GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 362 sıra sayılı 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 363 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin yedinci tur görüşmelerinde yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:6
Birleşim:36
Tarih:12.12.2022

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Bu akşam, şu an itibarıyla Dışişleri Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçelerinin görüşmelerini bitirdik; birazdan oylamalara geçeceğiz. Ben iki Bakanlığın bütçesinin de hayırlı olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

Tabii, Dışişleri Bakanlığından başlarsak... Şimdi, bu eleştirilerin yapılması... Tabii ki daha iyisini ortaya koyabilmek adına, daha farklı bakış açıları ortaya koyabilmek adına burada birçok şey tartışılabilir fakat Türkiye'de dış politikaya dair meseleler bir senelik, iki senelik, üç senelik meseleler değildir; genelde yıllara sâri olan, özellikle Türkiye Cumhuriyeti devleti gibi geçmişten beri büyük bir devlet geleneğine sahip olan bir devlet açısından bunların mutlaka, geçmişten bugüne birtakım sebepleri, gelişi söz konusu olacaktır; bu böyledir de zaten.

Devletimiz her dönemde farklı birtakım siyasetler ortaya koyabilir, gerek bölgesiyle gerek dünyayla ilişkili olarak koyabilir. O dönem itibarıyla, bu siyaseti ortaya koyduğu dönemdeki gücü, ilişkileri, kapasitesi, imkânları neyse ve ortaya koyduğu liderlik performansı, yönetim performansı neyse, bunlar ona göre şekillenir. Şu an itibarıyla da cumhuriyetimizin 100'üncü yılına geldiğimiz bu süreçte Türkiye, herkesin kabul ettiği gibi, artık birçok alanda kapasitesini oldukça artırmış; ticaretiyle, sanayisiyle, ihracatıyla, dış ticaretiyle, savunma sanayisiyle, ordusuyla, diplomasisiyle, nüfusuyla artık belli bir olgunluğa erişmiş bir durumdayken Türkiye'den, özellikle cumhuriyetin ilk yıllarında veya devamında olan süreçlerdeki kırılganlıklarını aşmış olan bir ülkeden beklenen bir siyaseti devam ettirmesini kimse ummamalı. Şimdi, burada, Türkiye, gücü nispetinde, imkânları nispetinde, kabiliyetleri nispetinde bir politika ortaya koyuyor ve bu politika geleceğe ışık tutan, insan merkezli, haysiyetli bir siyaset. Bunu da dünyada birçok ülkenin takdir ettiğini görüyoruz. Şimdi, iddialı bir şekilde "Ukrayna-Rusya meselesinde, dünyada barışı samimiyetle isteyen tek ülke Türkiye'dir." diyoruz; bu iddialı bir cümle aslında ama ben bunun böyle olduğuna yüzde 100 eminim, veriler bunu gösteriyor. Şimdi, tahıl meselesinden esir takasına varıncaya kadar bunları bu masaya oturtabilecek tek ülke olarak -büyük güçler de dâhil, büyük devletler de dâhil- bunu kabul ediyor. Şimdi, bu kolay bir şey değildir; aracılık, kolaylaştırıcılık bunlar güçle temin edilen şeylerdir, bunlar hem kabiliyet meselesidir hem kapasite meselesidir. Türkiye'nin bu kapasiteye ulaşmış olduğunu kabul etmediğimiz takdirde burada boşuna havanda su döveriz.

Şimdi, Türkiye'nin bundan sonraki vizyonuyla alakalı bir şeyler ortaya koymamız lazım. Geçmişte belli bir taassupla hareket edip işte, efendime söyleyeyim "Bölgede ne bir karış toprak veririz ne bir karış toprak alırız." politikası, bu anlayış o döneme ait. İsmet Paşa şu an yaşasaydı nasıl bir politika uygulardı veya Mustafa Kemal Atatürk bugün yaşasaydı nasıl bir politika ortaya koyardı, bunu kimse bilemeyebilir. Şimdi 1930'ların Türkiyesi yok ki. E, bugün Recep Tayyip Erdoğan ve Kabinesi, şu an itibarıyla Cumhur İttifakı'nın ortaya koymuş olduğu anlayış, Sayın Bakanımızın nezdinde dış politikada ortaya koyduğumuz tavır bellidir. Şimdi, bunları doğru analiz edebilmemiz lazım. Dün hayal olan şey, Türk Devletleri Teşkilatı bugün gerçekleşmiş ve alınan kararların, ortaya konulan vizyonun, Türkiye'de birileri anlamamaya çalışsa da dünyada nasıl yankılandığını biliyoruz. Birileri iyi gözle bakarken nasıl bir tedirginlik oluşturduğunun da farkındayız. Türkiye, bu tedirginlik oluştu diye maceraperest bir şekilde bu yolda yürümüyor ki dünyadaki gerçeklere uygun bir şekilde, kademe kademe bu noktada elini yükselterek hareket ediyor. Türkiye'nin bu yürüyüşüne destek olmamız lazım. Bu yürüyüş Türkiye'yi dış politikada daha bağımsız hareket eden, daha bağımsız kararlar alabilen bir ülke hâline getirdi ve getirecek.

Şimdi, asıl rahatsızlık, Ankara merkezli bağımsız politikaları her şart ve koşulda ortaya koyabilen bir Türkiye değil mi? ABD'nin, Rusya'nın Fransa'nın veya diğer güçlerin bölgede varlığından en ufak rahatsızlık duymayanlara, sıra Türk Bayrağı'nı görmek olduğu zaman hepsine sıtma girdiğini görüyoruz şu an. Ya, Türk devletinin, tarihiyle de bakıldığı zaman, bu bölgelere acı, kan, keder değil; bu bölgelere refah, aynı zamanda huzur ve barış getirdiğini görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Dünya tarihçilerinin Orta Doğu'yla ilgili söyledikleri bellidir; Kudüs için, Filistin toprakları için, Orta Doğu için söyledikleri bellidir. Ne söylerlerse söylesinler, bizim olduğumuz yerde düzen vardır, bizim olduğumuz yerde huzur vardır; bizde yok etme, asimile etme, dilini, kültürünü yok sayma, insanlara nezaketsizlik, onur kırıcılık, haysiyet düşmanlığı yoktur. Şimdi, bu şekilde insani değerleriyle birlikte Afrika'da Türkiye'nin itibar kazanmasının ardında yatan şey nedir? Türkiye'nin doğru bir siyasetle, ahde vefa ilkesiyle, karşılıklı saygıya dayalı ilişki temelinde bu ilişkilerini yürütmesidir. Başkaları gibi bakmadığımız için Türkiye şu an itibar görüyor. Bu itibardan kim rahatsız olabilir? "Bu vatan evladıyım." diyen birinin rahatsız olma ihtimali yok, ben gurur duyuyorum "Yeniden Asya" denildiğinde. Latin Amerika'daki ihtilaflara kadar Türkiye'nin bunlarla alakadar olması bizim onurumuzdur, gururumuzdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Son defa efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bunu Sayın Mevlüt Çavuşoğlu yapmış bugün, yarın başkası yapabilir fark etmez ama bunu, Allah rızası için, takdir etmemiz lazım. Türkiye, büyük devlet geleneğine sahip olan, dünyaya cihanşümul bakan bir millet. Bunu istedikleri kadar kabul etmesinler, kalkıp da Sayın Bakanımızın dediği gibi bir tek terörle mi Türkiye'yi terbiye etmeye kalkacaklar? Türkiye elini başka yerlere uzatıp doğruyu söylemeye başladığı zaman oyun bozuluyor, oyunu bozulan adamlar da geliyorlar Türkiye'yi bölgesinde ısırmaya çalışıyorlar. Bizim verdiğimiz mücadele bu. Türkiye de diyor ki: "Ben kendimi ısırtmam; hakkımın, menfaatimin peşindeyim; herkes de benimle birlikte hak sahibidir, kimsenin hakkına da karşı değilim." Bu kadar hakkaniyetli bir siyaset bu noktada dünyada örnek bir siyasettir, her zaman ve her şekilde Türk milletinin millî bir kenetlenme ruhuyla arkasında durması gereken bir siyasettir; bizim gerçek gücümüz budur. İç cephede...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Diğer Grup Başkan Vekillerinden ilave bir süre alıyorsunuz.

Buyurunuz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Teşekkür ederim.

Ben, ilk gün konuşmamda da ifade ettim, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'undaki "iç cephe" vurgusuna dikkat etmemiz lazım. Bugün bir savaş hâli içerisinde değiliz Allah'a şükür ama bölgemizdeki gelişmeler Türkiye'nin her an her şeye hazır olması gerektiğini ortaya koyuyor "İstersen sulhusalah, hazır ol cenge." meselesindeki gibi. Şimdi, biz, bu cephede Türkiye'nin ne olduğu, Türkiye'nin ne yapmaya çalıştığı konusunda saptırmalarla, yalanlarla, istihzayla bu meseleleri değerlendirirsek sadece bugüne değil gelecek nesillerimize de en büyük kötülüğü yapmış oluruz. Türkiye, bugün -uygulamaya çalıştığı şey- bölgesinde barışı, huzuru temin etmeye çalışıyor. "Efendim, irredantizm, yayılmacılık, şu, bu..." En fazla suçladıkları insan Recep Tayyip Erdoğan, bugün dünyada huzurun gelmesi için mücadele veriyor. Ama dünyada "güvercin" diye tabir edilenler bugün nükleer silahlarla, bombalarla, şunlarla bunlarla -Amerika'sı başta olmak üzere- dünyayı tehdit ediyorlar.

Teşekkür ederim.