GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:32
Tarih:08.12.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

1921'de Fransa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında imzalanan Ankara Antlaşması'nın mimarı Henry Franklin-Bouillon Fransa'ya döndükten sonra Kasım 1922'de yaptığı konuşmasında şöyle diyordu: "Şimdi Şark'a bakın. İki yıl önce düvelimuazzama Türkiye'yi Avrupa haritasından silmek için ayağa kalktı. Tek bir adam ayağa kalktı, tek adam; siz de benim değerlendirmeme katılacaksınız ki enerjisi ve karakteriyle, bizim ihtilalimizden bu yana daha büyüğü görülmemiş bir adam. Parasız, desteksiz, kendi ırkının kaderine olan inancından başka hiçbir şeyi olmayan bu adam Türkiye'deki geleneksel kuvvetleri yanına kattı: Mustafa Kemal. Denedi ve imkânsızı başardı. İki yıllık çabanın sonunda bir Meclis, idare ve ordu kurarak, onlarca savaştan sonra, İngiltere'nin desteklediği Yunanlıları yendi. Kısacası, sadece kendi faaliyetiyle 5 milyon insandan yeni bir millet yarattı ve 200 milyon Müslüman'ın manevi lideri oldu. İşte, bu, bir adamın istediğinde neleri yapabileceğinin ispatıdır."

Bugün, Gazi Meclisin çatısı altında Genel Kurulun 6/12/2022 tarihli oturumunda, Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa Milletvekili Zafer Işık tarafından gerçekleştirilen milletvekilimize yönelik şiddet eylemi, demokrasimize, yüce milletimizin mehabetine yakışmayan bir olay olarak Parlamento tarihine geçmiştir. Bu yetmiyormuş gibi bir üniversite hocası da üzerine tüy dikti. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Bu elim olayı şiddetle kınıyoruz. Hiçbir ahlaksız yumruk bizi hakkın ve hakikatin yolundan ayıramaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk milletinin en önemli dayanağı olan tarih, hazinemizdir. Türkçemiz de milletimizin en önemli dayanağı ve hazinesidir. Bunlar millet olma şuurunun yıkılmaz kaleleridir. İşte, bu bilinç bizlere Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasıdır. Türkçemize sahip çıkmamız gönül kalelerimizden en önemlisini korumamız demektir; Kâşgarlı Mahmut'tan, Yusuf Has Hacib'den Gaspıralı İsmail Bey'e ilim bayrağımızı dalgalandırmamız demektir. Türk Dil Kurumumuzun bilimsel faaliyetlerinin geliştirilerek Türkçemizin ne denli önemli ve geniş bir kullanım alanına sahip olduğunun anlatılması en önemli vazifemizdir. Bazılarının dediği gibi "Maalesef bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşüncemizi yok etmiştir." Bunun doğru bir yaklaşım olmadığını cümle âlem bilmektedir. Kurumlar kendi içlerinde yapılan uluslararası alanda etki uyandırmayan faaliyetler yerine uluslararası faaliyet alanlarını da genişletmelidir, sadece bu da yetmez. Kendi devletimizin sokaklarında yürürken âdeta yabancı bir ülkenin sokaklarında yürüyormuşçasına Türkçe dışında pek çok dile ait tabelaların varlığı bugün maalesef alışılmış bir duruma dönmüştür. Türk tarihi de Türk milletinin başka bir gönül kalesidir. Şanlı tarihimizin her aşamasının anlaşılması, anlatılması olmazsa olmazlarımızdan olmalıdır. Son dönemlerde ekranlarda zuhur eden tarihî gerçeklikleri bilerek yahut bilmeden çarpıtan dizilerden, tarih bilimine dair en ufak eğitimi bile olmayan, belli çevrelerce desteklemekten başka bir mahareti olmayan şahısların yaydığı uydurma ifadelere kadar şanlı tarihimizin yazımı tehlike altındadır. Evlerimize giren sözde dizilerin içeriğine dair çok iyi çalışılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün tensip ve emirleriyle kurulan, kendisinin mirasına konu olan Türk Tarih Kurumunun "Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır." veciz ifadelerinde de çok açık bir şekilde yer aldığı gibi etkin vazife yapması milletimizin tarihiyle buluşmasını sağlayacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu sebepten dolayı, Türk Tarih Kurumumuzun Millî Eğitim Bakanlığımızla ilişkilerinin tıpkı Türk Dil Kurumumuzla olması gerektiği gibi kurallar açısından geliştirilmesi gerekmektedir. Gereği hâlinde ders müfredatlarının hazırlanması hususunda anılan kurumlarımızın daha etkin ilişkiler yürüttüğü gibi, Kültür Bakanlığımızla ilişkilerini de etkinleştirmelidir. Bu ilişkilerin etkinleştirilmesi yalnızca sekretarya görevi oluşturacak, belli dönemlerde toplantı yaparak fotoğraflarının paylaşılmasıyla gerçekleşecek şeyler değildir. Anılan kurumların uzmanlarının dünya çapında faaliyetlere imza atacağı etkinliklerin gerçekleşmesi, gönül kalelerimiz olan Türkçemiz ve tarihimizin tüm dünyaya anlatılması demektir. Bu hususta gerekli adımların atılması en azından terörle mücadele ve sınır güvenliği kadar önemlidir. Zira fiziki güvenliğimiz ile manevi güvenliğimizin sağlanması içinde bulunduğumuz asrın bir Türk asrına dönüşmesini sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Başkent Kültür Yolu Festivali'nin Ankara kadar köklü bir geçmişe sahip olan Ulus semti ve çevresinde tarihî ve kültürel mekânları içine alan 5,7 kilometrelik bir güzergâh üzerinde 70 farklı noktada gerçekleştiğinden bahsedilmişti. Fakat bu festivalde cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedî istirahatgâhı olan Anıtkabir'in de ne sebeple yer almadığı anlaşılmış değildir. Cumhuriyetle özdeşleşen Ankara'nın önemli simgesi, Türk milleti için büyük önem arz eden Anıtkabir'in bu etkinlikte yer almaması çok şaşırtıcıdır.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyetimizin 100'üncü yılına on ay kadar bir süre kaldı. Cumhuriyetimizin 100'üncü yaşını kutlamak Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Millî Mücadele kahramanlarımızı yâd etmek için az zamanımız var. Ülkemizde Kültür Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bu anlamda önemli rol görevi üstlenmiştir. Daha önce önemli görevler üstlenmiş olan kültürel kurumlarımız bir an önce harekete geçmelidir. Atatürk'ün 100'üncü yaşı hasebiyle 1981 yılında çeşitli yayınlardan çıkmış bugün hâlen daha kaynak görevi gören eserler basılmıştı. Akademik ve akademik olmayan birçok eser hâlen daha 1981'de basılan Atatürk eserlerini kaynak olarak kullanmaktadır. Günümüz imkânları sayesinde daha iyi yapılacak bir adanmışlıkla cumhuriyetimizin ve Atatürk'ün yazılı ve görsel mirasının genç nesillere aktarılması için bir an önce gerekli ödenek ve finansal desteğin hazırlanması gerekmektedir. Bir kültür ve tarih sorumluluğunun ötesinde, bilinç ve vefa nişanesi olacaktır. Hâlihazırda yurt içinde üniversite ve Tarih Vakfı gibi kurumlar ile yurt dışında "Türkiye çalışmaları" bölümlerine sahip önde gelen üniversiteler "Cumhuriyetin 100'üncü yılı" başlıklı kitaplar yazmaya başlamıştır. Bu üniversiteler ve bölümler bazen rekabet bazen de dayanışma içerisinde yayın yarışına girmiş. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Atatürk'ün en önemli mirası olan Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu desteklenerek cumhuriyetimize yakışır bir 100'üncü yıl için kolları sıvamalıyız.

Evet, burada tarihten, kültürden ve dilden bahsettik. Çok içimi acıtan bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; şu gördüğümüz, devlete başkentlik yapmış, Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapmış Edirne'deki mezar taşları mezarlığı.

Hepinize saygılar sunuyor, selamlarımı arz ediyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)