| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 12.12.2022 |
HDP GRUBU ADINA MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sözlerime Eczacıbaşı Holdinge bağlı Esan madencilikte işten atıldığı için direnen 240 işçiyi, Koç Üniversitesi Hastanesinde sendikalı oldukları için işten atılan direnişteki işçileri, İzmir Torbalı'da sendikalı oldukları için Marlboro fabrikasından işten atılan ve direnen direnişçi işçileri, Pulver Kimyada, DYO fabrikalarında sendikalı oldukları için işten atılan ve direnen işçileri ve elbette Amasya Çambükü'nde jandarma dipçiğine, copuna, gazına karşı toprağını savunurken direnen köylüleri selamlayarak başlamak istiyorum. (HDP sıralarından sürekli alkışlar)
Bütçeyi konuşuyoruz. Biz burada sarayın seçim bütçesini konuşuyoruz ama bir başka masada halkın geçim bütçesi asgari ücret konuşuluyor. Ücret politikası sınıfsaldır. Patron için işçi herhangi bir makineden farksızdır ve bir makinenin çalışmaya devam etmesi için onun bakımının yapılması gerekir. Patron işçiye de böyle bakar, işçinin çalışması için onun bakımının yapılması gerekir ve işçinin bakımı yaşam standardı üzerinden saptanır. Bu yüzden "asgari ücret" demek aslında "asgari yaşam" demektir yani birilerinin dediği gibi "kuru ekmeğe karın doyurmak" demektir.
Dünya çapında asgari ücret uygulanır ama istisnaidir, bizde ise genel ücrettir ve son zamlarla beraber neredeyse herkesin ücreti hâline gelmiştir. Bu ülkede 40 milyona yakın insan asgari ücret ve seviyesinde ücretle geçiniyor, 10 milyona yakın emekli onun yarısıyla dipte geçiniyor ve 10 milyon engelli dibin dibinde geçinmeye çalışıyor yani halkın büyük bir kısmına sefalet, açlık ve yoksulluk dayatıyorsunuz.
Şimdi asgari ücretin artırılması gündeme geldiğinde iki tane tehdit gündeme geliyor. Birini patronlar yapıyor; başladılar, dediler ki: "Ödeyemeyiz, işçi çıkaracağız." Öbürünü Bakan yaptı, dedi ki: "Asgari ücrete zam yapılırsa enflasyon yükselir." Yani aslında şunu söylediler: Ücretler dipte kalmaya devam etmelidir. Yani aslında şunu söylediler: Bu halk yoksulluğun dibinde yaşamalıdır ki bizim servetimiz artmaya devam etsin. Bütçe de asgari ücrette olduğu gibi sınıfsaldır; ya halktan ve yoksuldan yana olursunuz Garo Paylan'ın dediği gibi ya patronlardan ve zenginlerden yana olursunuz. Bu Hükûmet, patronların ve zenginlerin Hükûmeti; bunu söylemek için başka basit şeylere ihtiyaç yok, çok rahat...
Turizm Bakanı konuştu iki gün önce; kendi şirketine devletten teşvik alıyor, Türkiye'nin en büyük otellerinin sahibi. Sağlık Bakanı, ailesi, hepsi; Türkiye'nin en büyük hastaneleri onların elinde. AKP'nin bütün yandaşları, hepsi patron; patronlarla yan yana duruyorlar ve zenginlerin bütçesini yapıyorlar. Ne zaman ki halk hakkını istese, halk hakkı olanı talep etmeye kalksa karşılığında "Enflasyon var." diyorlar, karşılığında "İşçi çıkarma gelir." diyorlar. Ama yoksuldan bu kadar yağmalayanlar enflasyonu tartışmaya başladıklarında, örneğin Nurettin Canikli'nin verdiği rakamları hiç konuşmuyorlar. Atılan merminin, obüs mermisinin, atılan F-16 füzesinin, havalanan F-16 uçağının yani "200 milyar dolar" dediği desteğin kimden kesildiğini söylemiyorlar ve bu savaş bütçesinin yoksulluğun temel sebeplerinden biri olduğu gerçeğinin üstünü örtüyorlar. Biz "Savaş, savaş..." dediğimizde aslında bu ülkede yoksulluğu ve sefaleti de anlatmaya çalışıyoruz.
Yetmiyor, yüzlerce milyoner yarattılar. Ülkenin bir avuç çapulcusunu servet üstünde yüzer hâle getirdiler ve onlar, ne zaman ki işçi, hakkını arasa ne yazık ki görmezden gelmeye devam ediyorlar. Bu iktidar zenginlerin iktidarı ve bu iktidarın bu bütçesinin, yirmi yıldır olduğu gibi yoksullara bir çözüm üretme şansı yok çünkü zenginleri, çünkü patronları karşısına alması lazım ama zenginlerin serveti yoksullardan çaldıklarından, patronların serveti işçilerin emeğini çalmalarından oluşuyor. Bakan büyüme rakamlarını verdi, bu büyümenin maliyeti... Amasra'nın üstünden bir ay geçti, 42 madencinin ölümünün üstünden bir ay geçti; bu bir ayda 127 işçi daha öldü ve bir yılda ölen işçi sayısı on bir ayda 1.658. Burada Ulaştırma Bakanının saydığı, müteahhit gibi saydığı inşaatların, havaalanı inşaatlarının, tünellerin, o gökdelenlerin hepsi bu işçi kanıyla sulanıyor. Bu iktidarın iktidarı zenginlerin serveti, patronların iktidarı, işçinin dökülen kanı üzerinden kuruluyor ve bileceksiniz ki işçiler ayağa kalktıklarında bu kanın hesabını soracak. (HDP sıralarından alkışlar)
Biz ne istiyoruz, işçiler ne istiyor, halk ne istiyor? Umurunuzda değil ama ben sayayım: Asgaride insanca yaşam istiyorlar, insanca yaşayacak bir ücret istiyorlar; işçiye bir cehennem dayattınız, bu cehennemin yıkılmasını istiyorlar; onurlu, güvenli ve kurallı çalışma istiyorlar; yüzde 86'sı örgütsüz hâle gelmiş, sendikalılar şu anda işten atılıyor, sendikalaşmak istiyorlar, örgütlenmek istiyorlar ve yoksullar, yaşam standartlarının yükselmesini istiyorlar. Biliyorlar ki tecrübeleriyle sabit ki ücret arttığında kiralar artacak; biliyorlar ki tecrübeleriyle sabit ki ücret arttığında gıda fiyatları artacak.
Enerji baronlarını zengin ettiniz, halk doğal gazı ödeyemiyor; inşaat baronlarını zengin ettiniz, halk sokakta geziyor, kira ücretlerini ödeyemiyor ve Turizm Bakanı turizmle övünüyor, halk otobüse binip akrabasını ziyarete gidemiyor. Biz diyoruz ki bunun dengelenmesi gerekiyor, yapılması gereken basit, bu Meclisin de yapacağı işler var. Benim hayalim var; benim hayalim sınıfsız, sömürüsüz bir dünya, sınırsız bir dünya ama bu Meclisin yapacağı işler de var. Kirayı, yoksulların kirasını kaldırın, devlet desteği koyun; doğal gaz ve diğerleri, kamulaştırın, özel şirketlere peşkeş çekmeyin; hastaneleri, okulları, halkın çocuklarına ve halkın sağlığına açın, halkın kuyruklardan kurtulmasını sağlayın ama bunu yapmak için patronları karşınıza almanız, bunu yapmak için zenginlerin karşısına dikilmeniz gerekiyor ama bunu sizin yapma şansınız yok çünkü o zenginliğin üzerinde oturuyorsunuz.
Biz ne istiyoruz? Basit şeyler istiyoruz: Bütün ücretler, vekillerin, yöneticilerin bütün ücretleri eşitlensin ve insanca yaşayacak bir seviyeye getirilsin; kiralar sıfırlansın, insanlar ev sahibi olsun; hastaneler, kamu hizmetleri, tamamı halka açılsın ve kamulaştırılsın ve elbette ki zenginlerin servetine el konulsun ve halka dağıtılsın ama biliyoruz ki bunun için başka bir şey gerekiyor. Ben, Garo Paylan'ın bütün konuşmasına katılıyorum ama kendi arkadaşıma bir eleştirim var. O çok iyi niyetli, o diyor ki: "Bu Meclisin vekilleri bunu yapar." Ben de diyorum ki: Bu vekiller bunu yapamaz. Bunu yapmanın bir tane yolu var, bugün asgari ücrete gözünü dikmiş bekleyen işçilerin yapacağı bir tek şey var: Ne açlık sınırında asgari ücret isteyen sendikaya güvenecek ne de bu Meclise güvenecek, bu Meclisteki çoğunluğa güvenecek. Garo açık söyledi, tek bir virgülüne dokunamıyoruz çünkü burayı bunlar yapıyor. Bu iktidar kaldığı sürece yoksulların, bu iktidar kaldığı sürece işçilerin hiçbir şey kazanma şansı yok. Siz bir cehennem yaratıyorsunuz; çocuklara bir cehennem dayattınız, istismar aldı başını gidiyor; kadınlara bir cehennem dayattınız, kadın cinayetlerinin sınırı yok; işçilere bir cehennem dayattınız, kuralsız, güvencesiz, örgütsüz çalışmayı kurdunuz ve halkı sefalete, halkı yoksulluğa mahkûm ettiniz; adalet duygusunu bitirdiniz, kayırmacılığı doruğa getirdiniz; halka bir cehennem dayatıyorsunuz. Biz cenneti yeryüzüne indirmek isterken siz buradaki cehennemi halka dayatıyorsunuz. Ama unuttuğunuz bir şey var: Öfke büyüyor. Halkın, yoksulun, açın öfkesinden korkun. Bu öfke ayağa kalktığı gün, bu öfke doruğa çıktığı gün sarayınızı da saltanatınızı da yıkacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Buradan bütün işçilere, yoksullara, halka seslenmek istiyorum: Bu, son bütçe; bu Parlamentonun yapacağı son bütçe bu. Ya seçimde bu cehennemin zebanilerine oy vereceksiniz ya bu cehennemin kalıcılaşması için, bu cehennemin çukurunda yaşamak için oy vereceksiniz ya da bu cehennemi o sahiplerinin tepesine yıkacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan, temiz bir dile davet edin lütfen sayın hatibi. Sayın Başkan, temiz bir dile davet edin kendisini.
MUSA PİROĞLU (Devamla) - Ben diyorum ki: Bu cehennem yıkılacak. Yarattığınız bu cehennemde, yoksula, işçiye dayattığınız bu cehennemin içinde kaybolacak, boğulacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)