| Konu: | Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 28.02.2023 |
CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (2/4914) esas numaralı, 405 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, öncelikle, 6 Şubat ve sonrasında yaşadığımız depremlerin, böylesi büyük bir felaketin sonucunda yaşamını yitiren bütün canlara Allah'tan rahmet, yakınlarına, bütün ulusumuza başsağlığı ve sabır diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum ama şunu da özellikle altını çizerek belirtmek isterim ki deprem değil öldüren; maalesef cehalet, akıl ve bilimin rehberliğinden, yol göstericiliğinden uzaklaşmış olmak ve liyakatsiz yöneticiler öldürüyor.
Değerli milletvekilleri, teklifin 2'nci maddesiyle, OHAL döneminde çıkarılan 696 sayılı KHK ve 375 sayılı KHK'ye eklenen ve taşerondan kadroya geçirilen işçilerin emeklilik şartlarını doldurmaları hâlinde resen emekliliğe sevk edilmeleriyle ilgili geçici 23 ve geçici 24'üncü maddelerine dair düzenlemeyi bizim de Cumhuriyet Halk Partisi olarak daha önce Anayasa Mahkemesine taşıyarak iptal edilmesini talep eden başvurumuzla paralellik arz etmesi ve haksız bir uygulamanın yarattığı sorunun ortadan kaldırılıyor olması nedeniyle yerinde bulduğumuzu özellikle belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri, uzun zamandır -daha doğrusu yıllardır demek doğru olur- ülkemizin gündeminde olan ve milyonlarca yurttaşımızın beklentisi olan, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili getirilen bu teklif için -eksiği gediği de olsa- emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ancak, bu ve bundan önce getirilen tüm tekliflerde olduğu gibi, teklifin hazırlanmasında hiçbir katkısı olmasa da altında çok sayıda imza bulunmasını yadırgadığımı belirtmek isterim. Bakın, Komisyona gelen bu teklif 23 sayfadan oluşuyor, bunun 19 sayfası teklif sahibi 207 milletvekilimizin imzası; destek mahiyetindedir, anlayışla karşılarım ama kanımca kanun tekliflerinin hazırlayan ve katkı koyanların imza sahibi olduğu bir metin olarak Meclise sunulması çok daha akılcı ve doğru olacaktır; buna dikkatinizi çekmek isterim.
Bakın, değerli milletvekilleri, Osmanlı'yı beylikten büyüterek sultanlığa dönüştüren Osmanlı Devleti'nin 2'nci hükümdarı, sultanı Orhan Gazi kendi devrinde ne demiş: "Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulümdür." Geç gelen adaleti bir zulüm olarak ifade eden çok doğru, çok da güzel bir söz; atalarımıza, atasözlerimize saygıyla bunu da belirtmek isterim.
Peki, ben şimdi bu teklifi getiren arkadaşlarımıza sormak isterim: Bu kanun teklifini eksiği gediği de olsa bugüne kadar niye getirmediniz, niye geciktirdiniz? Milyonlarca EYT mağduru insanımıza neden zulmettiniz? Oysaki bu sorun uzun yıllardır, hepimizin malumu, bugüne kadar çok sayıda soru veya araştırma önergesiyle, kanun teklifiyle gündemdeydi. EYT'lilerin bu sorunu yıllarca biliniyor ve gündeme getiriliyor da niye ancak bugün geliyor? Allah aşkına bunun açıklamasını ben bekliyorum teklif veren arkadaşlardan. Niye bugün, niye seçimin üç beş gün arifesinde? EYT mağduru yurttaşlarımızın en az 2,5 milyon-5 milyon arasında olduğunu biliyoruz. Ya, yazıktır günahtır, bu kadar insanımız ve ailelerini demek ki bu kadar yıl mağdur ettiniz. Bu kadar yıl boyunca alacakları üç kuruş emekli maaşıyla çocuklarının, analarının-babalarının kursağından geçecek lokmadan bu insanlarımızı mahrum ettiniz. Evet, bu adaleti geç tecelli ettirdiniz ve Orhan Gazi'nin "Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulümdür." sözünde vurguladığı gibi, geç getirdiğiniz bu adaletinizle bu insanlara yıllarca zulüm ettiniz; yazıklar olsun.
Evet, sözlerimin başında bu teklife teşekkür ederek başladım, eksiğiyle gediğiyle teşekkür ederek başladım ama bu kadar zaman sonra bunu buraya getirmiş olmanızı asla kabul etmediğimizi, etmeyeceğimizi belirtmek istiyorum. Sayın Erdoğan 2018 yılında EYT'liler için "Bizim, ekonomide kurtuluş savaşı verdiğimiz dönemde böyle bir yükü ülkemizin sırtına bindirmeye hakkımız var mı diye soruyorum. Bir tarafta stokçular, fırsatçılar türedi, diğer tarafta bunlar türedi." dedi. Şu ifadeye bakar mısınız: "Bunlar türedi." "Bunlar" denilenler kimler? EYT'liler. Keşke o zaman yani 2018 yılında ve hatta çok daha önce kendisini ikna edebilseydiniz de Sayın Erdoğan "bunlar" değil "bu vatandaşlarımız" diyebilseydi ve emeklilik hakkının bir lütuf değil, devletin sırtında bir yük değil fakat temel yurttaşlık hakkı olduğunu, bu insanlarımızın da türemiş yaratıklar değil de bu ülkenin onurlu yurttaşları olduğunu idrak edebilseydiniz.
Değerli arkadaşlar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Bilgin de emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili TRT Haber'e yapmış olduğu bir açıklamada dedi ki: "Bazı milletvekillerince prime takılanlar gibi bir şeyin oluşacağı söylendi, prime takılanlar olmayacak. Neden olmayacak? Çünkü 8 Eylül 1999 öncesi prim gün şartını değiştirmiyoruz; 5000 ve 5400. Bu kötü senaryoları kafanızdan silin, öyle bir şey yok. İki şartı kaldırmıyoruz; prim gün sayısı ve yıl sayısı." Bunu diyen Sayın Bakan. Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, buradan anlaşılıyor ki Sayın Bakanın bu sözü yalanmış. Getirilen bu düzenlemeyle, 8 Eylül 1999 öncesi geçerli olan prim ödeme gün sayısı kademeli bir şekilde 5975'e kadar çıkarılıyor. Dolayısıyla, borçlanma yoluyla emekli olmaya çalışacak yurttaşlarımız elindeki, avucundaki birikimlerini seferber ederek, kredi çekerek, hatta gerekirse başkalarına da borçlanarak prim gün sayısını tamamlamaya çalışacaklardır. Buna gücü yetmeyecek olanların ise prime takılıyor olmaları kaçınılmazdır. Öyle anlaşılıyor ki bu kanun teklifi yasalaştıktan sonra emeklilikte yaşa takılma, yerini emeklilikte prime takılmaya terk edecek. EYT derneklerinin herhâlde bu kanun çıktıktan sonra derneklerini kapatmak yerine sadece bir dilekçeyle adını "emeklilikte yaşa takılanlar" değil, "emeklilikte prime takılanlar derneği" olarak değiştirmeleri doğru olacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeyle kapsam dışında tutulan ve mağduriyetleri devam edecek olan birkaç hususa da dikkatinizi çekmek istiyorum; örneğin, çıraklık ve staj mağdurları. Sayın Bakan staj yapanlar için şöyle demişti: "Staj yapanlar iş yerinde çalışma ilişkisi kurmuyor, iş akdi gerçekleşmiyor, dolayısıyla işveren onlar için prim ödemiyor yani onlar için geçerli bir durum değil." Yani işverenlerin prim ödemiyor olması nedeniyle gerek staj gerekse çıraklık yapanların emekleri yok sayılıyor, sömürülüyor ve hakları gasbediliyor. Örneğin, tamirhanede çalışan bir çırağı düşünün. Haftanın beş günü sabahtan dükkân açıyor, araba altına yatıyor, eli kesiliyor, yaralanıyor; uzun lafın kısası o iş yerinin bir elemanı olarak çalışıyor. Çırağımız haftalık ücretini alıyor, evinin ihtiyacını karşılıyor, ekonomiye, aile bütçesine katkıda bulunuyor. Peki, mesela, 30 yaşında bir işçi ile bu çırağın arasında iş açısından bir fark var mı? Yok. Çırağın tamirhanede iş akdi var, haftanın beş günü çalışıp sadece bir gün çıraklık okuluna gidiyor; bu çırak işçi değilse kim işçi? İşveren olan patron, çırağı çıraklık okuluna yollayarak uzun vadeli sigorta priminden de kurtuluyor bir taraftan, ucuz iş gücünü sağlıyor, olan çırağa oluyor, emeklilik hakkı elden gidiyor. "Neden birinin çalışması emekliliğe başlangıç sayılırken diğeri bu haktan mahrum edilir?" diye sormak istiyorum.
Bir diğer mağdur kesim ise maalesef esnafımız. Bakın, esnafımız neler talep ediyor: Çok fazla şey değil; emekliliğe esas toplam prim gün sayısı 5000 gün olan SSK'liler gibi BAĞ-KUR'lu esnafımızın da EYT'den yararlanması için 9000 gün yerine 5000 gün yeterli olsun istiyorlar. Prim borcu bulunan esnafa borçlu günün tamamı yerine sadece ihtiyacı olduğu kadar günü ödeme hakkı tanınsın; 2008 yılından önce oda, sicil ve vergi kaydı olduğu hâlde BAĞ-KUR kaydı bulunmayan esnafa bu sürelerden yararlanma imkânı verilsin; toplam 9000 günü tamamlayan fakat yaş nedeniyle emekli olamayanlar SGK primi yerine sadece sağlık sigortası primi ödesin ve son olarak askerlik borçlanmasında sigorta giriş tarihinin dikkate alınmaması örnek gösterilerek sigorta girişinden önce doğum yapan kadınlara da doğum borçlanma hakkı verilsin istiyorlar; çok şey değil.
Bu duygu ve düşüncelerle kanun teklifinin getirilmiş olması her ne kadar memnuniyet verici olsa da daha birçok eksiyle gediğiyle düzeltilmesi, mağduriyetin ortadan kaldırılması gerekir diye düşünüyorum. Bu şekliyle de olsa bu kanuna olumlu yaklaştığımızı belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bakın, bir yanda bir Büyük Önder'imiz var, bir yüce insan, yol göstericimiz Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: "Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir." Bunu diyen bir yüce liderimiz, önderimiz var. Öbür taraftan, bakın, başkaları neler diyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Stadyumlarda, meydanlarda, sokaklarda Hükûmeti istifaya çağıran asil milletimizin asil evlatlarından rahatsız olanlar ve hatta bunu daha da öteye götürerek spor müsabakalarının gerekirse seyircisiz oynanması çağrısında bulunanlar, millî iradeyle iktidara geldiklerini her fırsatta dile getiren ancak aynı iradenin kendilerine iktidardan ayrılma çağırısının da anayasal ve hukuki anlamda temel insanlık ve yurttaşlık hakkı olduğunu yok sayanlar, iktidarlarının sona erecek olmasından dolayı yaşadıkları korku, panik ve kâbuslar nedeniyle kendilerine istifa çağrısında bulunanlara her türlü hakareti kendilerine hak görenler, iktidarlarındaki beceriksizliklerini, yeteneksizliklerini, yolsuzluklarını ortaya koyanlara, anayasal ve demokratik haklarını talep edenlere "Be ahlaksız, be namussuz, be adi!" diyerek, "terörist" "devlet düşmanı" yakıştırmalarıyla veya "Bunlar çürük, bunlar sürtük." diyerek kendi vatandaşına hakaret edenler... Oysa bu asil milletin asil evlatlarına hangi yakıştırmaları yaparlarsa yapsınlar, iktidarlarını ve koltuklarını sürdürebilmek adına hangi hakarette bulunurlarsa bulunsunlar, milletimizi kin, öfke ve nefret dilleriyle ne kadar kutuplaştırmaya, bölmeye çalışırlarsa çalışsınlar, ne kadar buna uğraşırlarsa uğraşsınlar başaramayacaklar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Son cümle, bitiyorum efendim.
BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Bu millet, bu vatan için yapacağınız en hayırlı iş istifa etmenizdir. Bu zulme artık yeter diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.