| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 07.12.2022 |
MHP GRUBU ADINA SADİR DURMAZ (Ankara) - Sayın başkan, değerli milletvekilleri; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Cenab-ı Allah'ın muhteşem bir ölçü, nizam ve dengeyle yarattığı varlık âlemi olan dünyamızda, topraktan biten her türlü bitki, gökyüzünden indirilen su, toprak altından çıkarılan madenler ve doğal kaynaklar, hayvanlardan sağlanan iş gücü, besin veya endüstriyel kaynaklar hep yeryüzünün müstesna varlığı olan insan hayatının idamesi içindir. Tabiatın aktif bir parçası olan insan ekosistemin tüm unsurlarıyla dolaylı veya doğrudan etkileşim hâlinde olup insanın tabiata bakış açısı ve onunla geliştirdiği ilişki biçimi de kendisinin ait olduğu medeniyet kodlarıyla yakından ilgilidir. İçine doğup büyüdüğümüz medeniyet ve inancımız bize her şeyin bir ölçü ve denge içinde yaratıldığını, dengeyi bozmanın felaketlere gebe olduğunu, en önemlisi de tabiatın bize emanet edildiğini öğütler. Bu anlayış, hayatımızda doğaya saygı duyulan nice davranış biçimini oluşturmuş, kültürümüzde nice geleneği meydana getirmiştir. Ormana ağaç kesmeye giderken diğer ağaçlar görmesin diye baltanın ucunu bezle saran hassasiyet, ateşe odun atarken üzerinde karınca, börtü, böcek varsa yanmasın diye odunu yere vurarak ateşe atan naif düşünce hâlen Anadolu'da yaşatılmaktadır. Biz, topraktan geldiğimize inanırız ve topraktan gelen insanın topraktan koparıldığında kimliğini kaybedeceğini düşünürüz. Buna karşın modern anlayış, insanın doğa üzerinde tahakküm kurma hakkı olduğunu iddia etmiş ve bunun sonucunda mekanik ve matematik bir bakış açısıyla tabiatı bir makineye dönüştürmüştür. Doğaya hâkim olunarak ilerleme kaydedileceğini düşünen bu anlayış, doğal döngü içinde seyreden ve insanın fıtratıyla uyumlu bir hayat tarzı yerine suni ve problem üreten bir hayat tarzı ortaya çıkarmıştır. Maalesef, Batı medeniyeti, ne Batı felsefesinde ne de Batı biliminde ekolojik bir bakışın gelişmesine imkân sağlamamıştır. Özellikle, sanayi devrimi sonrası dünyayı yer altı ve yer üstü tüm değerleriyle sömüren Batı medeniyeti bugün günah çıkarmaya çalışmaktadır. Dünyamız sömürülen, tüketilen yer altı ve yer üstü kaynakları nedeniyle iklim krizinin ağır tehditleriyle karşı karşıyadır. Mevsimler değişmekte, buzullar erimekte, su kaynakları kurumakta, toprak çölleşmektedir. Sadece mevsimsel değişikliğin bu ilk sonuçları bile dünyanın temel ihtiyaç maddesi olan su ve tarımsal ürünlerle ilgili bir kriz yaşayacağını ayan beyan ortaya koymaktadır. Özellikle, ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşın en hassas bölgelerden biri olarak tanımlanmaktadır. Her geçen gün artan dünya nüfusunun aksine her geçen gün azalan kaynakların teşkil ettiği sorunların içerisinde en önemlilerinden biri de susuzluk ve kuraklıktır. Cennet vatanımız da ne yazık ki sınırlı su kaynaklarıyla su stresi yaşayan ülkelerden biri durumuna düşmüştür. Gelen tehlike çok büyüktür ve fertten millete ve devlete kadar meseleye çok daha fazla duyarlı ve dirençli hâle gelmemiz kaçınılmazdır. Bu konuda Hükûmetin 2017 yılında başlattığı Sıfır Atık Projesi büyük takdir ve beğeni toplamış, 2053 net sıfır emisyon hedefleri Türkiye'nin meseleye olan hassasiyetini ve kararlı duruşunu göstermiştir.
Bilhassa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın bünyesindeki kuruluşlarla birlikte iklim değişikliyle mücadeleden sosyal konut projelerine, kentsel dönüşüm çalışmalarından erozyonla mücadeleye kadar çok geniş ve hayati öneme sahip alanlarda bilimsel temelli, geleceği anlayan ve planlayan bir projeksiyonla attıkları adımları takip ediyor, takdirle karşılıyoruz. En son Mısır'daki İklim Zirvesi'nde (COP27) ülkemizin ulusal katkı beyan hedefinin yüzde 41 olarak güncellenmesi, küresel mücadeledeki konumumuzu tahkim eden anlamlı bir adım olmuştur. Ayrıca, bizim de yerinde tanıklık ettiğimiz Mısır'daki COP27 toplantısında Türkiye'nin iklim kriziyle yaptığı mücadelede çalışmaları fevkalade bir sunumla ve açılan Türkiye standıyla başta katılımcı 197 ülke olmak üzere tüm dünyaya gösteren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Sayın Murat Kurum'u ve mesai arkadaşlarını, emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum. Küresel iklim krizinin müsebbibi gelişmiş ülkeler de aynı hassasiyet ve samimiyetle çalışırlarsa inşallah dünyamızı çok daha güzel bir şekilde gelecek nesillere bırakabiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iklim değişikliğinin ne denli büyük bir problem olduğunu ve ülkemizin bu noktada dirençli ve yeniliklere açık bir şekilde, kararlı bir mücadele içerisinde olduğunu beyan ettikten sonra meseleye dair milliyetçi, ülkücü hareketin düşüncelerini ve yaptıklarını da anlatmak isterim. Milliyetçi, ülkücü hareket bu konuda ilhamını "Kıyamet anında olsanız dahi elinizdeki fidanı dikiniz." diyen iki cihan serveri Hazreti Peygamber'in kutlu hadisinden ve kendini doğanın bir parçası görüp tabiatı hayatının merkezine alan muhterem ecdadımızdan almaktadır. "Yaratılanı severiz Yaradan'dan ötürü." diyen Yunus Emre'nin veciz dizesini ilke olarak benimsiyor; insana, tabiata ve diğer mahlukata bahçesindeki ağaçları harap eden karıncaları dahi incitmeye çekinen Sultan Süleyman Han'ın hassasiyetiyle yaklaşıyoruz. Yeryüzünde gençlerini fidana benzeten, soyunu ağaçla, büyüklüğünü dağla, iltifatı gökyüzüyle tarif eden başka bir millete rastlayamazsınız. Biz tarihimizi bir ufuk gibi istikbale tutuyor, kadim kültür ve değerlerimizden aldığımız güçle geleceğe doğru emin adımlarla yürüyoruz. Cennetmekân Başbuğ'umuz Alparslan Türkeş Bey bize dokuz ışığın köycülük ilkesinde bu meseleye dair ipuçlarını vermiştir. Başbuğ'umuz Alparslan Türkeş Bey kaleme aldığı eserinde; dönemin şartlarından hareketle toprağın korunmasının, tarımsal uzmanlar yetiştirilmesinin, zirai uzmanlarla toprağın uzun ömürlülüğünün temin edilip ilahi nizama uygun bir şekilde, sürdürülebilir bir forma kavuşmasının gerektiğini ifade eder. Bununla beraber tarımsal alanların korunması, geliştirilmesi ve geleceğe taşınması adına hukuki düzenlemelerin şart olduğunu da ifade eder. Liderimiz, Genel Başkanımız, Sayın Devlet Bahçeli de bu meseleye dair şöyle net ve kalın bir çerçeve çizmiştir: "Bizim bir vatanımız, bir de dünyamız vardır. Biri olmadan diğerinin varlığı elbette anlamsızdır. Hem vatanımızı hem de içinde yaşadığımız gezegenimizi düşünmek, sorunlarını dert etmek, payımıza düşen sorumlulukları yerine getirmek durumundayız çünkü bizim milliyetçiliğimiz ekolojik dengenin sürdürülebilirliğine saygıyı gerektirir, çünkü bizim milliyetçiliğimiz çevre duyarlılığıyla eş anlamlıdır." İşte, liderimizin çizdiği bu çerçeveden hareketle milliyetçi, ülkücü hareketin mensupları olarak bütün sorumluluk alanlarımızda yüksek bir çevre hassasiyeti gösteriyoruz. Partimizin Yerel Yönetimler Vizyon Belgesi olan "üretken belediyecilik" kapsamında üç hilal sancaklı belediyelerimizde sıfır atık ve iklim değişikliği şubelerinin kurulması için çalışmalarımızı başlattık. Gayemiz, bütün belediyelerimizde ve yerel yönetimler idaresiyle Türk milleti tarafından bize tevdi edilmiş her bir alanda iklim değişikliğinin boyutunu gözler önüne sermek ve Türk milletini bu krize karşı bilinçlendirmektir. Bu sayede gelecek nesillere temiz, yaşanabilir, doğal ve kültürel değerleri korunmuş bir çevre bırakmak sağlıklı çevre ile kenti buluşturma yaklaşımımızın esasını teşkil etmektedir. Doğal kaynaklarımızın ve korunan alanlarımızın idamesi için gerekli düzenlemeleri yapıyor, çeşitli etkinliklerle yediden yetmişe herkese çevre bilinci aşılamaya gayret ediyoruz.
Türk gençliğinin çınar ağacı ve Türk milletinin gençlik pınarı olan ülkü ocaklarımız da bu konudaki faaliyetleriyle farkındalık oluşturmaya devam etmektedir. "Çevrecilik milliyetçiliktir." anlayışıyla tabiatı "yeşil vatan" olarak tarif eden ülkü ocaklarımız yayımladığı raporlar, Ülkü Ocakları dergisinde sıklıkla yer verdiği iklim değişikliği konusu gibi adımlarla meseleye entelektüel ve bilimsel bir boyut katmaktadır. Özellikle Ülkü Ocakları dergimizin 205'inci sayısının "Çevre Bilinci Eşittir Vatan Sevgisi" kapak konusu ve manşetiyle yayımlanması, içeriğinde birbirinden kıymetli çalışmalar barındırması Ocağımızın çevre hassasiyetine verdiği önemin örneklerinden sadece biridir. Ülkü Ocakları Genel Merkezi çevre, bilim ve teknoloji birimi koordinatörlüğünde yurt sathında sıklıkla düzenlenen geri dönüşümü mümkün olmayan maddelerin temizlenmesi ve geri dönüşümü mümkün olan maddelerin ayrıştırılması etkinliği Ülkü Ocaklarında ruh ve karakter bulan her bir Türk gencine büyük bir çevre bilinci aşılamaktadır. Ülkü Ocaklarımızın her şart ve zeminde hatıra ormanı dikerek aziz şehitlerimizin adını yaşatıp ruhlarını şad etmesi, bunu da iklim dostu bilinçle yaparak mensuplarına yeşil bir hassasiyet kazandırması da Türk milleti tarafından büyük bir takdirle karşılanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin geçmişten bugüne yaşadığı deprem felaketleri, yakın tarihimizde yaşadığımız depremler, sel baskınları, orman yangınları sosyal hayatı felç etmekle kalmayıp hayatın her alanına olumsuz etki eden Covid-19 pandemisi hepimize yaşadığımız şehirlerin hatta köylerimizin her anlamda dirençli hâle getirilmesinin ne denli önemli olduğunu göstermiştir.
Temelinde iklim değişikliğinin olumsuz etkileri yer alan söz konusu afetleri ve etkilerini en aza indirmek için verilecek mücadele bireyden millete ve devlete oradan da dünyanın tamamına yayılması şart olan küresel bir teyakkuz hâlini gerektirmektedir. İşte bu gerçekliklerden hareketle Bakanlığımızın, ilgili kurumlarımızın milliyetçi-ülkücü hareketin, Ülkü Ocaklarımızın, konuya duyarlı tüm sivil toplum kuruluşlarımızın attığı adımlar, ortaya koyduğu politikalar bir çığ gibi gelen iklim krizine karşı yine bir çığ gibi büyüyen direnç mekanizması olacaktır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak kadim umdelere bağlı kalmakla beraber zamanın imkân, şart ve usullerini tatbik ederek insanı, tabiatı ve mahlukatı koruyacak, geliştirecek her türlü sürdürülebilir plan ve çalışmanın Cumhur İttifakı ruhuyla yanında olduğumuzu beyan ediyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi ve muhterem hazırunu saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)