| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 12.12.2022 |
MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği Başkanlığı ve Türk Akreditasyon Kurumu bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
2022 yılı dünya genelinde her ülkeyi etkileyen, çok boyutlu sınamaların yaşandığı, buna karşılık yeni denge arayışları ve politikaların görüldüğü gelişmelerle karşı karşıya kalınan bir süreç olmuştur. 2019'da başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisinin etkisi azalsa da küresel sistemle birlikte ülkeler üzerinde oluşturduğu tahribat hissedilmeye devam etmektedir. Uzun zamandır süregelen ticari savaşlar, toplumsal hareketlilikler, göç dalgaları, terör eylemleri, iklim değişikliği, enerji ve gıda krizi gibi ağır gelişmelerle beraber 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Ukrayna-Rusya savaşı da yaşandığı coğrafyayla sınırlı kalmayarak dünyanın geri kalanını tesiri altına almıştır. Böylesi bir dönemde pek çok ülke gerek iç dinamikler gerekse dünyanın içerisinde bulunduğu süreç sebebiyle siyasi istikrarsızlık ve hükûmet kriziyle karşı karşıya kalmıştır. Özellikle Avrupa'da bazı ülkeler erken seçim kararları almış, hükûmet değişiklikleri yaşanmıştır; İngiltere bu ülkelerin başında gelmiş, kısa sürede 2 hükûmet değişikliği görülmüştür. İtalya, Bulgaristan ve İsrail'de ise erken seçime gidilmiş, siyasi koşullar değişmiştir. Bununla beraber, İspanya, Sri Lanka, Tunus, Libya, Özbekistan, Pakistan, Bangladeş, Arnavutluk, Ermenistan, Lübnan, Kazakistan, Irak ve İran siyasi krizler ve iç karışıklıklarla meşgul olmuştur. Sosyal ve ekonomik zorluklara çözüm bulamayan bazı Avrupa ülkelerinde ise geniş kapsamlı hükûmet karşıtı gösteriler düzenlenmiştir. Yaşanılan gösterilerde Avrupa Birliği ve NATO karşıtı söylemlerin olması ise dikkatlerimizden kaçmamıştır. Ayrıca bugün Avrupa'da 11 ülkeyi etkileyen ve toplamda 20 bölgeyi kapsayan ayrılıkçı çabaların muhatap olduğu ülkelere karşı harekete geçmesi ise muhtemel bir tablo olarak karşımızda bulunmaktadır. Avrupa açısından sorun, düzenlenen protestolar, artan enflasyon ve hükûmet krizleriyle sınırlı kalmamıştır; güvenlik mimarisi de kıta genelinde çökmüş ve silahlanma yarışı hız kazanmıştır; monarşi karşıtı görüş ve akımlar yoğunlaşmıştır.
Diğer yandan, Uzak Doğu coğrafyasında da gerginlik yükselmiştir. Çin'in Tayvan üzerinden Amerika Birleşik Devletleri ve diğer bölge ülkeleriyle olan restleşmesi sürmektedir. Kuzey Kore nükleer çalışmalarına ivme kazandırmış, balistik füze denemelerini artırmıştır. Özellikle Güney Kore ve Japonya kendisini tehdit altında hissederek ilave tedbirler geliştirmektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nin ise Çin'i kuşatmak maksadıyla Asya ve Pasifik bölgelerindeki politikalarına ağırlık vermeye başladığı malumdur. Silahlanma yarışı Avrupa ülkelerinin ardından Pasifik bölgesinde de yoğunlaşmıştır. Aynı bölgede yeni ittifaklar kurulmaya başlamış, kapsamı, sadece ekonomik saiklerle sınırlı kalmayıp güvenlik hassasiyetlerini de kapsamıştır. Tüm bu gelişmelerin gölgesi altında küresel dengeler yeniden kurulmaya koyulmuş, ülkeler arası yeni yapılanma ve güncel ittifaklar kendisini göstermiştir. İnsanlığın huzuru bozulmuş, küresel barış ve istikrar yerini her geçen gün artan savaş tehdidi ortamına bırakmıştır.
Sayın milletvekilleri, yaşanan şartlar altında barışı önceleyen, diplomasinin gücüne inanan sorumlu politikalara ihtiyaç duyulduğu mutlak bir gerçekliktir. Gelinen aşamada her ülke, askerî ve ekonomik tehlikeler başta olmak üzere pek çok alanda risklerle dolu bir sürece hazırlandığını göstermektedir. Hâlihazırda bozulan sadece enerji ve gıda arzı güvenliği, tedarik zinciri ve ekonomiler değildir; hesaplaşmalar düşünülenin de ötesinde kızışmış durumdadır, nükleer tehditler yaygın hâle gelmeye başlamıştır. Hâl böyleyken, uzlaşıyı tesis edebilmek, tarafların tümüyle makul düzeyde görüşebilmek, güven verici durumda bulunmak, küresel barış ve istikrara hizmet edebilecek kabiliyette olmak önem arz etmektedir. Bugün Türkiye'nin yaptığı tam olarak budur. 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan ve hâlâ devam etmekte olan Ukrayna-Rusya savaşında 2 tarafla da görüşebilen, malum savaşın getirdiği krizlerin çözümü noktasında aktif rol oynayabilen Türkiye haricinde bir başka ülke yoktur. Türkiye'nin barış ve istikrardan yana olan etkin diplomasisi dünyanın geri kalanıyla mukayese edilemeyecek kadar büyük önem ve anlama sahiptir. Küresel dengelerin yeniden kurulduğu bir süreçte Türkiye artık başka merkezlerde oluşturulan dengelerin tarafı değil, kendi dengesini kuran ve bunun gündemini oluşturabilen bir ülke durumuna gelmiştir. Türkiye'nin sadece bölgesel değil, küresel bir güç olduğu tüm dünya tarafından kabul edilir olmuştur. Cumhur İttifakı'nın ortaya koyduğu irade ve kararlılık, devletimizin kurucu iradesinin 21'inci yüzyıl koşullarındaki devamıdır. Bugün Türkiye'nin hem bölgesel hem de küresel anlamda güvenilir, etkin ve irade sahibi güçlü bir ülke olduğu tüm çevrelerce kabul edilmiştir.
Ukrayna-Rusya savaşının başlamasının ardından peş peşe gelen karşılıklı yaptırımların enerji alanını da kapsayacağını savaşın henüz başında göstermişti. Enerji arzı krizinin çözümü noktasında ülkemizin önemi ve konumu gelinen aşamada ön plana çıkmış, enerji nakli konusunda en ekonomik, en güvenli rota olduğu da anlaşılmıştır. Bu bağlamda "Güney Gaz Koridoru" olarak tanımlanan saha, bir bakıma Türk enerji hattı olarak da kabul edilir hâle gelmiştir. Rus gazının ülkemiz üzerinden naklinin yanında, Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan'ın doğal gaz kaynaklarının da ülkemiz üzerinden nakline dair yeni projelerin gündemde olması, Avrupa ülkelerinin içerisinde bulundukları krizlerin çözümü noktasında en güvenli limanın Türkiye olduğunu göstermiştir. Böylelikle, yakın zamandan itibaren başlamak üzere ülkemizin siyasi ve stratejik değeri daha da fazla artacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye barış, istikrar ve insanlığın huzurunu temel alan dış politika yaklaşımıyla her zaman mazlumun ve mağdurun yanında olmaya devam etmektedir. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcından itibaren yürütülen etkili diplomasi tüm dünya nazarında kabul görmüş, takdir ve beğeni toplamıştır. Uzak coğrafyalarda bile her mazlumun sesine kulak vererek şefkat elini uzatan Türkiye gerçeği herkesin malumudur.
Geleceğin dünyasının yeniden şekillendiği ve küreselleşmeden yerelleşmeye doğru giden bir süreçte, Türkiye derin bağları bulunan Türk dünyası ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmektedir. Türk Devletleri Teşkilatı, Türk dünyası ülkelerinin ilişkilerinin kurumsal bir yapıda toplanması adına büyük önem arz etmektedir. Şimdiye kadar düzenlenen 9 zirvede Türk dünyası ülkelerinin askerî, ekonomik, kültürel ve siyasi anlamda ilişkilerinin geliştirilmesi adına önemli ve somut kararlara imza atılmıştır.
11 Kasım 2022 tarihinde Özbekistan'ın Semerkant şehrinde "Türk Medeniyeti için Yeni Dönem: Ortak Kalkınma ve Refaha Doğru" temasıyla düzenlenen 9'uncu Zirve kapsamında alınan kararlar her yönüyle önemli ve dikkat çekici olmuştur. Ekonomik iş birliği, ulaştırma ve lojistik altyapısının güçlendirilmesi; Hazar geçişli uluslararası doğu-batı orta koridorun potansiyelinden istifade edilerek bölgesel bağlantıyı güçlendirici adımların atılması yönünde zirvede alınan kararlar, ilerleyen süreçte Zengezur Koridoru'nun açılmasıyla beraber, Türk dünyasının fiziki bütünleşmesine zemin hazırlayacak ve olanak tanıyabilecektir.
Semerkant Zirvesi'nde en dikkat çekici hususlardan biriyse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin teşkilata gözlemci üye sıfatıyla kabul edilmesidir. Bu husus, millî davamız olan Kıbrıs meselesinin iki eşit egemen devlet yaklaşımıyla çözülmesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin uluslararası tanınırlığının artırılması adına önemli bir anlamı ifade etmektedir.
Türk Devletleri Teşkilatıyla şekillendirmeye koyulduğumuz süreç, Türk dünyası ilişkilerini geliştireceği gibi, doğu ve batı arasında sıkıştırılmaya çalışılan Orta Asya coğrafyasının bundan sonra dünyanın geleceğine şekil verme kudretine de sahip olduğunu göstermiştir. Türk devletleri arasındaki iş birliği ve yakınlık, dünyanın içerisinde bulunduğu ve az evvel de bahsettiğimiz enerji krizinin çözümünde Güney Gaz Koridoru'nun önemini artırarak mühim bir stratejik kazanımı beraberinde getirecektir; sadece ekonomik ve ticari boyutta kalmayarak savunma ve askerî alanda da iş birliğinin artırılmasıyla, günümüzde üzerinde tartışılan yeni güvenlik mimarisi arayışlarında da farklı bir yaklaşımı ortaya koyabilecektir.
Ukrayna-Rusya savaşı sadece ekonomik, gıda ve enerji krizini değil, ayrıca Avrupa'da olduğu kadar tüm dünyada yeni bir güvenlik mimarisi arayışını doğurmuştur. Uzun süredir tarafsız kalmayı tercih eden bazı Avrupa ülkeleri tutumlarını değiştirmiş ve NATO'ya üyelik başvurusunu gündemlerine almışlardır. NATO'ya üyelik süreçlerini başlatan İsveç ve Finlandiya'nın terör örgütleriyle olan yakın temasları, tabii olarak bizlerin itirazına sebep olmuştur. İşte tam da burada dikkat çekilmesi gereken önemli bir husus vardır: Küresel güvenliğin ve barışın sağlanması yolunda atılacak adımlar birkaç kurumun elinde sınırlı kalmamalıdır. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin işaret buyurduğu, İslam ülkeleri ve Türk dünyasını kapsayan "Asya ve Orta Doğu Güvenlik Örgütü" iyi anlaşılmalı ve analiz edilmelidir. Aynı köklere sahip Türk-İslam dünyasının askerî anlamda ortaya koyacağı birliktelik önümüzdeki süreçte güvenlik temelli problemlerin yaşanmasının da önüne geçebileceği gibi, barış ve istikrarın tesisine olanak sağlayabilecektir. Türk dünyası ve 57 İslam ülkesini kapsayan "Asya ve Orta Doğu Güvenlik Örgütü" toplamda 1 milyar 956 milyon 191 bin 783 kişilik bir nüfus ve yaklaşık olarak 7 milyonluk bir askerî personel sayısına sahip olabilecektir; bununla beraber, yaklaşık 20 trilyon dolarlık bir gayrisafi yurt içi hasılayla önemli ekonomik birlikteliği de ifade edebilecektir. Türkiye'nin öncülüğünde kurulacak olan bu birliktelik, çeşitli sınamalarla sürekli karşı karşıya bırakılan Türk ve İslam dünyasını, güvenlik bahanesiyle yapılan dayatmaların dışına çekerek kendi kader ve geleceklerini belirlemeleri hususunda da önemli bir güç merkezi hâline getirebilecektir.
Muhterem milletvekilleri, günümüz dünyasında bir coğrafyada yaşanan sıkıntı, yaşandığı bölgeyle sınırlı kalmayarak dünyanın neredeyse tamamını etkisi altına alabilmektedir. Bu bağlamda doğudan batıya, kuzeyden güneye Türkiye dünyanın merkezi hâline gelmiştir. Farklı coğrafyalarda vasat bulan krizlerin çözümünde ülkemiz en güvenilir ortak olduğunu, politikasının insanlığın huzuru, barış ve diyalogdan yana olduğunu tüm çevrelere göstermiştir. Bugün, Afrika'yla olan bağlarımız güçlendirilmiş, ecdat yadigârı topraklarda barış ve huzurun tesisi için Türkiye elini taşın altına koymuştur.
Kafkasya'da kalıcı barışın tesisinin yanında iş birliğinin de güçlenmesi adına önerdiğimiz "3+3" formatındaki teklifimiz yine bölgenin huzur ve istikrarını önceleyen çevrelerce olumlu karşılanmıştır. Türkiye, Türk dünyasının kanayan yarası Karabağ'ın can Azerbaycan topraklarına katılmasında ve sonrasındaki süreçte kardeş ülkenin yanında olmuş ve olmaya da devam edecektir. Bazı ülkelerden Azerbaycan'a yönelik son dönemlerde artan mütecaviz eylemler karşısında da Azerbaycan'la beraber olacağımız akıllardan çıkarılmamalıdır.
Suriye ve Irak'ta hem bölge halklarının güvenli bir ortama kavuşması hem de kendi sınır güvenliğimizi sağlamak adına terörle mücadelemiz kararlılıkla devam etmektedir. Aynı bölgede yaşayan Türkmen kardeşlerimizin hak ve menfaatlerinin korunması da önceliklerimiz arasındadır.
Ege ve Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ın tüm tahriklerine rağmen diyalogdan yana olan tavrımızı koruyoruz ancak yeri ve zamanı geldiğinde Türk'ün çelikten yumruğunun yıldırım, kasırga ve tayfun olup Ege'den ineceğini muhataplarımız akıllarından çıkarmamalıdır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur ama kendi hakkımızı da kimseye çiğnetecek değiliz.
İnsanlığın huzurunun tesis edilerek küresel barışın sağlanması adına 21'inci yüzyıl, Türkiye ve Türk milletine büyük sorumluluklar yüklemiştir. Dış politikanın tayininde 3 önemli husus vardır: Bunlardan ilki, ayaklarınızın nereye bastığı, nerede bulunduğunuz ve potansiyelinizin ne olduğudur. İkincisi, gelişmeleri nasıl okuyup yorumladığınızdır. Üçüncüsü ise etrafınızı ve dünyayı nasıl gördüğünüz, hedeflerinizi neye göre tayin ettiğinizdir. Biz, bu şartlarda, başkent Ankara merkezli bakış açımızla gelişmeleri Türkçe okuyor ve yorumluyoruz. Türklüğün yüksek vasfı ve idealleriyle yönümüzü tayin ediyor, ülkülerimizin peşinden gitmeyi tarihimize ve milletimize borç sayıyoruz. Bu sebeple, olup biteni Washington'a ve Brüksel'e bağlı kalarak yorumlayanlarla aynı safta buluşmuyor oluşumuz gayet normaldir çünkü biz sadece bu milletin yüksek feraset ve basiretine inanıyor, devletimizin kudretine güveniyoruz; farkımız işte budur. Biz, Cumhur İttifakı'yız. Cumhurdan aldığımız yetkiyle cumhuriyetimizi daha ileriye taşıyacak azim ve kararlılıktayız. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) İnanıyoruz ki başaracağız, 21'inci yüzyılı Türk ve Türkiye Yüzyılı yapacak yüksek vasıf elbette ki bizdedir. Hamdolsun milletimizin dua ve destekleri de bizimledir, Cenab-ı Allah'ın yardımı da inşallah bizimle beraber olacaktır diyor, bu vesileyle Dışişleri Bakanlığımızın bütçesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimizi ifade ediyor, Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun şahsında, tüm Dışişleri personelimize Cenab-ı Allah'tan üstün muvaffakiyetler diliyor, Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)