GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:38
Tarih:14.12.2022

CHP GRUBU ADINA OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2023 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin 5'inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, geçmişten gelen önemli bir metinden bir paragraf okuyarak başlamak istiyorum. Bugünü sanki görmüş gibi bugüne ışık tutan bir paragraf: "Ülke iç ve dış yatırımcılar açısından cazibesini kaybetmiş, bunun sonucunda Türkiye ürkütücü boyutlarda mali ve beşeri sermaye kaybına uğramıştır. İyi yetişmiş nitelikli insanlarımız arasında bile işsizlik had safhaya ulaşmış, yetenekli genç beyinler geleceklerini yurt dışında aramanın telaşına düşmüşlerdir. Bu umutsuz tablo, meydana gelen emsali görülmemiş ekonomik krizle zirve noktasına ulaşmıştır." Adalet ve Kalkınma Partisinin 2002 yılı Seçim Beyannamesi'nin 7'nci sayfası... Bugünü görmüş bir şekilde Adalet ve Kalkınma Partisi ta o zamandan 2002 seçimlerine yönelik olarak bir seçim beyannamesi hazırlamış ve bu görmüş olduğunuz değerli paragrafı yazmış. Evet, Türkiye 2002 seçimlerine giderken önemli bir krizle karşı karşıyaydı ama kriz dört sene sürmedi. O kriz ekonomistlerce "V" şeklinde diye tabir edilen hızlı bir şekilde, bir yıl içinde tekrardan yükselişle, ekonominin yükselişiyle sonuçlanan politikalarla karşılandı. Bugün, biz, Ağustos 2018'den beri, net bir şekilde dört yıldan beri ağır bir kriz altındayız ama Adalet ve Kalkınma Partili kalemler ya da Adalet ve Kalkınma Partili sözcüler bu krizi ısrarla reddediyorlar.

Yine aynı beyannameden, bu sefer beyannamenin 18'inci sayfasından başka bir bölüm okuyayım isterseniz: "Partimiz hukuku, korkutmanın ve cezalandırmanın değil, adaleti sağlamanın aracı olarak görmektedir." diyor Adalet ve Kalkınma Partisi seçim beyannamesinin 18'inci sayfası. O da bugünleri görmüş, bu günleri görmüş. Şu anda gelmiş olduğumuz noktada, 2012 yılında 136 bin kişi tutukluyken 2022 yılında bu sayı 314 bin kişiye çıkmış durumda. Uzun zaman tutuklu kalan kişilerden dolayı, hazırlanmayan iddianamelerden dolayı tutukluluk süresi tam anlamıyla bir cezalandırmaya dönüşmüş durumda. İşte, bunların arasında en çok bilinen örneklerden bir tanesi, Gezi davası tutuklusu Osman Kavala'nın da aralarında bulunduğu 16 kişiyle ilgili iddianame on altı ay boyunca hazırlanmadı. İddianame hazırlanmadığı için tutuklu kalıyorsunuz, iddianame hazırlandıktan sonra da davalar geç görüldüğü için, siyasi davalara dönüştürüldüğü için bir de onun için tutuklu kalıyorsunuz. Daha uzağa gitmeye gerek yok, bizim önceki dönem milletvekilimiz Mustafa Balbay, dört yıl dokuz ay tutuklu kaldı ve sonra o tutuklu kaldığı davadan beraat etti. Yine, milletvekilimiz Tuncay Özkan altı yıla yakın, Mehmet Haberal milletvekilimiz dört yıl üç aya yakın tutuklu kaldı.

Yine, beyannamenin bu sefer 49'uncu sayfasından bir metin. O da bugünü görmüş. Diyor ki: "25 yıllık dönemde, belli aralıklarla uygulamaya konulan istikrar programlarına rağmen enflasyonda kalıcı bir düşüş sağlanamamış, enflasyon sürekli bir artış eğilimi göstermiştir. 2001 yılı itibarıyla sadece dört ülkenin (Angola, Kongo, Zimbabwe ve Beyaz Rusya) enflasyon oranları Türkiye'nin üzerinde kalmıştır." Yani beyanname yazıldığı tarih itibarıyla biz dünyada enflasyonu en yüksek 5'inci ülkeyiz, bunu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı eleştiriyor.

Şimdi, biz dönüyoruz bugüne bakıyoruz, bugüne bakıyoruz, 2022 yılı Kasım ayında bizde enflasyon 84,39. Hangi ülkeler bizim üzerimizde diye bakarsak; Zimbabve -yine aynı, çok değişen bir şey yok- Lübnan, Venezuela, Sudan ve Arjantin. Aslında Adalet ve Kalkınma Partisi bu sistemi, bu düzeni, iktidarı eleştirerek gelmiş, geldiğinde de yirmi sene boyunca yaptıklarının hepsinin kümülatif toplamının sonucunda Türkiye geldikleri dönemdekinden çok daha geri bir noktada. (CHP sıralarından alkışlar) Üretici Fiyat Endeksi'nde rakam yüzde 136 Türkiye'de. Burada üzerimizde kimse yok, burada rekor kırmışız. Bu arkadaşlarımız sayesinde üretici fiyatları konusunda Türkiye dünya 1'incisi ama buna rağmen Erdoğan diyor ki: "Açık söylüyorum, herkes hesabını 2023'te yüzde 20'ler seviyesinde enflasyona göre yapsın." Buradan bu beklentiler ötelenerek, bu sözler verilerek vatandaşın karnı yeterince enflasyona doydu, herhâlde 2023 yılında durumun öyle olmayacağını herkes görüyordur.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin önemli bir sorunu da uyuşturucu. Yüce Mecliste bu konu çok konuşuldu. Bir İçişleri Bakanımız var, evlere şenlik. O İçişleri Bakanının burada siz değerli milletvekillerine ya da burada olmayan siyasetçilere laf yetiştirmek dışında çok bir meziyetini görmedik.

PERO DUNDAR (Mardin) - Laf değil, küfretmek meziyeti.

OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) - Ben geçtiğimiz hafta sonu Gaziantep'teydim, durum facia. Ondan önce Urfa'daydık, orada da durum facia. Bırakın şehir merkezlerini, oraların küçük ilçelerine kadar, neredeyse okulların önünde satılır hâle gelmiş uyuşturucu meselesi. Ben size çok uzatmadan Gaziantep'te nerelerde uyuşturucu satıldığını açıklayayım. Bunu İçişleri Bakanının bilmemesi mümkün mü? Bilmemesi mümkün değil. Peki, bu uyuşturucu bundan bir sene önce satılırken, bugün satılırken, yarın da İçişleri Bakanının teminatı altında satılmaya devam edecek, öyle görünüyor. (CHP sıralarından alkışlar) Gaziantep'te Vatan Mahallesi 25 Aralık Polis Merkezi yanında Yavuz Sultan Selim Lisesi civarında uyuşturucu satılıyor. İster ihbar kabul etsinler ister bir an önce gidip müdahale etsinler ama Gaziantepliyi bu illetten kurtarsınlar. Hasırcıoğlu ve Hacıbaba Mahalleleri arasındaki Farabi Sokak bağımlı bireylerin yedi gün yirmi dört saat her keseye uygun uyuşturucu temin edebilecekleri bir yer.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ama reklam yapıyorsunuz şu an.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Polisi yollarsın o zaman.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yanlış yani.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - Reklam değil, ihbar; polis gönderin.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hayır, nerede satıldığını söylüyor ya.

OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) - Karşıyaka'da Kocatepe Mahallesi'nde bulunan İsmet Paşa Anadolu Lisesi ve Mehmet Çolakoğlu ilk ve ortaokulların bir arada bulunduğu çevrede kolaylıkla uyuşturucu madde bulunabiliyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, görünen o ki kimsenin reklama falan ihtiyacı yok. Herkesin bildiği gerçeği Meclis kürsüsünden dile getirmenin tek bir nedeni olabilir; yetkililerin yapmadıkları işi, yapmadıkları görevi yapmaya davet etmek. (CHP sıralarından alkışlar) Biz bunu Gaziantep'te anlattık, anlattıktan sonra bir gazeteci arkadaşımız, Özlem Gürses buralara gitti, Farabi Sokak'a bizzat gitti, oradaki insanlarla görüştü, izlenimi şu: Sadece "Burada uyuşturucu satılır." diye tabela asmadıkları kalmış. Herkes neyin ne olduğunu biliyor. Adam tutuklanırsa karısı satmaya devam ediyor. Uyuşturucu müptelası olan çocukların kesmiş olduğu kabloları hangi hurdacıya sattığı, hangisinin kaç para ettiği, bu ailelerin hayatlarını nasıl devam ettirdiği, uyuşturucu ile fuhşun beraber bir şekilde nasıl yürüdüğü Gaziantep'te gayet iyi bilinen bir gerçek. Açık söyleyeyim, Gaziantep'te on yıl önce bu yoktu, on beş yıl önce bu yoktu, yirmi yıl önce bu yoktu. Türkiye ağır krizler yaşıyordu, evet, 2002 Beyannamesi'nden pasajlar okudum, o 2002 Beyannamesi yazıldığında Gaziantep'te işsizlik vardı, yoksulluk vardı; uyuşturucu yoktu, mafya yoktu. (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün sizden ricam, yayınlanan yerel gazetelere şöyle bir baksın değerli iktidar milletvekilleri; orada her gün kimin kimi vurduğunu, hangi meseleden dolayı çatışma çıktığını, yerli yabancı mafya gruplarını, Suriyeli midir değil midir, bütün detayları orada okuyabilirler zaten. Gaziantep bildiğiniz Teksas'a dönmüş, Teksas'ta bile uyuşturucu yoktu, burada uyuşturucu da var üstüne üstlük.

Değerli arkadaşlar, son olarak, Avrupa Birliği Parlamentosunda bir skandalla karşı karşıyayız. Bir Yunan milletvekili, Katar bağlantılı bir şekilde rüşvet operasyonuna uğradı. 4 milletvekilinin evleri arandı, milletvekilliği düşürüldü, başkan yardımcılığı görevinden azledildi. Meselenin nereye gideceğini... Henüz soruşturma tamamlanmadan, siyasetçiler kendi üzerlerine düşen siyasi sorumluluğu yerine getirdiler ve Parlamento gerekli kararları aldı. Bir başkan yardımcısını görevden el çektirmeniz için Parlamentodaki toplam milletvekillerinin üçte 2'sinin onayı gerekiyor; 625 kişi onay verdi düşürülmesine, 1 kişi "hayır" dedi, 2 kişi çekimser kaldı yani bütün siyasi partilerde bu konuda bir konsensüs oluşmuş durumda. Peki, bizim o az önce uyuşturucu konusunda görevini yapmayan İçişleri Bakanımız, en yetkili ağız olarak, çıkıp "Bu Parlamentoda mafyadan ayda 10 bin dolar rüşvet alan birisi var." dedi mi? (CHP sıralarından "Dedi." sesleri, alkışlar) Bu gözler onu gördü, bu kulaklar onu duydu. Dedi, ondan sonra ne oldu? Türkiye Cumhuriyeti'nin bu Gazi Meclisini, yüce Parlamentosunu yöneten Meclis Başkanımız bu konuyla ilgili ne yaptı?

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - Hiçbir şey.

OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) - Bu arkadaşlarımız, benim solumda kalan arkadaşlarımız niye zan altında kalmamak için bu konuyu gündeme getirmediler? "Sen niye böyle konuşuyorsun? Sen bu iktidarın da Bakanısın, bunu nasıl söylersin? Çık, o kişiyi açıkla kardeşim, biz de gereğini yapalım bütün siyasi partiler olarak; gereken neyse, dokunulmazlığının kaldırılmasıysa kaldıralım." niye denmedi? Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiye'yi getirmiş olduğu nokta maalesef bu; ahlaki çöküntü, ekonomik kriz; mafya ve uyuşturucu çetelerine teslim olmuş durumdayız.

Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)