GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:37
Tarih:13.12.2022

HDP GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Genel Kurul, sevgili halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2023 yılı bütçesinde Diyanet kurumuyla ilgili partim adına söz almış bulunuyorum.

Diyanetin 2023 yılı bütçesinin yüzde 117 artışla 35 milyar 910 milyon 653 bin TL'ye çıkarıldığını görüyoruz. Bu ne demek oluyor? 4 kişilik bir aileden, her aileden, bizden cebren yaklaşık 1.700 Türk lirası civarında para alınıyor demek. Tüm Türkiye vatandaşlarından, hangi inançta olursa olsun, bu haksız ödemenin alınması bir zorbalıktır. Bir Alevi kendisine hizmet etmeyen Diyanete bu parayı neden versin? Bir Hristiyan vatandaş kendini aşağılayan, yok sayan bu Diyanete ekmek parasını niye versin?

Türkiye'de 4.500 özel öğrenci yurdu var ve bu yurtların en az 3.350 tanesi çeşitli cemaatlere bağlı yurtlar. Cemaatlerin yurdunda kalmak istemeyen öğrenciler hiçbir yerde barınamıyorlar ve hâlâ sokağa terk edilmeye devam ediliyorlar. Bu kadar bütçe peki Diyanete neden veriliyor?

Yine, kız ve erkek çocuklar tecavüze uğramaktan korunamıyorlarsa bu bütçeyi Diyanet hak ediyor mu? Yeni "Enes Kara"lar daha canına kıysın, yine kız çocuklarına bu sapkın cemaatlerin elinde 6 yaşında nikah kıyılsın, erkeklerin elinde oyuncak edilsin diye mi veriliyor bu bütçe? Arapçılık geleneği "din" diye kadınlara ve yoksullara dayatılsın diye mi veriliyor bu bütçe Diyanete? Bu sapkın anlayışlar hâlâ "din" diye okullarda, camilerde öğretilsin diye mi veriliyor? 30 kişilik sınıflarda 60 kişi okumaya çalışıyor, 60 bin kişilik camilerde 30'u, 60'ı aşmayan cemaatler var iken acaba hangisi ihtiyaç?

Sayın Genel Kurul, hem anayasal olarak hem de evrensel ortak insani değerler olarak hem hukuk açısından hem de bizzat dinin ana kaynaklarınca net bir şekilde olan ilkeye göre devletin dini olmaz, olamaz. Yönetimde esas olan, ortak akıl ve istişaredir yani yönetime olabildiğince tüm halkın aktif katılımıdır esas olan. Devletin dini de imanı da yasası da kutsalı da sadece ve sadece adalettir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasası gereği devletin tüm inançlara eşit mesafede olması gerekmektedir. Devletin bir birimi olan Diyanet, halkın tüm kesiminin, Hanefi, Şafii, Caferi, Hristiyan, Yahudi, Alevi, Ezidi, inançlı inançsız tüm vatandaşların cebinden ödediği vergilerle çalışan Diyanet, herkesin malumu olduğu üzere, sadece devletin Sünni-Hanefi mezhebini... Parantez içinde şunu ilave etmek istiyorum, o da... Sarayın fetvacısı olmayı reddettiği için 80 yaşlarında zindanlarda katledilen İmam Hanefi'nin çizgisi değil; halkı saraylara, kadınları da erkeklere köle edindirmeyi esas alan bir mezhepçiliği benimseyerek faaliyet sürdürmektedir Diyanet. (HDP sıralarından alkışlar)

Diyanetin varlığı Anayasa'ya aykırı olmakla birlikte, tüm vatandaşlarımızdan alınan vergilerle var olan Diyanetin "tek bir" mezhepçi devlet görüşünü esas alarak bu bütçeyi kullanması dinen helal midir ve anayasal dayanağı nedir? İnanç, gönüllülük üzerine kurulu değil midir? Bugün, Diyanetin bütçesine parasını, vergisini vermek isteyenler için bir referandum yapılsa bu bütçenin rızasız bir şekilde zorla alındığı ortaya çıkacaktır. Peki, onlarca farklı kesimden alınıp sadece tek bir yere kanalize edilen bu bütçe hangi dine, hangi kaynağa göre caiz ve helal bir bütçedir? Saray mollaları ve Diyanet Başkanı bunun cevabını verebiliyorlar mı? Bundan da önce, varlığı ve faaliyetleri zaten anayasal olarak da dinen de sorunlu olan bir kurumdur. Farklı inançlardan ve inançsızlardan alınan vergilerin devletin tek bir görüşünü dayattığı tekçi inanç kanalına harcanması, pek çok bakanlıktan fazla dev bir bütçenin, din adına, iktidarın tekçi saray dininin kullanımına sunulması helal ve hakkaniyetli değildir; bir din istismarıdır ve suçtur.

Sevgili arkadaşlar, çocuk ve kadın tecavüzleri ve ölümleriyle uğraşadururken en son yine bir gazeteci arkadaşımızın ortaya çıkardığı, bir kız çocuğunun 6 yaşında nikâhlandırılıp ailesi tarafından nasıl istismara yollandığını ürpererek gördük, takip ettik. Olay kamuoyuna yansıdığında, vicdanlara ağır gelen vahametinden dolayı, doğru mudur değil midir diye elbette hepiniz gibi araştırma ihtiyacına girdim. Ülkemizde Allah'tan cesur ve iyi gazeteciler var ve gerçekleri ifşa etmeye devam ediyorlar. Timur Soykan'la görüştüm ve belgelerden de emin olduktan sonra, ilk olarak 23 Mayıstaki duruşmada davaya müdahil olacağımı açıkladım. Derhâl Adalet Bakanına, Kültür ve Turizm Bakanına, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanına ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'a soru önergeleri verdik ve bu duruma bir cevap bekliyoruz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Derya Yanık'ın bir sözü: "Kadına şiddet, çocuk istismarı, çocuğa yönelik ihmal ve istismar vakaları siyasetin konusu değildir." dedi. Kendisi bir kadın ve bir Bakan olarak doğrusuyla yanlışıyla elbette bazı adımlar atmış olabilir ve farklı endişeler taşıyor olabilir ama şu çok iyi bilinsin ki bizler sadece buraya el kaldırıp el indirmek için gelmedik; tam da bu olayların takibini yapmak, çocukların çıkaramadıkları sesi olmak, kadınların çığlıkları için buraya geldik. Bu çocukların, kadınların, gençlerin hakları için, sesleri için, acıları için zaten biz buradayız, elbette ki bunu konuşacağız. Yaşamları dinciliğin, geleneğin ve modernizmin cehennemine kurban edilmesinler diye bizler buradayız. Elbette ki bu korkunç olaylar tüm partilerin, inançların üstünde ele alınmalı ve çocuklarımızın, kadınlarımızın yaşamının güven içinde olması için politikalar üretilmeli elbette ama şu bir gerçek ki bu sapkın güruhlar ve bu anlayışlar bu iktidar eliyle güçlendirildiler, beslendiler ve itibarlı hâle getirildiler. (HDP sıralarından alkışlar)

Çocuk istismarı ve tecavüz hiçbir ideoloji ve mahalleye malzeme edilmeden, "ama"sız bir şekilde sonuna kadar üstüne gidilmesi gereken bir insanlık suçudur. Kabul edilen iddianame sonrasında ortaya çıkan vahim iddialardan bağımsız bir şekilde ifade etmek isterim ki sapıklara kılıf sunan, kirli ve karanlık zihniyetlerden beslenen yapılarda yaşanan intiharlar, istismar ve tecavüzler asla münferit olaylar değildir, yapısal ve zihinsel bir sorun vardır. Organize ve seri işlenen ve maalesef tarih boyunca iktidarların çanak tuttuğu ya da göz yumduğu suçlardır bunlar ve gereken yapılmalıdır. Soruşturmalar çok yönlü ve kapsamlı yapılmalı, iddiaların titizlikle araştırılması, suç üreten, teşvik eden, yönlendiren, göz yuman tüm faillerin ortaya çıkarılması gerekmektedir hem de aynı zamanda, soruşturma süreçlerinde, soruşturanların herhangi bir mahalle baskısı altında olmadan adil ve özgür olarak işin takibini yapmaları gerekmektedir. 22 Mayısta duruşmanın gerçekleşeceğini öğrendiğimiz davanın sadece takipçisi değil, davaya müdahil olarak da tüm gerçeklerin ortaya çıkması ve suçluların hak ettiği cezayı alması için elimizden geleni yapacağız. Bir konu içimizi yakarken ortalığı velveleye verenler konuşmamızı istemiyorlar ve bizleri tehdit ediyorlar. Bazı hoca kılıklılar çıkmışlar "Bir fasık haber getirirse ona inanmayın." diyerek olayın üstünü örtmeye çalışıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HÜDA KAYA (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bu hoca geçinen sahtekârlar yıllardır bizzat benim de adımı vererek iftiralar attılar, hedef gösterdiler; nice değerli şahsiyetlere de aynı çirkin saldırıları yaptılar; şimdi kalkmışlar "kutsal aile" ve "din düşmanlığı" safsatalarıyla olayı örtbas etmeye çalışıyorlar.

Konuşmamı bitirirken acil olarak şunu da ifade etmek istiyorum: Elbette, madenlerde canlar yitecek, "Yok, konuşmayın."; kadınlar katledilecek "Ses çıkarmayın."; kurslarda erkek çocuklara tecavüz edilecek, "Din düşmanlığı yapmayın." diyeceksiniz. Kız çocuklarını daha ağzı süt kokarken erkeklere peşkeş çekeceksiniz, tepkimizi gösterince "Bunlar İslam'a saldırıyor." diyeceksiniz. Size, kalkıp dinimiz şöyle, dinimiz böyle diyecek değilim; herkesin dini kendine, herkes kendine layık olan bir dini yaşıyor. Benim size diyebileceğim tek şey; sizin dininiz size, benim dinim banadır.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)