| Konu: | Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 19.01.2023 |
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özür dilerim ama sürem on beş dakika mıydı Başkanım?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - On beş dakika olacak Başkanım.
BAŞKAN - On beş dakika.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Ha, tamam, teşekkür ederim.
Kıymetli arkadaşlar, öncelikle birkaç gündeme dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi, burada bakıyorum, kimse yok, az önce buralarda dolanıyordu Dışişleri Komisyon Başkanı ama göremiyorum şu an burada. Tesadüfen öğrendik...
Grup Başkan Vekilleri özellikle dinleyebilirse...
Sayın Akbaşoğlu, çok rica ediyorum çünkü bir bilgi aktarmanızı isteyeceğim.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu tür atıflar yapmasanız daha iyi olacak. Biz de bir mevzuyu konuşuyoruz.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Dinleyin ki söyleyin Sayın Akbaşoğlu.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Dinliyoruz, zaten buradayız. Dinliyoruz, dinliyoruz.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Keyfimden sizin isminizi zikretmiyorum ben burada.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - İsmen zikretmemelisiniz, evet. Bakın, başkaları da şu anda başka bir konuşma...
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Sayın Akbaşoğlu, Grup Başkan Vekili olarak ben size söylüyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Vekilim, siz devam edin.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Kime söyleyeyim? Bakanınız yok burada, Komisyon Başkanı yok.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bakan da burada, Komisyon da orada; buradayız.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Ben, size konuşmak istiyorum.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Komisyon burada.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Akbaşoğlu, tamam, siz cevap vermeyin ya.
Siz devam edin.
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ayıp ama ya!
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Ayıp sizin yaptığınız, sizin!
BAŞKAN - Genel kurula hitap edin, buyurun.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Ayıbı ben şimdi anlatacağım ki dinleyin. İşte bu ayıbı dinleyin diye ben size sesleniyorum, keyfimden size seslenmiyorum ki.
Kıymetli arkadaşlar, tesadüfen öğreniyoruz, Dışişleri Komisyonu İrlanda'ya bir ziyarete gidiyor; partileri çağırıyor, HDP'yi bilgilendirme ihtiyacı bile göstermiyor, yok. Daha önce bunu Amerika için yapmışlardı; sormuştuk, tamamen keyfî bir şekilde "Canımızın istediğiyle gideriz." diyorlar. Olabilir, olabilir; babanızın parasını kullanıyorsanız gidin, istediğiniz yere çıkın gidin, dolaşın. Fakat Meclis faaliyeti kapsamında, bu halkın bütçesini kullanarak Komisyon çalışması yapmaya gidiyorsanız HDP'yi hiçe sayamazsınız.
Bu, yeni bir durum değil. Yedi buçuk yıldır ben Dışişleri Komisyonu üyesiyim, örneğin, yabancı heyetler Türkiye'ye geldiği zaman yemek olur, bizi davet ederler; Türki Cumhuriyetlerden heyet gelir, HDP'yi davet ederler, biz hemen hemen hepsine icabet ederiz. Ama ne zaman ki Dışişleri Komisyonu başka bir ülkeye gidiyor, biz ya altı ay sonra öğreniyoruz ya hiç öğrenmiyoruz; sorduğumuz zaman da çok büyük pişkinlikle bize cevap veriyorlar.
3'üncü büyük parti ortada oturuyor. Tabii, diğer bütün partilere söyleyecek yani bu partilerin hakkıdır. Benim yasama çalışmamı engelleyen bir Komisyon Başkanı var ve "Sorumluluk bende değil, Mustafa Şentop'ta." diyor. Bunu yapan bir de Meclis Başkanıymış ha!
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Yazıklar olsun!
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Yani milletvekillerinin çalışmasını engelliyor. Tabii, bu Meclisi de herhâlde çiftlik gördükleri için kendi paralarıyla yapmıyorlar bu çalışmaları. Mesela, Amerika'ya gidiyor, bu Meclisin yani bu halkın parasını alıyor, bu halkın meşru temsilcilerini, HDP'li temsilcilerini bırakın davet etmeyi, bilgilendirme zahmetinde bulunmuyor. Ayrımcılıktır, ırkçılıktır, rezilliktir; bunun başka bir ismi yok. Bunu daha önce söyledik, tekrar söylüyoruz.
Hadi iktidar bunu yaptı, muhalefet de bu rezalete üye vererek ortak oluyor ve hiç kimsenin aklına gelmiyor; muhalefete diyorum, CHP ve İYİ Parti, lütfen onlar da dinlesin. Daha önce de söyledik, teşhir edeceğimizi söyledik, sizin sormanız gerekmez mi? "Ya, arkadaşım, biz yan yana gidiyoruz. Bu Halkların Demokratik Partisi ,Mecliste şu ortada oturuyor, bunlara söylediniz mi söylemediniz mi?" Bunlar vatan haini, değil mi, öyle mi düşünüyorsunuz? Burada oturuyoruz.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisine gidiyoruz, NATO Parlamentosuna gidiyoruz, diğer bütün komisyonların çalışmalarına gidiyoruz. Bakın, Ticaret Komisyonu, şimdi Hollanda'ya gidecek, Ali Kenanoğlu Vekilimiz gidiyor, değil mi? Peki, "Dışişleri Komisyonunun bu keyfîliği nedir, bu şımarıklığı nedir?" deseniz, kimse sorumluluk kabul etmiyor. O açıdan, isminizi sizi spota koymak için söylemedim, Grup Başkan Vekili olmanız hasebiyle, lütfen bu eleştirimizi Dışişleri Komisyonuna bildirin.
İrlanda'ya gidiyorlar, ben, şimdi, İrlanda Büyükelçisine bir mektup yazıyorum, taslağını yazdım, bu rezaleti teşhir edeceğiz. İrlanda'da, orada iktidarda olan parti, bizim kardeş partimiz, onlara da yazacağız; Dışişleri Komisyonuna yazacağız. Hiçbir şey yapamazsak bu rezaleti dünyanın her tarafında teşhir edeceğiz; kayıtlara da girsin. Akif Çağatay Kılıç'la öyle çok yurt dışı programına gitme hevesimiz yok. "Cennete gel benimle." dese düşünürüm iki defa! (HDP sıralarından alkışlar) Bu, nobranlık; bu, küstahlık. Var mı böyle bir şey ya? Buradan Dışişleri Komisyonu Başkanını demokratik hayâya davet ediyorum.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Yok ki!
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - 6 milyon seçmeni temsil eden Halkların Demokratik Partisine bilgi verme zahmetinde bulunmuyor. Yoksa parası, biz toplayalım, verelim kendisine, gezmek için gitmek istiyorsa gitsin ama Komisyon çalışması yapıyorsa bu konuda ciddi olması lazım; bu bir.
Dostluk gruplarına da bizim vekillerimiz çağrılmıyor, kıymetli arkadaşlar. Sanki arkadaşlar kol kola takılıp gezmeye gidiyorlar ha, Meclis çalışması değil bu! Siz, umarım derdimi anlıyorsunuz, burada derdimiz, bizi niye dışlıyorsunuz değil. Bu halkın parasıyla, bu halkın bütçesiyle resmî program yapacaksınız... Yani ifade edecek kelime bulamıyorum, çok düşündüm, Grup Başkan Vekilimle ortaklaştım, buna "demokratik hayâsızlık..." ancak... Bunu bulabiliyorum. Bu, basit bir kavram gelmesin size çünkü halkın demokratik iradesine saygısızlık, hayâsızlıktır bu, başka da bir şey değil. Herhangi bir şeyin arkasına sığınmasın, HDP itip kakabileceğiniz bir parti değildir, bütün vahşete, zorluklara, tutuklamalara rağmen hâlâ dimdik olarak buradadır; yakında, seçimlerde HDP'nin bitip bitmediğini de dosta düşmana göstereceğiz.
İki; kıymetli arkadaşlar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun canı sıkıldığı zaman HDP'li milletvekillerine yurt dışı yasağı getiriyor.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Suç işleri bakanı, suç işleri...
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Mahkeme kararı yok ortada fakat milletvekillerimiz yurt dışına çıkmak için gidiyorlar -bir mahkeme kararı yok- polis bir kâğıt veriyor "Efendim, isminizin yanında bir işaret var, İçişleri Bakanı şerh koymuş." diyor. İçişleri Bakanı kim? Kıymetli arkadaşlar, burada bu Meclisin şahsiyetini düşünmek lazım. İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı tarafından atanmış bir insan ve teorik olarak şu Mecliste Meclis Başkan Vekili dâhil, isterse yurt dışına çıkışına tahdit koyabiliyor, engelleyebiliyor. Yarın Mustafa Şentop'la arası açılsın, kavga etsinler -zaten araları çok iyi değil, anladığım kadarıyla- İçişleri Bakanı, Meclis Başkanının yurt dışına çıkışını engelleyebilir, biliyor musunuz? Bir atanmış, bu kurumun en tepesindeki seçilmiş insanı isterse bloke edebiliyor. Gerekçe ne? Diyor ki: "Güvenlik tehdidi."
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - "Genel güvenlik."
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - "Genel güvenlik" yani biz genel güvenliğe tehdidiz!
Şimdi, bizim NATO Parlamentosunda üyemiz var, Dışişleri Komisyonu üyemiz Gülüstan Koçyiğit -şurada- Dışişleri Komisyonu üyesi ya! Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi üyesi Vekilimiz var, Tayip Temel. Bunların dışında birçok vekilimiz var. Necdet ağabey var burada; mahkeme kaldırıyor, mahkemeyi kazanıyor, İçişleri Bakanı ertesi gün bir daha tahdit koyuyor. Dilan Vekilimiz var burada... Ya, bu nasıl bir aymazlıktır, bu nasıl bir terbiyesizliktir ya! Halkın milletvekilleri için, mahkeme kararı olmadan istediği zaman şuraya kâğıt koyuyor, diyor ki: "Ben bu insanın yurt dışına çıkmasını genel güvenlik kusuru olarak görüyorum, ben buna müsaade etmiyorum."
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Diktatörlük, faşizm; başka bir şey değil.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Biz iki yıldır mümkün mertebe diyalogla, konuşarak bu meseleleri çözmeye çalışıyoruz. Mesela, bugün bir bilgi aldım, sağ olsun, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türkiye Delegasyonu Başkanı Ahmet Bey uğraştı -uğraştılar gerçekten, gördük- fakat dört buçuk yıldır Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi üyesi olan vekilimizin, mahkeme kararı olmadığı hâlde yurt dışına çıkışı engelleniyor. Ya, milletvekilliği yapma imkânı ortadan kaldırılıyor, düşünebiliyor musunuz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ve kendisi mahkeme kararı almış, iptal ettirmiş.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Tabii, tabii; iptali için mahkeme kararı almış, mahkeme diyor ki İçişleri Bakanına: "Bunu yapamazsın." İçişleri Bakanı kaldırıyor yasağı, ertesi gün bir daha koyuyor; sonra, işin yoksa git bir daha aç.
Bakın, kıymetli arkadaşlar, bizim o vekillerimiz yurt dışına çıkmasa da olur, biz İrlanda'ya gitmesek de olur ama şu "devlet" dediğiniz yapıyı iyice bir çeteye çevirdiniz; kural yok, hukuk yok, minimum siyasi nezaket yok, minimum demokratik hayâ yok. Artık söyleyecek söz bulamıyoruz, sadece kayıtlara geçsin diye söylüyoruz kıymetli arkadaşlar. Kayıtlara geçsin, yarın öbür gün utanç vesikaları olarak biz bunları yayınlayacağız, belki araştırmacılar yarın öbür gün gelecekler bakacaklar, bunları çalışacaklar. Yoksa bu İçişleri Bakanından çok bir beklentimiz filan da yok ha kıymetli arkadaşlar. Dört ay zaman kaldı şunun şurasında, biraz daha dişimizi sıkacağız, ondan sonra, inşallah, toplu bir çözüm getireceğiz bunlara.
Kıymetli arkadaşlar, konu çok fazla fakat ben bir iki konuya daha değinerek kapatmak istiyorum bugün. Geçen hafta biliyorsunuz İran Dışişleri Bakanı, Türkiye'deydi; önemli konular konuşulduğunu söylediler, pozlar falan verildi. Kıymetli arkadaşlar, İran, komşu bir ülke; 16 Eylül 2022 tarihinden bu yana İran'da biliyorsunuz devam eden protestolar söz konusu; 60'ı çocuk yaşta olmak üzere en az 500 insan protestolarda öldürüldü, idamlar devam ediyor, genç yaşta olan çocuklar ölmeye devam ediyor.
Sayın Bakan Mevlüt Çavuşoğlu ısrarla bütçede bizim desteğimizi isterken "insani ve girişimci dış politika" olarak bayağı bir söz sarf etti. Ben taradım, bugüne kadar İran'da yaşanan vahşet konusunda Türkiye Cumhuriyeti devletinin Hükûmeti tek bir söz söylememiş, direkt ölü numarasına yatmış! Geçen haftanınkine de baktım, yok; yazılı baktım, yok; sözlü baktım, yok. Plan ve Bütçede sorduk, kelime çıkmıyor ağzından, soruyu aldı ama göğsünde yumuşattı, sonra da cevap vermedi. İran yetkililerinden tabii, o vahşeti sonuçlandırmalarını, sonlandırmalarını istiyoruz. Madem bu Hükûmet, bu kadar insani dış politikayla böbürleniyor, kendisini de sorumluluğa davet ediyoruz, en azından İran Hükûmetini bu protestocuları öldürme konusunda caydırıcı rolünü oynamasını istiyoruz, bu talebi açıktan ifade etmesini istiyoruz. Anladığımız kadarıyla burası Suriye olmadığı için öyle kimseye esip gürleyemiyorlar. İran, doğal gazı da 30 milyar metreküpten 6 milyara düşürmüş, işin doğrusu şimdi onun pazarlığını yapıyorlar. Az önce konuştuk, Uygur Türkleri konusunda Çin'den gelen para yüzünden çoğu zaman dudaklarını büküyorlar, konuşmuyorlar; bütün bunların da farkındayız ama madem "insani ve girişimci dış politika" diyorsanız hodri meydan, buyurun, İran'daki vahşet üzerine üç kelam edin Sayın Mevlüt Çavuşoğlu.
Sayın Çavuşoğlu demişken, kendisi, şimdi Amerika'da. Kıymetli arkadaşlar, biliyorsunuz -döndü mü bilmiyorum ama- ilk defa Dışişleri Bakanları düzeyinde bir resmî temas -daha önce Birleşmiş Milletler çerçevesinde olmuştu- oluyor; önemli gündemler var. Tabii, F-16, bu gündemlerden bir tanesi gibi görünüyor. F-16'ların Türkiye'ye, S-400 yüzünden Türkiye'nin dışlandığı F-35'lerin Yunanistan'a satışı söz konusu. Burada, Kongrede birtakım süreçler devam ediyor ama bunların dışında, çok daha önemli bir durum var kıymetli arkadaşlar, Hükûmet açısından en azından; Halkbank davası, bayağı bir yaklaştı, sonuca doğru gidiyor. Hem bir kamu bankası olarak Halkbankı hem de şahsi olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve birçok bakanın canını yakabilecek bir dava olarak orada duruyor; bu iki.
Onun dışında, tabii "Bu seçim ağzı, acaba bir punduna getirip, bir fırsat bulup da NATO genişlemesi bağlamında İsveç veto kartımızı da kullanarak Amerika üzerinde baskı yapıp Suriye'ye de bir buradan saldırabilir miyiz?" gibi düşünüyorlar; bir taraftan bu, Suriye'ye bir saldırı girişimi daha ama diğer taraftan da Cumhurbaşkanı, Rusya'ya ısrarla, Rusya'ya ısrar ederek Esad'la seçimden önce bir poz verebilmek için dünya kadar baskı uyguluyor, biliyor musunuz kıymetli arkadaşlar? Esad'la o görüşmeyi bu seçimden önce yapmak için Türkiye Cumhurbaşkanı, baskı uyguluyor; Esad şu an işi yokuşa sürmüş, bekleme odasında bekletiyor ya. Vallahi, ben bu Hükûmetin yerinde olsam derhâl istifa ederdim. Yetmiyor, bir de daha dün sormuşlar Suudi Arabistan'ın Maliye Bakanına, demişler: "Pakistan'a yardım ediyor musunuz? Demiş: "Hem Pakistan'a yardım ediyoruz hem de Türkiye, Mısır gibi kırılgan ekonomilere yardım etmeye devam edeceğiz." Artık ne diyelim size! Seçimlerden önce kapı kapı gezip bu seçimi atlatabilmek için borç para bulacağınıza, bu memleketin gerçek sorunlarını çözmek için, buna HDP dâhil, bu memleketin gerçek sahipleriyle sizi konuşmaya davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)