| Konu: | ELEKTRİK PİYASASI KANUNU VE TÜRKİYE RADYO-TELEVİZYON KURUMU GELİRLERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 06.03.2013 |
CHP GRUBU ADINA DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 426 sıra sayılı Kanun'un birinci bölümü için Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Görüşeceğimiz kanunun en önemli özelliğinin EPDK'yı devre dışı bırakma kanunu olduğunun altını çizerek sözlerime başlamak istiyorum. Tüm dünya, fosil yakıtlarının son iki yüz yıldır hızlı şekilde tüketilmesi nedeniyle ciddi tedirginlikler yaşamaktadır. İçinde yaşadığımız dünyada enerji kaynaklarına ulaşmak güç ve kudret ifadesi hâline dönüşmüş, dış politikaların en belirleyici unsuru olmuştur. Enerji, insanın hem içsel hem de dışsal olarak yaşam kaynağıdır. Enerjinin sürdürülebilir ve devamlılığı sağlanabilir bir hâl alması için gereken en temel ölçü, kendini tekrarlayan yani yenileyen ve yenilenebilir kaynaklara dayalı enerji teknolojilerinin gelişiminden geçmektedir. Dünya, ülkemizin tam tersine, tükenecek kaynakları bir kenara bırakıp tükenmeyen kaynakları kullanma telaşına düşmüştür; başta rüzgâr, güneş, jeotermal olmak üzere, denizden gelgit dâhil.
Sürdürülebilir bir dünya, sürdürülebilir bir enerji planlamasından geçer. Bu da ancak, sürdürülebilir bir enerji politikasından geçer. Sürdürülebilirlik açısından esas istenen durum, enerji tüketimindeki artışı minimuma indirirken aynı zamanda daha iyi bir sosyal refaha doğru ilerlemeyi sağlamaktır ve bu mümkün görülmektedir. Dolayısıyla, sürdürebilirlikte sadece enerjinin sunulması değil, nasıl kullanıldığı da önem kazanmaktadır. Aynı mal ve hizmetlerin sunumu için gereken enerji miktarının azaltılması, yani enerji veriminin artırılması gerekir. Bu bir kamusal ihtiyaç olduğu gibi, enerji politikalarının da önceliği olmalıdır. Yatırımlarda enerji verimliliğini ön plana almak, maliyet ve enerji unsurları bakımından elverişli olsa bile enerji verimliliğini artırıcı engelleri kaldırmak bir politika işidir; günlük kullanılan eşyaların, araçların, makinelerin yeni versiyonlarının az yakıt yakan ya da az elektrik harcayanlardan olması gibi. Bu kapsamda, binalarda enerji verimliliğini teşvik etmeye yönelik planlar hazırlanmış olup uygulamaları ciddi olarak takip edilmelidir.
Sanayi, temel enerji tüketiminin büyük bir kısmını oluşturduğundan, bu alanda enerji verimliliğine yönelik çalışmalara hız verecek güçlü teşvikler getirilmelidir.
Ulaşım sektöründe, gelişmeye paralel olarak, dizel ve petrol yakıtlarından oluşan enerji kullanımı artmaktadır.
Üzerinde görüşmekte olduğumuz kanun değişikliği enerji sektörünün içinde bulunduğu yapısal sorunları çözmek iddiasıyla yapılmaktadır ancak enerji politikasının stratejik ve temel hedeflerinden uzaktır. Türkiye enerji politikasına yön vermek ve kalıcı adımlar atmak fırsatı bir kez daha kaçmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin enerji politikası son on beş yıllık dönemde inişli çıkışlı ve hâlâ millî eğitim müfredatı gibi sürekli ve dönemsel olarak, global stratejilerden uzak, bakan, genel müdür, müsteşar değişikliğine bağlı olarak değişmektedir. Her gelen yönetici kendi politikasını uygulamak için üç beş sene idare ediyor, sonra gelen kurtarıcı oluyor. Ne yazık ki Türkiye bu işe alıştı.
Şu an enerji ciddi bir arz güvenliği ile karşı karşıyadır ama bu tasarıda buna ilişkin hiçbir şey yok. Önceliklerimizi henüz göremiyoruz. Türkiye şu an kış döneminde. Havalar bu denli yumuşak gitmeseydi bahsettiğimiz enerji arz güvenliğinin önemini daha iyi kavrardık.
Geçen yıl şubat ayında elektrik fiyatları 2 TL'ye ulaştı; sanayi, gaz vanalarını kapatmak zorunda kaldı. Neden? Mevcut gaz hatlarından gelen gaz akışı artık ülkenin gaz arzına cevap vermiyor. Rusya, Türkiye'ye gaz tedariki konusunda ciddi baskı uyguluyor. Buna rağmen Rusya'ya bağımlılık her konuda artırılıyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiye yenilenebilir enerji konusunda iş yatırımlarında ve finansta ciddi bir performans gösterdi ancak yatırımlar ne yazık ki bürokrasinin iç uyumsuzluğu ve farklı görüşler nedeniyle sürekli öteleniyor. Şu an binlerce megavatlık proje, lisans alan şirket var. Lisansların realize olması lisans verildikten sonra olduğu için her türlü sorunun lisans termin sürecinden sonra tamamlanması gerekiyor. Şu an lisansların çok azı termin süresinde tamamlanabiliyor. EPDK bunu çok iyi biliyor. Bu bilindiği hâlde aynen devam ediyor. Ancak şu an kanun değişikliği ile birlikte tüm arazi izinleri için "ön lisans" kavramı getirilmektedir. Bu doğru bir amaca yönelik olsa da kanun yeterince açık olmadığı için, daha önce burada görüştüğümüz benzer tasarılar gibi, EPDK tarafından alt uygulama yönetmelikleri ile anlamsız ve amacının dışında değişikliklere açık şekilde düzenlenecektir.
Değerli arkadaşlar, şu an bir 20 megavat yatırım yapmak isteyen yatırımcı yüzde 6'lara varan teminat mektubuna katlanmak zorunda. Ayrıca, son Ticaret Kanunu değişikliğiyle, sermaye artışından yüzde 25 oranında nakit blokaja konulmak zorundadır. Düşünün ki bankalar yüzde 15, yüzde 20 öz kaynağı olan bir şirkete yatırım kredisi veriyor ancak Türkiye'de lisans alan yatırımcı yüzde 10'a varan öz kaynağı daha ilk adımda EPDK'ya yeterlilik olarak göstermek zorunda kalıyor.
Ön lisansın tam manası kanunda tanımlanmadığı için termin sürelerinin yatırımın realize olması için yeterli olup olmadığı konusu yatırımcıları tedirgin etmektedir. EPDK gerçek yatırımcıyı ayırmak amacıyla koyduğu termin ve ekonomik yeterlilik kriterlerini çok iyi tayin etmelidir. Şu an gerçek yatırım sürecinde olan projelerin bu "ön lisans" kavramını bankalara anlatmalarının bir müddet zaman alacağını düşünüyorum. Bu düzenlemelerin projelerin realize olmasını geciktireceği kesinlikle açıktır.
Değerli arkadaşlar, TEİAŞ'ın Piyasa Mali Uzlaştırma Dairesi, "EPİAŞ" isminde bir şirkete dönüşüyor. Bu kurum şu an TEİAŞ'ın yapmış olduğu elektrik satış piyasasının işlevini yerine getirecek. EPİAŞ'ın borsa mantığı ile yürüteceği piyasanın, EÜAŞ'ın manipülasyonuna maruz kalacağını düşünecek olursak, gene hüsranla sonuçlanacağını ve geçiş sürecinin deneme yanılma durumuna girmeyeceğini kimse iddia edemez.
Zaten, EPDK'nın son dönemde en çok yönetmelik değiştirdiği konu PMUM üzerinedir. Artık, bu durumun net olarak ne zaman son hâlini alacağı bilinmiyor. Enerji bürokrasisine yeni bir genel müdürlük, yeni bir makam doğmakta.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin yeni yatırımların yanı sıra mevcut yatırımlarında artık ekonomik ömürleri dolmak üzere olan birçok santrali var. Devletin elindeki bu santraller, modernizasyonların yapılmaması nedeniyle zarara uğratılıyor, sonra özel sektöre satmak şeklinde bir politika uygulanıyor. Özel sektör ise kâr edeceği rakamları görüp hesabını modernizasyon ve kapasite artışına uygun şekilde planlıyor.
Afşin-Elbistan'a yeni termik santraller düşünülüyor. Ekonomik ömrünü tamamlamış 1.440 megavat gücündeki kocaman Afşin-Elbistan A Santrali orada çürüyor ve çevreye kirlilik saçarak verimsiz çalıştırılıyor.
Sayın Bakan, Afşin-Elbistan'a yeni termik santral yapacağınıza mevcut çalışan santrali yenilerseniz ve üç beş kuruş bütçe ayırırsanız bu santral verimli hâle gelebilir.
İki yıl önce bu Meclis Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu'nda düzenleme yaptı. "Güneş enerjisi için 600 megavatlık başvuru alınacak." dendi. Şu an güneş enerjisinde kurulu gücümüz sanırım 3-5 megavat. Firmalar ölçüm yapıp 2013 Haziranında lisansa başvuracaklar, sanırım, 2014'te lisans alırlar, 2015'te yatırımlar başlar, 2016'da üretime geçilir.
Düşünebiliyor musunuz bir güneş enerjisi yatırımı için 2008'den beri uğraşıyoruz. Taslak, kanun, yönetmelik, tebliğ, kurul kararı derken tam sekiz sene sonra yatırım yapacak, realize olacak boyuta gelebiliyor. Üstelik bu hummalı çalışma orta büyüklükte bir doğal gaz santrali kadar, sadece 600 megavat.
Lisanssız başvuruların sayısı hızla artmaktadır. Zaten, yatırımcılar, güneşte 600 megavat lisans alana kadar, şu anki düzenleme ile 1 megavat olan lisanssız müracaatlar hızlı şekilde birkaç yüz megavatları bulacaktır. İşte, bu, Türkiye'nin ne yazık ki kaderi hâline gelmiş, özellikle yabancı yatırımcıların, bu işlerle uğraşıp da bıkıp gidenlerin haddi hesabı yok.
Yatırımcı neden bu ülkede yatırım yapsın ki değerli arkadaşlar? Biz onları yatırım yapsın diye beş on sene bekletirsek ne olacak? Olacağı, yetersiz sermaye sahibi adamların simsarlığına ülkeyi teslim etmektir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin bu kadar kaynak çeşitliği olmasını bir
fırsata çeviremiyorsak ve bizler bu ülkenin geleceğini garanti altına almak için uğraşmıyorsak, kim yapacak bunu? Türkiye'nin bulunduğu konumu ve avantajlarını değerlendirmemiz lazım. Tüm komşularımızla yaşadığımız anlamsız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) - ?kavgalar nedeniyle, bulunduğumuz coğrafi konumun değerinden hiç faydalanamıyoruz. Yanımızda tüm dünyanın sömürdüğü petrol zengini ülkeler var ama?
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özbolat.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) - ?bize bir damla yararı yok. Yanımızda tüm dünyaya gaz veren ülkeler var ama bize yok. Niye? Çünkü, dış politikada hep kavgacıyız ve başkalarının çıkarları için mücadele ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken, bu kanunun ülkemize hayırlı olmasını diliyorum ama ne yazık ki hayırlı olacağını da sanmıyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)