| Konu: | Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 03.01.2023 |
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi, Antalya Diplomasi Forumu'nu kalıcı hâle getirmeyi planlayan bir kanun teklifi. Tümü üzerine konuşmalarımızda bu konudaki görüşlerimizi oldukça detaylı ifade etmiştik.
Küresel ve bölgesel ölçekte politika, diplomasi, akademi ve ticaret dünyası arasındaki fikir alışverişlerinin geliştirilmesine ve bölgesel sorunlara çözümler üretmeye hizmet etmek için bir diyalog platformu şeklinde geliştirilmesi hedefleniyor, bu şekilde ifade ediliyor. Yapay zekânın bütün üretim biçimlerini daha belirgin bir şekilde etkilemesi "Dördüncü Sanayi Devrimi" olarak adlandırılan Endüstri 4.0 ülkelerin üretim imkânlarını aşırı hızlı bir şekilde büyütmüştür. Bu da ekonomilere ciddi bir biçimde yansımış ve emperyalist güçlerin özellikle yeni dönemde yepyeni bir dünya düzeni oluşturması bağlamında aradaki rekabeti oldukça büyütmüştür. Tam olarak bu şekilde ifade edilmese de Antalya Diplomasi Forumu'nda diplomasiyi dijitalleşen dünyayla uyumlu hâle getirmenin hedeflendiği söyleniyor.
Yapay zekânın gelişimi, bunun üretime yansımaları, insanlığa ve bütün doğaya etkileriyle ilgili görüşümü şu an burada paylaşmayacağım, böyle bir zaman da yok. Peki, hâl böyleyken HDP olarak biz bu kanun teklifine neden muhalefet ediyoruz? Çünkü söylenenler ile yapılanlar asla aynı değil. Forum'da konuşulan konuların başlıklarını hatırlatmak istiyorum: Birincisi, iktidar, Antalya Diplomasi Forumu'nu kamuoyuyla ve kendi yandaş medyasıyla öyle bir şekilde paylaştı ki sanki Rusya'nın Ukrayna işgalinde, o savaşta bir ara bulucu forum olarak görev göreceği şeklinde lanse edildi ama ne yazık ki o konuda da hiçbir ciddi yol alınmadı, bu da iç siyasete oynamaydı, bunun ötesine de geçemedi. İkincisiyse, adı üzerinde, diplomasi forumu. Bu forumda bir salonda "Diplomasi faaliyetleri nasıl yürütülür?" diye konuşulurken diğer salonda Bayraktar TB2'nin tanıtımı yapılıyordu. Tanıtım da -Allah var, hakkını yemeyeceğiz bu tanıtımın- AKP diplomasisine oldukça uygun bir tanıtım; ne diyor biliyor musunuz? "Savaşta etkinliği kanıtlanmış, teknolojik olarak gelişmiş araç Bayraktar TB2." İşte bu reklamlarla yürüttüler bu işi. İktidar, diplomasiyi dijitalleşen çağa uyumlu hâle getirmeyi bu şekilde anlıyor, silah ticaretinin ve postalların gölgesinde çağcıl bir diplomasiyi anlıyor. Bu diplomasiden bir başarı bekleme imkânı yoktur. Bu projeleri alkışlamayanları da hemen vatan haini diye yaftalamakta da üzerinize yok ama dünürlerinin savaş ticaretinin önünü açan, bu forumları onlara savaş ticareti için ev sahipliği yapan reklam aracına dönüştürenler vatansever oluyor, bunlara itiraz edenler vatan haini oluyor; takdir halkımızındır.
Peki, devam edelim. Antalya Diplomasi Forumu'nda küresel ve bölgesel sorunların çözümüne odaklanmaktan bahsediliyor. Hangileri bunlar, hangi başlıklar ön plana çıktı? "Göç" "iklim krizi" "dünyada ve bölgede barış" ağırlık kazanan başlıklar bunlardı. Allah'ınızı severseniz söyleyin, iktidar bu konulardan hangi projeyi bütünsel olarak düşünüp getirdi ve bir çözüm üretti? Daha önce de bahsettik, bugün "İklim kriziyle mücadele edeceğiz." derken Türkiye Büyük Millet Meclisinde Paris İklim Anlaşması'nın konuşulduğu günlerde Putin'e "Gelin, 2'nci nükleer santrali Mersin'de ya da başka yerde kurun." teklifini Cumhurbaşkanı yaptı.
Sığınmacı sorununa, göç sorununa gelecek olursak... Bir yandan "Sığınmacı kardeşlerim..." dendi, öte yandan Suriye'de savaşın bitmemesi için çeteler desteklendi, göç artırıldı ve orada yaşanan ekonomik kriz, barınma sorunu göçü elbette artırmıştır; böyle düşünen bir anlayış Antalya Diplomasi Forumu'nda "Ben göç sorununu çözeceğim." diyor; bu, hikâyeden öte bir şey değildir.
Evet, değerli halkımız, değerli arkadaşlar; bizler, Halkların Demokratik Partisinin Orta Doğu masası olarak geçtiğimiz aralık ayında Libya'da bir diplomatik ziyaret gerçekleştirdik ve tetikçi medya âdeta bize dönük bir linç kampanyası başlattı bu gerçekleştirdiğimiz ziyaret için. HDP'nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika siyaseti sır değildir. İktidarın diplomasiden uzaklaşan, gerilimi arttıran Neoosmanlıcı ve Kürt düşmanı Orta Doğu politikalarına karşı, bizler her zaman tutumumuzu bu kürsülerde olsun, dışarıda olsun ifade ettik, etmeye de devam edeceğiz. İktidarın dış politikası halkların çıkarlarına zarar veriyor. Tetikçi medyanın öne çıkardığı nokta Trablus merkezli hükûmetle yapılan anlaşmalarla ilgili görüş meselesidir. Bu anlaşmalara bizler Mecliste "hayır" dedik, nedenini de yurttaşa en iyi şekilde aktardık. "Bu anlaşmalar Türkiye halklarına zarar veriyor." dedik, "Türkiye'nin barışını ve huzurunu olumsuz olarak etkiliyor." dedik, "Tek taraflı anlaşma yapmayın." dedik. Libya, evet, bir iç savaş yaşadı ve şimdi fiilî olarak ikiye bölünmüş durumda; Trablus ve Tobruk merkezli 2 ayrı bölge söz konusu. "Emperyalist güçler tarafından bu bölünmeye biz taraf olmamalıyız." dedik, Türkiye'yi muhalefet çağırdı "Bu konuda taraf olmayın, Libya'nın bütünlüğü için gelin, birlikte çalışalım." dedik.
Bakın, tek taraflı yapılan anlaşmalar Doğu Akdeniz politikalarında Türkiye'nin elini zayıflatmıştır. Doğu Akdeniz ülkelerinin neredeyse hepsini yan yana getirmiştir, Türkiye ise Trablus Hükûmetiyle baş başa değerli bir yalnızlık yaşamaya devam ediyor. İktidar NAVTEX ilan ederken Doğu Akdeniz Forumu'nda Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, Yunanistan, İtalya, Ürdün, Filistin bir araya geldi, buluştular. Bu buluşma Kahire'de gerçekleşti ama o buluşmada, o forumda Türkiye yok. Bizim karşı çıkma gerekçelerimizden biri budur. Bundan dolayı da bölge siyasetinin önemli misyonuna sahip olan Mısır'la ilişkiler allak bullak edildi; Libya'da Trablus merkezli hükûmetle geliştirilen ilişkiler Mısır ve bölge ülkeleri ile Doğu Akdeniz ülkelerinin tamamıyla neredeyse Türkiye'nin arasını bozdu. İşte, biz bundan dolayı bu anlaşmaya karşı çıktık; "Trablus'la yapmayın, bütünsel olarak Libya'yı görün." diye karşı çıktık. Bu ziyaretimiz doğu tarafına, Bingazi'ye gerçekleşti. Orada öne çıkardığımız Libya'nın birlik ve beraberliğidir ve Türkiye-Libya ilişkilerinin önemidir. Emperyalizme karşı mücadele eden hem Libya'da hem bütün İslam dünyasının sembol isimlerinden Ömer Muhtar'ın anıtını ziyaret ettik, Türkiye'den giden bütün resmî ve gayriresmî heyetlerin yaptığı gibi.
Gelelim "Hafter bölgesine gittiler." şişirmesine. Libya'nın meşru ve uluslararası kamuoyunda muhataplığı kabul edilen ve Libya Temsilciler Meclisi üyeleriyle yaptığımız görüşmeleri Türkiye düşmanlığı gibi yansıtan tetikçi medyaya söylüyorum: Siz doğu Libya'yı Libya görmüyor musunuz? Türkiye doğu Libya'yı gayrimeşru olarak mı görüyor? Ben bugüne kadar bu konuda yapılmış resmî bir açıklamaya Dışişleri Komisyonu üyesi olarak da bir parlamenter olarak da hiç tanık olmadım. Böyle bir durum varsa bunu çıksın AKP iktidarı ortağıyla birlikte açıklasın ama öyle bir şey görmedik.
Bakın, şunu da hatırlatmak isterim: Aralık 2021'de Libya Temsilciler Meclisi heyeti Türkiye'ye bir resmî ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret basına yansıdığı için buradan rahat ifade edebilirim. Cumhurbaşkanı Meclis Başkanıyla görüştü ve günlerce süren iletişimler burada gerçekleşti. Onlar görüşünce yani AKP iktidarı merkezli görüşmeler gerçekleşince -ki Ankara'nın göbeğinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde oluyor bu görüşmeler- meşru oluyor, HDP heyeti gidip aynı heyetlerle görüştüğü zaman gayrimeşru oluyor; öyle mi, böyle mi anlatacaksınız siz kamuoyuna? Elinizde kalır bu olay, elinizde; bu olayın üzerine gittikçe bu olay elinizde kalır. Bakın, Libya dâhil dış siyaseti iç siyaseti dizayn etmek için kullandınız, kullanmaya devam ettiniz; şu yalanları da sürdürdünüz. "Dış siyaset içerideki siyasetten ve siyasi rekabetten farklı tutulmalıdır, üstünde tutulmalıdır." dediniz. AKP'yi halka şikâyet ediyorum: AKP dış siyaseti bilerek ve isteyerek iç siyaseti dizayn etmek, muhalefeti dizayn etmek için kullandı, kullanmaya devam ediyor. Ve biz ne dediysek, bakın, 2011'den bugüne kadar gerek Orta Doğu'da gerek Kuzey Afrika'da politik olarak biz neyi önerdiysek, hangi şeyi önerdiysek muhalefeti reddettiler, Türkiye Büyük Millet Meclisini yok saydılar ama AKP iktidarı dış siyasetteki becerikli U dönüşleriyle şimdi Esed'leştirdiği Esad'la masaya oturmak için can atıyorlar, çırpınıyorlar, ilk resmî görüşme Moskova'da gerçekleşti yeni olarak. Aynı şekilde Sisi'yle ilgili demediklerini bırakmadılar ama şimdi Sisi'yle el sıkışmaya çalışıyorlar. Ben buradan bir kez daha diyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşme yapılmış olan heyeti gayrimeşru mu ilan ediyorsunuz; bunu çıkın buradan açıklayın yoksa oradaki havuz medyanız, çamur medyanız, tetikçi medyanız bizi hedef göstermekten vazgeçsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Bakın, muhalefet sizi eleştirirken, yol gösterirken takmadınız ama gidip dış siyaseti, dış güçlerle anlaşarak yapıyorsunuz. Oysa biz her fırsatta niye bu ülkelerle kavga ediyorsunuz dedik, demeye devam edeceğiz. Biz doğrularımızı ve ilkelerimizi savunmaya devam edeceğiz. Evet, dış siyasetteki temel ilkemiz barış, diyalog, diplomasi, bu merkezli siyaset yürütülmelidir. Türkiye yurttaşının hakkını ve bölge halklarının hakkını sonuna kadar savunacağız. 85 milyon olan Türkiye'nin enerji kaynağına olan ihtiyacını elbette ki biliyoruz ve Doğu Akdeniz politikalarında Türkiye'nin enerji hakkını bizler sonuna kadar elbette savunuyoruz ama bunu hangi ölçeklerde savunuyoruz? U dönüşleri yapan, bir gün kavga eden, bir gün barışan, dış siyaseti çocuk oyuncağına çevirmiş olan AKP gibi değil uluslararası ortak hukuku inşa ederek yapacağız. Forumlar buna hizmet etmeli, diplomasi faaliyetleri buna hizmet etmelidir. (HDP sıralarından alkışlar)