| Konu: | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 07.03.2023 |
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu vergi meselesi, devletle özdeş bir mesele. Yani devlet ortaya çıktığında vergi toplamaya başladı. Modern devletin de en önemli özelliklerinden bir tanesi galiba bu vergi toplama işini rastlantısal olmaktan çıkararak süreğen, sistematik hâle getirmesi ve bunu bir hukuki normla desteklemiş olması. O açıdan, verginin kimlerden toplandığı, nasıl toplandığı, nereye harcandığı meselesi temel olarak devletin nasıl bir devlet olduğunu gösteriyor. Yani örneğin, Türkiye'deki gibi ücret gelirine dayanarak hayatta kalanlardan toplanan, çok büyük bir kısmı, yüzde 60'tan daha fazlası dolaylı vergilerden oluşan bir vergi toplama tarzınız varsa siyasetin kendisini ne kadar demokrat gördüğünden bağımsız olarak esasında demokratik bir ülke olamazsınız, demokratik bir devlet olamazsınız. O açıdan, böylesi temel kıymete sahip bir konu vergi konusu.
Şimdi, tabii, Türkiye'de zaten AKP eliyle iyice çığırından çıkarılmış, vergi gelirlerinin büyük bir kısmı ücretli kesimlerden, yoksullardan, işçilerden, emekçilerin üzerinden toplanır hâle getirilmiş; böyle bir ucubelik zaten var ama mesela, sadece bu değil, aynı zamanda şöyle bir problemimiz de var: Artık 6 Şubattaki deprem sonrasında bu vergi aflarını, istisnaları, bunları eskisi gibi konuşabilmek normal koşullarda mümkün değil, mümkün olmamalı. Başka bir perspektiften bakmak ve ona göre hareket etmek gerekli. Oysa bu teklif Komisyondan depremden önce geçti. Öncelik sıralaması eskiden ne idiyse yine o biçimde cereyan etti ve bundan sonra bir deprem meydana geldi. Yani, aslında, vergi toplamayı da çok temelden etkileyecek ki 100 milyar lira civarında bir verginin toplanamayacağı söyleniyor deprem bölgelerinde. Hem böyle bir taraf var hem de toplanmış olan vergilerin ivedi olarak harcanması gereken 15 milyonluk bir nüfus söz konusu oldu. Bu yıl için aşağı yukarı 600 milyar gibi bir bütçe açığı dikkate alınıyordu yani bütçede böyle geçmişti, 600 milyar gibi bir bütçe açığından bahsediliyordu; depremin sebep olduğu yıkım dikkate alındığında bunun aşağı yukarı 700 milyar liralık bir ek borçlanmaya tekabül edeceği söyleniyor. O zaman bu elleri üzerinde duran vergi anlayışını, bu yaklaşımı ayakları üzerine bir oturtmak lazım yani depremin de geçerli kılmış olduğu -ya da dayattığı diyelim- durumu göz önüne alarak başka bir yaklaşım içerisinde mutlaka ve mutlaka olmak gerekiyor. Yani, örneğin, depremde binlerce ev yıkıldı, bu evlerin tekrar yapılması gerekiyor fakat nasıl yapılacak, bunun kaynakları nelerdir? Perşembe günü bir teklif gelecek, orada iç ve dış borçlanmaya işaret edilmiş ama bunların hepsi kamu borç yükünü artıran ve dolayısıyla verginin çok büyük bir kısmının toplandığı yoksulların daha fazla sömürülmesini sağlayacak olan bir anlayışa sahip. Mesela, çok kazanandan çok almayı temel alan bir vergi politikası Türkiye'de niye geçerli olmaz? Mesela, artan oranlı bir servet vergisi, işte, belli bir sayıdan daha fazla evi olandan alınacak bir rant vergisi niye olmaz? Niye olmaz çünkü dolaylı vergi toplamak çok kolaydır; aldığınız ekmekten bile KDV'sini, ÖTV'sini ödersiniz, musluğu açtığınızda vergi ödemeye başlarsınız sabah yüzünüzü yıkarken. Hâl böyle olduğunda da vergi adaletini sağlamak ne yazık ki mümkün olmuyor. İşte, bu teklif zaten olmayan vergi adaletsizliğini bir kat daha boyutlandırmış, bir kat daha artırmış durumda. Oysa biz şunu bekleriz: Bir defa, depremzedelerin vergi borçlarının terkin edilmesini bekleriz, yani böyle bir teklifte bunun olması gerekirdi; çiftçi borçlarının -deprem bölgesi için söylüyorum- tümünün kamu borcu hâline getirilmesini bekleriz, aynı zamanda sübvansiyonların yüzde 80'e yakın oranlarda yapılmasını bekleriz. Özellikle girdiler söz konusu olduğunda ciddi bir problem var, biliniyor, zaten enflasyon sebebiyle bunlar ciddi bir artış içerisinde, bir de depremin yaratmış olduğu ortam dikkate alındığında insanların üretemediği, tarlaların ekilemediği, malın, davarın güdülemediği ve üretimin de ciddi biçimde düştüğü, düşeceği bir durumla karşı karşıyayız. O nedenle buralara ilişkin tedbirleri içeren bize başka bir kanun teklifi lazımdı ama Cumhur İttifakı her zaman olduğu gibi bir kez daha ağırlıklı olarak sermaye kesimlerini desteklemeyi temel alan bir teklifle karşımıza çıktı. Bu teklifin içerisinde 2 bin lira borcu olanların borcunun affı dışında aslında yoksulların işine yarayacak hemen hemen hiçbir şey yok. Ağırlıklı olarak burada sözü edilen şey, nihayetinde üst gelir gruplarının faydalanabileceği niteliğe sahip olan şeyler ve "pehlivan tefrikası gibi" derler eskiler, o kadar çok alanın içerisine konulmuş ki yani işte, vergi cezalarından idari para cezalarına, sigorta primlerine kadar ve şöyle bakıldığında, toplamda 1,2 trilyon liralık bir büyüklüğe tekabül eden bir şey karşımızda. Yani buradaki aflardan 1,2 trilyon dolayında kamunun zararı olacak. Peki, burada tahminî tahsilat ne kadar? 43,5 milyar lira dolayında bir tahminî tahsilat var yani yüzde 5'e tekabül eden bir durum var. Hâl böyle olunca, burada bu affın hazineye, bu paranın hazineye tahsil edilemediğini, vergileri tahsil etme imkânının olmadığını bir kez daha hep beraber görmüş oluyoruz ne yazık ki. O sebeple de diyoruz işte yani burada sermaye kesimine yönelik olarak çok önemli bir rahatlama varken ne yazık ki halkın geniş kesiminde yani verginin esas olarak alındığı kesimlerde böyle bir şey görmüyoruz.
Yine, bu yapılandırmada en fazla otuz altı ay olan vadede kırk sekiz aya, hatta spor kulüpleri söz konusu olduğunda yüz yirmi aya kadar çıkan bir durum var. Yine, vergi incelemeleri söz konusuysa yasa çıktıktan sonra, Resmî Gazete'de yayınlandıktan sonra yedi günde bu incelemelerin bitmesi gerekiyor ki bunun da pratik olarak mümkün olmayacağı ortada. Yine bu düzenlemede borçların yapılandırılmasında uygulanacak olan faiz, gerçekten, çok çok ilginç. Yani aylık 0,75'e tekabül eden ve ülkede hiçbir alanda görülmeyen düzeyde düşük bir faiz söz konusu. Buradan da gördüğümüz şey, bir kez daha bunun aslında bir biçimiyle sermayeye kaynak aktarmanın yöntemlerinden biri olduğu.
Yine, burada, tahsilat oranının yüzde 10 olduğunu hatırlatmak gerekiyor yani daha doğrusu 9,6 düzeyinde bir tahsilat oranı var, SGK alacaklarında ise bu oran yüzde 24'ten yüzde 16'ya düşmüş durumda. Böyle yapıldığı için, bu politikalar böyle kör gözün parmağına gibi sürekli, sürekli, sürekli uygulandığı için "vergiye gönüllü uyum" denen şey ortadan kalktı yani insanlar kendi vergilerini ödeme yükümlülüğünü artık kendilerinde hissetmiyorlar çünkü nasıl olsa bir vergi affı gelecek, dolayısıyla ödemenin de anlamı yok. "Vergi ahlakı" denen şey iktidarın bu yaptıklarıyla ortadan kalktı ve kamunun tahsil kabiliyeti de ortadan kalktı. Bu sebeple aslında bizim gördüğümüz şey, bu neoliberal siyasete çok sıkı sıkıya sarılmış olan iktidar, burada, esasen vergi yükünü sermayeden alıp ücretli kesimlerin üzerine yıkan bir yaklaşım içerisinde oluyor ve böylece de giderek aslında kamunun vergi toplama yeteneğinin, pratiğinin iyiden iyiye zayıfladığı bir durumla karşı karşıya kalıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi, içinde adaleti barındırmayan bir kanun teklifi, halkın geniş kesimlerinin çıkarına olmayan bir kanun teklifi. Hele hele maliye açısından bu kadar ciddi problemlerle malul olan bu teklife bakıldığında, bunun yaklaşan seçimleri temel alan, orada iktidarın kaybetmiş olduğu kitle desteğini ve üretemez hâle geldiği rızayı yeniden üretmek için gündeme taşınmış olan -tırnak içi söylüyorum- bir tür rüşvet olduğunu görmek gerekir. O sebeple yeni bir vergi politikasına, yeni bir vergi perspektifine ihtiyaç var, bunun içerisinde özellikle yıkılan kentlerin yeniden onarılmasını temel alan, zenginden alan ve yoksula veren, sosyal adaleti sağlamayı temel alan yeni bir politikaya ihtiyaç var; bu iktidarla bu olmayacak, artık inşallah yeni iktidarla.
Teşekkürler.