| Konu: | Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 01.12.2022 |
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken, dün yaşanmış olan bir konuyu zikretmek istiyorum buradan: Bursa'da Hürriyet Anadolu Lisesinde görev yapan din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeninin Alevilerle ilgili -gerçekten, burada insan o sözleri zikretmekten böyle utanç duyar, mahcubiyet duyar- sarf ettiği sözler hem Alevilerin yaşam tarzına doğrudan bir saldırı hem de inancın kendisine doğrudan bir saldırı. Bunu kabul etmek mümkün değil. Millî Eğitim Müdürlüğü olayla ilgili bir soruşturma başlatmış ama görevden el çektirmemiştir. Bu büyük bir hatadır. Bu nefret suçları Alevilere karşı bu topraklarda sürekli işlenmektedir. Yani iktidarın torba yasalarla kanun çıkarması, bu anlayışı değiştirmediğini bir kere daha göstermiştir. Biz o torba yasaya muhalefet ederken tam da bunu ifade etmek istemiştik ve burada gerekli olan tutumun sergilenmesi gerektiğini bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Evet, şimdi, asıl konumuz Antalya Diplomasi Forumu, bu gündemi konuşmak üzere şu an buradayız. Antalya'da politika, diplomasi, akademi ve ticaret dünyası arasında fikir alışverişi yapıldığı iddia edilen forum. Bahsedilen forumun amacı şöyle ifade ediliyor: Küresel ve bölgesel meseleleri ele almak, sorunları konuşmak ve çözüm önerileri geliştirmek. "Bu bir diyalog platformudur." diyorlar. Küresel sorunları bölgesel perspektiften tartışmanın önemi vurgulanıyor. Yapay zekânın yaşamın her alanına nasıl nüfuz ettiğini ve buna karşı, dijitalleşen hayatlar karşısında diplomasiyi buna uyumlu hâle getirme konusunda bir iddiaya sahip bu forum.
Antalya Diplomasi Forumu'nun dijital ortağı da kim, biliyor musunuz? Anadolu Ajansı yani yandaş medyayı oraya bir güzel yerleştirmişler. Katılımcı iş insanlarının bir kısmıysa askerî-sınai komplekslere sahip olan insanlar. Mesela Bayraktar TB2 "savaşta etkinliğini kanıtlamış, teknolojik olarak gelişmiş bir araç" diye tanıtılmış. Nerede tanıtılmış? Antalya Diplomasi Forumu'nda bu tanıtım gerçekleşmiş. Öte yandan bu forum gerçekleştirilirken Rusya ve Ukrayna savaşının başlamış olduğunu da hatırlayalım. Hatta bu forumda Rusya, Ukrayna ve Türkiye Dışişleri Bakanı bir araya gelerek bir diyalog kurdukları da basın yoluyla, özellikle yandaş medya tarafından, kamuoyuna sürekli pompalanan önemli haberlerden biriydi. Savaşı bitirmek üzere, Ukrayna-Rusya savaşını bitirmek üzere sanki bu forum buna endeksliymiş gibi bir imaj yaratıldı. Bu forumda bir diğer algı da şuydu... "Kim demiş Türkiye'deki iktidarın uluslararası ilişkileri bozuk; olur mu öyle şey? Bakın, biz foruma bütün dünyayı davet ettik ve insanlar geldi." diye yine pompalanan haberler arasındaydı. "Rusya ve Ukrayna'yı da barıştıracağız. Türkiye diplomasi atağına geçmiştir." Bütün propaganda bunun üzerine kuruldu ve bu forumdaki en temel amaçlardan biri iç siyasette güven tazelemeye çalışmaktı ve "Yıkılmadık, ayaktayız, uluslararası ilişkilerde ayaktayız." demek istedi AKP iktidarı bu forumda.
Şimdi gelelim gerçeklere. Çağın dijital çağ olduğu doğrudur. Yapay zekânın hem bilimde hem reel üretimde hem de yaşamın diğer bütün alanlarında artık etkin bir role sahip olduğu da kaçınılmaz bir gerçektir; bu da doğrudur. Ve, bütün üretim ilişkilerini belirleyeceği hatta şimdi Rusya-Ukrayna savaşının sebebi olan nedenlerden biri yani dünyada emperyalist güçlerin yeni güç dizilişlerinde de bu üretim biçimlerinin ve yapay zekânın oynayacağı rol de aşikâr; bu da amenna doğrudur, hepimiz biliyoruz.
Antalya Diplomasi Forumu'na baktığımızda dikkat çeken noktalar bunlar değil çünkü esas neden, bu forumun esas düzenlenme nedeni bunlar değil. Bakın, taktik silahlı insansız hava aracı tanıtımları yapılıyor ve sergileri açılıyor. Bunun adı Diplomasi Forumu yani silahların gölgesinde, postalların gölgesinde bir diplomasi faaliyeti yürütmeyi ihmal etmedi AKP iktidarı çünkü genlerinde bu var.
Çok kutuplu dünyada yeni güç dizilişleri kapitalizmin kriziyle beraber dünyayı sarsacak düzeyde etkilere sahiptir. Rusya-Ukrayna savaşı da Orta Doğu'da bitmeyen savaşlar da gerilimler de çatışmalar da küresel ölçekteki nükleer tehdidin büyümesi de bütün bunlar yaşanılan bu süreçlerin bir parçasıdır. Evet, bunun altını özellikle kalın kalın çizmeliyiz çünkü dünyanın içinde yaşadığımız bu yerkürenin geleceğini şimdi konuştuğumuz bu dengeler belirleyecek. Bunlar bilinen gerçekler. Bu gerçeklik içinde -Antalya Diplomasi Forumu ki kanun teklifinde bu forum vakfa çevrilmek isteniyor- söylenenlerle yapılanların uyumsuzluğunu anlatmaya devam edeceğim.
Bakın, Türkiye hariciyesi hakikaten can çekişiyor, Doğu ve Batı ülkelerinin çoğuyla gerilimli. İktidarın yeni başlattığı normalleşmeyi bile normal yürütemeyen bu iktidar normalleşemiyor çünkü normalleşme diye kodlarında bir şey kalmamıştır. Bakın, normalleşme derken kiminle normalleşti? İsrail'le yarım yamalak bir normalleşme, Kaşıkçı cinayeti dosyası Suudi Arabistan'a iade edildi, karşılığında şimdilik 5 milyar dolar Suudi Arabistan'dan para geldi. Bu parayı da seçimlerde kullanmak istiyorlar yani Kaşıkçı dosyasını şimdilik 5 milyar dolara satan bir normalleşme sürecinden bahsediyoruz.
Bu forumda küresel ve bölgesel sorunların çözümüne odaklanmaktan bahsediliyor. Hangi küresel sorunlardan bahsediyorsunuz?
Yine, forumda geçen ve "Bunların üzerinde duracağız, bunları düzelteceğiz." dediğiniz başlıklardan devam edelim.
İklim krizi... İklim krizini mi çözeceksiniz bu forumda? Bakın, Türkiye'nin pratiğini, bu iktidarın pratiğini hatırlatmak istiyorum. Paris İklim Anlaşması, Mecliste görüşüldüğü sırada ne yaptılar biliyor musunuz? Erdoğan'ın Putin'le yine normalleşme görüşmelerinden biri çünkü gerilmişlerdi; Mersin'de var olan nükleer santral yetmiyormuş gibi "Gelin, ikincisini de üçüncüsünü de yapın." dediler. İşte, forumda konuştukları, "iklim krizine çözüm" diye ortaya sundukları ile gerçeklik arasındaki açı farkını bu örnekle görebiliyoruz.
Küresel ve bölgesel sorunların başında göç meselesi geliyor; iktidar "Göç sorununu çözeceğiz." diyor oysa AKP iktidarının, özellikle dış siyasette izlediği çizgiden dolayı Türkiye, şu an çok büyük bir göç almış durumdadır. Türkiye'de, özellikle Suriye'den gelen mülteci sayısı çok fazladır. Suriye savaşının devam etmesine katkı vererek bu göç hareketliliğini desteklemiştir; yoğunluğunu desteklemiştir. Göçmenleri araç olarak kullanan bir AKP iktidarı söz konusuyken "Biz, dünyanın küresel ölçekteki göç sorununu çözeceğiz." gibi bir efelenmeyle Forumda boy göstermeye çalışıyorlar oysa mültecilere nasıl davrandı bu iktidar? Mültecilerin Türkiye'ye gelişleri... Tabii ki bizim kapılarımız sonuna kadar açıktır, göç meselesinde ve göçmen sorununda parti olarak görüşlerimiz açıktır ama AKP, göçmenleri resmen araçsallaştırdı, bunları Avrupa Birliğine karşı kullandı, şantaj malzemesi olarak kullandı; iki açıdan. Birincisi; oradan para talep etmek, para girdisi sağlamak için kullandı. İkincisi ise Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, yaptırımı olan uluslararası sözleşmelerde görevini yerine getirmediği hâlde yaptırım uygulanmasına karşı mülteci kartını bir kriz olarak Avrupa Birliği ülkelerinin önüne koydu; işte, bunların göçmenlikten anladıkları bu. Aynı zamanda bu göçmenleri, özellikle şimdi, Suriye'de 30 kilometre derinlikte oluşturmayı hedefledikleri tampon bölgeye yerleştirerek demografik yapıyı tamamen değiştirmeyi hedefliyorlar. İşte, bizler diyoruz ki: Bu gerçekliği forumda anlatın; cesaretiniz varsa göç politikanızda "Küresel ölçekte biz göç sorununu çözeceğiz." demek yerine bu gerçeklikle yüzleşin ve bunları anlatın.
Yine, forumda öne çıkan noktalardan biri Rusya-Ukrayna savaşı ki bu konuda demin de ifade ettim, sanki forum bu savaşın çözümüne odaklanmış gibi havuz medya tarafından böyle pompalandı; büyük diplomasi atağı olarak anlatıldı, savaşın kötülükleri anlatıldı, insanlara verdiği, doğaya verdiği zarar anlatıldı bu forumda. Oysa yine AKP gerçeğine dönelim, AKP, savaşın kötülüklerini anlatırken şimdi sınır ötesinde operasyon düzenliyor. Biraz önce bahsettiğimiz Suriye'de belki de AKP iktidarı ya da -AKP iktidarı, bu sözümü de geri alıyorum- bu iktidar dış siyasette gerçekten dünyanın en beceriksiz iktidarı oldu. Türkiye, şayet gerçekten jeostratejik rolünü doğru oynasaydı ve Suriye'de bu Selefi cihadist çeteleri desteklemek yerine Suriye'de savaşın bitirilmesi için bir çaba harcamış olsaydı oradaki savaş biterdi. Siz Suriye'de savaşı körüklüyorsunuz, Rusya-Ukrayna arasında sözüm ona bir barış gücü rolünü oynamaya kalkışıyorsunuz; bu da bu forumda konuştuğunuz ama pratiğinizde yine yaşadığınız büyük ve dev çelişkilerden biridir.
Değerli arkadaşlar, bu vakıf kurma meselesine de biraz gelmek istiyorum. AKP'nin bugüne kadar kurduğu bütün vakıflarda biz nelerle karşılaştık? Yolsuzluk var, yandaş kayırmacılığı var, liyakatsiz atamalar var. Biz bu Parlamentoda bütün bunlar için niye size onay verelim, niye "evet" diyelim? Tabii ki biz bu tür forumların uluslararası ölçekteki rolünü gayet iyi biliyoruz. Tabii ki bu forumların doğru çalıştırılırsa uluslararası ilişkilere sunacağı katkıları da iyi biliyoruz ama AKP bunları yapmaktan oldukça uzak çünkü vakıflar konusunda sicili oldukça negatif olarak kabarık durumdadır. İşte bütün bu nedenlerle bizler bu kanun teklifine "hayır" diyeceğiz.
Evet, değerli arkadaşlar, "Antalya Diplomasi Forumu'nda küresel sorunları bölgesel perspektifle konuşacağız." diyorsunuz. Güzel, bu forumda bir önerimiz daha... Tabii ki HDP oraya davet edilmediği için ve orada olmadığı için biz bu görüşleri orada söyleyemiyor, buradan değerli halklarımızla bu görüşlerimizi paylaşmış oluyoruz. Türkiye sorunlarını gelin bölge perspektifi üzerinden konuşalım, bu da forumun temel konularından biri olsun çok meraklıysanız sorun çözmeye.
AKP iktidarı içeride ve dışarıda yaşadığı çoklu krizi aşmak için büyük ve dev senaryolara, tehlikeli senaryolara başvurmuş durumdadır. Nedir bu senaryolar? Bu iktidar ülkeyi soyup soğana çevirdi, açlık, yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik had safhada; bıçak kemiğe dayanmış değil bıçak şu an kemiği kesiyor. Toplum aç, toplum isyanda, açlık ve yoksulluğa bütün özgürlükleri yasaklamak da eklendiği zaman bu ülkeyi bir cehenneme çevirmiş durumda bu iktidar. Toplumun boğazına çökmüşler, toplumu nefessiz bırakmışlar; tıpkı Almanya'nın Hitler'i, İtalya'nın Mussolini'si, Portekiz'in Salazarı gibi davranmaktalar. Aman da aman sesini çıkaran olmasın; terazisi bozuk adalet, AKP'nin kölesi hâline dönmüş olan yargı hemen devreye girer gözaltılar, tutuklamalar peşi sıra gelir, işkence artık açık yapılıyor bu ülkede. Saray ve şürekâsı şimdi kara kara düşünüyorlar "Bu karanlık tablodan nasıl çıkarız?" diye. Belki de sarayda şu an bundan nasıl çıkılabileceğine ve önümüzdeki seçimlerin nasıl kazanılacağına dair ince bir mühendislik faaliyeti yürütüyorlar. İşte bu mühendislik faaliyetini yürütürken ortaya çıkan senaryolardan biri şu: Kuzey ve doğu Suriye'yi bombalamak. Çok konuştuk bu kürsüden; Taksim'i çok konuştuk, çok konuşacağız. Taksim'i bu ülke konuşmazsa, bizler konuşup burada vicdanlar devreye girmezse AKP'nin vicdansızlığı devreye girecek, AKP'nin kanlı seçim oyunları devreye girecek. İşte, sınır ötesi operasyonlarda... Forumu hatırlatmak istiyorum: Vicdan nerede? Hukuk nerede? Adalet nerede? Yok. Bunları tartışın işte Antalya Forumu'nda. Ve yine bölgemizde bütün bu sorunların temel kaynaklarından biri AKP iktidarının bir miktar da geleneksel olarak, devlet geleneği olarak yürütmüş olduğu siyasi çizgilerden biri Kürt düşmanlığı ve yine, AKP iktidarıyla beraber buna eklenen Neoosmanlıcı politika ve yayılmacı siyaset. Bizler bu siyasetin Türkiye'ye neler kaybettirdiğine sadece Suriye savaşı başladığı andan itibaren yani 2011'den günümüze kadar süreci değerlendirdiğimizde o kadar çok şey çıkıyor ki karşımıza; sermaye düzeninde yeterince derinleşmiş olan ekonomik krize bir de silah ve mermi harcamaları ekleniyor. Barışın kokusu güzel geldiği kadar, eğer biz bu savaşı durdurursak barışın kokusu bu topraklarda güzel geldiği kadar ekmeğin de kokusu ve sıcaklığı güzel gelecek bütün topluma. Bizler savaşa şimdi sınır ötesinde Kürt kardeşlerimizi bombalamak için kullandığınız mermilerin yerine, tankın, topun, tüfeğin, bir yığın masrafın yerine bir yandan biz bunları bitirebilsek ve Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözebilsek ülkede barınma sorununa, eğitime, sağlığa harcamış oluruz bu parayı. Bütün bunlardan daha da kıymetli olan ne bir Kürt genci ne bir Türk genci yaşamını kaybetmemiş olur. İşte, Antalya Forumu'nda oturun, bu gerçekliği tartışın. Kendi sorununu çözmemiş olan bir ülke, bir ülkenin iktidarı kalkıp küresel ölçekte yaşanan sorunlara çözüm üretemez.
Bakın, Pençe-Kılıç Operasyonu'ndan devam etmek istiyorum ve şimdi, bu kanlı senaryo devrede diye defalarca ifade ettik. İktidar Tel Rıfat, Münbiç ve Kobani'ye odaklanmış durumdadır şimdi. Bunun için de bir süredir Rusya ve Amerika arasında mekik dokuyorlar. Sınırlı seviyede bir hava bombardımanı izni çıkmış galiba ve şimdi kara harekâtını zorlamak istiyor. Ya, düşünsenize, bir kara harekâtının hem Türkiye'ye hem Suriye'ye neler kaybettireceğini; bunu nasıl göze alabiliyorsunuz sırf bir seçimi kazanıp seçim hikâyenizi bunun üzerinden kurmak için? Gerçekten içler acısı bir siyaset ve ülkeyi felakete sürükleyen bir siyasetin peşindesiniz şu an. Bakın, Türkiye'de deniliyor ki: "Sınır güvenliği, güvenlikçi politika" Ve neredeyse Türkiye'de "Biz açız." diyen insana merminin fiyatını soran bir Cumhurbaşkanı varsa demek ki açlık ve yoksulluğun üzerini örtmek için sürekli güvenlikçi politikaları ortaya çıkarıyorlar. Biz bir kez daha diyoruz ki: Bir ülkenin güvenliği komşularıyla ve bütün ülkelerle ortaklaşabilmiş bir yaşamı kurabilmekten, barışı kurabilmekten geçer; postalların gölgesinde bir diplomasi değil, gerçek bir diplomasiyi, gerçek bir diyaloğu ve gerçek bir barış sürecini inşa edebilen bir ülke güvenli bir ülkedir. Suriye savaşı başlamadan önce, AKP iktidarı oradaki Selefi "cihadist" çetelere destek vermeden önce, sınırlar kevgire dönüştürülmeden önce Türkiye bin kat daha güvenliydi. Şimdi Taksim'in göbeğinde, Ankara'nın göbeğinde, her yerde bombalar patlıyor ve onlar seyirci olarak izliyorlar. Bütün bu ilişki ağına bir kesimler bunun bilgisine sahip olmasına rağmen izlemeye devam ediyor. Diyeceksiniz ki: "Bu bilgiyi nereden söylüyorsunuz?" Daha önce de söyledik, mahkeme tutanaklarına bakın. Bakın, Ankara Gar katliamının mahkeme tutanaklarına bakın ve bu iktidarın girmiş olduğu bu Selefi cihadist çetelerle, IŞİD'le, El Nusra'yla girmiş olduğu ilişkileri mahkeme tutanaklarından okumanızı öneriyorum. Bizler diyoruz ki: Suriye'de barışın inşa edilmesine Türkiye hâlâ katkı verebilir, hâlâ bu şans var ve Suriye'de bu süreçte çatışma ya da kara harekâtı senaryoları değil, barışın devreye girmesi gerekiyor. Özellikle Cenevre ve Astana sürecinin nasıl bir tıkanıklık yaşadığına hepimiz tanıklık ediyoruz. Demek ki yepyeni uluslararası bir platform çalışmasına ihtiyaç var ve bunda da o sürecin esas öznelerinden biri olan Kürt halkı muhatap alınmalıdır yeni oluşturulması gereken platformlarda. Evet değerli arkadaşlar, bizler dış siyasette güçlü diplomasi ve barışçıl dış politikanın altını yeniden çizmek istiyoruz.
Dış siyasette asıl hedeflenmesi gereken, uluslararası ekonomik ilişkiler, siyasi ilişkiler, kültürel, toplumsal ve ekolojik anlamda yürütülmesi gereken çalışmalarda geniş bir ortaklığı sağlamak. Bu ortaklığı sağlamak için sadece Suriye'ye bir kara ya da hava harekâtı düzenlemek için ülkelerle, dış güçlerle oturup bunun pazarlığını yapmak yerine gerçekten göçü merkeze alın, gerçekten barışı merkeze alın. Gerçekten uluslararası ilişkilerde ne neyi gerektiriyorsa onun üzerinde yoğunlaşmış bir çalışma yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Buradan bir kez daha diyoruz ki: Bizim ülkemiz barışı sağladıkça güvenli olacak, bizim ülkemiz barışı merkezine alan bir dış siyaset izlerse uluslararası ilişkilerini yeniden başarılı bir şekilde düzenlemiş olacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)