| Konu: | Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 19.01.2023 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi selamlıyorum.
Salonda iktidar partisinden ya da iktidar ortaklarından kimse yok, söylediklerimizi duymak istemiyorlar. "Gözleri var, görmüyorlar; kulakları var, duymuyorlar."a doğru gidiyorsunuz yani. Tabii duymak istemezsiniz çünkü yanlışlarınızı sıralıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bugün, burada sözleşmeli personele kadro verilmesiyle ilgili bir kanun teklifini görüşüyoruz. Hemen peşinen ifade edeyim, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kanun teklifine "evet" diyoruz, "evet" diyeceğiz fakat bu kanun teklifi büyük eksikliklerle malul değerli arkadaşlarım, onları da anlatacağım ama daha önemli bir şey anlatacağım size. Sizin, sadece bu kanun teklifi örneğiyle, bu ülkenin gerçek beka sorunu olduğunuzu, gerçek millî güvenlik sorunu olduğunuzu da açık bir şekilde ortaya koyacağım değerli arkadaşlar. Nasıl? Hemen bir cümleyle ifade edeyim: Bu düzenlemede eşitlik yok, hukuk yok, adalet yok değerli arkadaşlar; siz keyfî bir şekilde hazırlamışsınız. Keyfîlik, bu topraklarda yüzyıllarca tutunmamızı engelleyecek en önemli zaaftır. Beka sorunu, ancak ve ancak bu ülkenin yurttaşlarını eşit kılan hukuk devleti ve adalet devletiyle mümkündür. Siz Cumhur İttifakı olarak hukuk devletini, adalet devletini, eşitlik devletini neredeyse ortadan kaldırdınız arkadaşlar. Bu ülkenin tarihî boyunca yaşamış olduğu en büyük beka sorunusunuz, bunu açık şekilde ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, EYT'liler gerçekten bekliyor. Bu EYT'nin, bir süre önce kanunlaşan emekli ve memurlara ek zamla ve bu kadro kanunuyla beraber çoktan gelmiş olması gerekiyordu, bunları görüşecektik. Bir yanlış var bu EYT'yle ilgili, bunu belirtmek istiyorum, muhalefetteki bazı arkadaşlar da bu yanlışı yapıyor; "2 milyon kişi, şu kadar para..." Değil değerli arkadaşlarım, 2 milyon 250 bin insan bugün EYT çıktığı an emekliliği hak ediyor ama zamana, yıllara sâri olarak bir o kadar insan da -2,5 milyona yakın insan var- onlar da emeklilikte yaşa takılanlar ama gününü doldurmayanlar değerli arkadaşlarım. O nedenle bu sanıldığından çok daha büyük bir rakamdır, bunu bilelim.
Değerli arkadaşlarım, bu sözleşmelilerle ilgili, bugüne kadar taşeron işçilerle, geçici işçilerle ilgili yapılan beklemenin temelinde bu insanlar sadece maaş, para filan beklemiyorlar, iş güvencesi bekliyorlar. Siz iş güvencesini tahrip ettiniz. Şimdi, hep suçluyorsunuz ya, işte Genel Başkanımızı, başka herkesi "Amerika'dan emir aldınız, filan yere gittiniz..." Siz dünyaya emir olarak verilen -kimin verdiği de çok belli değil ama patronlar veriyor- neoliberal politikalar dolayısıyla Türkiye'de "iş güvencesi" dediğimiz en temel insan hakkını zaten ortadan kaldırmıştınız değerli arkadaşlarım, şimdi kısmen gideriyorsunuz
Şimdi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/B madddesine göre sözleşmeli kabul edilenleri biz kadroya geçiriyoruz çünkü öyle dediler teklif sahipleri, iktidar partisi sözcüleri sürekli olarak bunu söylediler. Değerli arkadaşlarım, şimdi bu tam doğru değil, sözleşmelilerin bir kısmını... Ne kadar geçiriliyor? 458 bin kişi. Peki, ne kadar daha var? Bunu kimse bilmiyor. Geçirdikleri de tam olarak bilmiyorlar. Bize etki değerlendirme dağıttılar değerli arkadaşlarım; dört kategoride yazmışlar, "Biz bunları kadroya geçiriyoruz." demişler ama -nokta, nokta- kaç kişi olduklarını bilmiyorlar, geçirmediklerinin de kaç kişi olduğunu bilmiyorlar yani bunlar devletin hafızasını da -bu da beka meselesidir- yok etmişler, bilmiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bu niye böyle olmuş değerli arkadaşlarım? Bunun böyle olmasının temelinde...
Değerli arkadaşlarım, Devlet Memurları Kanunu'nun 4'üncü maddesinde kamu görevini kimlerin göreceği yazıyor, der ki: "Kamu hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürülür." Yani ya memur olacak ya sözleşmeli personel olacak ya işçi olacak. Şimdi biz diyoruz ki: Bunlar 250 bin kişi -bize göre, yuvarlak bir rakam tabii- 250 bin kişi bu şeye alınmadı. Niye bunları geçirmiyorsunuz? "Bunlar 4/B'ye uymuyor." Niye uymuyor, işçi midir bunlar? "Hayır." Peki, memur mudur bunlar? "Hayır." Sözleşmeli midir bunlar? "Hayır." Peki, siz 650 bin kişiyi korsan olarak mı çalıştırıyorsunuz ya? Siz devleti de devlet olmaktan çıkardınız değerli arkadaşlarım. Biz muz cumhuriyeti miyiz arkadaşlar?
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Çok bağırıyorsun, çok.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Efendim, muz cumhuriyeti, çadır devleti bu Anadolu'da tutunabilir mi değerli arkadaşlarım? Böyle bir şey var mı? Hukuk olmadıkça...
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Çok bağırmak haklı olmanı gerektirmiyor.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Çok bağırmak... Bu da çok trol şeyidir biliyor musunuz?
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Çok bağırınca çok duyuracağını mı zannediyorsun?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Trol, esas konuyu başka tarafa saptırmak için böyle saçma sapan, konuyla ilgisi olmayan laflar sokuşturur. Cemal gibi bir arkadaşımıza, çok değerli akademisyen bir arkadaşa bunu yakıştıramadım ama öyle bir şeyin içine düştü ki -Adalet ve Kalkınma Partisinin içine- yirmi senede maalesef bu güzel insanlar bu hâle geldiler, üzgünüm. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu sözleşmeli personel olayı çok istismar edilmiştir. Arızi durumlarda, geçici durumlarda nitelikli elemanların alınması için konulan madde çok farklı bir şekilde kullanılmış, değişik kanunlara ilave edilmiş, değişik bakanlık, kuruluş kanunlarına ilave edilmiş ve bugün sayılarını bilemedikleri kadar fazla sözleşmeli insan olmuş. Bu insanların şimdi bir kısmını kadroya geçiriyorlar. Bu, kadroya geçirdikleri şeyde de... Ha, niye böyle oldu? Kamu İhale Yasası'nı dolanmak için 100 küsur kere değişiklik yapmışlarsa 657'yi de delmekle, hatır gönül, kendi yakınlarını filan işin içine... Geçmişteki iktidarların da burada büyük hatası var, sözleşmeli maddesinde arızi olan bir şeyi genel hâle getirmişler; bu da ayrı bir konu değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bundan önce, işçilerle ilgili bir şey söyleyeyim değerli arkadaşlarım. Sayın Genel Başkanımızın ta 2015'te taşeron işçi meselesini gündeme getirmesiyle beraber taşeronların bir kısmını -o da problemli bir şekilde- kadroya geçirdiler ama şu anda -hani kamu görevi devlet memurları, sözleşmeli personel ve işçilere yaptırılır ya- belediyelerde ve merkezî Hükûmette kamu görevi yapan, kamu hizmeti veren 750-800 bin arasında işçi var değerli arkadaşlarım.
Başka bir şey daha söyleyeyim, behemehâl bu işin halledilmesi lazım, daha önemli bir şey var. Bu, Covid salgınında çok kullanıldı; biliyorsunuz, işten çıkarmalar yasaklandı. Patronlar neye göre işten çıkardı insanları biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Şu meşhur İş Kanunu'nun 25/II "kod29" dediğimiz maddesiyle, işçileri işten çıkaracaklar, başlarından atacaklar, tazminat vermek istemiyorlar, gasbediyorlar haklarını; yetmiyormuş gibi, edepsizler, işçileri hırsız, namussuz, edepsiz ilan ediyorlar! Bu madde böyle bir maddedir değerli arkadaşlar ve yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Her yerde kullanılıyor.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Devlette, belediyelerde, özel sektörde işten çıkarmalarda bu kod 29 yaygın bir şekilde kullanılıyor. Hepsi geri dönüyor belki arkadaşlar ama mahkemeler üç sene, dört sene sürüyor ya. Siz ne biçim insanlarsınız ya, nasıl vicdanınız var kardeşim ya? Siz nasıl secdeye gidiyorsunuz kardeşim ya; ben şaşırıyorum. Bunu halledemediniz mi, bu maddeleri kaldıramadınız mı değerli arkadaşlar? Defalarca kanun teklifi verdik, niye bunları halledemiyorsunuz; bunu anlamak mümkün değil.
Ya, arkadaşlar, gerçekten, Adalet ve Kalkınma Partisi, sizin adaletiniz falan hikâye. Ya, bir tane basit örnek vereyim: Ne güzel yaptınız değil mi; devlet sanatçıları, müzisyenler, akademisyenler, bir sürü insan sözleşme... Sözleşmeli midir, o nedir, o da ayrı tartışılabilir yani üç şeye de girmiyor, işçi de değil, memur da değil; bunları alıyorsunuz... Değerli arkadaşlar, bakın, sözleşmeli personeli tarif ediyor 657 sayılı Kanun'un 4/B maddesi ve 1 ve 2'inci paragraflarında deniyor ki: "Devlet Konservatuvarları sanatçı öğretim üyelerinin; İstanbul Belediyesi Konservatuvarı sanatçıları..." Ya, değerli arkadaşlar, İstanbul Belediyesi ya; Atina Belediyesi, Erivan Belediyesi, Tahran Belediyesi değil ki ya! Nasıl bir insansınız siz ya? Nedir, ben bunu anlamıyorum ya. Bunlar da bizim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ya. İstanbul Belediyesindeki müzisyenleri kapsamıyor bu. Ya, böyle bir şey var mı arkadaşlar ya? Nasıl anlatacaksınız, insanların yüzüne nasıl bakacaksınız değerli arkadaşlarım ya? Niye böyle bir şey yapıyorsunuz? Kin, kin, kin! (CHP sıralarından alkışlar)
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) - Nefret, nefret!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - "Ben, Türkiye Yüzyılı'nın mimarı, 14 Mayıstan sonra karşınızda olacağım." filan dedi. Ya, dünya mimarı böyle bir şey olur mu? Vatandaşların bir kısmına kin ve nefret duyar mı değerli arkadaşlarım; böyle bir şey var mı? Bir de diyorsunuz ki: "Biz medeniyet kuruyoruz. Davamız, medeniyet mücadelesi." Ya, değerli arkadaşlarım, yol, su, kanal, tünel, viyadük, havaalanı, bunlar elbette iyi şeylerdir ama medeniyet için yeterli değildir arkadaşlar. Medeniyetin temelinde adalet vardır, adalet. Devlet konservatuvarında çalışan bir sanatçıyı kadroya alıp İstanbul Belediyesi Konservatuvarında çalışanı almamakla medeniyet kurulamaz. Medeniyetin "m"sine bile yaklaşamazsınız, yaklaşamıyorsunuz nitekim.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - İstanbul Belediyesi bunu bilmiyor mu? Biliyor.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, içeri girenlerin yanında o kadar çok sayıda insan devre dışı bırakılıyor ki. Bakın, ne kadar, size sayayım ben bunları. Mesela, ek ders ücretiyle çalışan öğretmenleri almadınız. Mesela "usta eğitici" dediğimiz kesimi almadınız. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında var bunlar, halk eğitim merkezlerinde var ve sayıları neredeyse 180 bine yaklaşıyor, ücretli öğretmen, vekil öğretmen bunlar; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında, belediyelerde ve başka yerde almadınız. Diyorlar ki: "Hayır." Peki, sözleşmeliyi aldınız. "Bu sözleşmeli ayrı." diyor. Doğru, ayrı bir kanunda, Devlet Memurları Kanunu değil başka bir kanunda yani ismi bununla hiç ilgisi olmayan bir kanunla sözleşmeli aldınız, üç sene için doğuya bir yerlere gönderdiniz. Zaten onlar üç sene sonra kadroya geçiyordu değerli arkadaşlarım. İmamlara kadro verdiniz, doğru yaptınız; biz itiraz etmiyoruz, Sayın Genel Başkanımız gruba da getirmişti bu sorunu, doğru yaptınız. Peki, aynı durumda olan vekil imamlara kadro veriyorsunuz da vekil öğretmenlere niye kadro vermiyorsunuz değerli arkadaşlarım? (CHP sıralarından alkışlar) Hadi, vekil öğretmen ders ücretine göre çalışıyor filan. Usta eğiticiler, belediyelerdeki usta eğiticiler, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığındaki usta eğiticiler yıl boyunca çalışıyorlar, ek derse göre maaşları şey yapılıyor. Peki, bana birisi çıksın söylesin... Kanun teklifinin sahibi arkadaşımız burada mı?
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Yok, yok, burada yok.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Yok, yok; ara ki bulasın.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Tabii, duymak istemedi, dayanamadı söyleyeceklerimize Sayın Etyemez, burada değil.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Buradayım.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Ha, arkada oturuyormuş, buradaymış, cevap versin şimdi. Bu insanları hangi kategoriyle çalıştırıyorsunuz? Siz korsan devlet misiniz? Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ya da dünya vatandaşlarına kamu hizmeti veren ya memurdur ya sözleşmeli personeldir ya da işçidir. Peki, bu insanları, bu on binlerce insanı ne diye çalıştırıyordunuz ya? Siz hukuk uygulamıyor musunuz ya? Devleti, korsan devlet hâline mi getirdiniz değerli arkadaşlarım, muz cumhuriyeti hâline mi getirdiniz ya? Peki, bu insanlara niye bu kadroları vermiyorsunuz? Nasıl anlatacaksınız bu insanlara?
Danışmanlarımız... Değerli arkadaşlarımız, diyoruz ki: Bunların iş güvenceleri yok -herkes söyledi ha- hiçbir şeyleri yok.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Kıdem tazminatı da yok danışmanların.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Niye bunlara vermiyorsunuz şeyleri? Ya, işte, bunlar şöyle, böyle filan dediler. Şimdi, nasıl çalıştırılıyorlar, ona bakıyorum: "...milletvekillerine yardımcı olmak üzere kadro şartı aranmaksızın ve diğer kanunların -bir şey koymuşlar buraya- sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın her milletvekili için bir danışman, bir ikinci danışman ve bir ilave personel sözleşmeli olarak çalıştırılabilir." Ya, Allah'tan korkun ya! "Sözleşmeli olarak çalıştırılabilir." Peki, niye bunlara bu hükümleri uygulamıyorsunuz, bir söyleyin yani bu devlet 100 kişiye, 500 kişiye adalet veremiyor mu? Bundan dolayı mı ihya olacak? Nedir arkadaşlar? İnat mıdır? "Her şeyi biz biliriz, muhalefet söyledi onun için yapmayacağız bunu." mudur? Hâlbuki muhalefetin söylediği bir sürü işi yapıyorsunuz ama eksik bir şekilde yapıyorsunuz. Bunlar nedir yani birisi gelip bize anlatabilir mi değerli arkadaşlarım?
Arkadaşımız da söyledi, sözleşmeli er ve erbaş... Niye bunlara kadro vermiyorsunuz? Bunlar sözleşmeli değil de devamlı olan uzman erler ve erbaşlarla aynı işleri yapıyorlar. Sözleşmeli er ve erbaş bunlar; aynı işleri yapıyorlar, cephede beraber gidiyorlar, beraber ölüyorlar, tabutları beraber geliyor, yan yana dizip namazlarını kılıyoruz. Siz nasıl bir vicdan taşıyorsunuz değerli arkadaşlarım? Ben anlayamıyorum sizi, gerçekten size üzülüyorum, acıyorum size değerli arkadaşlarım, vallahi acıyorum ya!
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) - Kendine acı, kendine!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Evet, sana da acıyorum!
Bu kadar çelişki yaşanabilir mi değerli arkadaşlarım? Bir şey kalıyor: Siz yalan söylüyorsunuz, numara çekiyorsunuz millete; öyle. Bu kadar açık olan şey örtülebilir mi? Ne kadar, bu insanların sayısı kaç kişi? Değerli arkadaşlarım, niye bir devlet, bir ordu savaşa, ölüme gönderdiği insanlara ayrı bir kadro, güvencesi olmayan bir kadro veriyor? Böyle bir şey var mı? Niye bir devlet, aynı işi yaptırdığı öğretmenin birine 3.500 lira maaş verip öbürüne 10 bin lira maaş veriyor; birisi gelsin bunu bana anlatsın, ben özür dileyeyim, anladım diyeyim. Niye bunu yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım? Devlet olmaya, hukuk devleti olmaya yakışır mı bu? Nasıl bunu içinize sindiriyorsunuz, anlamıyorum. Ondan sonra, herkese saldırın, herkesi düşman ilan edin, ağzını açanı terörist ilan edin, beka problemine filan dâhil edin. Bu ülkenin gerçek beka problemi sizsiniz değerli arkadaşlar, gerçek millî güvenlik problemi sizsiniz değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Burada kişilerle bir işim yok; zihniyetlerle, siyasi partilerin kendileriyle konuşuyorum yoksa benim kişilerle bir şeyim yok.
2'nci maddede Cumhurbaşkanı yetkilendiriliyor değerli arkadaşlar. Ya, arkadaşlar, bu Cumhurbaşkanı Hükûmetin yerine geçiyor ama Bakanlar Kurulunun yerine geçmez. Bir kişiye her şey havale edilebilir mi değerli arkadaşlar? Son zamanlarda çıkarmış olduğunuz bütün yasalarda şu Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkilerinden bir kısmını, hatta bayağı hatırı sayılır bir kısmını Cumhurbaşkanına devrettiniz. Böyle bir şey olmaz, böyle bir demokrasi olmaz.
Ya, bunları söylüyoruz değerli arkadaşlarım, sizin dinlediğinizi sanmıyorum, zaten salonda hiç kimse yok. Tarihe geçiriyoruz burada, kayıtlara geçiriyoruz yoksa sizin heyetiniz artık gözü olup görmeyen, kulağı olup işitmeyen, vicdanı zaten olmayanlar sınıfına girmiş vaziyette değerli arkadaşlar. Size kızmıyorum, inanın ki -Allah şahidimdir- acıyorum, üzülüyorum değerli arkadaşlar. Böyle bir şey var mı?
Değerli arkadaşlarım, seçim... Bugüne kadar neredeydiniz? Bugüne kadar neredeydiniz değerli arkadaşlar? Ya, bu kadar ince hesaplar olur mu? Yani "Şu EYT'yi, şu zamanda çıkarırsak cebinde sıcak sıcak para varken bilmem ne bana verir." Vermez, vermeyecek Allah'ın izniyle bu halk! (CHP sıralarından alkışlar) Bu halk her seçimde doğruyu yapmıştır.
Bakın, 2003'te sizi iktidara getirmesi doğruydu, bak muhalefet milletvekili olarak söylüyorum, size en çok o günde muhalefet eden biriydim ben, o gün de size en çok muhalefet eden biriydim ama aynı millet 14 Mayısta sizi gönderecek.
Efendim, 14 Mayısta "Yeter! Söz milletindir!" diyeceklermiş.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Karar da milletin.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Acıyorum, acıyorum yani bu millet sizi tekrar getirmekle söz milletin olacak! Yahu söz milletin olacak da bugüne kadar kimindi bu söz? Yahu iktidara "Söz milletindir!" denilir ya, muhalefet mi yaptı bütün bunları? Milletin sözünü gasbeden siz değil misiniz değerli arkadaşlarım ya? (CHP sıralarından alkışlar) Sizsiniz milletin sözünü gasbeden, millet bunu mu istiyor?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Millet bir daha verecek size, millet bir daha ders verecek! Göreceksin, millet size bir daha esaslı bir ders verecek.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bu öğretmenler kadro istemiyor mu, bu Erzurumlular bunları istemiyor mu?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sen bağır, sen de biliyorsun!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - "Söz milletindir!" diyecekmiş millet, tabii millet "Söz milletindir!" diyecek ve sizin biletinizi kesecek değerli arkadaşlarım.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Demokrasi dersi geliyor size, bir daha geliyor; onun için bağırıyorsun sen.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Şu paraları yağdırıyorsunuz ya, şu paraları...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Az kaldı, bir ders daha alacaksınız.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Şimdi, bugüne kadar dünya kadar açık verdiniz, zaten önümüzdeki bütçede de vereceksiniz, koydunuz. Değerli arkadaşlarım, bu paraları zamanında işçilere vermemenizin sebebi 5'li çeteye dağıtmanız, 5'li çetenin hizmetindesiniz. (CHP sıralarından alkışlar)