| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 15.12.2022 |
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Teşekkür ederim arkadaşlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; dün, 6 yaşında bir çocuğun uğradığı adaletsizliği konuşuyorduk; bugün, Türkiye'nin en büyük kentinin Belediye Başkanının uğradığı adaletsizliği konuşuyoruz. Yirmi yıldan beri yaşanan adaletsizlikleri aslında hafızamızda çok gerilerde bırakıyoruz ama 6 yaşındaki bir çocuk acaba gerçekten kendi yaşadıklarını unutabilecek mi? Bu yaşadıklarıyla hayata tutunabilecek mi? Eğer adalet arayışı istendiği gibi olmazsa, onun içini soğutmazsa bu yavru diğerleri için verdiği mücadelede kanatlarını tekrar çırpabilecek mi?
Şimdi, adaletten bahsederken kalplerin ne kadar soğuk olduğunu, bu yavrunun adalet arayışında onun için haykıranlara "Siyaset yapmayın." deme cüretini gösterenlerin ne kadar bu evlatların acısının üstünü örtbas etmek için çırpındıklarını görünce gerçekten, gerçekten şaşkınlık içerisindeyim. Bunlar konuşulurken gülümseyebiliyorlar, bunlar konuşulurken gerçekten laf atabiliyorlar. Şöyle düşünün: Kıyamadığınız bir yavrunuz, kıyamadığınız, üstelik de kız evladınız annesi tarafından saçları taranarak yaşı ondan katbekat büyük bir adama kadın olarak teslim ediliyor ve dün yakalama kararı, bugün tutuklama kararı çıkarılan o baba bunun böyle olmasını istiyor. Bunun konuşulmasından rahatsız olanlar bunun yaşanmasından rahatsız değiller, yaşanmasından rahatsız değiller. (CHP sıralarından alkışlar) O evladın o eve vardığı günden itibaren çaresizliğini düşünün, o evladın korkusunu düşünün, çırpınışlarını düşünün, o adamın kendisini kadın olarak gördüğü saatleri düşünün, kendi evlatlarımızı bir düşünün. Hiçbir baba, hiçbir anne, hiçbir insan dünyada böyle bir şeyi vicdanına sığdırabilir mi gerçekten? Ama sığdıranlar olmuş. Bundan tam iki yıl önce, kendisi daha çocuk ama 17 yaşında dünyaya getirmek zorunda olduğu için kucağındaki çocuğuyla, adalet çırpıntısı içerisinde -vicdanlara seslenen bir evlat- yasalara başvurmuş; bundan tam iki yıl önce. Aile Bakanlığı sadece "Onu korumaya aldık." diyor ve bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadın olan bir Aile Bakanı "Daha ne yapabilirdik ki?" diyor. Bugün yaptıklarınızı yapabilirdiniz. Suç duyurusunda bulunabilirdiniz o evladımızla ilgili. İktidarınızı kullanıp o savcının aldığı karara itiraz edebilirdiniz. Çünkü savcı -bu şikâyetle ilgili yirmi yıl önce- Adalet Bakanlığına bağlı savcı, nasıl bir babadır bilmiyorum, nasıl bir insandır bilmiyorum, nasıl bir vicdanı var bilmiyorum "Bununla ilgili kovuşturmaya gerek yoktur." demiş. Bu nasıl bir adalet? Ne oldu Türkiye'ye? Ne oldu vicdanımıza? Ne oldu insanlığımıza?
Bu çocuk... Sağlık Bakanlığının bir bölümünde kendisi 14 yaşında olduğu hâlde 21 yaşında gösterebilmek için birileri tarafından başka bir kadının o çocuğun yerine geçip de kemik taraması yapılmasına Sağlık Bakanlığı göz yummuş. Bugün, aradan iki yıl geçince diyorlar ki: "Hayır. O çocukla ilgili soruşturma açıyoruz bakalım neymiş. O savcıyla ilgili açıyoruz bakalım neymiş." Neden? Çünkü Timur Soykan denilen bir gazeteci o çocuğun feryadını almış, tüm kamuoyuna duyurmuş. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, biz onun için "Bağımsız gazeteciler önemlidir." diyoruz. İşte, biz onun için "Basın güçler ayrılığının 4'ncü kuvvetli gücüdür." diyoruz. Timur Soykan'ın yazısı kızın çığlığı olarak kadınlarımız tarafından kucaklanmış, onlar seslerini yükseltmişler. Daha sonra adalet yürüyüşünü Ankara'dan İstanbul'a sürdüren, o zamanki çıkışı akademisyenler, siyasetçiler için olan ama bugün gelinen noktada utanç verici bir durumla ilgili Kemal Kılıçdaroğlu arkadaşlarını toplamış "Biz, asla böyle bir şeyde suskun kalamayız, birlikte Adalet Bakanlığına gidiyoruz." demiş, tüm dünyaya duyurmak için, tüm dünyaya duyurmak için. (CHP sıralarından alkışlar) Ve ne olmuş? Birden AKP iktidarı bununla ilgili harekete geçmiş, savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş. Aile Bakanlığı, aklına gelmiş müdahil olmuş, iki yıl aradan sonra müdahil olmuşlar. Şimdi, o babaya ve o kocaya, nasıl baba ve nasıl kocaysa, bugün hâkimin karşısına geçmek üzere haklarında işlem yapılıyor. Allah şahidimdir, bugün burada ülkemin bütün insanlarına seslenerek diyorum ki: Bugün Ekrem İmamoğlu için verdiğimiz mücadele, aslında bir adalet mücadelesidir ama aslında kimsesiz, yoksun bırakılan, çaresiz bırakılan Türkiye'nin çocukları içindir adalet mücadelemiz. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Aslında, bugün Ekrem İmamoğlu için verdiğimiz mücadele Ekrem İmamoğlu içindir ama şiddete uğrayan kadınlarımız, hor görülen kadınlar, evde her türlü şiddete uğrayan kadınlar içindir adalet arayışımız. (CHP sıralarından alkışlar) Allah şahidimiz olsun, bundan asla ama asla vazgeçmeyeceğiz, hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğiz, hiç durmayacağız. İşte, tam da söylediğimiz budur.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun İstanbul'da yaptığı toplantıda bir tek kelime geçiyor satırlar arasında, "insanlık onuru" diyor. "Biz iktidara geldiğimizde insanlık onurunu koruyacağız, kişilerin onurunu koruyacağız. Onlar, bu güzelim Türkiye'de, bu güzelim Anadolu topraklarında onurlu bir şekilde, hak ettikleri bir yaşamla yaşayacaklar. Onun için, ilk önce adaleti tesis edeceğiz." diyor. İlk önce adalet olacak ki bu topraklarda, yavrular böyle şeylere muhatap olmasın; ilk önce adalet olacak ki bu topraklarda, bu milletin seçimle getirdiği başkanlar, bunlar siyasi kararlarla görevlerinden alınmasın. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama evladımıza sesleniyorum buradan: Sen hiç merak etme. Sen sanıyor musun ki bu bir avuç iktidar senin sesini kısabilir; geride koskoca Türkiye var, kadınlarımız var, gençlerimiz var, vicdanı kanayan insanlarımız var. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Sen hiç üzülme, sana hiçbir şey demiyorum Ekrem İmamoğlu; sen zaten bu mücadeleyi veriyorsun, biz hep birlikte bu mücadeleyi vereceğiz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; İYİ Parti sıralarından alkışlar)