GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:39
Tarih:15.12.2022

HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekranları başında bizleri izleyen Türkiye halklarını ve Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Leyla Güven, Ayla Akat Ata, Selahattin Demirtaş, Selçuk Mızraklı ve İdris Baluken şahsında cezaevlerinde rehin tutulan tüm yoldaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Tabii, konuşmama başlamadan önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının aldığı hukuksuz cezaya ilişkin bir gözlemimi de paylaşmak istiyorum. Dün akşamdan tabii gündemde olan bir konu ama Twitter'da özellikle bir odak noktası vardı ve bir "tweet" ilgimi çekmişti. "Keşke Selahattin Demirtaş'ın, Mithat Sancar'ın, Pervin Buldan'ın ve HDP'lilerin gösterdiği tepkiyi bizler zamanında onların belediyelerine kayyum atanırken başta Selahattin Demirtaş olmak üzere, binlercesi tutuklanırken gösterseydik muhtemelen bugünler yaşanmayacaktı." şeklinde bir "tweet" vardı ve bunu defalarca söyledik, durum tam da bu. "Bir yerdeki adaletsizlik her yerdeki adalet için birer risktir." dediğimizde tam da bunu söylüyorduk çünkü faşizm öyle bir şeydir ki her seferinde cepheyi daha da genişletmeye, daha fazla hukuksuzluk, haksızlık yapmaya ve daha fazla toplumu ele geçirmeye ve çürütmeye çalışır. Tabii, demokrasi, demokrasinin öğrenilmesi, kazanılması zordur, zahmetlidir ama öğrenilmesi için sürekli mücadele edilmesi gerektiğini de paylaşalım.

2023 bütçesi, 3,8 trilyonu halktan toplanan vergilerden, toplamda 4,5 trilyonluk devasa bir rakamdan oluşuyor. Peki, bu bütçe kimlerden alınıyor? Elbette ki en çok asgari ücretlilerden, dar gelirlilerden, yoksullardan ve emeklilerden alınıyor. Peki, bu bütçe kimlere harcanıyor? Nereye harcanıyor? Sermayeye, faize, yandaşlara ve savaşa harcanıyor. Bu bütçe bir savaş bütçesidir; bunu sadece biz değil, Sayın Nurettin Canikli de itiraf etti.

AKP iktidarına yine seslenmek istiyorum: Köprü yaptınız, geçecek araç yok; yol yaptınız, araca yakıt parası yok; hastane yaptınız, içindeki doktorları kovdunuz; yandaşın vergisini sildiniz; yoksulun tepesine bindiniz! Olsun; Suriye'de etkiniz, Libya'da masadayız(!) Olsun; Kürt, anasını görmesin(!)

Mafya, çete, bürokrasi eliyle hortumlanan milyonlar; atanmayan binlerce öğretmen; ilaçları karşılanmayan SMA'lı çocuklar; yoksulluktan ve umutsuzluktan intihar eden yurttaşlar; ülkeyi terk etmek isteyen gençler; yarattığınız ülke tam da bu. Ama olsun; Suriye'de sahadayız, Libya'da masadayız(!) Olsun; Kürt, anasını görmesin(!)

2017 referandumunda "Verin yetkiyi, görün etkiyi." dediniz. 31 milyar dolar olan dış ticaret açığı bugün 100 milyar dolar. Yüzde 11 olan enflasyon bugün yüzde 84 ki o da TÜİK'in yani sizlerin açıkladığı rakamlar ama gerçekte 170'lere dayanan bir enflasyon gerçeği var. 2018'de 4,5 olan dolar bugün 19 TL. 2018'de 355 dolar olan asgari ücret bugün 295 dolar oldu. Tabii, verildi yetki, görüldü etki(!) Ama olsun; Kürt, anasını görmesin(!)

Ülke hiper enflasyon batağında, resmen kavimler göçüyle boğuşuyor. İstanbul'da deprem olsa yüz binlerce insanın ölme riski var. Suç fırlamış, kurumlara güven kalmamış ama olsun; Suriye'de etkiniz, Libya'da masadayız(!) Olsun; Kürt, anasını görmesin(!)

İktidarınızın eseri, çocuğuna pantolon alamadı diye intihar eden babadır; iktidarınızın eseri, yoksulluktan, çaresizlikten fön makinesini açıp intihar eden annedir; iktidarınızın eseri, borç altında ezildiği için banka önünde traktörünü yakan çiftçidir!

"Ölmek bir şey değil dostlar,

Her gün ölmek güç.

Açlık, o başka ölüm.

Ne atom ne hidrojen ne de yangın;

Dağları dümdüz etmeye, dostlar,

Aç çocukların çığlığı yeter."

Der Hasan Hüseyin Korkmazgil, şiirinde. Sizin iktidarınız, okulda açlıktan bayılan, okulu bırakıp çalışmak zorunda kalan; et, süt, yumurta yiyemeyen, soğuktan dolayı titreyerek uyuyan ve 6 yaşında istismara maruz bırakılan çocuktur. İktidarınızın halka layık gördüğü düzen çalış, vergi öde, sorgulama ve vasat yaşadır.

Kürt düşmanlığının ve savaş politikasının bu ülkeye kırk yıllık maliyeti 3 trilyon dolardır. Aslında bahsettiğimiz bu yoksulluğun temel kaynaklarının en başı, dediğimiz gibi, savaşta, çatışmada, Kürt meselesinde çözümsüzlükte ısrardır. Dediğimiz gibi, bugüne kadar, kırk yıllık maliyeti 3 trilyon dolardır. Tabii, bu, sadece maddi kayıplar; hayatını kaybedenler, yaralananlar, hayatı yarım kalanlar, sevdiğini kaybedenler, umudunu yitirenler ve bunların hepsi aslında tüm topluma ödetilen bir bedel olarak karşımızda duruyor.

Konuşmamın başında da bahsettiğim gibi, yoksulluğun ve bu umutsuzluğun temel kaynağı savaş politikasındaki ısrardır. Kürt meselesinde çözümsüzlükte ısrar, tekçi ve güvenlikçi akıl nedeniyle yoksulluk bugün Türkiye'de yapısal bir hâl aldı. Bu bir savaş bütçesidir. Dediğimiz gibi, bunu sadece biz değil, AKP Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli de söylüyor. Ne diyordu? "Türkiye 3 ülkede toprak bütünlüğünü sağlamak için bugün asker bulundurmak zorunda. Güvenlik için çok büyük paralar harcanıyor, F-16'lardan atılan akıllı mühimmatların tanesi 400 bin dolardan 1,2 milyon dolara kadar çıkıyor." ve bu şekilde de devam ediyor. Yani 1,2 milyon dolara kadar atılan bir mühimmattan bahsediliyor ve kırk yıllık maliyeti de dediğimiz gibi, 3 trilyon dolar olarak karşımızda duruyor. 1,2 milyon dolarlık bir bomba atılacağına -60 liradan bile hesapladığımızda- 380 bin öğrenciye 1 öğün yemek için kaynak yaratılabilir ama tercih ama savaşta ısrar ve bütçedeki tercih bu durumun önüne geçiyor.

Tabii, dün basın açıklaması da yaptım, yedi yıl önce 14 Aralık 2015 tarihinde Cizre ve Silopi ilçelerimizde sokağa çıkma yasakları ilan edilmişti, o dönem çözüm sürecinin bitmesi sonrasında devam eden ve başlayan çatışmalı süreç bu ülkeye çok kaybettirdi, birçok cana mal oldu, aynı zamanda yaralananlar... O gün bugündür o dönem yaralanan ve engelli kalan birçok yurttaş var.

Bu Mecliste şunu çok net görüyorum: Tabii, geçen gün bir vekil arkadaşımız Kürtçe ana dilinde eğitim talebinde bulunduğu için ve bunun için mücadele ettiğini söylediği için bu Mecliste sarı torbayla tehdit edildi.

Arkadaşlar, size söylüyorum: Kürtler Dersim'de, Zilan'da, Koçgiri'de, Roboski'de katledildi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Terörist PKK'ya söyledi onu, hatibe söylemedi.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili, size şunu söyleyeyim, size şunu net bir şekilde söyleyeyim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bana söyleme, Genel Kurula söyle.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Madem siz sataşıyorsunuz, size de söyleyeyim, üstüne alınmak isteyen de alınsın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ben sataşmıyorum, sataşan sensin.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - O şehidin helvası evlerinizde kavrulmadığı için tadı bu kadar tatlı geliyor; bu kadar kolay başkalarının canı üzerinden kahramanlık destanları anlatılabiliyor.

Bugün neler yaşanıyor siz biliyor musunuz? O gün Cizre'de neler yaşandı biliyor musunuz? Taybet ananın cenazesi yedi gün yedi gece sokakta kaldı, hafızalara kazındı bu. Cemile'nin cenazesi bozulmasın diye annesi tarafından buzdolabında saklandı, bu acıyı hepimiz yaşadık. 1920'li yılların aklıyla bugünün Türkiyesini inşa edemezsiniz. Gönüllü birlikteliği sağlamadığınız sürece bu toplum refaha, huzura eremez; bunu artık kabul etmemiz gerekiyor. Dediğimiz gibi, 14 Aralıkta ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında yüzlerce kayıp yaşadık ve hâlen hafızalarda yerini koruyor ve bundan ders çıkarıp bir daha... Ben bunları anlatırken de bir öfke saikiyle bunları anlatmıyorum. Geçmişten ders çıkaralım. Geçmişten ders çıkaralım, geçmişi değiştiremeyiz ama anı yakalayıp geleceği inşa edebiliriz. Bu konuda net bir şekilde artık politika değişikliğinin gerektiğini belirtmek istiyorum.

Tabii, yine, Mecliste Kürtçe konuşulmaya müsaade edilmediğinde neler oluyor, hep birlikte gördük. Esra Erol ve daha önce Müge Anlı, Didem Arslan da böyle hadsiz bir eylemde bulunmuştu, Kürtçe konuşulduğu için yayın kesilmişti. Evet, bu ülkede Kürt sorunu yoktur; bu ülkede ırkçı, faşist, etnik Türkçü bir zihniyet sorunu vardır. Bu faşist akıl mahkûm edilmedikçe bu ülke huzura ve refaha eremez. Kürtler Türklerle ya da başka halklarla kardeş olmak değil, eşit olmak istiyor. Kardeşlik, eşitlik getirmez; eşitlik, kardeşlik getirir. Bu arada net bir şekilde söyleyeyim, kardeş olmak zorunda değiliz. Ben kendi adıma söyleyeyim, 14 kardeşiz, benim kardeşlerim bana yeter.

Bizler HDP olarak cumhuriyetin 2'nci yüzyılında cumhuriyeti gerçek demokrasiyle buluşturacağız. HDP halklar açısından umuttur, HDP mücadele derinliğiyle, emek ve özgürlük ittifakıyla birlikte yeni yaşamı kuracak ve halklarımıza emanet edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)