GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ESENYURT BELEDİYESİNİN YAPTIĞI İMAR USULSÜZLÜĞÜNÜN VE BU KONUDA MAĞDUR OLAN VATANDAŞLARIN SORUNLARININ ARAŞTIRILMASI VE ÇÖZÜM YOLLARININ BELİRLENMESİ AMACIYLA 12/2/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 6 MART 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:74
Tarih:06.03.2013

CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Burada belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımız var. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde bir bakanın arazisi, sit alanı içerisinde bulunan arazisi imara açıldığı için kanser olan, rahmete kavuşmuş Üsküdar eski İlçe Belediye Başkanımızı  hepiniz hatırlarsınız.

Şimdi, benim hayretler içerisinde kaldığım bir şey var: Hırsızlık varsa, arsızlık iddiası varsa, yüreğinizi koyun, bu iddiayı çürütecek araştırmayı yaptırın ve milletin huzuruna çıkın, "İşte, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bu önerge yanlıştır." deyin, 1 puan daha kazanın ama sizin bakanınızın alan, sit alanı. Çamlıca sırtlarında bir villa 5 milyon dolar değil, 10 milyon dolar. Bakanı biliyorsunuz, sizin bakanınız. 4-5 bakanınız hırsızlık iddiasıyla listelere konulmadı. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde, değerli İstanbul milletvekilleri, 1'inci bölgenin milletvekilleri, Kavacık'ın hemen dönüşünde, köprüye girerken, Karayollarının yeri vardı -iki taraflı Karayollarının yeri- bu Karayollarının yeri şimdi kimde? Hadi söyleyin bakayım, gelin burada yüreğinizi koyun. Beyoğlu Adliyesi kimde, Kartal Tekel Fabrikası kimde? Kardeşim, bunlar İstanbul'un oksijen alanları, bunlar üniversite? Beşiktaş'taki DGM binası kimde? Siz babanızın malını dağıtır gibi İstanbul'un oksijen alanlarını size yandaş gibi gözüken vakıflara ne hakla tahsis ediyorsunuz?

Yolsuzluğun, arsızlığın kol gezdiği İstanbul? 4 bin imar değişikliği var. Sayın Grup Başkan Vekilim, tapu bendeyken imar 1,25; tapu ilişkilerini iyi kurmuş vurguncuya geçtiğinde 3,25. İnanmıyorsanız, gelin, size vereyim adreslerini. Dolayısıyla, İstanbul'daki imar yolsuzluğunun tekabül ettiği rakam 100 milyar doların üzerindedir. Siz iktidara geldiğinizde 2 kişinin milyar doları vardı, 3 kişinin, 4 kişinin; şimdi 120-150 kişinin milyar dolarları var. Ama, her nedense, milyar dolarları olanlar üretim yaparak, katma değer yaratarak değil, vurgunlarına, talanlarına her bir projesi 1 katrilyon olan inşaat projeleriyle kavuştular. Şimdi siz kalkıp 4 bin imar değişikliğini, Esenyurt Belediyesinin yolsuzlukla ilgili iddiasını niye araştırmaktan korkuyorsunuz? Gerçekten, ben sizin adınıza üzüntü duyuyorum.

Bir diğer konu: Değerli milletvekilleri, ülkemiz için derin kaygılar duyduğumuz, duymak zorunda olduğumuz günlerden geçiyoruz. Geçtiğimiz bir hafta içerisinde yaşananlar, yeni ve büyük bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Bu tehdidin adı, elbette, bölücülüktür, teröristbaşının devlete ortak edilme iradesidir. Ama bence, bütün bu iki nedenden de daha büyük, demokrasi tehdidiyle Türkiye karşı karşıyadır. Son birkaç hafta içerisinde yaşananlar göstermiştir ki demokrasi tehlikededir. Kurulması ve olgunlaştırılması için rahmetli Menderes'i şehit verdiğimiz, bir sürü bedeller ödediğimiz demokrasi, bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin, demokrasiyi korumak için halkın oy verdiği iktidarın tehdidi altındadır.

İmralı tutanaklarının basında yer alması dolayısıyla Sayın Başbakanın gösterdiği tepki ve sonrasında yaşananlar gerçek bir demokraside büyük skandal olmaz mıydı? Bu tutum demokrasiye gerçek bir tehdit olarak algılanmalıdır. Sayın Başbakan, Türk basınını basın olmaktan çıkartıp kendi matbuatı hâline getirmeye çalışmaktadır. Milliyet gazetesinde yaşananlar tek kelimeyle ürkütücüdür. Gazetenin 2 önemli yazarı, Genel Yayın Yönetmeni, Sayın Başbakanın psikolojik şiddetinden dolayı görevlerinden ayrılma noktasına gelmişlerdir. Bu iki köşe yazarı ve Genel Yayın Yönetmeninin mercekle hayatlarımızı yan yana koysanız hiçbir tarafımız örtüşmez. Bana karşı da, benimle ilgili de zaman zaman acımasız yorumlar yapmışlardır. Bu yaşananların verdiği şiddetli sinyal, demokrasi tehlikededir, tehlike altındadır sinyali. Sayın Başbakan demokrasi rejiminin temel kurumu olan medyayı iptal etmeye çalışıyorsa, aslında herkese sıra gelecek demektir. Bugün kuzu kuzu iktidarın çeperinde durmaya özen gösteren iş çevreleri, sivil toplum kuruluşlarına da sıra gelecektir çünkü herkesin güvencesi olan demokrasi tehdit altındadır. Başbakanın demokrasiye karşı gösterdiği tutumun darbecilerden hiçbir farkı yoktur. Darbecinin elinde silah vardır ama bugün Adalet ve Kalkınma Partisi, milletten aldığı iradeyle demokrasiyi tehdit etmektedir.

Herkes bilmelidir ki milletimiz askerî darbelere karşı direnmiştir, biz de biliyoruz ki direneceğiz ve teslim olmayacağız. Bunun tek yolu, Milliyetçi Hareket Partisinin demokrasiye olan inancıyla olacaktır. Milletimizle beraber bu tehdidi bertaraf etmek boynumuzun borcudur. Millet iradesinin bir diktatör mukallidi tarafından istismar edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Herkesi demokratça tutum takınmaya, demokrasinin şerefine, haysiyetine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Vurguncunun, talancının, soyguncunun gazete sahibi olabilme iradesini ortaya koyduğu şu günlerde, iş adamlarını tehdit ederek medyayı tekelleştirmek hangi demokrasilerde var?

Şimdi ben size soruyorum: Bütün bu gelişmelerin ışığında, geçmişte size çok yakın olan, bugünlerde de Türk milliyetçiliğini acımasız bir şekilde sorgulayan bir yazar "Apo'ya paşalık verin." demişti. Bütün bu gelişmelerin ışığında, Adalet ve Kalkınma Partisi, ortaya çıkan ve medyayı cezalandıran tutanakların nihai sonunda Apo'ya paşalık mı verecekseniz?

Sayın Başbakan, kendini İmralı canisinin özgürlüğünü kazanmasına memur etmiş durumda ancak tarihin kendisini lanetleyeceği bu uğursuz görevi yaparken milleti de açıkça geri zekâlı yerine koymaktadır. Bir taraftan "Genel af yoktur, kişiye karşı işlenmiş suçları biz affetmeyiz, biz ancak devlete karşı işlenmiş suçları affederiz." diyor, diğer taraftan devlete karşı işlenen suçları affedebileceklerini söylüyor ve içerideki eşkıya başı da kendi yandaşlarına mesaj gönderiyor, "Ne affı? Biz yarın hepimiz birlikte dışarıdayız." iradesini ortaya koyabiliyor. Bu, açıkça, alenen Başbakan tarafından Abdullah Öcalan'a iletiliyor. Bu İmralı süreci denilen ihanet sürecinin, en başta, teröristbaşının serbest bırakılması mutabakatına dayanan bir süreç olduğu anlaşılmaktadır. AKP son dönemde Türkiye'ye öyle şeyler yaşatmıştır ki şimdi kamuoyunun şu soruyu sormaya hak sahibi olduğu inancını taşıyorum: Siz Apo'ya paşalık mı vereceksiniz?

"Türkiye'de demokrasi tehlikede, demokratik hayat bilinçli olarak zehirleniyor." derken siyaset ve polemik yapmıyorum, açıkça bir tehditten söz ediyorum. Bir demokrasi zehirlenmeye, kurumları işlemez hâle getirilmeye başlandı mı en başta halkın haber alma kanalı tıkanır ve halk, iktidarın tek kanallı enformasyonuna mecbur bırakılır. Bunun tipik örneği bugünlerde yaşanmaktadır. Türkiye, tarihinin en büyük yıkım ve ihanet projesinin içerisine sokulmuştur. Devlet kirletilmiştir. Millî iradeyi istismar demokrasiyi kirletmektedir. Değerlerimiz ve tarih içinde oluşmuş kutsal kavramlar ayaklar altındadır. Böyle bir durumda Türkiye'de, günlerdir, devletin ve milletin içine düşürüldüğü ihanet çukurunu, onun muhtemel sonuçlarını tartışmak yerine, "Bunu kim sızdırdı?" tartışmaları yapılmaktadır. Türkiye'de yapılmak istenen yıkımın karakterini, kapsamını, tarihsel sonuçlarını iyi idrak etmek mecburiyetindeyiz. Bin yıllık tarihi çöpe atan bu zihniyetle mücadele etmek bu topraklarla bağı olan herkesin görevidir.

Milliyetçi Hareket Partisi, milletiyle beraber içine çekilmekte olduğumuz bu zillete karşı elbette mücadelesini devam ettirecektir. Vurgunun, talanın, soygunun cumhuriyet tarihinde en çok olduğu dönem bu dönemdir. Söylüyorum, Mecidiyeköy'de, Şişli'de, İstanbul'un bir sürü yerinde birinci tapu sahibi imar alamamış, size yakın olan iş adamları? Onlar geçmişte başka yerlere yakındılar, şimdi Başbakanın uçağındalar ve 1,25 imarlar 3,25'e düşüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL ADAN (Devamla) - Yetimin, garibin oylarıyla iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi bunun hesabını mutlaka verecektir. (MHP sıralarından alkışlar)