| Konu: | Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 04.01.2023 |
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Antalya, ülkemizin en güzel kentlerinden biri; doğasıyla, tarihiyle aynı bizim Eskişehir'imiz gibi, gittiğinizde nefes aldığınız, kendinizi iyi hissettiğiniz inci kentlerimizden biri.
Şimdi, Antalya'yla anılacak kalıcı bir dış politika düşünce kuruluşu oluşumu önemli bir fikir, olumlu bir fikir ama önümüze getirdiğiniz kanundaki bu hâliyle değil değerli arkadaşlarım. Bizim muhalefetimiz Antalya'ya değil, tam tersine, biz bu güzel kentimizin isminin bu kanundaki birçok olumsuzlukla bir arada anılacak olmasından rahatsızız. Öncelikle bu teklifle Antalya Diplomasi Forumu 3'üncü yılında Dışişleri Bakanlığının elinden alınıyor; çok açık, çok net. Bakanlık kadrolarımızın emeğinin ürünü olan bu tartışma ve düşünce ortamı bir anda AKP'li Cumhurbaşkanının vakfı hâline dönüşmekte. Dışişleri Bakanlığının, adı dışında hiçbir etkisi, yetkisi yok burada. Sadece neresinde var, biliyor musunuz? Bütçesinde var çünkü ilk bütçesi yani 5 milyon lira Dışişleri Bakanlığı bütçesinden aktarılacak, başka hiçbir yerinde Bakanlığın ismi dahi yok. Sadece Dışişleri Bakanlığı da değil, çoğulculuğun korunması için mütevelli heyetin Meclisteki partilerin görüşüyle oluşturulması önerilerimize dahi sıcak bakılmadı kanun hazırlanırken. Çünkü bu kanun bizim hep söylediğimiz bir şeyin, tek adam rejimiyle yönetildiğimizin en son, en somut kanıtı.
Vakfın mütevelli heyetinde toplam 11 üye olacak, 6'sı daimî üye. Ne demek daimî? Hiç değişmeyecek demek ve bunları Erdoğan atayacak. Erdoğan'ın seçtiği 6 üye daimî olarak tüm kararları alacak, çoğunluğu kullanacak. Aslında kalanlardan 3 üyeyi de o atayacak çünkü onun atadığı mütevelli heyet başkanı tarafından belirlenecek. Etti mi size 9 üye. Şimdi biz buna "Erdoğan'ın vakfı" "sarayın Antalya diplomasi ofisi" demeyelim de ne diyelim değerli arkadaşlarım? Ülkede işçi, çiftçi, esnaf geçim derdindeyken; faturasını ödeyemeyen fakir fukara askıda fatura kampanyasıyla, öğrenciler belediyelerimizin verdiği akşam yemekleriyle derdine derman ararken, öğretmenler atama beklerken, emekliler açlık sınırı altında maaşla kara kışı atlatmaya çalışırken siz "İlle de koltuk olsun, ille de bizim koltuğumuz olsun." diyorsunuz. Yirmi yıldır doldurduğunuz koltuklar yetmedi, iktidar sonrasında dahi hâlâ koltuk, hâlâ makam doldurma peşindesiniz; yazıklar olsun diyoruz.
Peki, yangından mal kaçırır gibi kurduğunuz bu vakfa hangi yetkileri veriyorsunuz; ona da bakalım. Bu vakıf ayni ve nakdî yardım alabilecekmiş. Peki, kimden alacak, soruyorum, Antalya Diplomasi Forumu Vakfı kimlerden bağış alacak? Bu vakfa bağış yapmak için kimler koşacak? Bir tahmin yürütelim; hesap verebilir demokratik yönetimler mi bağış yağdıracak sarayın vakfına? Hayır. Peki, ya kim yağdıracak? Ülkesindeki yolsuzlukları, halkına yaptığı işkenceleri örtmek isteyen, başka hiçbir yerde insan içine çıkamayan diktatörler yağdıracak bu paraları. Başka kim yağdıracak? Tabii ki yıllarca vatandaşın vergileriyle beslediğiniz 5'li çeteleriniz yağdıracak. Anlaşılıyor ki siz biraz da yağacak bu bağışlar için bu Forumu Dışişleri bünyesinden koparıp 6 yandaşın kontrolüne verme telaşındasınız. Elinizi vicdanınıza koyun; bu tek adam düzeninde ne kadar devre dışı kalmış, örselenmiş olsa da tecrübesi, bilgisi yok sayılsa da yine de kurumsal yapısı, kurumsal hafızası olan bir Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığımız var, şimdi onun düzenleyeceği bir uluslararası toplantı formatı ile bu kanunla tarif ettiğiniz, parayı basanın düdüğü çalacağı bir diktatörler kumpanyası aynı şey midir? Sizi uyarıyoruz; böyle bir görüntü özellikle de ismini kullanacağınız güzel Antalya'mıza en büyük haksızlık olacaktır. Başka ne geliri olacakmış bu vakfın? Yurt içi, yurt dışı her türlü ürün, hizmet, menkul, gayrimenkul, irat ve vasiyet bağışları ile ayni ve nakdî yardımları kabul edecek. Vakfın taşınır-taşınmaz varlıkları ile diğer haklarının değerlendirilmesiyle sağlanan gelirleri de olacakmış. Soruyorum: Siz Mehmetçik Vakfı mısınız? Şehit ailelerine bağış mı yapacaksınız? Ya da Darüşşafaka mısınız? Annesiz babasız çocukları mı okutacaksınız da vasiyet peşindesiniz, arsa, bina bağışı peşindesiniz?
Değerli arkadaşlarım, dış politika dediğimiz mesele önemli. Bir yanı ülkemizin, vatandaşımızın güvenliği, huzuru, refahı, bir yanı ise ülkemizin dünya milletler topluluğu içindeki itibarı, saygınlığı. Şimdi, böylesine önemli bir meseleyi bu kadar akçeli bir iş hâline dönüştürmek... Pes diyorum. Böyle bir yapı sarayda birilerinin işine yarayabilir; kimi koltuk, kimi mal mülk, kimi para pul derdinde olabilir ama değerli arkadaşlarım, dış politikayı konuşurken böyle bir kanun çıkarmak milletin Meclisi olarak bizlere, yüce Meclisimize, Gazi Meclisimize yakışmaz.
Değerli milletvekilleri, bu tür toplantılar nasıl düzenlenir, davet nasıl yapılır, program nasıl oluşturulur, gelenler nasıl ağırlanır hepsi belli. Dile kolay, beş yüz yıllık hariciye birikimi var ortada. Mekân deseniz o en kolayı. Antalya'mızda hepimizin gurur duyduğu, dünyanın en iyi, en konforlu otelleri var. Zaten iki yıldır orada yapılıyor toplantılar. Dışişleri Bakanlığımız bunu düzenliyor. Beğendiğimiz yönleri var, eksik bulduğumuz, eleştirdiğimiz yönleri var tabii ki ama şimdi böylesine formatı belli bir yapıyı alıp devasa bir akçeli vakıf işine dönüştürmekten maksadınız nedir? Evet, soruyorum nedir sizin bu akçeli işlere merakınız değerli arkadaşlarım?
Değerli milletvekilleri, kanunu yazan saraydakiler ile önümüze getiren milletvekilleri gerekçe yazmışlar. Bakın, neymiş bu vakfın kurulma gerekçesi? "Türkiye'nin dış ilişkilerini tanıtma, Türkiye'nin diğer ülkelerle dostluğunu, iş birliğini geliştirme, uluslararası ilişkiler ve diplomasi alanlarındaki kamu, özel kurum ve kuruluşlarla iş birliği..." vesaire, vesaire. Şimdi, değerli milletvekilleri, bunlar, zaten Dışişleri Bakanlığının ana sorumluluğu değil mi? Tüm bu saydıklarınızı Antalya'daki saray vakfı yapacaksa Dışişleri Bakanlığına ne gerek var? Kapatın gitsin.
Peki, başka ne amacı varmış bu vakfın? "Üniversiteyle, sivil toplumla ortak projeler yapmak; yazılı, görsel, işitsel ve dijital medyada yayınlar yapmak, yaptırmak." Ortada, bağımsız düşünen üniversite mi bıraktınız Allah aşkına? Öğrencileri hapse atarken, akademisyenleri işinden atarken kiminle hangi iş birliğini yapacaksınız? Hangi sivil toplumdan bahsediyorsunuz, sivil toplum mu bıraktınız? Canlarına okudunuz. İşte, Gezi direnişine katılan sivil toplumun temsilcileri aylardır, yıllardır zindanlarda çürütülüyor. Kamu yararı güden, vatandaşın hakkını koruyan baroları, odaları kapatmak peşindesiniz. Medyada haber yaptıracaklarmış. Ortada haber yapacak gerçek gazeteci mi bıraktınız? Gazeteleri, televizyonları sansürlerinizle, karartmalarınızla susturmuşken kiminle, neyin haberini yapacaksınız; kime inandıracaksınız?
Değerli milletvekilleri, dış politikada yaptığınız vahim hataları bu Antalya Diplomasi Forumu Vakfıyla ortadan kaldıramazsınız çünkü ana sorun ortada duruyor. Ana sorun; demokrasi eksiği, hukuk devletinden uzaklaşma, denge ve denetimin yok edilmesi. İşte, bu vakfın kuruluşunda dahi tek adam rejiminin gölgesi üzerimizde. Tek bir kişinin iki dudağı arasından çıkan sözlerle yönetilen dış politikanın ülkemize ödettiği bedellerin farkında değil misiniz? İdeolojik, saplantılı dış politika tercihlerinizdeki hatalarınızdan yaptığınız her biri ilkesiz U dönüşleriyle yurttaşımızın yüzünü nasıl yere eğdirdiğinizin farkında değil misiniz? Şimdi, emeklilik projesi bu vakıflarla dış politikayı düze çıkaramazsınız.
Değerli milletvekilleri, bu ucube tek adam yönetimi sürerken ülkede güçler ayrılığı, denge denetleme yokken, temel hak ve özgürlüklerimiz askıdayken, yargı bağımsızlığını yitirmişken siz 1 değil bin vakıf kursanız, 100 değil binlerce haber yaptırsanız da yok ettiğiniz itibarımızı toparlayamazsınız. İşte, en yakın örnek bir başka güzel kentimiz İstanbul. Şu İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'na yaptıklarınız ortadayken, bu kurduğunuz Antalya Vakfı kırıp döktüklerinizi toparlayamaz. İstanbul'da 16 milyon İstanbullunun iradesini çalmak istiyorsunuz, İstanbul'u kaybettiniz diye İmamoğlu'na kumpas üzerine kumpas kuruyorsunuz. Seçimleri hukuksuz biçimde yenilettiniz, başaramadınız, uydurma gerekçelerle davalar açtınız, olmadı, tamamen uydurma bir ahmak davası açtınız "Ben buna ceza veremem." diyen hâkimi sürdünüz, yerine getirdiğiniz hâkime zorla mahkûmiyet cezası verdirttiniz. Şimdi de AKP'den milletvekili adayı olan bir müfettişi "terör soruşturması" diye İstanbul'a gönderdiniz, amaç İmamoğlu'ndan kurtulmak, amaç İstanbul'un zenginliğini İstanbullular değil eskiden yaptığınız gibi bir avuç yandaşınız yesin. Bir taraftan, 16 milyon İstanbullunun iradesini kurduğunuz kumpaslarla yok sayacak, gasbedeceksiniz, öte taraftan ise Türkiye'yi tanıtalım diye böyle vakıflar kuracaksınız, milyonlar harcayacaksınız. Ne kadar para dökseniz de ne kadar haber yaptırsanız da olmaz, tutmaz değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çünkü mesele İmamoğlu meselesi değil, 16 milyon İstanbullunun meselesi, millet iradesi meselesi. Ne yaparsanız yapın, İstanbullu da kendi iradesine sahip çıkacak. İşte, Saraçhane Meydanı'nda toplanan yüz binler bir kez daha gösterdi o kararlılığı, o iradeyi. Sadece İstanbul mu? Hayır, Türkiye'nin geri kalanı da o iradeye sahip çıkıyor. Şehirlerimizde, köylerimizde on milyonlarca insan bu adaletsizliklere, bu kumpaslara, bu zulümlere isyan ediyor, direniyor ama az kaldı, millet size öyle bir ders verecek ki sandıkta, öyle bir ders verecek ki bugün yangından mal kaçırır gibi çıkardığınız bu vakıflarınız, adrese teslim, kişiye özel bu emeklilik koltuklarınızın hiçbiri ama hiçbiri sizleri kurtaramayacak.
Bu düşüncelerle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)