| Konu: | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 02.02.2023 |
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilgi ve beceri çağını yaşadığımız günümüzde ülkeler ürettiği, yarattığı değerler kadar zengindir yani değer yaratmadan zenginlik olmuyor, anlaştık mı? Dolayısıyla bu çağda üniversitelerin sorumlulukları da hiç olmadığı kadar artıyor. Ülkemizdeki yükseköğretimi de toplumun geleceğini inşa edici bir vizyonla yarının dünyasına hazırlamak gerekiyor. Bunun dayanak noktası akademik özgürlük, kurumsal özerklik ve bilimsel bilgi üretme isteği olmalı. Bunu yapabildiğimiz ölçüde uluslararası itibarımız artar, bilim dünyasında saygın bir konum elde edebiliriz.
Sorsak, bunların hepsini bildiğinizi söyleyeceksiniz. Türk akademisine niceliksel bir büyüme yaşattığınız doğru. İktidarınızda 130'dan fazla yeni üniversite açıldı; profesör ve doçent sayısı arttı, üniversite öğrenci sayısı da katlanarak yükseldi ama beraberinde niteliksel bir çöküş olduğu da apaşikâr çünkü siz bu artışı akademik liyakatten ödün vererek yapıyorsunuz. Sizin ödünlerinizin bedelini de maalesef ki gençlerimiz, geleceğimiz ödüyor. Öncelikle, yükseköğretimden ne beklediğimizi sorgulamamız gerekiyor; istediğiniz, yalnızca öğrenci üniversiteye gitsin, işsizlik iki sene, dört sene ötelensin mi? Ülkemizin çeşitli yerlerindeki üniversiteler, bulundukları şehirlerde ekonomiyi canlandırma gibi bir görev üstlenmiş durumda. Üniversite açma kararı alırken öğrenciler gittiği muhite bilim değil, sadece para mı getirsin istiyorsunuz? Üniversiteler elbette ki ekonomiyi canlandırsın ama bunu öğrencilere ayaklı fiş gözüyle bakarak değil ürettiği bilimle, yaptığı araştırmayla, iyi yetişmiş insan gücüyle yapsın; bilgi ve beceri üreterek, yatırım ve istihdam yaratarak yapsın; bunu suni değil, gerçek bir canlanma olarak gerçekleştirsin. Üniversiteler kum, demir, çimentodan çok -şaşıracaksınız- akıl, bilim ve vizyonla inşa edilir. O binaların içerisini kalifiye öğretim üyeleri ve araştırmacılarla doldurabilmek, öğrencilere dünya görüşü ve mesleki beceri kazandırarak hayata ve iş dünyasına hazırlamak, öğrencilere eleştirel düşünce, iletişim, iş birliği, yaratıcılık kazandırmak, mezuniyet ile istihdam arasındaki ilişkileri doğru kurgulayabilmek ve değişen dünya taleplerine uyum sağlayacak esnekliğe sahip olabilmek, işte bir iktidarın atması gereken gerçek adımlar tam da bunlar.
Unutmayın, en büyük 10 ekonomiye girmenin yolu eğitimde ilk 10'da olmaktan geçiyor. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Asırlık üniversiteleri parçalama, gelenekleri yok etme yoluna gidiyorsunuz. Ülkemizin en değerli kurumlarından biri olan, mezun olmaktan gurur duyduğum Boğaziçi Üniversitesinin köklü gelenekleri ve nitelikli eğitim kalitesini yerle bir etmek istiyorsunuz. Dünya markası üniversitemi iki yıldır liyakatsiz atamalara, siyasi kadrolaşmaya kurban ettiniz; önce rektörle başladınız, sonrasında dekanlarla devam ettiniz, en son bölüm başkanlarına kadar geldiniz. Dekan önce ceza verip bölüm başkanını görevden alıyor, sonra kendisini göreve atıyor, yetmiyor bunu bir daha ve bir daha yapıyor; şu an dekan 3 bölüm, 1 fakülte olmak üzere 3+1 görev yapıyor. Bu yalnızca bir örnek ve Boğaziçi olmak üzere ülkenin dört bir yanında daha niceleri var. İşte, bu, yirmi yıllık hikâyenizde ülkemizi getirdiğiniz noktanın kısa bir özeti; liyakatle değil, yakınlıkla bir yerlere gelenlerin ülkemize layık gördüğü haksızlığın kısa bir öyküsü.
Yine, Boğaziçinde idari kadro, akademik kadro ve öğrencilerle uğraşmak bitti, şimdi sırada mezunlar var çünkü sizin derdiniz Boğaziçinin ruhuyla, bu ruhun her bileşeniyle ayrı bir kavganız var, biliyoruz. Şimdi mezunlar tarafından toplanan bağışlarla inşa edilen otuz yıllık sosyal tesisten "Çıkın." diyorsunuz. 30 Ocak itibarıyla da dernek binasından tahliye işlemini başlattınız, ardından mahkeme tahliyeyi durdurma kararı verdi Allah'tan. Buna rağmen BÜMED üyelerini de tesis çalışanlarını da kampüse almıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
Rektörlük mahkeme kararını uygulamama cesaretini, kanunu uygulamama cesaretini nereden alıyor? Tabii ki mahkeme kararlarına uymadığını gururla söyleyen bir iktidardan, iktidarınızdan.
Bir Boğaziçili olarak öğrenci ve akademisyenlerimizin her zaman yanında olmaya, Boğaziçi değerlerinin ve ilkelerinin savunucusu olmaya devam edeceğim.
Genel Başkanım Sayın Meral Akşener'in de söylediği gibi yaşadığımız bu kâbus bitecek, Türkiye özgürleşecek ve iyileşecek.
Son söz olarak mezunlar yuvasından, Boğaziçi Üniversitesi kampüsünden çıkartılamaz. Ayakta kal Boğaziçi, yerinde kal BÜMED çünkü tüm yanlışların doğruya dönmesine çok az kaldı.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)