GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:67
Tarih:01.03.2023

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımıza da saygı ve selamlarımı iletiyorum. Tabii, depremzede olarak öncelikle bütün milletimizin başı sağ olsun.

Bu hazırlanan kanun teklifinin merkezinin Gaziantep olması bizler için çok önemli çünkü Gaziantep milletvekili olarak... Ama mütevelli heyetinde bilim insanları olması gerekirken bir siyasi partiyi temsil eden belediye başkanı olması ne kadar doğru olur? Bu, bir tartışma konusudur diye düşünüyorum.

Tabii, bu düzenlemede Anayasa'ya aykırılık söz konusu. Kültür varlıklarının devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğuna yönelik düzenlemeye açıkça bir aykırılık var. Bu şekilde Anayasa'yı açıkça ihlal edecek bir yasa düzenlenmiş, bir anlamda kültürel miras özelleştirilmiştir. Daha açıkçası, kültürel mirası bir vakfın temellük etmesine yönelik düzenleme yapılmıştır. Halkın kültür varlıklarının yönetiminde hem yetkisi yok hem de bu yetkisi olmayan kuruluşu vergileriyle finanse ediyor; bu, mevcut kültür varlıkları yönetiminden 180 derece farklı bir bakış açısına yönelmek demektir. Eğer konuyu sadece İslam kültür ve tarihi açısından değerlendirecek olursak Konya ve Şanlıurfa illeri daha mantıklı olabilirdi belki ama burada asıl konu bir belediye başkanının, bir siyasetçinin bir vakfın yönetiminde olmasıdır.

Şehitler diyarı Gaziantep ilimizin kültürel mirasın korunması ve arkeoloji çalışmaları için merkez hâline getirilmesi bizler tarafından olumlu karşılanmakta ve hiçbirimizin itirazı olmamaktadır. Tarihî kadim kentimize yapılacak her şeyi destekliyoruz, daha fazlasını hak eden bir gazi şehrimiz.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Bayram Bey, Gaziantep'te kurulmasını istemiyor musunuz?

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - Kültürel miras ve tarihî geçmişi aslında çok değerli bir kenttir ancak Avrupa Birliği fonlarından gelen milyonlarca euronun nereye ve nasıl kullanıldığını şeffaf bir şekilde göstermiş olmamız gerekirdi diye düşünüyorum.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Enstitünün Gaziantep'te kurulmasına karşı mısınız?

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - Ayrıca şu soru da akıllara gelmektedir: Neden diğer büyükşehir belediye başkanları değil de sadece Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı bu vakfın yönetiminde?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Enstitü Gaziantep'te olduğu için.

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - Yine, kurullarda sivil toplum örgütlerine yeterince yer verilmemiştir. İşte "tarih ve kültür" denince bu işin en önemli kenti İstanbul'dur, başka illerimiz de vardır; neden diğer şehirlerin belediye başkanları bu yönetimde yok ilaveten?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Siz, Gaziantep Milletvekili olarak böyle bir enstitünün Gaziantep'te kurulmasına karşı mısınız?

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - Ha, belki Fatma Hanım deneyimli ve tecrübeli bir belediye başkanı olabilir ama yarın bu makama bir sanayici, bir makine mühendisi, bir çiftçi oturduğunda bu vakfın yöneticiliğini yapabilecek mi beceri bakımından? Konunun bu bakış açısıyla ele alınması, büyük ve önemli bir tarihî geçmişe sahip olan ülkemizin arkeolojik kurumsallığı ve hafızası açısından çok önemlidir.

Şimdi, madem bir enstitü kurulacak arkadaşlar, siyasetten uzak, bilim insanlarının kontrolünde bir yönetimle kurulması... Örneğin bu vakfın yönetimini keşke Gaziantep Üniversitesine verseydik, madem bilimsel bir şey arıyoruz ya da İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitemiz var, oraya verseydik arkadaşlar; niye bir siyasi yönetime terk ediyoruz bu vakfın yönetimini? Ben Gaziantepli olarak onları isterdim. Siyasetten uzak tutsaydık, madem bilimsel bir yapı kuruyoruz, tarihî bir yapı kuruyoruz, bu soruların cevabını bir Gaziantepli olarak soruyorum ama yine diyorum, Gaziantep iline yönelik bir şey olduğu için o yörenin milletvekili olarak çok da böyle derin eleştiriye de girmek istemiyorum.

Şimdi, tabii, gündemimiz deprem, depremde insanlarımızı kaybettik arkadaşlar. Deprem anını yaşayan depremzede bir milletvekiliyim, o yörede bulunan bir milletvekiliyim, gecenin 04.20'sinden sonraki anbean bütün gelişmeleri yaşadım. Ben de çocuklarımla birlikte araca kaçtım deprem anından sonra, onlarla birlikte bir süre bekledikten sonra AFAD Koordinasyon Merkezine gittim. O anı görmeliydiniz, on binlerce Antepli sokaklarda, on binlerce Antepli araçlarında, işin ilginç yanı koca Gaziantep'te -Türkiye'nin 6'ncı büyük şehri- maalesef imar planları, imar afları veya daha neler diyorsanız deyin, insanların gidebileceği bir toplanma alanı yoktu. Şehrin yöneticileri, şehrin Valisi, şehrin belediye başkanları insanları toplanma noktalarına gönderiyordu parklara, taziye evlerine, camilere, okullara. Düşünün, şehrin imarını öyle bir hâle getirmişler ki insanların gideceği bir merkez yoktu maalesef. Nitekim biz de araçta geçirdik belli bir süre sonra, ardından hemen Nurdağı ilçemize kavuştuk öğleden sonra ikinci depremi yaşadıktan sonra. Nurdağı'ndan İslâhiye'ye geçemedik, oralar çok kötüydü arkadaşlar. Hiç kimse bana "İlk kırk sekiz saat her şey vardı." demesin, ben gözlerimle gördüm. Evet, bir şeyler yapılmaya çalışıldı ama Hükûmet veya iktidar yoktu, devlet vardı ama devlet çalışmadı arkadaşlar.

MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) - Biz de oradaydık biz de biz de oradaydık...

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - Bakın, evet, herkes oradaydı, ben de oradaydım ama boşuna oradaydık.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Seni görmedim. Ben Nurdağı'nda seni görmedim.

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - O soğuklarda kırk sekiz saat boyunca insanlar...

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Yirmi bir gün oradaydım, seni görmedim ben orada...

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - Herkes kendi...

DERYA BAKBAK (Gaziantep) - Belediye başkanının bütün yakınları vefat etti, belediye personeli enkaz altındaydı.

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - ...imkânlarıyla yakınlarını o enkaz altından kurtarmaya çalıştı, kendi imkânlarıyla buldukları kepçeyle, kendi imkânlarıyla buldukları kaldıraçlarla ilk kırk sekiz saatte, ilk yirmi dört saatte kurtarmaya çalıştı. Bakın, ben adli tıptaki arkadaşlarımdan da aldığım kadarıyla... Gözlerimle de gördüm, soğuktan, o "üçgen" denilen bölgede bulunup da hiçbir darbe almadığı hâlde ölmüş çocuklarımızı gördük biz orada, haberiniz olsun. Eğer biz ilk üç, beş saatte o ilçelere, o köylere kavuşabilseydik belki de bu cenazelerimiz olmayacaktı arkadaşlar.

Bakın, yirmi bir yıllık bir iktidardan bahsediyoruz, yüzyılın beşte 1'inde bu iktidar vardı. Bakın, bu ülkeye çeşitli iktidarlar geldi, üç yıllık, iki yıllık, uzunca bir süreç Özal iktidarını da gördü bu ülke ama yirmi bir yıllık iktidar maalesef dünyanın bildiği fay hattı üzerindeki bu illerde hiçbir şekilde önlem almamıştı veya eli, nutku tutuldu, bilmiyoruz, sebebini bilmiyoruz. Madem bir fay hatı üzerinde şehir kurulmuş -olabilir, dünyanın her yerinde fay hatlarında şehirler kurulabilir arkadaşlar, itiraz etmiyorum- o zaman usulüne uygun önlemlerimizi alacaktık. Elinizi tutan neydi ben çok merak ediyorum yani o binalarda 8, 10 kat çıkılmasına niye izin verdiniz? 2, 3 katta tutsaydınız sizi engelleyen ne vardı çok merak ediyorum. Çünkü yıkılan binalarımız hep o 8, 10 katlı binalarımızdı, özellikle Nurdağı'nda, İslâhiye'de veya bu imar aflarına ellerinizi nasıl kaldırdınız arkadaşlar? Sizin ellerinizi kim... Yani engelleyen neydi de bu imar aflarını çıkardınız? 3 kat yapmış, üstüne 2 kata izin vermişsiniz arkadaşlar yani bu iktidarın bu vatandaşa bu zulmü nedir doğrusu çok merak ediyorum veya şunu söyleyeyim: Bu fay hattı üzerinde bu kadar binalaşmaya, bu kadar çarpık yapılaşmaya izin verdiniz, neden önlem almadınız? Eğer o bölgeye kursaydınız 150, 200 tane... Her bölgede o büyük vinçlerin, ekskavatörlerin anında yapıları, o kayaları kaldıracağı sistemi kursaydınız, hazır olsaydınız ne vardı yani neydi engelleyen sizi merak ediyorum. Anında üç, dört saat içerisinde o aletler, o ekipler gitseydi de o taşların altında, o soğuklarda o insanlarımızı kurtarsaydı. Neydi elinizi tutan doğrusu merak ediyorum arkadaşlar. Biz şehrin içinde saat 13.00'de ancak şehir merkezindeki yıkıklara ulaşabildik; bakın, ilçeleri ve köyleri demiyorum ben size ama ulaşsaydık da keşke o soğuktan o çocuklarımız ölmeseydi, o yavrularımız hiçbir darbe almadan o soğuklarda ölmeseydi. Efendim, dediler ki: "Bu bölgede bin tane araç mı tutacağız?" Arkadaşlar, bin tane araç, bin şahıs, bin tane eğitimli kadro tutulurdu. Bakın, bu Cumhurbaşkanının 4 bin koruması var. Tutaydık keşke o bin kişiyi orada; keşke o bin insanı biz orada yetiştirseydik, maaşını da günbegün verseydik. Efendim, "Bu aletler çok pahalı." Arkadaşlar, Cumhurbaşkanının 13 uçağının bir tanesinin fiyatı 500 milyon dolar; bakın, 500 milyon dolarlık bir uçağı var. Ben hesap ettim, 10 milyar lira, bu aletin tamamı otursa, bütün sistem; Cumhurbaşkanının sadece uçağının fiyatı 9 milyar lira, 500 milyon dolar.

Yani arkadaşlar, anlatmak istediğim şu: Bu işin çok vebali var. Bela okumaya, şuna buna gerek yok, o bizim haddimize düşmez ama yazıklar olsun diyorum. Bakın, bunun vebalinin altından kalkamazsınız. Orada o insanların, o canların çıkışını gören insan olarak bence dolaylı veya dolaysız, isteyerek veya istemeyerek bu işe sebep olan herkesin vebali var. Bunun vebalini bu dünyada zaten seçimlerde ödeyeceksiniz ama öteki dünyada Cenab-ı Allah ne yapar, ben onu bilmem, o ayrı bir şey.

Şimdi, arkadaşlar, bu zamana da boşu boşuna gelmedik. Bunlarla ilgili, bu şehirlerle ilgili biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak çeşitli Millî Savunma Komisyonu toplantılarında "Gelin, şu bedelli askerlik yapanları kışlaya almayalım. Yirmi sekiz günde asker olur mu bir insan ya? Gelin, bunları kışlaya göndermeden bedelli asker eğitimi verelim." dedik. Ondan sonra, bakın, ordu yoktu, asker yoktu; askerî hastaneler kapanmış. Şu anda Hatay'da hastane yok. Eski askerî hastane sistemimiz olsa belki seyyar hastaneleri oraya hemen, anında yerleştirebilirdik. Ya, bir şekilde arkadaşlar, bakın, biz bu enkazların altında canlarımızı teslim ettik. Bu canların oradan çıkarılması için bakın, devlet var ama iktidardan veya bir şekilde nutku tutulmuş bir yapıdan dolayı biz bu canlarımızı toprak altında, maalesef, bıraktık arkadaşlar.

Ha, bu arada, Nurdağı Belediyesinin Belediye Başkanı anında tutuklandı. Tabii, onun belki bir iki konuyla ilgili net bir tespiti vardı. İlginç bir şekilde, altıncı gecede, Nurdağı'nın o kadar hasarlı binasının arasında Nurdağı Belediye binasını bir anda yıktılar; geldiler, kepçeler, dozerler yıktılar. Yani, altında evraklar, altında dosyalar, imarla ilgili bilgiler, hepsi bertaraf edildi ve maalesef orada hiçbir şey bırakılmadı. Buna niye gerek duyuldu, onu da bilmiyorum. Yani nereden neyi saklıyoruz?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - İmarla ilgili bütün bilgiler dijital ortamda yani sadece yıkılan o binanın içinde kalmaz.

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - Yani, şimdi, burada, arkadaşlar...

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Öyle bir şey de yoktur, hiçbiri de gidip orada Belediyeyi yıkmış değildir.

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - Bakın, ben kimseyi suçlamıyorum.

Sonuç itibarıyla, maalesef, bu memlekette insanlarımız öldü, çocuklarımız öldü, kadınlarımız öldü ve biz hiçbir şey yapamadık; bunu bir kere herkes bilsin, bunun vebali tartışılacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - Bakın, dünyanın her yerinde, ülkelerde insanlar iktidarlara oy verirken "Eğitimimi düzeltsin, sağlığımı düzeltsin, ekonomimi düzeltsin, ulaşımımı sağlasın, bana okul yapsın, belki üniversite açsın." diye oy veriyor ama bu bölgenin insanları bu saatten sonra "Benim canıma, malıma kim sahip çıkacak?" diye oy verecek, bakın, haberiniz olsun ve o siz olmayacaksınız, bunu da bilin. Ülkenin genelinde de bundan sonra iktidarlara oy verirken insanlar "Canımı, malımı kim koruyacak?" diye oy verecek; o siz olmayacaksınız, o biz olacağız.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Göreceğiz, göreceğiz.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Göreceğiz, 14 Mayısta sizi de göreceğiz, bizi de göreceğiz.

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - Hiç merak etmesinler, biz bu hâlde de bu kendi hâlimizde de kendi gücümüzle, belediyelerimizle, enerjimizle, emeğimizle o insanları o enkazın altından çıkartmaya çalıştık ve inşallah, iktidar olduğumuzda da bu ülkeyi tekrar ayağa kaldıracağız. Sizden bir ricam var, şu konteyner işini ne olur düzgün yapın. Zaten o toplu konutları da biz yapacağız, merak etmeyin, şurada üç ay kaldı.

Teşekkür ediyorum arkadaşlar.