| Konu: | ELEKTRİK PİYASASI KANUNU VE TÜRKİYE RADYO-TELEVİZYON KURUMU GELİRLERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 06.03.2013 |
MHP GRUBU ADINA BAHATTİN ŞEKER (Bilecik) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin adına söz almış bulunmaktayım.
Bilindiği üzere, ülkemiz bulunduğu coğrafi konum itibarıyla stratejik ve jeopolitik olarak büyük önem arz etmektedir. Asya ile Avrupa arasında Orta Doğu'nun, Kafkasya'nın, Balkanlar'ın, Karadeniz ve Akdeniz havzalarının birleştiği noktada hem merkezî konumu itibarıyla köprüdür ve hem de çok büyük bir coğrafyanın köklü ve kadim bir medeniyet sahasının öznesidir. Bu konumu, tarihî misyonu ve vizyonu itibarıyla ülkemiz son derece önemli fırsatlara sahiptir. Elbette böyle bir konum, fırsatlar kadar tehditleri de beraberinde getirmektedir. Ülke olarak bugün yaşadığımız sorunlara bakıldığında, her alanda bu konum ve tarihî misyonun gerektirdiği kapasiteye ulaşamadığı da görülmektedir. Önümüzdeki on yıllara enerji alanındaki gelişmeler yön verecektir. Bu anlamda, dünyada enerji üreten ülkeler ile enerjide dışa bağımlı bir şekilde var olmaya çalışan ülkeler arasında denge oluşacak ve bu dengenin ağır basan kısmı da elbette çok üretenler olacaktır. Bu bakış açısıyla zamanımızı, potansiyelimizi ve kaynaklarımızı değerlendirmeliyiz. Geç kaldığımız birçok alan var, ancak zaman akıp gidiyor, zararın neresinden dönülürse kârdır. Bugüne kadar yerel kaynakların öncülüğünde olan, gelişmeye açık, verimli ve üretken bir biçimde işletilen bir enerji politikası olmadığından, ekonomiye beklenen katkıyı sağlayamayan enerji sektöründeki sorunlar bu kanun tasarısıyla karşımıza bir kez daha gelmiştir.
Elbette biliyoruz ki bu kanun tasarısının temel amacı, güçlü, istikrarlı, şeffaf bir enerji piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetim yapılmasıdır. Her ne kadar kanun tasarısı daha çok elektrik piyasasını ilgilendirse de esasında meselenin temeli, uzun yıllardır ülkemizin dışa bağımlılığının enerji piyasalarında artık doruk noktaya ulaşmış olmasıdır.
Evet, aklıselim düşünenler sorunun tespitini, çözüm yollarının belirlenmesini ve uygulamaya geçilmesini, işte bu temelden hareketle ele almakta ve değerlendirmektedir. Bizler de doğal olarak bu dışa bağımlılığı sorguluyoruz, çözüm yolları geliştirilmesine ve millî politikanın yürütülmesine katkı sağlamaya çalışıyoruz, bu hassasiyete sahip olunmasını talep ediyoruz.
Bu zamana kadar çok yönlü ve derinlikli olarak millî bir kapsamda değerlendirilmesi gereken enerji piyasalarındaki tutum, dışa bağımlı politikalar yüzünden tam bir keşmekeş hâline gelmiştir. Bu, ülkemizin en büyük açmazlarından biridir. Ülkemizde enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranı gittikçe azalmaktadır; bu durumun ülkemize maliyeti de elbette çok ağır olmaktadır.
Geleceğin dünyasında çeşitlilik arz eden enerji kaynaklarının belirleyici olması en güçlü ihtimaldir. İşte, Türkiye, bu anlamda rüzgâr, güneş, jeotermal enerji üretiminin altyapısını artık harekete geçirmelidir; bu konuda beklemek ülkenin kaderini ipotek altına almakla eşdeğerdir.
Bu kanun tasarısının geneline bakıldığında, amaç olarak köklü değişiklikler gündeme getirilmekte, özellikle de elektrik üretimini teşvik etmektedir. Hatta tasarıda enerji tesislerinde lisans sınırı 500 kilovattan 1 megavata yükseltilmiştir. Bu, gerçekten iyi ve olumlu bir gelişmedir. Önümüzdeki dönemde bunun daha da yükseltilmesi, hatta 2-3 megavata çıkarılması zorunlu hâle gelecektir. Fakat bunun dışında, içerik olarak ele alındığında tüketici haklarını korumaktan çok uzak olduğu görülmektedir. Zaten konunun bu kapsamı en önemli meselelerden biridir. Tüketici haklarından kastettiğimiz en önemli durum, milletimizin omzundaki yüke yenisini bindiren kullanım bedelleridir. Faturalara yansıyan bedeller gündeme gelmesine rağmen hâlen bir değişiklik yapılamamıştır. Hükûmet tarafından uygulamaya konulan ve Sayın Bakanımızın da daha önce belirttiği TRT katkı payı yine faturalara yansımakta ve vatandaştan tahsil edilmeye devam etmektedir. Esasında bu karar diğer televizyon kanallarıyla da haksız rekabete yol açmaktadır.
Tasarının dikkate değer bir başka konusu ise elektrik sayaçlarının mülkiyetidir. Bundan sonraki süreçte sayaçlar bakım masrafları karşılığında dağıtım şirketlerine bırakılacaktır yani sayaçların değiştirilmesi ve parasının vatandaşımızdan alınması, mülkiyet konusu, önümüzdeki günlerde konuyla ilgisi olan kurumlarımızı ve Bakanlığımızı daha çok rahatsız edecektir.
Bu anlamda, tasarı görüşmeleri sırasında gündeme getirdiğimiz tüm abonelerden alınan kayıp kaçak bedeli, sayaç okuma bedeli ve ek ödemelerin kaldırılmasına yönelik önergelerimiz ne yazık ki Komisyon tarafından reddedilmiştir. Bu noktada yeri gelmişken devam ederek söylemeliyim ki en önemli meselelerden biri de kayıp kaçak elektrik kullanımıdır. Bu akıl almaz kaçak elektrik kullanımı oranları mevcut sistemin en önemli sorunudur. Her ne kadar bu konuda iyileşmenin olduğu ve olacağı söylense de anlaşılmaktadır ki bu kayıp ve kaçak elektrik kullanımından doğan zarar yine dürüstçe vergisini, borcunu, bedelini ödeyen vatandaşlarımın sırtına yüklenmektedir. Üstelik bu duruma çare bulamayanlar, vatandaşımızın sırtına yük bindirmeyi ne yazık ki yasal hâle getirmektedir. Evet, bir bütün olarak ele alındığında kaçak elektrik bazı yerlerde yüzde 8-10 sınırını geçmektedir. Bazı illerde yüzde 70'lere varan kaçak elektrik kullanımı vardır. Evet, bunların çözülmesi, hakkın ve haklının korunması istenmektedir. Vergisini ödeyen dürüst vatandaşa yük bindirilerek değil, doğru ve işleyen bir sistemle kayıp ve kaçak elektrik tüketiminden kaynaklanan borçlar elbette tahsil edilmelidir.
Evet, ithal etmiş olduğumuz doğal gazın yaklaşık yüzde 60'ı elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Dünyada elektrik üretmek için doğal gaza bu kadar bağımlı olan ülke sayısı parmakla sayılacak kadar ne yazık ki azdır.
Bakınız, en büyük doğal gazı Rusya ve İran'dan alıyoruz. Mevcut gelişmelerin ardından iki ülkeyle olan ilişkilerimiz malum, ortada. Yarın stratejik olarak bu ilişkilerimizin iyi gitmediği düşünüldüğünde, bu ülkeler doğal gaz akışına ve satışına müdahale ettiklerinde elektrik üretimi için acaba başka planlar var mıdır? Hiçbir devlet başka bir devleti ebedi dost olarak görmez. Bazen çatışan, bazen örtüşen politikalar, stratejiler ve hedefler vardır. Bu durumda biz elbette milletimizin refahı ve ülkemizin geleceği adına fikir yürütmek mecburiyetindeyiz. Alternatifler geliştirilmiş, çeşitlendirilmiş, yerli üretimin payının büyütüldüğü millî politikaların hayata geçmesini istiyoruz. Ancak anlaşılan o ki bu durum daha da uzayacak ve başımızı ağrıtacaktır.
Türkiye'de enerji sorunlarının çözümü noktasında kaliteli ve düşük maliyetli enerji arzı gerçekleştirilmelidir. Bütün ihtimaller ve imkânlar değerlendirilmeli, enerji üretimi çeşitlendirilmelidir. Kamu enerji yatırımlarının planlı ve istikrarlı bir şekilde sürdürülmesi sağlanmalıdır. Enerjide dışa bağımlılığın kademeli ve kararlı bir biçimde azaltılması, kaynak çeşitliliği ve yerel üretime odaklanılması gerekmektedir. Güvenli, hakkaniyetli ve çevreye duyarlı bir arz sistemi geliştirilmelidir. Nükleer enerji başta olmak üzere yeni enerji teknolojisini üretecek yetkinliğe artık ulaşılması yönünde adımlar atılmalıdır. Petrolün ve doğal gazın aranması, çıkarılması, işlenmesi, işletilmesi, taşınması ve pazarlanması yönünde hedefler belirlenmelidir.
Yarınların güçlü, büyük ve lider Türkiye'si kesinlikle enerji politikalarından geçecektir. Enerji planlamasıyla, kaynak, üretim ve ülke çeşitliliğini de esas alan bir enerji vizyonu ortaya konulmalıdır.
Üretim tesislerinin çevre mevzuatına uygun hâle getirilmesine yönelik düzenlemeler için 2018 yılına kadar süre tanınmış ve bu sürenin üç yıla kadar uzatılması yönünde Bakanlar Kurulu yetkilendirilmiştir. Bu düzenleme, ülkemizin bu konuda tutumunu AB direktiflerine boyun eğdirecek bir mahiyettedir. HES'lerle ilgili alınan kararlarda da geriye dönülmelidir.
Evet, bu kanun önemli bir kanundur. Sözlerime son verirken bu kanunun memleketimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)