| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 11.12.2022 |
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığının 2023 yılı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce "Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir." tespitinde bulunan büyük Türk milliyetçisi ve öğretmen olan Hüseyin Nihal Atsız'ı vefatının yıl dönümünde saygıyla anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun. Vaktiyle bir Atsız varmış, var olsun.
Sayın milletvekilleri, toplumun mimarları olan öğretmenlerin ülkenin ve çağın ihtiyaçlarına cevap verecek seviyede yetişmiş olmaları gerekir çünkü bir ülkenin kalkınmasıyla toplumun refah seviyesi öğretmenlerin iyi yetiştirilmesine ve görevlerini en iyi şekilde yerine getirebilecek mesleki ve kişisel niteliklere sahip olmasına bağlıdır. Yani öğretmenlik mesleği toplumların geleceğini, bir başka deyişle kaderini belirleyen bir meslektir. Bu nedenle, eğitim faaliyetlerinin yürütücüsü konumunda olan öğretmenlerin nitelikli olması büyük önem kazanmaktadır çünkü ancak nitelikli öğretmenler, toplumun geleceğini oluşturacak öğrencilere nitelikli bir eğitim verebilir. Bu sebeple, sistemin işlemesi ve oluşturulabilmesi için asıl olan şey ise eğitimcilerin eğitimidir yani öğretmen adayları eğitim fakültelerinde en iyi şekilde yetiştirilmelidir. Belirlenen eğitim sistemine göre yetiştirilen öğretmenler eğitim süresi sonunda sistemi uygulamaya sokabilecek ana unsurlardır.
Sayın Genel Başkanımız üniversitelere sınavsız girişin sağlanması gerektiğini ifade etmiştir, bu durumun sağlanması önemlidir ve eğitim sisteminin bu duruma uygun olarak planlanması gerekmektedir çünkü öğrencileri yeteneklerine ve ilgi alanlarına göre yönlendirecek öğretmenlerdir ve bu sistemin işlerlik kazanabilmesi öğretmenlerin eğitimine bağlıdır. Bu durumda meslek yüksekokullarına ve meslekle ilgili bölümlere girişte sorun daha az görülmektedir. Kendi alanlarına devam edecek meslek lisesi mezunlarında sınavsız geçişler başarı puanlarına göre düzenlenebilir fakat burada da özellikle meslek yüksekokullarındaki sorunların fazlalığı ve programların ihtiyaca göre düzenlenmemiş olması sorunu çoğaltmaktadır. Günümüzde öğretim üyelerine lisansüstü eğitim sırasında formasyon eğitimi verilmekteyken özellikle meslek yüksekokullarında ve üniversitelerin diğer bölümlerinde görev yapan öğretim görevlilerine de formasyon eğitimi verilmelidir.
Meslek eğitimi tüm ülkeler ve sektörler açısından önemli bir konudur. Ülkeler, ihtiyaç duydukları nitelikli iş gücünü oluşturabilmek için mesleki eğitim konusu üzerine önemle eğilmektedirler. Bu konu, ülkemizde de önemle üzerinde durulması gereken konular arasında yer almaktadır ancak hâlen gelişmiş ülkeler düzeyinde olduğumuzu söylemek mümkün değildir.
Meslek eğitiminin önemli basamaklarından biri olan meslek yüksekokullarının çözülmemiş sorunları mesleki eğitimin başarısı önünde engel teşkil etmektedir. Oysa uluslararası rekabetin her geçen gün arttığı günümüzde ara elemanlar her sektörün belkemiğini oluşturmaktadır. Ülkemizde de ara eleman yetiştiren ve eğitim süresi boyunca sektörel iş birliğine ihtiyacı olan meslek yüksekokullarının bölgesel uygunluğa göre dağılımını sağlamak verilen eğitimin kalitesi açısından önemli olmakla birlikte, tarafların katlanmış olduğu eğitim maliyetlerinden daha verimli sonuçlar elde etmesine de imkân sağlayacaktır. Burada bizler için üniversite-sanayi iş birliğini geliştirmek ve uygulamalı eğitim öne çıkmaktadır. Amaç ve beklentiler artık ara değil aranan eleman veya ara değil ana eleman şeklindedir.
Bunun yanı sıra, meslek yüksekokullarına öğretim görevlisi alımlarında özel sektör deneyimi üzerinde de durulmalı ve bu deneyimin alanla ilgili olup olmadığı ayrıca denetlenmelidir.
Sayın milletvekilleri, bunların yanında, birçok mesleğin meslek kanunları yokken üniversiteler tarafından çeşitli meslek gruplarını oluşturacak ve güncelde karşılığı olmayan bölümlerin ortaya çıkışı birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bundan dolayı yeni isimlerle açılacak bölümlerin ülke gerçeklerine uygunluğu ve geçerliliği çok iyi araştırılmalıdır. Bölüm açarken bir meslek grubunun oluşturulduğunun da farkında olunması gerekmektedir.
Aynı zamanda, yöneticilerin keyfî uygulamalarını kaldıracak ve öğretim üyelerini ve görevlilerini daha motive edecek şekilde üniversitede yapılan haksız soruşturmalar YÖK tarafından denetlenmeli; akademisyenlere yapılan haksız uygulamalar, iftiralar ortadan kaldırılmalı; haksız şikâyetlerin failleri hakkında da kanun gereği suç duyurusunda bulunulmalıdır. FETÖ/PDY mensuplarının sıklıkla kullandığı şikâyetlerin isim, imza olmadan yapıldığı, "bir grup öğretim üyesi" ibaresiyle vatansever akademisyenlere suçlamalarda bulunulduğu bilinmektedir.
Ayrıca, üniversiteler mali açıdan denetlendikleri gibi, bilimsel çalışmalar açısından da denetlenmelidir. Öğretim üyesi ve görevlilerinden her yıl faaliyet raporu istenmekte fakat raporlar raflarda kalmaktadır. Üniversitelerin bilimsel çalışmalar yapması ve öğrenci yetiştirmeye odaklanması sağlanırken bilimsel özerklik meselesinin de kanun ve kuralların ihlaline bahane olarak kullanılmaması gerektiğini bir bilim insanı olarak da hatırlatmak istiyorum. Ülkemizdeki tüm üniversitelerin görevi bilim üretmek ve öğrencileri iyi yetiştirerek ülkeye hizmet etmektir. Bu sebeple, yurt dışı ortak projelerin dikkatle takip edilmesi ve yurt dışına bilgi ve materyal kaçırılmasının da önüne geçilmesi gerekmektedir. Bilimi, ülkeler sadece bilim için yapmamakta, aynı zamanda istihbari ve başka amaçlarla da kullanmaktadırlar. Özellikle belirtmek isterim ki Türkiye florasını araştıran ve bunu kitaplaştıran "Davis" adındaki araştırıcının daha sonra Türkiye'ye girişi yasaklanmıştır. Unutulmamalıdır ki bilim gibi masum alanlar istismara daha açık durumdadır. Tüm bunların yanında Galilei ve Newton'un bilimsel çalışmalarına dayanan ve dünyayı makine gibi gören ve bu makineye hükmedilebileceği fikriyle hareket eden sosyal akımlar ve kültür günümüzdeki çevre kirliliğinin ana kaynağını oluşturmaktadır. Bu anlayışla, Batı ve arkasından gelişmiş ülkelerin tamamı bilimden alınan yetkiyle, "insanın doğanın efendisi olduğu" görüşüyle dünyayı altıncı yok oluşun eşiğine getirmişlerdir. Ayrıca Darwin'in "doğal seçilim" teorisini kullanarak kapitalist ülkelerin dünyayı sömürüsünün önü açılmış ve dezavantajlı gruplar üzerinde insanlık dışı birçok uygulama da yapılmıştır.
Bu nedenlerden dolayı, YÖK, öncelikli olarak üniversitelerde aksayan yönleri tespit etmeli, bilimsel çalışmaları denetlemeli ve üniversitelerin ülkeye ve millete daha fazla nasıl hizmet verebileceği konusunda da gayret göstermelidir.
Tüm bunların yanında, kırsal alanda eğitim ve öğretimin daha iyi düzeye getirilmesi ve kırsalda sorunun çözülebilmesi için Milliyetçi Hareket Partisinin tarım kentleri modeli uygulamaya sokulmalıdır. Tarım kentleri önerimiz sadece tarım açısından değil, eğitim, sağlık, ulaştırma, ekonomi ve güvenlik açısından da birçok sorunun çözümüdür. Tüm bu özellikleri içerisinde barındırdığından "tarım kentleri" modeli çaredir ve iklim değişikliğine, afetlere karşı da en güzel model durumundadır.
Bütçenin ülkemize hayırlı olması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ne mutlu Türk'üm diyene! (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)