| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 06.12.2022 |
HDP GRUBU ADINA FATMA KURTULAN (Mersin) - Değerli milletvekilleri, Tevkifevleri bütçesi üzerine söz aldım.
Dünden beri burada hem cinsiyetçi, şiddet içeren söylemler hem de bir milletvekilini yoğun bakıma kaldıracak kadar şiddet uygulayan, burayı babasının çiftliği gibi gören, kabadayılık yapan erkekleri bir tarafta tutarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.(HDP sıralarından alkışlar)
Bugün üzerine konuşacağımız Tevkifevleri bütçesi, aslında insan onurunu, yaşamını, haklarını bir hayli ihlal eden bir kurumun bütçesidir. Cezaevlerini yönetme politikalarınız tıpkı Türkiye'yi yönettiğiniz gibi, cezaevlerinde de uygulama aynı; baskı, sindirme, itiraz edeni susturma, kötü muamele, işkenceye varan yaklaşımlar, ne yazık ki cezaevlerinde söz konusu. Türkiye'de 288.797 kapasiteli toplam 396 hapishanede 337.706 kişi, mahpus bulunuyor; kadın mahpus sayısı 13.441, çocuk 2.150, annesiyle kalmak zorunda kalan çocukların sayısı 383; kapasite fazlası 15.065. Fazla mahkûm sayısına sahip Rusya'dan sonra 2'nci ülkeyiz.
İktidara geldiğinizden bu yana cezaevi sayısını artırdıkça mahpus sayısını da artırdınız, hâlâ da yeni cezaevleri projelerinize devam ediyorsunuz. İnsanları hukuksuzca hapsetmeyi bir kamu hizmeti olarak sunuyorsunuz.
Mahkûm profiline baktığımızda, uyuşturucu suçlarında artış var. Fakat bu artış, baronlardan değil arkadaşlar; baronlar sadece fotoğraf albümlerinde saklı kalıyor, korunuyor yani. Gasp, hırsızlık, yağma, kadına ve çocuklara karşı oluşan cinsel suçlarda artışlar var. Bu durum, sizin yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, uyuşturucu, kadın politikalarınızdan bağımsız değil. Kimi bakanlarınızın, yöneticilerinizin, vekillerinizin hakkındaki ithamlara karşı umursamaz tutumlarınızdan anlaşılıyor ki bu suçları teşvik edici pozisyondasınız.
Politik tutuklular da bir hayli fazla. Bunu da Türkiye'de Kürt sorununda demokratik yollarla çözüme yaklaşmadığınızın bir sonucu olarak ele almak gerekiyor. Hak ihlalleri bir hayli fazla cezaevlerinde. Kendine göre yönetme, Türkiye'yi yönettiğiniz gibi cezaevlerinde de uygulamanız kendine göre yönetme. İdare, keyfine göre yaklaşıyor; çıplak arama işkencesi hâlâ canlı, diri, anı anına birçok yerde uygulanıyor.
Kitap sayısına kısıtlama, Kürtçe kitaplara kısıtlama uygulanıyor. Arama ve sayım sorunu; aramalar elbette yapılabilir fakat tutukluların eşyalarının darmadağın edilmesi insan haklarına aykırı.
Yaşadıklarını ailelerine görüşlerinde sundukları için, paylaştıkları için hücre cezası ya da soruşturma getiriliyor. Görüş süreleri "Yarım saat ile bir buçuk saat arası olur." deniliyor ama gittiğimiz hiçbir cezaevinde bu üst sınırı görmediğimiz gibi alabildiğine aşağı çekme var.
Elektrik faturaları, en çok gelen şikâyetlerden. Sosyal faaliyetler, kurslar yok; kursları pandemiyle birlikte rafa kaldırdınız, olur ki siyasiler de o kurslara talepte bulunur, iki Kürt bir araya gelir biraz sohbet eder diye diğer mahkûmları da feda ediyorsunuz, kursları açmıyorsunuz.
Yeni Yaşam, Evrensel, BirGün, Korkusuz, Karar, Halk TV ve Tele1 televizyonları verilmiyor.
Sıcak su, soğuk su sorunlu; kantin fiyatları fahiş, sohbet hakkı yok; infaz yakmalar keyfe göre yapılıyor; iaşe bedelinin artması elbette ki önemli ancak bir süre sonra, bir iki ay içerisinde de göreceksiniz ki bu ekonomik kriz içerisinde o da eriyip gidecek.
Tüm bu hak ihlallerine karşı şu an bizim bildiğimiz 4 cezaevinde açlık grevi var; Bolu, Beşikdüzü, Dumlu, Konya Ereğli'de tutuklular bu talepler için bedenlerini açlık grevine yatırmışlar. Lütfen, ben de bu uyarıyı yapmak istiyorum Sayın Bakan sizi burada bulmuşken, olur da Tevkifevlerinin direkt sorumluluğundadır, belki sizin haberiniz yoktur diye size bu sorunları duyurmak istiyoruz.
Bolu'da sadece siyasi tutuklular değil, adli tutuklular da açlık grevinde. Bolu'ya ziyarete gittiğimizde bizi koridorda görüp bağıran "Burada işkence var!" diyen Lokman Yarşı'nın ailesi, 2 keredir bizi arıyor "Kardeşimin can güvenliği yok, sürekli tehdit alıyor." diyor. Bolu'yu özellikle incelemeye almanızı rica ediyorum. Açlık grevlerinin bir an önce son bulması için girişimde bulunmanızı istirham ediyoruz.
Komisyon Başkanımız ya da AKP'li Komisyon üyeleri, matbu konuşmalarını sık sık buraya getirip cezaevlerinde siyasi tutukluların manipülasyon yaptığını, dezenformasyon yaptığını söylüyor. "26 cezaevini ziyaret ettik." diyorsunuz. Hepsinde de bu şikâyetleri yazmışsınız, raporlamışsınız. Altında benim imzam yok. Ben diyorum ki: Bunlar azdır, daha fazlası vardır; muhalefet şerhi vermişiz biz. Sizler onu imzalıyorsunuz, üstelik Bakanlığa AİHM'i işaret ediyorsunuz, Anayasa'yı işaret ediyorsunuz, yasaları işaret ediyorsunuz, AİHM'in emsal kararlarını işaret ederek "Bunlara uyun." diyorsunuz. Demek ki siz aslında bunları siyasilerin, adlilerin, tüm suçlu gruplarının hepsinin yaşadığını zaten kabul ediyorsunuz, raporlarınız var.
Hasta tutuklular, en vahim sorunların başında geliyor. 1.517 hasta tutuklu var, 651'i gerçekten ağır. Hasta mahpuslardan Ehettin Kaynar tahliye edilsin diye uğraştık, uğraştık, tahliye ettiniz, kısa süre sonra yaşamını yitirdi. Espiye'de Mehmet Candemir kalp krizi geçirdi. İskenderun'da "Bengin Muhammed tedavi edilsin." dememize rağmen tedavi edilmedi, yaşamını yitirdi. "Mehmet Emin Özkan" burada en çok dile getirdiğimiz isimdir; 83 yaşındadır, yirmi altı yıldır cezaevinde, yirmi beş yılını doldurduktan sonra yeniden yargılandı; duymuyor, görmüyor, yürüyemiyor; hâlâ ısrarla orada tutmak niyetindesiniz. Fatma Tokmak ağır kalp hastası. Doktora zamanında götürmüyorsunuz, ilaç vermiyorsunuz, ameliyatlarda gecikme yaşanıyor; kelepçeli muayene de üstüne üstlük tedaviyi direkt engelleyen uygulama.
Kelepçeli muayeneyi Tevkifevleri Genel Müdürü Sayın Yıldırım'a söyledik Komisyon toplantısında, "O, bize ait değil, dış güvenliği sağlayanların sorumluluğu altında." Olur mu böyle bir şey? Vatandaşı almışsınız, kendinizin sorumlu olduğu alana kapatmışsınız, sağlığından, güvenliğinden, her şeyden siz sorumlusunuz. Bunu siz dış güvenliğe bırakırsanız, dış güvenlik zaten insana düşman, hele hele Kürt'ü de orada görünce iyice düşmanlık duyguları kabarıyor; buna da bir an önce el atmanız gerekmektedir.
Hastaneler "Cezaevinden çıkarın." diyor, ATK eliyle cezaevinde tutuyorsunuz. "Düzenleme yapılacak." diyorsunuz, Sayın Bakan, daha neyi bekliyorsunuz? Bakan duymuyor ki arkadaşlar! (HDP sıralarından gürültüler)
HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Akşam ne yiyeceklerini tartışıyorlar.
FATMA KURTULAN (Devamla) - ATK, siyasi kararların aleti olmasın; hastane raporları tahliyeler için yeterli olsun, hasta tutuklular bir an önce tahliye olsun ve bir an önce sağlıkları için gerekli tedavilere başlansın.
İntiharlar, ölümler, tekli hücreler bizim izlediğimiz en büyük sorunlar. 1 Aralık 2021 ile 1 Aralık 2022 tarihleri arasında tam 73 kişi cezaevlerinde yaşamını yitirdi, 34'ü şüpheli. "İntihar etti." diyorlar -iyi vallahi, çok iyi, intihar etti- acaba niye intihar etti hiç araştırdınız mı? Araştırmadığınız gibi apar topar üstünü kapatıyorsunuz. Bunların 39'u hasta mahpuslardan oluşuyor.
"Garibe Gezer" demeye devam edeceğiz. Garibe Gezer'e ne yaptınız, Garibe Gezer'e ne oldu? En son iki üç hafta önce Garibe Gezer'e işkence yapıldığının, kadın gardiyanların onu sürüklediğinin, işkence ede ede bir hücreye tıktıklarının görüntüleri çıktı. Apaçık ortada, Garibe'ye işkence yapıldı; intihar mı etti, ettirildi mi? Bunun araştırılması lazım, düpedüz buna göz yumdunuz.
Aydın Cezaevi'nde Fırat Çağlayan, Yılmaz Ekinci; Sezer Alan da Iğdır'da yine "intihar" denilip yaşamını yitirenler arasında. Bunların içinde adliler de var, sadece siyasiler değil. Komisyon yine çıkacak "dezenformasyon" diyecek. Adliler de intihar ediyorlar.
Bolu Cezaevi'ne ağırlaştırılmış hapis cezası olan 9 kişi bize ne dediler biliyor musunuz? Dediler ki: "Biz ağırlaştırılmış müebbet alan insanlarız, tekli hücrelerdeydik. Bizi oradan aldılar, FETÖ'cüleri bizim yanımıza tekli hücrelere koydular." Tekli hücrelerdeki mantığınız da keyfinize göre oluşuyor.
Yine Sayın Bakan, Tarsus'a yine bir müfettiş gönderiyorsunuz, bir ay kalıyor, dönüşte tutuklunun haklarına dair ne varsa hepsini çantasına koyuyor, getiriyor size veriyor. Ondan sonra tutuklulardan alabildiğine mektuplar şu an odalarımıza yığılmış durumda. Bir tutukluya nasıl bir uygulama yapılıyor? Daha hâlâ cezası Yargıtayda bile değilken tekli hücrede tutuluyor ve gece her saat başı "tak tak tak" başgardiyan hanımefendi gidiyor "Ben seni kontrol etmeye geldim, kalk bakayım, iyi misin?" diyor her saat başı. "İşkenceye sıfır tolerans" diyenlere soruyorum: Bu işkence değil de nedir? İntihar etme potansiyelleri her an... Bir an önce intiharla gerçekleşmesi için elinizden geleni yapıyorsunuz.
Nakiller en büyük sorunlardan biri. Öyle yapmışsınız ki Karadeniz, Ege, Marmara, İç Anadolu cezaevleri Kürt çocuklarıyla dolu. Espiye'de yedi yıldır sadece bir defa ailesini gören tutuklu gördük. Beş yıldır da daha ailesiyle görüş yapamayan tutuklu gördük. Anne Şakran'da cezaevinde, baba Bursa Cezaevinde, 4 ve 7 yaşındaki çocukları Tekirdağ'da olan tutuklular var. Bunları biz elbette ki daha artırabiliriz. Aile birliğini bozmak için, tutukluları yalnızlaştırmak için, toplumdan koparmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Bu mahpusların bir an önce ailelerinin bulunduğu yerlere gönderilmesi gerekiyor.
Kadın cezaevlerinde kadınlar çok çok daha ayrı sorunlar yaşıyor; yirmi dört saat kameralarla izleniyorlar, erkek aklı zihniyetle inşa edilen, dizayn edilen cezaevlerindeki kantinlerde özel ihtiyaçlarına ulaşamıyorlar. Bazı cezaevlerinde kendileriyle kalan çocuklarına ayrı yemek, yatak vesaire verilmiyor.
Değerli milletvekilleri, aynı zamanda bizim diğer arkadaşlarımızın da değindiği gibi, cezaevlerindeki en büyük sorunlardan hemen hemen hepsinin temelini teşkil eden İmralı tecrit sistemine ben de değinmek istiyorum. Kürt sorununa yaklaşımınıza bağlı olarak İmralı'da bulunan Öcalan üzerinde ağır tecrit devam ediyor. Aynı zamanda, tutuklular Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş da ağır tecrit altında; yaklaşık yirmi bir aydır kendilerinden haber alınamıyor. Öcalan'ın 2011 yılından bu yana avukat görüşmeleri, 2014 tarihinden bu yana ise aile görüşmeleri engelleniyor. Diğer tutuklular sekiz yıl içerisinde aileleriyle sadece 3 defa görüşebildiler. Mahpuslara dair avukatlarda mevcut olan ek bilgi, 25 Mart 2021 tarihinde yarıda kesilen kısa telefon görüşmesidir. Tecrit, bir insanlık suçudur ve her gün yeniden, yeniden bu suçu işlemekten vazgeçmiyorsunuz. Tecridi derinleştirerek savaşa sarılıyorsunuz.
Bu ülkenin evlatlarını toprağa verip anneleri ağlatıyorsunuz. Koruma ordusuyla, lüks araçlarınızla sıvasız evlere gidip, taziye dileyip saraylarınıza çekiliyorsunuz. Toplumdan kopmuşsunuz. Ne yaparsanız yapın, iktidarınızı savaş politikalarıyla sağlama alma çabanız yenilecektir. Kürt sorununda demokratik çözümden, Türkiye'yi demokrasiyle buluşturmaktan başka yol yoktur. Bunları sağlamak için de sizi sandığa gömmekten başka inanın yol yoktur diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)