| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 13.12.2022 |
HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tıpkı Seyit Rıza gibi yaşı küçültülerek, oğlu Resik gibi de yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren'in idam edilişinin yıl dönümü. Erdal Eren'i saygıyla ve sevgiyle anıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Yine, siyaseten cezaevlerinde tutulan Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Selçuk Mızraklı, Sebahat Tuncel, İdris Baluken, Ayla Akat Ata, Ali Ürküt şahsında tüm arkadaşlarımızı sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Millî Güvenlik Kurulu bütçesi üzerinde görüşüyoruz. Savunma ve güvenlik bütçesi 2019 yılında 20,6 milyar dolar, 2020 yılında 17,4; 2021 yılında ise 15,4 milyar dolar iken 2023 yılı için 25 milyar dolar olarak öngörülüyor. Peki, bu Kurul bugüne kadar nasıl işledi? Nasıl bir aşama kaydetti?
Millî Güvenlik Kurulu, periyodik olarak toplantılar yapan ama bu toplantıların da ana konularından bir tanesi -her toplantıda gündemde olan ve değişmeyen- "kardeşim" dediğiniz ama kardeşinizin diliyle bir cümle bile kuramadığınız Kürtler güvenlik sorunu olarak işlenmeye devam ediliyorlar bu Millî Güvenlik Kurulunda.
1933 yılında bir kararnameyle kurulan ve temel görevi millî seferberlik olarak belirlenen Yüksek Müdafaa Meclisi, 1982 yılında Millî Güvenlik Kurulu adını almış, Avrupa Birliği üyelik süreci çerçevesinde gerçekleştirilen anayasal ve yasal değişikliklerle 2003 yılında bazı yetkileri ve görevleri kısıtlanmasına rağmen, 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle bugünkü hâlini almış, en son da Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Millî Güvenlik Kuruluna ilişkin bazı değişiklikler gerçekleştirilmiş ve 15 Temmuz 2018 tarihinde gerçekleştirilen söz konusu değişiklerle Millî Güvenlik Kurulunun kuruluşu, görevleri ve çalışma usulleriyle ilgili yeni düzenlemeler yapılmıştır.
90'ların karanlık ve derin devlet kurumu olarak faaliyet yürüten kurum, 2015 sonrası başlayan çatışmalı ortam ve 2016'da ilan edilen, 7 defa uzatılan OHAL'le birlikte gündeme geldi ve aslında, hâlâ gündemimizin ortasında durmaya devam ediyor. 2014 yılında yapılan ancak daha sonra, ortaya çıkan Millî Güvenlik Kurulu toplantısında stratejik olarak ele alınan çöktürme planı doğrultusunda hayata geçirilen savaş politikalarıyla Kürt halkının bugüne kadar elde ettiği kazanımlarına el konuldu, kayyum siyasetiyle de Kürt halkının iradesi tamamen gasbedildi.
2013-2015 yılları arasında süren görüşmeler döneminde, 30 Ekim 2014 tarihinde Millî Güvenlik Kurulu kararıyla AKP'nin bir yandan da savaş hazırlıkları yaptığı, daha sonraki gelişmelerde ortaya çıktı. Erdoğan'ın ilk defa Başkanlık ettiği Millî Güvenlik Kurulu toplantısının sonuç bildirgesinde, isteği üzerine, kamu güvenliği gerekçesiyle savaş talebi de yer aldı.
11 Ağustos 2015 tarihinde yaptığı konuşmasında, 2014 tarihli Millî Güvenlik Kurulu bildirisini referans alarak "Silahlar bırakılıp gömülene kadar, sınırlarımız içinde tek bir terörist kalmayana kadar mücadelemize devam edeceğiz." diyerek çözüm sürecinin buzdolabına kaldırıldığını da ilan etmiş oldu.
Bu dönem, IŞİD'in yoğun saldırılarını yürüttüğü dönemdir. Aynı zamanda, 5 Haziran 2015'te Amed'deki HDP mitingine saldırıyla süreç başlamış; yine, bu dönemde, 25 Haziranda IŞİD Kobani'ye saldırmış, yüzlerce sivil vahşice katledilmiş; 10 Ekimde Türkiye tarihinin en büyük katliamlarından biri yaşanmış; yine, 20 Temmuzda sosyalist gençler IŞİD vasıtasıyla katledilmiştir. 4 Kasım 2016'da halkın Parlamentosunun iradesine karşı bir gasp gerçekleştirilmiş, milletvekillerimiz ve Eş Genel Başkanlarımız dâhil olmak üzere, arkadaşlarımız düzenlenen bir operasyonla tutuklanmıştır.
24 Temmuz 2015'ten bu yana partimize, partimizin tabanına ve bileşenlerine yönelik gerçekleştirilen siyasi soykırım operasyonları neticesinde, yaklaşık olarak 16 bin kişi gözaltına alınmış, aralarında önceki dönem eş başkanlarımızın, milletvekillerimizin, il, ilçe başkanlarımızın, belediye başkanlarımızın da bulunduğu 5 bin kişi tutuklanmış, 2022 yılında ise 2.462 kişi gözaltına alınmış, belediyelerimiz de gasbedilmiştir.
26 Kasım 2019 tarihli Millî Güvenlik Kurulu toplantısının ardından yayınlanan bildiride, Barış Pınarı Harekâtı'nın amacına ulaşana kadar devam edeceği ve sivillere zarar verilmeyeceği ifade edilmiş olmasına rağmen, Suriye Gözlemevi ve aynı zamanda askerî harekâta karşı açıklamalar yapan insanların Süryani stratejik araştırma merkezi ve Uluslararası Af Örgütünün raporlarına göre, sivillere karşı çokça suç işlendiği, insanların kaçırıldığı, rüşvet olarak para alındığı ve onların tekrar bir kısmının bırakıldığı, bir kısmındansa hâlâ haber alınamadığı ifade edilmiştir.
Erdoğan, 2 ay önce "PKK, 5, 10, 15 çocuk yapıyor, sizler de çocuk sayınızı artırın." demiştir. Daha önce 96 yılında yayınlanan bir rapor var, bu durumu gözümüzün önüne bir kez daha getirelim. "Çoğunlukla Kürtlerin oturduğu bölgelerde doğurganlık oranı ve nüfus artışı diğer bölgelere nazaran daha yüksektir. Araştırmalara göre, Kürt nüfusu 2010 yılında toplam nüfusun yüzde 40'ına, 2025'te yüzde 50'sinin üzerine çıkmak üzeredir. Nüfus artış hızı Kürt milliyetçiliğinin içte ve dışta canlı tutulmasıyla birlikte düşünüldüğünde Parlamentoya yansıyacak uzun vadede Türkiye için vahim bir tehdit oluşturabilir." denmiştir. Bunun için bölge nüfusunun planlanmasının mutlaka elzem olduğu ifade edilmiş, "Az çocuğa prim, çok çocuğa vergi alınması gerektiği yönünde radikal kararlar tavsiye edilmiştir. Bölgedeki imamların yüzde 90'ı, gardiyanların yüzde 80'i, öğretmenlerin yüzde 43'ü Kürtlerden oluşmaktadır. Bunlar mutlaka azaltılmalı ve Batı bölgelerinden Kürt bölgelerine nüfus kayması ve memur tayini mutlaka sağlanmalıdır." denmiştir. Rapor 1996 yılında yazılmış olmasına rağmen hâlâ ruhu aramızda, eli ise boğazımızda olmaya devam ediyor.
Türkiye'nin çözmesi gereken en köklü sorun olan Kürt sorunu, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte tamamen güvenlikçi bir anlayışın şiddet yanlısı tutumuna teslim edilmiştir. Diyalog ve müzakere yöntemleri bu sorunun çözümü için kendini dayatırken Millî Güvenlik Kurulu ve MİT eliyle dizayn edilen antidemokratik siyasi anlayışlardan bir an önce vazgeçilmelidir. Millî Güvenlik Kurulunun 90'lardan bu yana çatışmacı stratejisinin yarattığı toplumsal tahribatın tamiri için bir an önce barış süreci başlatılmalıdır. Kalıcı bir toplumsal barışın inşası, Millî Güvenlik Kurulunun dayattığı stratejinin sebep olduklarının araştırılmasıyla ancak mümkün olabilecektir. Bunun için öncelikle Sayın Öcalan üzerindeki ve daha sonra bütün cezaevlerine yayılan tecridin kaldırılmasına, barış sesinin yükselmesine ve halkların birlikte yaşayacağı bir ortamın yeşermesine şans tanınmalıdır; başka bir yolu da yoktur.
İki tane de soru sormak istiyorum: Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Sayıştay raporları en son 2019 yılında yayınlanmış, ondan sonra bir daha yayınlanmamıştır. Bunun şeffaf olması ve Sayıştay raporlarının açıklanması, açıklanmıyorsa niçin açıklanmadığının ifade edilmesi gerekmektedir. Millî Güvenlik Siyaset Belgesi en son ne zaman değiştirilmiştir, düzenlenmiştir; hangi içerikle düzenlenmiştir? Bunun da kamuoyuna açıklanması zorunlu ve elzemdir.
Onun için diyorum ki: "..."(*)
Selamlar, teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)