| Konu: | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 42 |
| Tarih: | 21.12.2022 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüzünü bile görmediğimiz vekillerin olduğu bu devam cetveli müthiş; Meclis kürsüsünden sözde devamsızlık nedeniyle vekilliği düşürülmek istenen sevgili Semra Güzel'i selamlayarak sözlerime başlamak isterim. (HDP sıralarından alkışlar)
Devlet ve iktidar vatandaşına kumpas kurmaz, kurarsa demokratik bir devlet yapısı değildir bu ancak Başbakanı ve milletvekilleri dahi idam edilmiş bu topraklarda hâlâ hiçbir hakikat yüzleşmesi olmadıkça bugün yaşananların da geçmişten farklı olmayacağı çok açık; sevgili Vekilimiz Semra Güzel için de farklı olmadı o yüzden.
Şimdi, size bir tarih vereyim yakın geçmişten: 17 Kasım 2015. Yemin töreni sırasında Ağrı Milletvekili Leyla Zana yemin metnindeki "Türk milleti" yerine "Türkiye milleti" ifadesini kullandığı için yemini geçersiz sayıldı. Gazeteci İrfan Aktan'ın sözleriyle aktarıyorum: "Diyarbakır Cezaevindeki vahşete kadar devletin tüm yüzleriyle karşılaşmış olan Zana, Türkçe bilmeyen bir Kürt'tü; köylüydü, kadındı ve bu kimliklerin bedelinin ağırlığını kişisel yaşamında her gün deneyimliyordu. Gelelim 91'deki yeminine: Hâli, tavrı ürkek bir güvercini andırsa da kürsüye çıkarken kendisine öfke kusan erkek yığınına aldırış etmeden, aksanlı Türkçesiyle yemini okuyup bitirdi ve sonra da radikal bir son söz söylemekten geri durmadı. Aslında, söylenen sözün içeriği değildi radikal olan ama söylenmiş olmasıydı, dedi ki: 'Bu yemini Kürt ve Türk halkı için okudum.'"
Şimdi, ne olurdu Leyla Zana bu yemini Türk ve Kürt halkı için okumuş olsaydı, dünya mı yanardı? Ne olurdu herkes bu 8 hanelik mezradan çıkıp yürüdüğü yolları dimdik yürüyen Kürt kadınını Mecliste alkışlayıp bağrına bassaydı? Ne olurdu, biliyor musunuz? Türkiye bugün bambaşka bir ülke olurdu. Evlerin duvarlarında genç ölülerin fotoğrafları olmaz, yoksulluk olmaz, Türkiye en öfkeli ülke sıralamasında 2'nci sırada, en az gülümseyen insanlar listesinde de 1'inci sırada olmazdı.
O gün yapılanlar neyi değiştirdi muktedirler için? Onların tarafından bakarsak hiçbir şeyi değiştirmedi. Biz, 7 Haziran 2015'te yani Leyla Zana'nın yemininden tam yirmi dört yıl sonra Parlamentoya 80 milletvekili olarak geldik. Dokuz yılı aşkın bir süre cezaevinde kalan Zana, Dicle, Doğan ve Sadak'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptığı başvurudan sonra da Türkiye mahkûm edilmişti, şimdi yine mahkûm ediliyor. Yani demokratik siyasete darbe yapıldığı otuz yıl sonra tekrar tescil edildi. İyi mi oldu? Bunu mu hak ediyor bu ülke yurttaşları ve Kürtler?
Mesela, ne olurdu Gültan Kışanak 12 Eylül darbesinde yaşadığı işkencelerden sonra artık bu ülkenin baş tacı bir belediye başkanı olsaydı; Diyarbakır'ı baskı ve zulümle değil, Hevsel Bahçeleri'yle ve Ahmet Arif'le ansaydık? Evet, Diyarbakır zindanını yaşamış Gültan Kışanak bugün hâlâ cezaevindeyse, o günden sonra pamuklara sarılıp sarmalanmamışsa buraya demokratik bir ülke denmez; bu, utançtır bu ülke için. (HDP sıralarından alkışlar) Evet, ne olurdu, mesela, tıpkı Nezihe Muhiddin, Behice Boran gibi bu ülkenin ilklerinden olan Aysel Tuğluk ilk eş başkan olarak eller üzerinde tutulsaydı. Öncekiler de tabii el üstünde tutulmadı, biliyorum ama bu sefer olmaz mıydı, bugünden daha mı kötü olurdu bu ülke?
Evet, tüm muhaliflerin başını eğdirmeye çalıştı bu devlet, Semra Vekile de aynısı yapılmaya çalışıldı; neredeyse boynu kırılacaktı yani arkadan itilmesinden. Neden? Çünkü ekranlarda gösterilecekti "Bakın, nasıl başını eğdirdik?" diye. Ya, böyle mi baş eğdirilir? Kime baş eğdirildi, tarihte kimi gördük biz gerçekten? Menderes'e de bunlar yapılmaya çalışıldı, Aczmendilere de. Aynı görüşten olmadığım insanlar için de söylüyorum, aynı şeyler yapılmaya çalışıldı; kimse baş eğmedi bu ülkede, böyle baş eğilmez; bu tamamen acziyettir, bunun tezahürüdür çünkü. Aslında, sözle ve demokratik yollarla bizlerle belki baş edebilirdiniz; bakın, baş edemezdiniz demiyorum, gerçekten belki baş edebilirdiniz eğer bunu yapsaydınız ama bunu yapmadınız, bunu tercih etmediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tartışabilirdik, konuşabilirdik; belki bizim de hatalarımız vardı, bunları değerlendirebilirdik ama tartışmadınız, bunu yapmadınız, sözle mücadele etmediniz. İşte, bu bir acziyettir, kesinlikle acziyettir.
Bu ülkenin en çalışkan ve aslında bu ülkeye en fazla katkı sunabilecek vekillerinden birisinin vekilliğini düşürmeye çalışıyorsunuz. Komisyon arkadaşımdı; ne kadar titiz, ne kadar çalışkan bir kadın olduğuna bizzat tanıklık ettim. O hiçbir şey kaybetmedi diyemiyorum çünkü insan hayatından gidiyor zaman, hepimiz kaybediyoruz bu insan hayatından giden zamanda ama gerçekten, asıl kayıp bu ülke içindir ve Semra Güzel de tüm arkadaşlarımız da bu halkın iradesidir, bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. (HDP sıralarından alkışlar)