GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:52
Tarih:19.01.2023

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İktidar, âdeta milyonlarca yurttaşın duygularıyla alay edercesine bir algı yönetimi peşinde yine. Kamuda sanki önce, sözleşmeli politikasıyla yüz binlerce insanın daha düşük ücret ve yine, daha güvencesiz şartlarda çalışmasına kendisi sebep olmamış gibi, seçim öncesi yine, bir "kadro müjdesi" adı altında aslında bir algı yönetimi peşinde.

Şu tabloya baktığımızda 2014 yılında 117 bin sözleşmeli personel olduğunu görüyoruz, ancak 2022 yılında ise bu sayının 568 bin seviyesine ulaşmış olduğunu görüyoruz. Aslında, bu durum, tek başına AKP iktidarının -dediğimiz gibi- kamudaki personel sayısını, sözleşmeli personel sayısını artırarak aslında bir düşük ücreti ve yine, güvencesiz şartlara insanları, yüz binleri mahkûm etmesi olarak karşımıza çıkıyor. Kamuda sözleşmeli personel sayısı on yıl önce kamudaki toplam personel sayısının yüzde 5,54'ünü oluşturuyor iken 2022 yılında ise bu oran yüzde 12'yi aşmış durumda. Dediğimiz gibi, tablodan da anlaşıldığı üzere, bu sorunu yaratan yani yüz binlerce insanı düşük ücrete ve güvencesiz şartlarda çalışmaya mahkûm eden AKP iktidarının kendisidir.

Bu kanun teklifi, tabii, birçok kişiyi de yani yüz binlerce personeli de yine kapsam dışına bırakmış durumda. "Neden kapsam dışına bıraktınız?" diye sorduğumuzda da bir cevap alamadık. "Sözleşmeli personele kadro müjdesi" ifadesi tam bir aldatmacadır çünkü bu değişiklik, kadroya geçecek olan bu personele tam olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun sağladığı güvence ve özlük haklarını kazandırmamaktadır.

2'nci maddede yapılmak istenen değişikliğe baktığımızda ise yine, üç yıl sözleşmeli olarak görev yapan personelin kadroya atanması, atanma sonrası can güvenliği ve sağlık sebepleri hariç olmak üzere üç yıl süreyle başka bir yere atanamayacağı ve atamadan sonra da en az bir yıl daha aynı yerde görev yapması koşulu düzenlenmektedir. "3+1" olarak tabir edilen söz konusu koşulun teklif metninde yer alması daha şimdiden yeni eşitsizlikleri beraberinde getireceğini bize gösteriyor. Yine, "3+1" koşulunun varlığıyla, esasında, var olan sözleşmeli personel statüsü bir biçimde devam ettirilmiş, yine, özlük hakları bakımından da bir gelişme kaydedilmemiş olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, dediğimiz gibi, eşitlik ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmekte; tabii, öte yandan, yapılan değişiklikteki -yine bir diğer boyutuyla- aile birliğini göz ardı eden bu durum da aslında Anayasa 41'e aykırı bir durumu yaratmakta ve yeni sorunlar yaratma potansiyeline de sahiptir.

Değerli milletvekilleri, kalan süremi Türkiye'deki akademi camiasının bu yoksulluktan, ekonomik gidişattan nasibini nasıl aldığını birkaç örnekle sizlerle paylaşmak istiyorum: Profesör ve araştırma görevlilerinin maaşının asgari ücrete göre oranına baktığımızda, 2013'te bir profesörün maaşının asgari ücrete oranı 6,3 katı iken 2023'te ise asgari ücretin 3,8 katı yani yüzde 39'luk bir kayıp söz konusu. Yine, araştırma görevlilerinin maaşının asgari ücrete göre oranına baktığımızda ise, 2013'te asgari ücretin 3,1 katı iken 2023'te asgari ücretin 2,3 katı yani yüzde 26 oranında bir düşüş söz konusu. Sadece bir örnekle açıklamak istiyorum sürem yetmediği için: Şu montu, şu ayakkabıyı Türkiye'de bir doçentin alması için maaşın yüzde 46'sını harcamak zorunda ama Amerika'da bir doçent aynı montu, aynı ayakkabıyı almak için sadece maaşının yüzde 4'ünü harcamak zorunda kalıyor.

Tabii, Sefalet Endeksi'ne baktığımızda da AKP iktidarının politikaları ve AKP iktidarının aslında milleti sefalete sürüklemesi sebebiyle de Türkiye'nin Sefalet Endeksi'nde dünya 1'incisi olduğunu görebiliyoruz. AKP iktidarı sorunları çözemez.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)