GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:58
Tarih:02.02.2023

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; YÖK Yasası'yla ilgili teklif üzerine söz aldım. Bu madde, sanırım, bu teklifteki en sorunlu madde. Açıkçası burada, AKP Grubunun, bu taslağı hazırlayan insanların "Üniversite nedir? Üniversite nasıl bir yerdir?" bu konuyu hiç bilmediklerini, örneğin, özerk ve demokratik üniversiteyle ilgili Lima Bildirgesi'nde ne anlatılıyor bir zahmet edip göz atmadıklarını görüyoruz. Bakın, bu taslağa göre üniversite bir okul gibi düşünülüyor; gidersin sınıfına girersin, dersi hoca anlatır, sen dinlersin, çıkarsın evine ya da yurduna gidersin. Sayın AKP milletvekilleri, bu taslağı hazırlayan milletvekilleri; üniversite böyle bir yer değil. Üniversiteye öğrenci sadece eğitim öğretim görmek üzere gitmez; üniversite aynı zamanda bir sosyalleşme, bir kültürlenme, hayata hazırlanma mekânıdır ve bilim ancak özgür bir ortamda üretilebilir ama burada öğrenci öyle bir hâlde düşünülmüş ki öğrenci ne yaparsa yapsın, hatta nefes alması dahi suç kapsamına alınmış, her şey suç ve ceza ikilemi üzerine düşünülmüş; üniversite böyle bir yer değil. Öğrenciler, bir konuyla ilgili düşüncelerini üniversitenin herhangi bir mekânında tartışabilirler, üniversite yönetimine karşı kendi taleplerini üniversite mekânlarında dile getirebilirler. Öğrenciler üniversitenin asli bir bileşenidir ama burada öğrenci asli bir bileşen değil, edilgen bir konumda, gelsin gitsin. Bakın, öğrenciler rektörden izin almadan herhangi bir konuda eğer tartışma yürütürlerse, toplantı yaparlarsa okuldan uzaklaştırmayla karşı karşıya kalıyorlar.

Şimdi, bir diğeri, AKP döneminde muğlak kavramlar üretildi. "İltisak" "kurum kanaati" "takdir hakkı" bunlar hukukta yeri olmayan kavramlardır. Sizler bu kavramları ürettiniz, üniversiteleri çoraklaştırdınız. 6 binin üzerinde öğretim üyesini hiçbir soruşturma yürütmeden kapının önüne koydunuz. Bakın, imzacı akademisyenlerle ilgili Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdi, yerel mahkemeler beraat ettirdi ama siz önce bir oyalama komisyonu kurdunuz, sonra da şu anda yerel mahkemeleriniz ret cevapları veriyorlar. Peki, bu sonunda nereye gidecek? Anayasa Mahkemesine. Anayasa Mahkemesi zaten kanaatini belirlemiş, zaten bu konuyla ilgili tutumunu ortaya koymuş. Dolayısıyla bu "iltisak" kavramlarıyla şimdi aynı şekilde öğrencileri de öğretim yaşamları dışına, o yaşamın dışına atmak istiyorsunuz; değerli arkadaşlar, bu kabul edilemez.

Bakın, bir madde var, size onu okumak istiyorum. Diyor ki: "Suç işlemek amacıyla kurulan bir örgüte üye olmamakla birlikte, örgüt adına faaliyette bulunmak..." Ya, bu nasıl bir suçtur ya! Hem örgüte üye değil hem örgüt adına faaliyette bulunduğuna kim karar verecek? "Efendim, biz yargı yolunu açtık ama önce seni cezalandırıyoruz, sana cezayı veriyoruz, seni okuldan atıyoruz, sen git yargıya, sonra aklan gel." Böyle bir şey hukuken Anayasa'ya aykırıdır.

Onun için değerli arkadaşlar, bir defa, öncelikle "Üniversite nedir?" gerçekten bu konuyla ilgili bir bilgilenmeye sahip olmanız lazım. Üniversite düşündüğünüz gibi bir yer değil. Bakın -YÖK temsilcileri burada mı bilmiyorum- sayın YÖK temsilcileri, öğrencilerle uğraşacağınıza üniversitelerde nepotizmin geldiği aşamayı bir görün. Üniversiteler aile mekânlarına dönmüş; enişte, yeğen, dayı, amca çocukları üniversitelerde görev alıyor. Adrese teslim ilanlar her gün boy boy gazetelerde çıkıyor. Bu konuyla ilgili tek bir sözünüz var mı? YÖK kendi derdinde, YÖK hiçbir şeyle ilgilenmiyor çünkü YÖK 12 Eylül darbesinde aldığı zihniyeti bugüne taşımaya çalışıyor; bu kabul edilebilir bir şey değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Geldiğimiz noktada, bakın, bizler HDP olarak şunu söylüyoruz: Üniversite öğrenme ikliminin yasaklar, suç, ceza ve disiplin mantığı üzerinden şekillendirilmesini asla kabul etmiyoruz. Üniversitelerin tüm bileşenlerince oluşturulan ortak yaşam ilkeleri ve üniversitenin demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir öğrenme iklimine kavuşturulması sizin birinci derecede göreviniz.

Eğitim hakkının kullanılmasını engelleyen, yasakçı, baskıcı, cezalandırıcı bir yöntem aklının üniversite fikrine yıkıcı bir etki yaptığını tekrar vurguluyoruz. İnsan, toplum ve doğa yararına bir üniversite istiyoruz. Türkiye'nin geleceği bunda yatar diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)