| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 11.12.2022 |
HDP GRUBU ADINA AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Yaşanan iklim krizleriyle bölgemizde de ciddi bir kuraklık var. Otuz beş yılı aşkın bir süredir GAP projesi tamamlanmadı ve yeterli düzeyde sulama kanalları yapılmadı. Projede hedeflenen alanların ancak yüzde 34'ü sulanabiliyor. GAP kentlerinde yani Urfa, Mardin ve Diyarbakır'daki halkımız, çiftçiler tarım yapabilmek için yer altından, 400 metrelik derinlikte kuyu kazıp su çıkarıyor. Önümüzdeki kırk elli yıl sonra bu bölgenin su kaynakları kuruyacak ve bölgenin verimli toprakları çoraklaşacaktır. Bunun önlemini neden almıyorsunuz Sayın Bakan, gerekli olan sulama kanallarını neden tamamlamıyorsunuz? Bakın, çiftçi suya erişmek için kuyu kazıp trafo kurmak zorunda kalıyor, sonra da DEDAŞ'ın abartılı faturalarıyla mağdur ediliyor; kiminin trafosu sökülüyor, kimisine icra geliyor, zaten desteklemelere de el konuluyor. Öncelikle, tarımsal faaliyette kullanılan elektriğin tüm kullanımlardan daha ucuz olması gerekirken sanayi tipi bir faturalandırma yapılıyor. Halkın bütçesini, evet, bütçeyi konuşurken artık DEDAŞ'a da bir çözüm bulun diyoruz Sayın Bakan.
Viranşehir, Siverek, Hilvan bölgelerini kapsayan 1 milyon 600 bin dönüm ekim alanı maliyetler yüksek diye sulama projesi kapsamından çıkarılmıştır. Peki, neden; halkımız adına soruyoruz. Hilvan, Fırat'a ve Atatürk Barajı'na 3-5 kilometre yakınlıkta olmasına rağmen suya erişemiyor. Viranşehir'in verimli ovalarını, Siverek'i neden pompaj sulama projesinden çıkardınız? İlk başlarda GAP'la 6 milyon insana iş olanağı sağlanacağı söyleniyordu ancak bugün Türkiye'de işsizliğin ve yoksulluğun en fazla olduğu iller GAP alanındaki illerdir.
Bugün GAP'ı, Atatürk Barajı'nı ve Urfa'yı konuşurken aslında bizim en önemli gündemlerimizden biri de mevsimlik tarım işçileri olmalı Sayın Bakan. Her yıl tarımın başkenti Urfa'dan, yine, Diyarbakır'dan, Mardin'den altı yedi ay boyunca yüz binlerce insan, mevsimlik tarım işçisi kadın ve çocuk yollara düşüyorlar; güvenli olmayan taşıma ve yolculuklarla sağlık, barınma, beslenme ve hijyen gibi en temel ihtiyaçlardan yoksun bir şekilde 20 metrekarelik çadırlarda yaşamak zorunda kalıyorlar. Gün boyu tarlada çalıştıktan sonra, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonucu, eve gelince de evin ağır iş yüküyle çalışan kadınlar ile eğitim hayatına devam edemeyen mevsimlik tarım işçisi çocuklara hangi hakkı tanıdınız? Mevsimlik tarım işçilerinin sağlık güvencesi olmadığı gibi yaşlandıklarında emeklilik hakları bile yok. Sayın Bakan, gelin, bu bütçede mevsimlik tarım işçileri için temel ihtiyaçları olan -barınma, beslenme, su, elektrik ve benzeri- sağlıklı ve hijyenik bir şekilde yaşayabilecekleri ortamlardan sağlık güvencesine, emeklilik hakkına kadar gerekli olan düzenlemeleri yapalım.
Bütçeyi konuşurken ithalatı esas alan bu iktidarın doğru bir tarım politikası yok arkadaşlar. Girdi maliyetlerindeki artış; mazot, gübre, zirai ilaç, elektrik ve benzeri yüzde 400 artmışken çiftçi ürettiği ürününü satamıyor. Şu an Urfa'da beyaz altın yani yüzlerce ton pamuk ambarlarda çürümeye terk edilmiş durumda. 16 liraya mal olan pamuk 10 liradan bile satılamıyor. Halka pamuk alım garantisi verilmeli ve pamuk fiyatları 25-30 TL arası olmalıdır.
Değerli halkımız, bu bütçe kadınların bütçesi değil. Türkiye'de kadına yönelik şiddet gittikçe yaygın bir hâl alırken üniformalı korucu veya devletin kolluk gücüne bağlı çalışan personelin faili olduğu kadın cinayetleri de gittikçe artmaktadır. Şırnak'ta ve Elâzığ'da Sakine Kültür ve Remziye Apaydın cinayetleri, Musa Orhan'ın İpek Er'i ölüme sürükleyen örneği gibi işte bu cinayetlerin birçoğuna yasaklar getirilerek hakikatler kamuoyundan gizlenmektedir. Son bir yıl içinde en az 310 kadın erkekler tarafından katledildi, en az 225 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) - 2008'den bugüne katledilen kadın sayısı en az 4.200. Katliam hâlini alan bu veriler iktidarın politikalarının sonucudur.
İktidar, erkek şiddetine karşı önlem alacağına İstanbul Sözleşmesi'ni yürürlükten kaldırıyor, "İstanbul Sözleşmesi bizimdir." diyen kadınlara soruşturma açıyor. Ve daha bir hafta önce Urfa'da 26 yaşındaki inşaat mühendisi Bahar Hezer adlı gencecik bir kadın sokak ortasında erkek kardeşi tarafından katledildi. Her gün başka bir Bahar katledilmesin diye İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceğiz ve HDP geldiğinde, İstanbul Sözleşmesi'ni yürürlüğe koyup uygulayacağız. Bahar, Remziye, İpek ve katledilen tüm kadınlar için adaleti sağlayacağız.
"..."(*) diyerek alanlarda, sokaklarda ve her yerde direnen tüm kadınları sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)