GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Uludağ Alanı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:51
Tarih:18.01.2023

RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Bursa benim açımdan da önemli bir kent zira üniversiteyi Bursa'da bitirdim, dağcılık yaptığım için Uludağ'da defalarca tırmandım ve kamp kurdum fakat burada başka bir dolayımla Uludağ ele alındı, özellikle Geyikli Baba'ya da atıf yapıldı. İnsanlar biraz şu anki siyasi angajmanları neyse geçmişteki yaşanmışlıklardan da onu görmek istiyorlar yani tarih bir biçimiyle geriye doğru yazılıyor.

Geyikli Baba'nın hakkı yenmesin diye bir padişah fermanından Geyikli Baba'yla ilgili bir diyaloğu anlatayım size. Geyikli Baba, biliyorsunuz, Anadolu erenlerinden ve Kızıl Kilise'nin fethinde Orhan Gazi'yle beraber savaşıyor ve Kızıl Kilise Bizans'tan alındıktan, tekfur yenildikten sonra Orhan Gazi ferman yayınlıyor ve diyor ki: "O ki Geyikli Baba ve yoldaşları bizimle Kızıl Kilise'de savaşa yan yana tutuştu. Geyikli Baba ve müritleri içsin diye onlara 4 deve yükü araki ve şarap gönderin."

Şimdi, ben öğrenciyken Geyikli Baba dergâhının yanında bira içen birini "Sen nasıl böyle hikmetli bir şahsiyetin dergâhının yanında bira içersin?" diye bıçaklamışlardı. Tam da şu andaki homojen bakış açısı neyse, geçmişte de öyle bir şey aranıyor; geçmişte böyle bir şey yok yani bu angaje olduğunuz inanç sistemini, toplumsal sistemi geçmişte görmeye çalışıyorsanız geçmiş böyle bir şey değil.

Yine, bununla ilgili, Uludağ ve ekolojiyle daha yakından ilgili bir padişah fermanı var. Onu da şöyle özetleyeyim, şöyle başlayayım daha doğrusu: Fatih Sultan Mehmet eğer mezarından kalksaydı bu Cumhur İttifakı'nı sağlam bir sopayla kovalardı. Buna çok eminim. Niye kovalardı biliyor musunuz? Osmanlı incelemeleri yaptığım, okuması yaptığım dönemde, Fatih Sultan Mehmet -ki bir dağ için ve aslında bir ekolojik niyetle yazılmış olan benim gördüğüm tek fermandır- diyor ki: "Duyduğuma göre Keşiş Dağı'nda derede alabalıkları tutan kişiler varmış. Bunlara yasak koydum. Bir daha bunu yaparlarsa her birini tutun ve kırkar değnek vurun." Muhtemelen Fatih Sultan Mehmet de oradaki alabalıkları seviyordu, tüketmesini seviyordu. Belki onun için ama son tahlilde Uludağ'a hürmeten, Uludağ'dan akan dereye hürmeten, o derenin içerisinde yüzen balığa hürmeten bir ferman yayınlamış. Şimdi karşı karşıya kaldığımız meseleyse tam tersine, kendisine "Osmanlıcı", "millîci", "yerlici" diyenlerin bir kültür hazinesini bilerek, programlı, taammüden nasıl berhava ettiklerinin somut göstergesi. Bunu nereden biliyoruz? Daha iyi olabilir miydi? Belki de "Buradan başlayacak bu talan." dediğimiz Alan Başkanlığı da çok hayırlı işler yapacak. Böyle olmayacağını nereden biliyoruz biliyor musunuz? Yıllar önce, 2000'li yıllardan öncesinde bu özelleştirmelere KİT'lerin özelleştirilmesine karşı çıktığımızda KİT'ler... Mesela tütün konusunda, şeker konusunda ve benzeri konularda, alkollü içkiler konusunda kurullar kuruldu; işte, tütün kurulu kuruldu, aynı bu Alan Başkanlığı gibi. Aslında KİT olma vasfını oradan çıkardılar, onu bir kurula devrettiler ve "Bu kurullar, tam tersine, KİT'leri koruyacaklar, KİT'ler üretim yapmaya devam edecekler, orada çalışanların hiçbirisi zerre kadar dahi bir hak gasbına, kaybına uğramayacak ve her şey güzel olacak." dediler. O zaman demiştik, defalarca "Sizin; tütünü, şekeri, alkollü içkileri bu tür kurullara alıyor olmanız oraları özelleştireceğinizin göstergesidir, günün sonunda bu kamusal varlıkların tümünü özelleştireceksiniz." demiştik, dediğimiz oldu. Şimdi diyorlar ya hani "Biz orayı çok da güzel koruyacağız, çok da güzel, hayırlı işler yapacağız." diye. Yapacağınız en hayırlı iş ellerinizi oradan çekmeniz bir defa. Ama diğer yandan şöyle bir şey var: Şimdi, "Alan Başkanlığı" diye söylediğiniz, bizim "talan başkanlığı" olarak okuduğumuz bu kavram aslında buranın, bir millî parkın özelleştirilmesinin ilk adımıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Siyasette uzak görüşü olmayan, bunun asla cari olmayacağını, böyle bir şeyin mümkün olmayacağını düşünebilir ama biliyoruz ki orada Alan Başkanıyla başlayan süreç, sizin on iki bin yıllık Hasankeyf'in üzerine beton döktüğünüz gibi, Kaz Dağları'ndaki ağaçları kökünden söküp götürdüğünüz gibi, ufacık bir göle, on iki bin yıllık, bir buzul çağından kalma bir göle "İçinde altın var." diye kepçelerle girdiğiniz gibi, biliyoruz ki Uludağ'ın da başına gelecek şey odur. O nedenle, Uludağ savunulmalıdır, Uludağ müdafaa edilmelidir. Uludağ bize geçmişimizden kalan bir kalıt değildir, tam tersine çocuklarımızdan ödünç aldığımız bir değerdir. Bütün halkı Uludağ'ı, tavşanını, keçisini, kurdunu, kuşunu savunmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)