| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 06.12.2022 |
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi bütçesi üzerine söz aldım.
Ülkedeki yargı pratiğine baktığımızda bir tarafta cezasızlıkla ödüllendirilen suçluları, diğer tarafta ise uzun tutuklulukla hükümsüz cezalandırılan muhalifleri ve siyasetin yargıya müdahalesini görüyoruz. Yani Sezen Aksu'nun "Ben, sende tutuklu kaldım." şarkısı gibi âdeta bütün ülke sizde tutuklu kaldı ya da ev hapsinde ya da adli kontrolde.
Tutukluluk artık hüküm gibi. Ceza kadar tutukluluk süresi geçiriliyor, başına gelecekleri göze alarak yurt dışından dönenler ise "Kaçma şüphesi var." denilerek tutuklanabiliyor. Bu ülkede yıllardır biliyoruz ki her iktidar kendine uygun yargı sistemini kurmaya çalışır çünkü bu ülkede herkesin rövanşları var. İstiklal Mahkemeleri, 1960 darbesi, 1971 darbesi, 1980 darbesi, 28 Şubat ve yüz binlerce insanın bu siyasi pratik içinde işkenceye maruz kalıp kamu haklarından yoksun bırakılması, idam edilmesi. Rövanşlar, rövanşlar, rövanşlar ve bunun için kullanılan bir de yargı aparatı. Bu ülkede, eğer yargı siyasetin aparatı olmasaydı; örneğin, Gültan Kışanak 12 Eylülde yaşadıklarından sonra bugün, baş tacı yapılır, devlet özür dilerdi ama heyhat, aynı siyaset, yargı aynı yargı, kitap yine aynı bu kırmızı kitap.
OHAL Komisyonu nasıl yargıya başvuruyu engelleyen bir fren mekanizması olarak kullanıldıysa Anayasa Mahkemesinin de günümüzdeki işlevi AİHM'e giden süreci geciktirmek oluyor; bir hak ihlali kararı verdiğinde dahi bu kararı o kadar geç veriyorlar ki artık o ihlalin giderilmesinin bir karşılığı da kalmıyor.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesi başvuran kişiye ve olaya göre de dosyayı bekletiyor. Örneğin, barış akademisyenlerinin ihracından sonra, AYM'ye başvurdukları sürede, iktidar OHAL Komisyonu kurdu; AYM de tüm bu başvurulara iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle ret verdi ama gel gör ki başvuru tarihinde böyle bir komisyon dahi yoktu. Ayrıca, komisyon etkili bir iç hukuk yolu da değil. Ayrıca, bu Komisyon hâlen karar vermedi ve barış akademisyenleri dosyalarının çoğu hâlâ bekletiliyor.
Bir başka örnek, Cumhurbaşkanına hakaret dosyaları... AYM bu konuda da ısrarla karar vermiyor ve bir içtihat oluşturmuyor. Bu da aslında kişiye göre davrandığının kanıtı. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2014'te 110 olan Cumhurbaşkanına hakaret davası, 2021'de 9.168'e çıktı; 110 nerede, 9.168 nerede. Son sekiz yılda Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla açılan soruşturma sayısı 200 bine dayanırken dava sayısı ise 44.675 oldu.
Bir başka örnek yine, Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesindeki linç girişimi ve çıkan olaylarla ilgili davada azmettiren, olay anında müdahale etmeyen, görevini ihmal eden kamu görevlilerinin soruşturulmasına dair şikâyet başvurusunda hiçbir inceleme yapılmadan karar çıktı ve bu kişilerin yargılanmasına izin verilmedi, bu dosya 2017'den beri AYM'de. Aslında çok basit bir dosya çünkü hiç işlem yapılmadan soruşturmanın önünün kesilmesi tek başına ihlal olduğu hâlde bu dosyayla ilgili de AYM karar vermiyor. Aynı şekilde, toplantı ve gösteri hakkının ihlal edildiğine dair bir karar verip -mesela geçen benim başvuruma böyle bir karar verdi- tazminat da öderken "Kötü muamele ederim de parayı da öderim." demiş misali. Asla ama asla kamu görevlilerinin yargılanmasına yol verecek bir karara imza atmıyor AYM ve her cenahtan insan nasibini alıyor uygulamalarınızda.
Bir başka örnek, 15 Temmuz darbesinden tutuklanan Tuğgeneral Kemal Mutlum cezaevindeyken beyin kanseri oldu. Adli Tıp 3'üncü ameliyatından sonra entübe edilen Mutlum'un tedavisine hastanede devam edilmesi ve infazın üç ay ertelenmesi gerektiğini oy birliğiyle kararlaştırdı. Mahkeme Adli Tıbbı değil TEM'i dinleyerek "FETÖ tehdidi devam ediyor." sözünü dinledi ve infazı ertelemedi. Peki, tedbir talebiyle başvurulan AYM ne yaptı? Talebi reddetti ve Kemal Mutlum Adli Tıp raporunda öngörülen üç ay bile dolmadan 24 Kasımda hayatını kaybetti; cezaevinde, cezaevlerinde yüzlerce, binlerce hasta mahpus bu durumda.
Bu ülkenin siyasi tarihi aynı zamanda parti kapatma tarihidir. 1'inci yüzyılını henüz doldurmamış cumhuriyette 28'i Anayasa Mahkemesi tarafından olmak üzere 60 siyasi parti kapatıldı. Peki, bu partiler kapatıldı da onların mensuplarının fikirleri yok mu oldu? Her siyasi gelenek kendisini başka isimlerle var etmeye devam etti ancak ülke siyaseti 2022 yılında da hâlâ bir adım ileriye gidemedi ve Anayasa Mahkemesi gündeminde bizim kapatma davamız var. AYM, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının HDP'nin kapatılmasına ilişkin hazırladığı ilk iddianameyi terör örgütünün odağı olma suçlamalarının partiyle ilişkisinin kurulamadığını söyleyerek iade etmişti ama ne hazırlanan ikinci iddianame ne de davaya sonradan delil diye eklenenler bu davanın siyasi emellerle açıldığı gerçeğini değiştirmedi, değiştirmeyecek. İkinci iddianame neredeyse AYM'nin iade gerekçelerinden hiçbirine uygun olarak düzenlenmeden AKP'nin tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran seçimlerinin yıl dönümünde tekrar AYM'ye sunuldu. Goebbels'iniz algı atraksiyonları için özel günleri kullanmayı çok seviyor, biliyoruz, bu da 7 Hazirandı. İddianamenin yüzde 85'i kişilerin soruşturma ve kovuşturma dosyalarının üst üste yığılmasından oluşuyor. İddianamenin kalan kısmında ise Anayasa'ya veya Siyasi Partiler Yasası'na aykırılık teşkil eden bir tane dahi karar yer almıyor. Yine, bu yüzde 15'lik kısımda, kapatma gerekçesi olarak 2014'teki bazı belediyelerin faaliyetleri gösterilmiş. Bu faaliyetlerin suç oluşturup oluşturmadığı bir yana, bahsedilen belediyelerin hiçbiri HDP belediyesi değildir.
Bu davada bir başka hukuk şahikası şüphesiz ki İrfan Fidan(!) Sezgin Baran Korkmaz'ın mal varlığı üzerindeki yasağı ve yurt dışına çıkış yasağını kaldırmasıyla da tanınan Fidan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde HDP'liler hakkında çok sayıda soruşturmaya imza attı. Kapatma davası iddianamesine konu edilen 46 dosyanın soruşturma aşamasında onun imzası var. Kısacası, şahsın kendisi bu dosyanın hem savcısı hem hâkimi; oh ne âlâ memleket, hem çal hem oyna!
Her cenahın kendi meşrebince anlamlar yüklediği cumhuriyetin 100'üncü yılını yine parti kapatarak ve başta Kürt halkının, HDP'ye gönül veren tüm muhaliflerin iradesini yok sayarak mı taçlandıracaksınız göreceğiz.
Kısacası, AYM, 2022'deki rolünü kapatma davasıyla belirleyecek. Şair Özdemir Asaf "Adalet" şiirinde "İnsansız adalet olmaz/Adaletsiz insan olur mu/Olur, olmaz olur mu!/Ama olmaz olsun." demişti. Evet, artık her kesimden insan bu ülkede boğazına kadar haksızlığa batmış ve "Olmaz olsun." diyor. Soruyorum: Biz Anayasa'sı olan bir ülke miyiz gerçekten? Temel hak ve özgürlükleri güvence altına almayan bir ülkede adil ve demokratik bir seçim olabilir mi örneğin? Her gün kadınlar öldürülürken, LGBTİ hakları âdeta görünmez olurken; barış hakkı, vicdani ret hakkı yerle bir edilirken; tarikatlar 6 yaşındaki çocukların hayatını daha yaşarken söndürürken "Anayasa var." diyebilir miyiz biz bu ülkede?
Neden başvurur insanlar size? Bakın, 30 Haziran 2022'ye kadar 428.554 bireysel başvuru olmuş. Neden başvurur insanlar size? Dava açma merakları olduklarından mı? Hayır, adaletsizlikten; hak aramak istedikleri için, haksızlığa uğradıkları için. Hâlâ askerî darbe tortularıyla dolu olsa bile bu Anayasa nerede gerçekten bu ülkede? Neden AİHM kararlarını uygulamıyorsunuz? Son 18'inci madde ihlali kararıyla tüm arkadaşlarımızın serbest bırakılması gerekiyor. Nasıl bırakmazsınız? Nerede Anayasa?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Evet, bu bütçe iktidarın son bütçesi olduğu gibi, 12 Eylül artığı Anayasa'nın da son demi olacak. Sivil, özgürlükçü, eşit yurttaşlığı esas alan yeni bir anayasayla ülkeyi hep birlikte demokratikleştireceğiz ancak bu anayasa sadece Parlamentoya sıkışmış ve yurttaşlardan sadece oy kullanmasını bekleyen bir siyasetle değil, özgür bir ülkede yaşamak isteyen gençlerin ve kadınların kararıyla gelecek. Yani demek istiyorum ki: Duydunuz zilin sesini, size ayrılan bütçenin ve sürenin sonuna geldiniz; yavaş yavaş çekilebilirsiniz.
Hüseyin Örs Vekilimize de acil şifalar diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)