| Konu: | Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 24.01.2023 |
MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesi üzerine konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle muhterem heyetinizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında bugün burada görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin hazırlanmasında ve sürecin bugünlere getirilmesinde emeği geçen her arkadaşıma teşekkür etmek istiyorum. İfade etmem gerekir ki insanların insanca barınma hakkını, bizim bakışımızı finans kapitalinin vahşi dürtülerinden çok manevi iklimimiz belirlemiştir. Aç milleti doyurmayı, çıplak milleti giydirmeyi, fakir milleti zengin kılmayı salık veren kadim Türk devlet felsefesi ile İslam'ın adalet sahibi olunmasını isteyen emirlerinin omza koyduğu Fırat kenarında zayi olan koyunun yükü bizim duruşumuzun temel referanslarıdır. Medeniyetimize damga vuran sembol şehirlerimize de bu ruh iklimi damga vurmuştur. Mesela, bir devlet olarak Osmanlı'nın, bir şehir olarak Ankara'nın inşasına şahit ve müdahil olan Hacı Bayram Veli o inanç ve heyecan dolu hareketliliği şu dizelerle tasvir etmektedir: "Ansızın bir şehre vardım/O şehri yapılır gördüm/Ben dahi bile yapıldım/Taş ve toprak arasında." Aynı zamanda, bu kelimeler şehir ve medeniyet inşasının insanların ve nesillerin inşasıyla alakasını da ortaya koymaktadır. O hâlde, net bir şekilde diyebiliriz ki: Bir şehir kurmak dün, bugün ve yarınları kurmak demektir. Taştan, madenden bina edilen şehirler, içinde yaşayan insanların umut ve korkularını da heyecan ve inançlarını da taşırlar; bir evi inşa etmek de aynı şekildedir. Milletin ihtiyacı olan her bir mensubunu ev sahibi yapmak da aynı anlamı taşımaktadır. İhtiyaç sahibi bir vatandaşımızın kendine ait bir eve kavuşması sadece istatistik tablolarına yansıyan sıradan bir veri değildir, devletimizin binlerce yıllık vazifesini yerine getirdiğinin de ispatıdır. Bu sebeple, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türk milletinin iradesinin tecelligâhı olduğuna bir kez daha şahitlik etmek hem gurur verici hem de geleceğe dair umut vericidir çünkü bu kanun teklifi sadece dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın konut sahibi olmasını kolaylaştırması açısından değil, devletimizin milletimizi ekonomik dalgalanmalar karşısında koruma refleksinin her zaman diri olduğunu göstermesi açısından da önemli bir kanun teklifidir.
Kanun teklifiyle birlikte dar gelirli vatandaşlarımızın ardından orta gelirli vatandaşlarımızın da konut sahibi olabilmesi için devlet destekli, düşük faizli bir proje daha hayata geçirilmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığımız ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın bu manada attığı adımların, bundan sonra da devam edeceğine dair ifadeler, Türk asrında şehircilik anlayışının Türk milletine yakışır bir vizyonla sürdürüleceğini de müjdelemektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin dinamizmini yansıtan bir yaklaşımla bakanlıklar arasında ki koordinasyonla çok daha güzel eserler meydana getirilebileceğine şahitlik ettiğimizi de ifade etmek istiyorum. Haricî etkenlerin ortaya çıkardığı ekonomik dalgalanmalardan etkilenen sektördeki konut ve kira fiyatı artışlarının da dengeleneceği inkâr edilemeyecektir. Ayrıca, milletlerin kimliğini, kültürünü, sosyal hayatlarını yansıtması ve yaşatması açısından önemli gördüğümüz şehircilik anlayışının, önümüzdeki yüzyılı şekillendirmeye namzet Türk devletinin vizyonunda tecessüm ettiğini görmek de ayrıyeten sevindiricidir. Unutmamak gerekir ki insanı betonun soğukluğundan kurtarıp ruhları azat edecek olan, dışarıdan dikte ettirilecek tavsiyeler yahut coğrafyamıza ve tarihimize yabancı şehir planları değildir. Bizi kurtaracak olan Asya bozkırlarından Balkan dağlarına uzanan ortak Türk hafızasıdır. Şehirlerimize nefes aldıracak yol haritası, binlerce yıldır ellerimizle ve zihinlerimizle inşa ettiğimiz şehirlerin kültürel kodlarında saklıdır. Önümüzdeki yüzyıla Türk mührünü vuracak bir milletin binlerce yıllık tarihi boyunca ortaya çıkardığı şehirler ve medeniyet membası şehircilik anlayışının, bu sürecin en önemli besleyici kolonları olduğu inkâr edilemeyecektir. Hatırlatmak isterim ki Türk destanlarında yurt edindiğimiz topraklar kadar o yurtlarda doğaya duyulan saygıyı öne alan bir yerleşik hayat bugünlere ışık tutmaktadır. Köküyle toprak anaya bağlı, gövdesiyle göğü kucaklayan dallarına hâkim ağaç, Türeyiş efsanelerimizde yaşamın simgesi olarak kabul edilmiş, Türk milleti tarafından her zaman da önemsenmiştir. Bu ruh, yeri gelmiş, Asya steplerinde asırları aşan bir mesajın muhteviyatını oluşturmuş; yeri gelmiş, Selçuklu mimarisinin doğal yaşama duyduğu saygıda kendini bulmuş; yeri gelmiş, Osmanlı mimarisinde milletleri kendisine hayran bırakan bir merhamet timsali olarak yükselmiştir. Bugün de bu ruhu cumhuriyetimizin 100'üncü yılında yaşatmak, Türk Yüzyılı hedefine emin adımlarla yürüyen bizlerin asli görevidir. Ağaca, doğaya, çevreye ve toprak anaya bu kadar değer atfeden bir milletin evlatlarına, yine ağaca ve doğaya önem veren vizyon projelerle yeni yüzyıla hazırlanmak yakışacaktır.
Biliyoruz ki kalkınma ve çevre bir bütün olarak değerlendirildiği takdirde hedefe ulaşmak zor olmayacaktır. Bu anlayışla kazandırılacak eserlerin binlerce yıllık değerlerimizin bir yansıması olacağı unutulmamalı, medeniyet tasavvurumuzun bir ürünü olacağı gözden kaçırılmamalıdır. Bu konudaki vizyonumuzun ana kolonlarını liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin şu sözleriyle açık bir şekilde ifade etmek isterim: "Daha temiz, daha yeşil bir dünyada yaşamak gelecek nesillerin en doğal hakkıdır. Onların haklarını korumak ve gözetlemek bizlere düşmektedir."
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet tarihimizin en büyük sosyal konut projesinin adım adım hayata geçirilmesini önemsiyoruz. Bu yönde gösterilen gayretleri görmezden gelmemiz mümkün değildir. Bu çabanın itibarsızlaştırılmasına göz yummamız da mümkün değildir.
Sözlerime son vermeden önce bir hususla ilgili fikirlerimi de kısaca paylaşmak istiyorum. Geride bıraktığımız cumartesi günü İsveç'te, dün de Hollanda'da başımızın tacı, Yüce Allah'ın kelamı Kur'an-ı Kerim'e hakaret eden, ilahî hükmü ortadan kaldırabileceğini sanan faşist ve sapık zihniyeti lanetliyorum. Hiç şüphe yok ki Allah yeter.
Ben bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi bitiriyor, kanunun yüce Türk milletine hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)