygulanmasına destek için 5 milyon euro kullanmışız. Yine, ceza-adalet sisteminin güçlendirilmesi ve AİHM ihlallerinin önlenmesi için 2 milyon euro fon kullanmışız. Peki, sonuç? Sonuç yüz kızartıcı, Türkiye AİHM kararlarını uygulamadığı için yaptırımlarla karşı karşıya hem de kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyinde. Osman Kavala kararı, Selahattin Demirtaş kararı, sadece onlar da değil binlerce ihlal kararı var.

Alevi yurttaşlarımızın en temel hak ve özgürlükleri konusunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar ortada, o kararlar da uygulanmıyor. Geçen hafta, hiç alakasız bir vergi torbasının bir köşesine sıkıştırmaya çalıştınız, milyonlarca Alevi yurttaşımızın inanç özgürlüğü bağlamında haklı taleplerini yok sayıp bir elektrik faturasıyla onları kandırmaya çalıştınız.

Peki, AİHM ihlal kararı veriyor, neden uygulanmıyor? Bu fonlarla o kadar eğitim aldırıyoruz, program uygulatıyoruz; bu ihlallerin sorumlusu kim? Tabii ki saraydaki "şahsım" rejimi, tabii ki AK PARTİ iktidarı. Başka bir örnek: Anayasa Mahkemesinin temel haklar alanındaki kararlarının etkin uygulanmasını desteklemek için 5 milyon euroluk proje yapılmış. Peki, hani, nerede o etkin uygulama? Anayasa Mahkemesi Türkiye'de ifade ve basın özgürlüğünü yok eden erişim yasaklarının hak ihlali olduğuna karar verdi ama bu iktidar, erişimi engellenen haber ve site sayısını her geçen gün artırıyor. Ucu iktidara, saraya dokunan her yolsuzluk, rüşvet, taciz, torpil haberi erişim engeli altında. Bakın, 2021 yılında tam 107 bin "web" sitesine, 5.436 habere erişim engeli getirildi. İşte, gördük, o da yetmiyor artık topyekûn interneti karartıyorsunuz. Hangi hakla, hangi yetkiyle diye sorduğumuzda yanıt dahi veremiyorsunuz.

İç güvenlik sektörünün sivil gözetiminin güçlendirilmesi için 5,4 milyon euro alınmış, alınmış da ne olmuş? Bakın, Türkiye'nin dört bir yanında yurttaşlarımız en demokratik hakkı olan protesto hakkını kullanamıyor. 1 Mayıs, Gezi direnişi, 25 Kasım protestolarında polisimize vatandaşları yaka paça susturma talimatı veriliyor. Sadece onlar da değil, haber takibine giden basın emekçisi arkadaşlarımız da darbediliyor, cop yiyor, tehdit ediliyor.

Demokratik yerel yönetişimin güçlendirilmesi için 6 milyon euro katkı alınmış ama programı uygulayacağınız yerel yöneticilerin önemli bölümü seçildikleri günden beri hapiste. Kayyumlarla mı demokrasi gelecek Türkiye'ye? Bakın, zaman zaman iktidar mensupları ve onlara yakın dernekler olabilir, basın mensupları olabilir; yurt dışından destek alan gazetecileri, sivil toplum örgütlerini eleştirirler. Belki de bugün, işte, kaderin cilvesi, konuştuğumuz kanunla aslına bakarsanız bu iktidar şimdi milyarlarca euroyu, AB fonlarını kamu kurumlarında kullanmak için önümüze uluslararası anlaşma getirdi. Bu fonları kullanarak şaşaalı törenlerle yargı reformları, insan hakları eylem planları açıkladınız. Düşüncesi, haberi, yorumu nedeniyle kimse yargılanmayacak, tutuklanmayacaktı. Peki, açıkladınız da ne oldu? O planın hiçbir maddesine uymuyorsunuz. Hangisini sayayım; haberi, yorumu nedeniyle yargılanan, tutuklanan, tazminata mahkûm edilen yüzlerce gazeteciyi mi; Facebook, Twitter paylaşımı nedeniyle yargılanan on binlerce yurttaşımızı mı? Bir başka örnek; bu AB fonlarının kullanımında sivil toplum örgütleri önemli bir aktör olmalı, olmazsa olmaz konumdalar. Hatta sadece sivil toplumun gelişebilmesi için yürütülen projeler var bu fonlarla ama bakıyoruz "kara parayla, kitlesel imha silahlarının finansmanıyla mücadele" adı altında bu Meclisten çıkarılan kanunla sivil toplumu yok etmektesiniz. İktidarın hoşuna gitmeyen dernekler, iktidarın siyasi yönlendirmesiyle yapılan denetim tacizleriyle, yargılamalarla susturulmak isteniyor.

Türkiye'de kadına karşı şiddetle mücadelede en etkili yasal güvence olan İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuz bir gece yarısı kararıyla çıktığınız yetmedi "Kadınlar öldürülmesin, yaşasın." diye mücadele veren dernekleri, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunu kapatmak istiyorsunuz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nde hakları için mücadele veren kadınları şiddet uygulayarak susturdunuz, gözaltına aldınız. O zaman, değerli milletvekilleri, ne oldu eylem planlarınıza, ne oldu uygulama destek projelerinize? Koca bir hiç, koskoca bir hiç.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu yardımlardan yararlanalım. Bu yardımlar ülkemizin, vatandaşlarımızın yararına, hayrına sonuçlar versin; bunun için destek verelim, gayret ortaya koyalım. İyi ama şunun öz eleştirisini yapmayalım mı, sorgulamasını yapmayalım mı? Bu kadar milyar euro, trilyon lira proje var, bu kadar insan çaba harcıyor, emek harcıyor. Aynı fonlar başka ülkeleri ve halklarını Avrupa'ya yakınlaştırırken, AB üyesi yaparken neden Türkiye'de tersi oluyor, neden Türkiye ile AB arasında yakınlaşma yok da giderek mesafesi artan bir uzaklaşma var? Evet, Avrupa'nın hataları var ama hatanın büyüğü bu iktidarda. AİHM kararlarına uyulması için proje yaptırıyorsunuz ama herkesten önce kendiniz uymuyorsunuz. Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, bağımsız kurumsal yapılar, güçler ayrılığı ilkesi, denge, denetleme, hepsi ama hepsini siz ayaklar altına aldıktan sonra Avrupa Birliğinden değil 4 milyar, 100 milyar gelse ne yazar. (CHP sıralarından alkışlar)

İktidar bu işe, biz buradan işimize yarayanı alalım yani maddi katkıyı alalım ama işimize geleni almayalım şeklinde yaklaşıyor. Nedir o işimize gelmeyen? Demokrasi, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, onlara gerek yok tabii. Bu olmaz değerli arkadaşlarım, bizi çağdaş medeniyet hedefimizden koparır bu anlayış. AB sürecinden kopmak sadece kendi kendimize değil ama daha da önemlisi, evlatlarımızın geleceğine, onların yaşayacağı bu ülkeye en büyük ihanettir, en büyük zarardır. Ama umutsuzluğa yer yok, yakında seçim var. Millet kendi iradesiyle bu iktidarı, bu ikiyüzlü iktidarı iktidardan indirecek ve iktidarı gelecek olan Millet İttifakı yani bizler, bugün onayladığımız bu fonları gerçek amacı doğrultusunda yani demokrasi için, hak için, hukuk için, adalet için; evlatlarımızın kardeşçe birlik içinde, beraberlik içinde, huzur içinde yaşayacağı bir Türkiye'yi yaratmak için kullanacağız ve sonuna kadar da şeffaf, hesap verebilir bir şekilde denetleyeceğiz.

Şimdiden alınacak fonların Türkiye'nin yararına, ülkemizin, milletimizin faydasına olmasını diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)