GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:35
Tarih:11.12.2022

HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Sayın Başkan, sayın vekiller; dün kötü bir gün geçirdik, hepiniz biliyorsunuz gerekçesini, yıllardır bütçede aynı şeyleri yaşıyoruz. Bugün en azından daha makul bir gün geçirmeyi umuyoruz, daha sağlıklı bir bütçe tartışması yürütmeyi umuyoruz, onu söyleyelim ama gördüğüm kadarıyla buna da imkân olmayacak.

Şimdi, Sayın Bakan, biz aslında Komisyonda da uzun uzun konuştuk, Millî Eğitim bütçesi üzerine konuşuyoruz, aslında çok temel bir bakanlığın bütçesi üzerine konuşuyoruz ama kimin için temel, kimin için çok önemli? Bizler için çok önemli, veliler için çok önemli, öğrenciler için çok önemli, yoksul çocuklar için, Türkiye'deki yoksul halklar için çok önemli ama ne yazık ki AKP iktidarı açısından o kadar önemli değil. Önemli olup olmamasını nereden anlıyoruz? Bütçeye ayırdıkları paydan anlıyoruz. Şimdi, yıllar içerisinde bütçedeki oranlara bakalım: 2022 yılında Millî Eğitim bütçesinin genel bütçe içerisindeki oranı 10,79'muş, değil mi Sayın Bakan? Bu yıl kaç? Bu yıl yüzde 9,64. Aslında rakamlara bakarsanız çok büyük, astronomik rakamlar var ama oran olarak baktığınız zaman çok az, neden? Çünkü enflasyon almış yüzde 180'lere varmış, muazzam bir devalüasyon var, muazzam bir TL'nin değer kaybı var, o anlamda rakamlar şişince sanki çok yüksek bir bütçe ayrılıyormuş gibi bir algı oluşuyor ama gerçek öyle değil.

Diğer bir şey değerli arkadaşlar: Ayrılan bütçenin yüzde 68,32'si personel giderine; 10,38'i ise devlet sosyal güvenlik primine ödeniyor. Peki, bu ülkedeki yatırımın yani eğitimdeki yatırımın artırılması için ne kadar bütçe ayrılıyor? 9,18 değerli arkadaşlar; 9,18. Şimdi, AKP hep şu masalı anlatıyor bize: Biz gelmeden önce Taş Devri'ndeydi Türkiye, hiçbir şey iyi değildi. Şimdi, değerli arkadaşlar -çok büyük çıkarmadım ama- şurada, elimde veri var: 2002 yılında Türkiye'nin Millî Eğitimdeki yatırıma ayırdığı bütçe 17,18; değil mi Sayın Bakan? 17,18. 2009 yılında kaça kadar gerilemiş biliyor musunuz? Yüzde 4,57'ye kadar gerilemiş, yüzde 4,57'ye kadar. Bu yıl ne kadar? Bu yıl ise yüzde 9,18. Şimdi soruyorum: E, eski hükûmetler, o devalüasyon, o kriz dönemindeki hükûmetler mi eğitime daha fazla önem vermişler, o zaman mı eğitim önemliydi şimdi mi eğitim önemli, bunu buradan çıkarabiliriz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, AKP'nin en büyük alametifarikası neoliberal politikaları bütün alanlarda, bütün bakanlıklarda yaygınlaştırması. Şimdi, eğitimi de piyasaya açtılar, sağlığı da piyasaya açtılar. Normalde Türkiye'deki eğitimin bütün aşamaları kamusal eğitim olurken, eşit, parasız olması gerekirken ve bu bir anayasal zorunlulukken bunu paralı hâle getirdiler; artık her yerde paralı kolejler, paralı ilkokullar, paralı bilmem şunlar bunlar var. Peki, bu paralı okullara kim gidebiliyor? Bu ülkede yaşayan halkların yüzde kaçı çocuklarını bu özel okullara gönderebiliyor? Sanırım, yüzde 2-3'tür belki de en abartılı hâliyle söylersek. Peki, geri kalan toplum, çocuğunu nereye gönderiyor? Devlet okuluna gönderiyor. Ben de devlet okuluna gönderiyorum, 2 öğrenci velisiyim, devlet okuluna gönderiyorum. Peki, o devlet okullarında çocuklarımız ne yaşıyor? Ya, tuvaleti temizlenmeyen, personeli olmayan, öğretmene, öğretmen odasına çay götürmek için nöbetçi öğrenci uygulaması olan, her şeyi okul aile birliği üzerinden isteyen, yazılı yapmak için öğrenciden kâğıt isteyen ya da kâğıt parası toplayan bir eğitim sistemimiz var değerli arkadaşlar. Şimdi, bu eğitim sistemini daha kaotik hâle getirdiler, adrese dayalı yaptılar ama başka bir şey daha yaptılar; bütün okulları imam-hatibe dönüştürdüler. Evinizin çok yakınında bir ortaokul var ama artık orası düz ortaokul değil, imam-hatip ortaokulu. İmam-hatibe göndermek istemiyorsunuz, ne yapacaksınız? Ya özel okula göndereceksiniz ya bir sahtekârlık yapıp gidip adresinizi taşıyacaksınız ya da o mahalleden taşınacaksınız değerli arkadaşlar. Bu neyi gösteriyor? Bu, sizin eğitime ne kadar ideolojik olarak yaklaştığınızı, bakış açınızı ortaya koyuyor.

Şimdi, bu kadar çok imam-hatip yapıyorsunuz; iyi, isteyen imam-hatibe gitsin ama önünde eylem olan imam-hatip okulları var. Mahalleli eylem yapıyor "Biz buraya imam-hatip istemiyoruz." diyor "Okulumuzdan memnunuz." diyor ama siz "Hayır, biz illa orayı imam-hatip yapacağız." diyorsunuz. Peki, imam-hatipleri bu kadar yaygınlaştırıyorsunuz, karşılığında diğer dinleri, diğer inançları tanıyor musunuz? Hayır, onu da yapmıyorsunuz; Alevi çocukları hâlâ zorunlu din derslerine girmek zorundalar, üstelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen burayı da değiştirmiyorsunuz.

Peki, müfredatınıza bakalım. Müfredat, gerçekten özgürleştirici mi; eleştirel düşünceyi yaygınlaştırıcı tarzda mı; gerçekten özgür bireyi, özgür insanı, evrensel değerleri mi esas alıyor? Hayır; milliyetçi, cinsiyetçi, dinci, erkek egemen, sağlamcı, bütün toplumsal yapıyı altüst edecek bir müfredat programınız var. Bütün resimlerinizde anne çay getiriyor, baba uzanmış ya da ayak ayak üstüne atmış, gazete okuyor; baba işe gidiyor, anne evde temizlik yapıyor. Siz, her gün ama her gün müfredatınızla, o içeriklerinizle toplumsal cinsiyet rollerini pekiştiriyorsunuz. Sonuç ne oluyor? Sonuç, Hiranur Vakfındaki çocuklar, o vakıfta çalışanların çocukları 6 yaşında evlendiriliyorlar.

Peki, ben Sayın Bakana soruyorum: Bizim yasalarımızda temel eğitim zorunlu değil midir? Zorunludur. O çocuk, 6 yaşındaki çocuk bütün hayatı boyunca resmî olarak hiç okula gitmedi. Sayın Bakan, Sayın AKP'liler, Sayın Millî Eğitimin yetkilileri; ne yaptınız? "Bu çocuğu niye okula göndermiyorsun?" diye gidip anasının babasının yakasına yapıştınız mı? "Sen bir anayasal, yasal suç işliyorsun." dediniz mi? Suç duyurusunda bulundunuz mu? Hayır, göz yumdunuz. Niye? Çünkü siz zaten kendiniz akşama kadar TÜGVA'yla, Ensarla protokol yapıyorsunuz; siz, kendi yurdunda 40'tan fazla erkek çocuğu istismar edilmiş bir vakıfla protokol yapıyorsunuz. Şimdi, buradan nasıl bir adalet, nasıl bir öğrenci yararı, nasıl bir üstün çocuk yararı bekleyebiliriz ki? Bunu da yapmıyorsunuz tabii ki.

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Bunu sen mi söylüyorsun?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Diğer bir mesele, dersliklerin yetersizliği. Sayın Bakan sunum yaptı, gerçekten, ben dinledim, sonra da okudum; hayaller Finlandiya, gerçekler Türkiye; hayaller Estonya, gerçekler Türkiye.

(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıkla laf atmalar)

BAŞKAN - Sayın Eronat... Sayın Eronat...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bu sunumda ne var biliyor musunuz? Bu sunumda, aslında, hiçbir şekilde, eğitimin kamusal, parasız, ana dilinde ve yerinde olmasına dair bir bakış açısı yok değerli arkadaşlar.

Yıl 2022, ben Muş Milletvekiliyim, bizim orada çok kar yağar. Hâlâ bizim köydeki çocuklarımız taşımalı eğitimle okula gidiyorlar. Sabahın kör saatinde kalkıp o minibüslere doluşuyorlar ve okula, eğitime erişmeye çalışıyorlar. Ya, 2022 yılında eğitim hâlâ taşımalı olabilir mi? Eğitim bir bütündür Sayın Bakan, yaşam yerinden, bölgesinden, kültüründen, sosyolojisinden etkilenir; bir etkileşim sürecidir. Siz, o çocuğu alıp sabahın köründe otobüse, minibüse doluşturarak ona eğitim vereceğinizi iddia ediyorsunuz.

Diğer bir şey, kız çocuklarının okullaşma oranı. Bakın, lise son sınıfta kız çocuklarında ciddi bir okul terki var. Kendi ilimden örnek vereyim: 100 lise son sınıf öğrencisinin sadece 42'si eğitime devam ediyor. Gerisi nereye gidiyor, gerisi nerede? Bu erken okul terklerinin gerekçesi nedir?

Sayın Bakana soruyorum: "Okullaşma oranlarında OECD ortalamasını geçtik." diye veri koymuşlar. Ben size söyleyeyim değerli arkadaşlar, Sayın Bakan açık liseyi de istatistiklerin içerisine koyuyor ve okullaşma oranlarını şişiriyor. Bu, kabul edilemez, doğru bir yaklaşım değildir; bunu da söyleyelim.

Diğer bir mesele -arkadaşlarım birçok konuyu söyledikleri için atlayarak gidiyorum- eğitim -hani, çok söylendi ama- pedagojinin temelinde ne var? Sizin kendi ana dilinizde eğitim var, değil mi? Bu pedagojik bir gerçektir yani, bu bir realite; bütün dünya, bütün bilim bunu söylüyor; siz bunun tersine gitmeye çalışıyorsunuz. İnsanlar gidiyor Mersin'e, bizim Bakanlık gidiyor tersine. 2023 yılında hâlâ tek dilde eğitimi bu topluma dayatıyorsunuz. Yani şimdi, ben bir Kürt çocuğu olarak Türkçeyi öğrendiğim gibi, İngilizceyi, Almancayı ve Fransızcayı öğrendiğim gibi niye ana dilimde eğitim alamayayım? Ya, bu bir engel mi? Bütün dilleri öğrenebilirim, benim Türk arkadaşlarım da pekâlâ Kürtçe öğrenebilirler ve biz burada birbirimizi çok daha iyi anlayabiliriz ama bu sizin ideolojik kodlarınıza aykırı, o nedenle yapmıyorsunuz.

Şimdi, son olarak da bu, yükseköğretime dair bir şeyler söylemek istiyorum.

Bu arada, Millî Eğitim Bakanlığı okulların yakıt ihalelerini merkezîleştirmiş. Biz, şu anda kış ayındayız, hâlâ bölgedeki okullar yakıt ihalesini yapamadılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hâlâ yakıt ihaleleri olmadı ve bakın, bu nedenle Tuşba'daki Canik Çok Programlı Lisesinin öğrencileri okula gitmiyorlar. Neden? Çünkü okul buz gibi. Van'da, bu havada, soba yanmadan, kalorifer yanmadan nasıl gitsin bu çocuklar okula? Ama buna bir çözüm bulan var mı? Yok.

Diğeri de, şimdi siz "YÖK'ü kaldıracağım." diye geldiniz, YÖK'ü tahkim ettiniz. Bütün eğitim sürecini dönüştürdünüz ama daha kötü bir şey yapıyorsunuz. Bakın, biz bunu Plan ve Bütçede verdik, ben 20 Ocak 2022'de kanun teklifi verdim -sanırım, Mecliste ilk veren milletvekili benim- dedik ki: "Bir öğün yemeği, temiz suyu çocuklara ücretsiz verin." Ya, yoksulluk almış başını gidiyor. Bu çocuklar sınıflarda açlıktan bayılmasınlar, bu çocuklar temiz su içsinler. Sonra, kanunu ciddiye almadınız, teklifimizi işleme almadınız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bu, okullara ilişkin ama...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Peki.

Biz. Plan ve Bütçe Komisyonunda "Bütçeniz artırılsın." dedik Sayın Bakan, bütçeniz artırılsın. "Çocuklara yemek verin." dedik; siz bunu reddettiniz. Ben sizi vicdanla, kamuoyunun takdiriyle baş başa bırakıyorum. Siz çocukları aç bırakan bir iktidar olarak tarihe geçtiniz. (HDP sıralarından alkışlar)