| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 10.12.2022 |
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) - Değerli arkadaşlar, bir rahat olmakta fayda var; herkes rahat olsun, muhalefet de iktidar da rahat olsun.
Şimdi bir konu konuşuyoruz.
(HDP sıralarından "Ses! Ses! Ses yok." sesleri)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ses açık, açık...
BAŞKAN - Ses açık.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Buraya gelmiyor Başkanım.
BAŞKAN - Geliyor, geliyor da biraz sessiz konuştu Rıdvan Bey.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Şimdi, benim iddiam şu: Halkların Demokratik Partisine yönelik bu 1920 model güvenlik anlayışından kaynaklı olarak süreğen ve sistematik bir biçimde, İçişleri Bakanından ve Bakanlığından kaynaklı bir düşman hukuku işletiliyor. "Bunu nereden söylüyorsun? Nereden biliyorsun?" denilebilir. Bakın, şimdi, Halkların Demokratik Partisinin kapatma davasına ilişkin yapılan eylem ve etkinlikler bir terör faaliyeti olarak göz önünde bulunduruluyor. Yine, Kobani kumpas davasına ilişkin olarak partimizin sahiplendiği tutum onlar açısından bir partinin terörle iltisaklı olduğunun göstergesi. Yahu, şimdi bir şey söyleyeceğim: Bakın, Mercek'i biliyor musunuz kıymetli iktidar sahipleri, Mercek'i biliyor musunuz siz? "Mercek" diye bir gizli tanık var. Selahattin Demirtaş'ın KCK'yle ilişki içerisinde olduğunu ifade eden bir gizli tanık bu. Aylardan beri bu Mercek kimdir diye mahkemeye başvuru yapıldı. En sonunda mahkeme birkaç yılın sonunda -ki Demirtaş'ın tutuklanma sebeplerinden bir tanesiydi bu- bu Mercek'in kim olduğunu Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne yani İçişleri Bakanlığının Emniyet Müdürlüğüne sordu. Emniyet Müdürlüğü ne dedi biliyor musunuz? "Vallahi biz tanımıyoruz. Biz bilmiyoruz Mercek kimdir." dedi. (HDP sıralarından alkışlar) "Mercek" kod adıyla bilinen gizli tanık Demirtaş'ın tutuklanmasının en önemli sebeplerinden bir tanesiyken meğerse "Mercek" diye biri yokmuş. Şimdi bize hangi iç güvenlik, hangi demokrasi, hangi huzurdan bahsediyorsunuz ya, bunların alayı palavra değil de nedir?
Bakın, şimdi, partinin faaliyetleri nasıl kriminalize ediliyor ben onu size söyleyeyim: 27 Eylül deklarasyonumuz var, buradaki bütün partiler biliyor, kamuoyu biliyor. Başlıklar ne? Güçlü demokrasi; tarafsız, bağımsız yargı; kayyum rejimi değil, halk iradesi; Kürt sorununa demokratik çözüm; barışçıl dış politika; kadına özgürlük ve eşitlik, vesaire devam ediyor. Bu bir terör faaliyeti olarak yaftalanıyor değerli vekiller. Bunlar terör faaliyeti olarak yaftalanıyorsa bundan geriye zaten ne kalıyor ki?
Deniz Poyraz'ın katledilmesi, onların gözünde katledilmesine ilişkin... Bak, katli engellemediler. Bu devlet herkesi iç çamaşırına kadar bilirken, herkesin faaliyetini takip ederken Deniz Poyraz'ın katili bağıra bağıra İzmir il binasına geldi, Deniz'i öldürdü ama terör faaliyeti o değilmiş. Neymiş biliyor musunuz? Terör faaliyeti, Deniz Poyraz'ın katline ilişkin protesto gösterileriymiş; ya, böyle bir memlekette yaşıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
Dahası, MYK karar vermiş, PM'den geçmiş, "Halk buluşmaları yapalım, ya, halkımızın durumu nedir, çarşının, pazarın durumu nedir?" diye; halk buluşmaları güvenlik bürokrasisinin zihninde bir terör faaliyeti olarak görülüyor ve anlaşılıyor.
Şimdi, daha uzatılacak çok şey var ama üç dakika zaman kalmış
Bakın, 7-8 milyon oyumuz var, toplarsan 20 milyon. Bu kadar düşmanlık varsa, toplayın insanları krematoryumlarda madem, az daha Hitler de başarıyordu bunları. Bu nasıl bir düşman anlayışıdır, bu nasıl bir düşman hukukudur, değerli arkadaşlar? Yani bir partinin bütün faaliyetleri bir örgüt, bir kriminal faaliyet ise, bu kadar da terörist varsa -HDP'ye oy verenler açısından- İçişleri Bakanlığı ne yapıyor gerçekten? Toplayın, Orta Anadolu'ya bir tane böyle bir şey yapın, insanları toplayın.
Bakın, buradan çıkış yok, buradan bu ülkenin geleceğine ilişkin bir şey yok, kıymetli arkadaşlar, meseleyi radikalleştirmek, hırçınlaştırmak adına bir şey söylemiyorum ama böyle gidemeyiz, kurban olayım, bak, böyle gerçekten gidemeyiz. Yani birbirini öğüten değirmen taşı gibi sürekli kendi içimize dönerek 21'inci yüzyılda ve 2'nci yüzyılda Türkiye ciddi bir ülke olamaz. Terör tanımını bu kadar genişletmişken iktidar dışında söz ve eylem içerisinde olan herkesi bir terör faaliyeti içinde görerek bir yere gidilemez. Hadi, diyelim ki biz hepimiz teröristiz kardeşim; ya, feministlerden ne istiyorsunuz? Sizin dayağınızı yemeyen grevci işçi kalmadı. Ya, benim memleketimde, Amasya'da, köylüleri daha dün dövdünüz, ağzını burnunu kırdınız, kendi memleketlerine şey yapılmasın isteyenler... Soma'da böyle değil mi, Muğla'da böyle değil mi, İzmir'de böyle değil mi, İşkencedere'de böyle değil mi? Bu nasıl bir istibdattır, bu nasıl bir diktatöryal yaklaşımdır? Siz rahat mısınız arkadaşlar, buradan demokratik, rahat, dış ticareti iyi, iç ticareti iyi bir ülke çıkacağını varsayıyor musunuz? Ya, biz ne kadar rahatsızsak, siz de aslında o kadar rahatsız oluyorsunuz. Bu mevzuları konuşuyoruz, bu memleketin çıkışı bellidir: Bu memleketin çıkışı demokratik hak ve özgürlükleri 1920 model olmaktan kurtarmaktan geçer, mezhebi, kimliği ne olursa olsun herkesi devletin kucaklamasından geçer. Bu memleketin geleceği çocuklarımızın aydınlık yarınlarından geçer ama bunu yapmanın bir koşulu var, bunu yapmanın koşulu bu ülkenin böyle bir iç güvenlik anlayışıyla, benden başka herkes bir terör mensubudur algısı ve anlayışıyla devam etmesi falan değildir. Bize yapabilirsiniz, hadi, bizi şuradan çıkarttınız; ha, buradakilerin hiçbiri yok, hepsi cezaevinde, bir kısmı öldü, bir kısmı başka bir şey... Ya, sorunlar çözülecek mi değerli arkadaşlar? Bu memleketin bu kadar yapısal sorunu varken, Kürt meselesi gibi bu ülkenin en kadim sorunu varken... Hepimizi öldürün ya! Samimi söylüyorum ya! Bu mesele çözülecekse hadi, bunu yapalım. Çözülecek mi peki? Çözülmeyecek. Bu nedenle meselemiz meşveret olmalıdır, meselemiz konuşmak olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Meselemiz kadınlar, kadın hakları için uğraşanlara "sözde kadın hakları" demekten geçmez; "Barınamıyorum." diyen öğrencileri teröre iltisaklı olarak görmekten geçmez; meselemiz Boğaziçindeki akademisyenleri bir terör olgusu olarak görmekten geçmez; meselemiz bu ülkenin bütün sorunlarını... Çünkü biz ayrımsız, binlerce yıldır bir arada yaşayan insanlarız. Ben Türk'üm, Türkmen'im ben, Türkmen'im ama şunu görüyorum: Yani bu kadar netameli dönemde yan yana yaşadığımız bir halka bu kadar işkence, bu kadar insanlık dışı muamele reva görülüyor ve bu yalnızca bir terör parantezinde konuşuluyorsa yazık ya, vallahi! Vallahi billahi yazık! Bu kadar yan yana yaşamışlığımıza yazık biliyor musun?
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Sadece teröre lanet okuyalım.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Gerçekten yaşamışlığımıza yazık!
MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Teröre lanet okuyalım.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Çünkü hep yan yana olduk. Ben bir Türk olarak kendi Kürt kardeşime yapılan ve benim adıma yapıldığı iddia edilen şeylerin hiçbirinde hakkımı helal etmiyorum. Hep beraber barış içinde yaşayabiliriz. (HDP sıralarından alkışlar)